Ruhsuz duman, eskiden kervansaray olan kuruyemişçiler çarşısının konik kümbetleri altından hareket ederek tarihi binanın eşiğinden dışarıya süzülüyordu. Kervansarayın sonunda oturan birkaç hamal, yağlı tenekede ağaç yakıyor ve eğer cesaret ederlerse bazen de ellerini, Üzerlerindeki battaniyenin altından çıkararak çekirdek kırıyorlardı. Hemen arkalarındaki mezara benzeyen yerde duran kişilerse kuruyemiş makinesinde ay çekirdeği kavuruyordu. Duman ve sis birbirine karışmış, kar yağışı ise o an için durmuştu. Gömeçli sobalar dahil tüm ışıklar yanıyordu. Kervansaray uzaktan sislere boğulmuş küçük bir köyü andırıyordu. Kuruyemişçiler çarşısının orta kısmına yakın “Muteber Kuruyemişçilik’’ dükkanında iki adam oturmuş, masa üzerindeki sobanın sıcaklığıyla ısınmaya çalışıyordu. Masanın arkasında “Orhan Orhani” vardı, hemen yanında ise “Bekçi Ayaz” oturuyordu. Her Perşembe dükkana gelen Bekçi Ayaz içeride bulduğu en büyük sandalyenin üzerine oturur, ayaklarını da küçük taburenin üzerine atardı. Yaz kış demeden sürekli alnına düşen terleri silerdi. Oturmak için cüssesine uygun bir sandalye bulamayacak olsa koca bir çekirdek çuvalının üzerine adeta çökerdi. “Bu koca gövdemle şu küçücük sandalyeye nasıl sığarım canım?” derdi sürekli. İsterse, tüm o saygınlığına rağmen babayı bile rahatça iki parmağıyla kaldırıp tavandan sarkan çengellere asabilirdi. İri, tombulca bir yüzü vardı. Kafası ise yüzünün aksine biraz daha minyon görünümlüydü. Sol yanağı üzerinde çukurlaşmış duran yara onun da yüzünü diğerlerininki gibi kalıbı bozuk gösteriyordu. Dükkana her gelişinde mutlaka bir paket fıstık alırdı. Parasını almamak için her ne kadar ısrar etseler yine de minnet altına girmez, parasını öderdi. Aldığı fıstıkların içini çıkarıp yan yana gelecek şekilde masanın üzerine güzelce dizer sonra hepsini birden ağzına atardı. O zaman da Orhan yerinden kalkarak bir bardak soğuk su getirmek zorunda kalırdı.
Abbas Maroufi – Ölü Ruhlar
PDF Kitap İndir |