Raymond E. Feist – Gediksavaşlar Efsanesi #4 Sethanon’da Karanlık

JİMMY SALONDA KOŞUYORDU. Son birkaç ayda çok serpilmişti. Bir sonraki Yazortası Günü’nde on altı yaşına basmış sayılacaktı, ama gerçek yaşını kimse bilmiyordu. On altı iyi bir tahmindi, ama on yedi, hatta on sekize yakın olması da mümkündü. Zaten atletik bir yapısı varken saraya geldiğinden beri de omuzları da genişlemiş, neredeyse bir baş boyu kadar da uzamıştı. Artık bir çocuktan çok erkek görünümündeydi. Ama bazı şeyler asla değişmiyordu, Jimmy’nin sorumluluk anlayışı da bunlardan biriydi. Önemli görevler için güvenilir olmakla birlikte, basit şeyler konusundaki umursamazlığı, Krondor Prensi’nin Sarayını bir kez daha karıştırmak üzereydi. Prensin sarayının baş toprak beyi olarak toplantıya ilk gidenin o olması gerekiyordu, ama her zamanki gibi sonuncu olmak üzereydi. Dakiklik denilen şeyden nedense hiç nasibini almamıştı. Ya erken ya da geç kalıyor, bir işi nadiren zamanında yapıyordu. Toprak Beyi Locklear, toprak beylerinin toplanma yeri olarak kullanılan küçük salonun kapısında durmuş, telaşla Jimmy’ye acele etmesini işaret ediyordu. Jimmy’nin Arutha ile birlikte Gümüşdiken seferinden dönmesinin ardından, tüm toprak beyleri arasında yalnızca Locklear, Prens’in toprak beyi ile arkadaş olmuştu. Jimmy’nin onun birçok bakımdan hâlâ bir çocuk olduğu yönündeki ilk ve doğru izlenimine rağmen, Karanın Bittiği Yer Baronunun en küçük oğlunun sergilediği pervasızlıklar arkadaşını hem şaşırtmış, hem de memnun etmişti. Jimmy’nin kurduğu planlar ne kadar riskli olursa olsun, Locklear çoğu zaman ona uyuyordu.


Jimmy’nin saray görevlilerinin sabrını sınamasının sonucu olarak başı derde girdiğinde de Locklear cezalandırılmayı normal karşılıyor, bunu yakalanmanın haklı bir bedeli olarak görüyordu. Jimmy hızla odaya girdi, pürüzsüz mermer zeminde kayarken durmaya çalışıyordu. Yeşil ve kahverengi giysiler içindeki iki düzine toprak beyi, salonda iki düzgün sıra oluşturmuşlardı. Etrafına bakınınca, herkesin yerini almış olduğunu gördü. Kendisi de yerine geçtiği anda, Teşrifatçıbaşı Brian deLacy içeri girdi. Baş Toprak Beyi unvanı kendisine verildiğinde, Jimmy bunun yalnızca ayrıcalıkları olduğunu, hiçbir sorumluluğu olmayacağını sanmıştı. Bu kanısı kısa sürede değişmişti. Sarayın küçük de olsa önemli bir parçası olarak üzerine düşeni yerine getiremediği zaman, tüm ülke ve devirlerdeki bürokratların gayet iyi tanıdıkları o kesin gerçekle yüzleşmişti: Üstleri özür değil, sonuç istiyorlardı. Toprak beylerinin yaptığı tüm hataların sorumluluğunu Jimmy taşıyordu. Şu âna dek onun için bu pek de iyi bir yıl olmamıştı. Uzun boylu, Saray Teşrifatçısı, ölçülü adımlarla ve makamına özgü kırmızı ve siyahlı cüppesinin hışırtıları arasında ilerleyip, teknik olarak Saray Kahyasından sonra baş yardımcısı olması gereken, ama daha ziyade en büyük problemi olan Jimmy’nin arkasına geçti. Amir deLacy’nin iki yanında, mor ve sarı renkli üniformalar giymiş olan iki avam çocuğu vardı, günün birinde Batı Alemi’nin yöneticileri olacak olan toprak beylerinin aksine, büyüdüklerinde saray hizmetkarları olacaklardı. Amir deLacy demir ökçeli makam asasını dalgın dalgın yere vurarak, “Beni yine kıl payı geçtin, değil mi, Toprak Beyi James?” Jimmy, arka sıralardaki çocukların bazılarının bastırdıkları kahkahalarının seslerine rağmen ciddi ifadesini bozmadan, “Herkes yerinde, deLacy Usta. Toprak Beyi Jerome odasında, yaralı olduğu için mazeretli.” DeLacy sesinde bitkin bir yılgınlıkla, “Evet, dün oyun alanında yaşadığınız küçük anlaşmazlık kulağıma geldi,” dedi.

“Jerome ile aranızdaki bitmek bilmez sıkıntılar üzerinde duracak değiliz. Babasından bir mesaj daha aldım. Herhalde bundan sonra bu mesajları doğruca sana gönderirim.” Jimmy masum görünmeye çalıştıysa da başaramadı. “Şimdi, gündeme geçmeden önce, bir gerçeğin vurgulanması gerektiğine inanıyorum: her an, genç birer centilmen gibi davranmak durumundasınız. İşte bu nedenle, yeni yeni oluşmaya başlayan bir modaya, tam olarak belirtmek gerekirse, Altıncıgün’de oynanan varil topu karşılaşmalarının sonuçları üzerine bahis yatırma işine son verilecektir. İyice anlaşıldı mı?” Soru tüm toprak beylerine sorulmuş olsa da, deLacy’in eli o anda Jimmy’nin omuzundaydı. “Bu günden itibaren bahis oynamak yok, tabii atlar gibi şerefli bir konuda olursa, o başka. Sakın ha yanlış anlamayın, bu bir emirdir.” Tüm toprak beyleri mırıldanarak onayladılar. Jimmy de vakur bir ifadeyle başını sallayarak onayladı, o öğleden sonra oynanacak karşılaşmaya önceden bahis yatırmış olduğu için içten içe seviniyordu. Askerler ve küçük soylular bu karşılaşmaya öylesine ilgi göstermişlerdi ki; Jimmy de ne yapıp edip bahislere katılmanın bir yolunu aramıştı. DeLacy Usta, Jimmy’nin karşılaşmaya zaten bahis yatırdığını öğrenecek, olursa, bunun bedeli ağır olabilirdi, ama Jimmy üzerine düşeni yerine getirdiğine inanıyordu. DeLacy, zaten oynanmış olan bahisler için bir şey söylememişti. DeLacy Usta, Jimmy’nin bir gece önce hazırlamış olduğu programın üzerinden alelacele geçti.

Saray Teşrifatçısı Toprak Beyi’nden çok şikayetçi olsa da, çalışmalarıyla ilgili bir sorunu yoktu. Jimmy kendisine verilen her görevin üstesinden geliyordu; çoğu zaman mesele, o işi üstlenmesini sağlamaktı. Günün görevleri verilirken deLacy, “Öğleden sonra ikinci saatin vurmasına on beş dakika kala, sarayın merdivenlerinde toplanın,” dedi, “çünkü öğleden sonra ikinci saatte, Prens Arutha ve ailesi Doğum Şenliği için hazır bulunacaklar. Tören sona erdikten sonra, gün boyu başka bir göreviniz olmayacak, -yani ailesi burada olanlar gidip onlarla kalabilirler. Ancak aranızdan ikisi, Prens’in ailesi ve konuklarına eşlik edecekler. Bu görev için Toprak Beyleri Locklear ve James’i seçtim. İkiniz derhal Kont Volney’in makamına gidecek ve onun hizmetine gireceksiniz. Hepsi bu kadar.” DeLacy ayrılıp, diğer Toprak Beyleri de dağılırlarken, Jimmy öfkeli bir sessizlik içinde donakalmıştı. Locklear ağır ağır yaklaşıp önünde durdu ve omuzlarını silkerek, “Ne şanslıyız, değil mi?” dedi. “Herkes gezip tozacak, tıkınacak ve” -Jimmy’ye yan’ bakarak sırıttı- “kızları öpecek. Ama biz, Majesteleri’nin yanı başında olacağız,” Jimmy, “Onu öldüreceğim,” diyerek içini döktü. Locklear başını salladı. “Jerome’u mu?” “Başka kim olacaktı?” Jimmy salondan çıkarken, arkadaşına gelmesini işaret etti. “DeLacy’ye bahislerden söz etmiş.

Dün gözünü morarttığım için benden intikam alıyor.” Locklear çaresizlikle iç çekti. “İkimiz de oynamadığımıza göre bugün Thom, Jason ve diğer çırakları yenmemiz mümkün değil.” Locklear ve Jimmy, toprak beyleri arasındaki en iyi iki sporcuydu. Neredeyse Jimmy kadar çevik olan Locklear, kılıç müsabakalarında da ondan sonra ikinciydi. Saraydaki en iyi iki top oyuncusu da onlardı, ikisi de oynamayınca, çıraklar için galibiyet kesin sayılırdı. “Bahse ne kadar yatırdın?” “Hepsini,” dedi Jimmy. Locklear irkildi. Toprak beyleri altın ve gümüşlerini aylardır bu maç için biriktiriyorlardı. “DeLacy’nin başımıza bu işi saracağını nereden bilebilirdim? Ayrıca onca mağlubiyetimiz sayesinde, çıraklar için beşe iki bahis bulmuştum.” Toprak beylerinin oyununda aylar boyunca kaybederek bir mağlubiyet serisi oluşturmuş, böylece bahisleri yükseltmişti. Düşündü. “Henüz her şey bitmiş sayılmaz. Bir şeyler düşüneceğim.” Locklear konuyu değiştirerek, “Bugün tam son anda yetiştin,” dedi.

“Bu defa neden geciktin?” Jimmy sırıtınca, yüzündeki karamsar ifade kayboldu. “Marianna ile konuşuyordum.” Ardından yüzü sıkıntılı bir ifadeye büründü. “Karşılaşmadan sonra onunla buluşacaktık, ama şimdi Prens ve Prenses’in yanında olacağız.” Geçen yazdan beri gelişmesinin yanında Jimmy’deki bir başka değişiklik de, kızları keşfetmesiydi. Yanında bulunmaları ve hakkında iyi şeyler düşünmeleri, bir anda onun için önemli olmuştu. Yetişme tarzı ve bilgisi sayesinde, hele saraydaki diğer toprak beyleri ile kıyaslanacak olursa, Jimmy yaşına göre çok şey görmüş geçirmişti. Sabık hırsız son birkaç aydır saraydaki genç hizmetçi kızların arasına karışıyordu. Marianna ise onun ilgisini çeken ve zeki, kurnaz ve yakışıklı toprak beyi tarafından ayakları yerden kesilen son kızdı. Jimmy’nin kıvırcık kahverengi saçları, yüzünden eksik olmayan gülümsemesi ve ışık saçan koyu renk gözleri, saray çalışanları arasında birçok kızın ailesi için endişe kaynağı olmuştu bile.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

Yorum Ekle
  1. Hayal dunyasi cok iyi ve sıkıcı degil cok begendim