Clive Cussler – Dirk Pitt #16 – Valhalla’nın Yükselişi

HAZİRAN, 1035 KUZEY AMERİKA’DA BİR YER Sabah sisinin arasında hayalet gemilerdeki sessiz ve uğursuz hayaletler gibi hareket ediyorlardı. Uzun, yılana benzeyen pruvalar teknenin önünde ve arkasında zarif bir şekilde kavis çiziyorlardı. Tepelerinde özenle oyulmuş canavarlar vardı; Bunlar düşmana dişlerini gösterir gibiydiler ve de sanki gözleriyle buharın arasından kurbanlarını arıyorlardı. Mürettebatın düşmanlarına korku salabilmek amacıyla yaratılan canavarların aynı zamanda denizde yaşayan kötü ruhlardan tekneyi koruması bekleniyordu. Küçük göçmen topluluğu, dalgaları sakin bir ırmakta yüzen bir alabalığın rahatlığıyla aşan uzun zarif gövdeli, siyah teknelerle, düşman bir denize gelmişti. Teknelerin gövdelerindeki deliklerden denize ulaşan kürekler karanlık sulara iyice dalarak tekneleri dalgaların üzerinden geçiriyordu. Bu teknelerin kare şeklindeki kırmızı beyaz çizgili yelkenleri gevşek gevşek direklere asılı duruyorlardı. Fazla yükü taşımak için kullanılan altı metre uzunluğundaki sandallar, teknelere bağlanmıştı ve arkadan ilerliyorlardı. Bu insanlar, çok daha sonra gelecek olanların habercileriydiler: Erkekler, kadınlar ve çocukların, hayvanları da dahil olmak üzere, tüm mal varlıkları da yanlarındaydı. Normanların denizlerde yaptıkları yolculukların hiçbiri Kuzey Atlantik’te yapılan büyük yolculuk kadar tehlikeli olmamıştı. Bilinmeyenin yarattığı korkulara rağmen, tekneler cesaretle buz yığınlarının arasından geçip şiddetli kasırgalara dayanmışlar, dev dalgalarla mücadele etmişler ve güneybatıdan gelen fırtınalara göğüs germişlerdi. Çoğu bu badireleri atlatmıştı, fakat deniz de bedelini almıştı. Norveç’ten hareket eden sekiz gemiden ikisi kaybolmuş ve onları bir daha görmek mümkün olmamıştı. Sonunda, fırtınayı yiyip bitkin düşmüş koloniciler Newfoundland’in batı kıyılarına ulaştılar. Lief Ericksson’un ilk yerleşim yeri olan L’Anse aux Meadows’da karaya çıkmak yerine, yeni kuracakları koloni için daha ılıman bir iklime kavuşmak umuduyla güneye inmişlerdi.


Çok büyük bir adanın çevresini dolaştıktan sonra, güneybatı rotasında ilerlediler, anakaradan kuzeye doğru bir kol gibi uzayan kara parçasına ulaşıncaya kadar yollarına devam ettiler. Aşağılarda iki adanın da çevresini dolaştılar, iki gün daha ilerlediler ve sonunda göz alabildiğine uzanan beyaz bir kumsal ile karşılaştılar, hayatları boyunca bitmek bilmeyen kayalık sahilleri görmeye alışmış olan bu insanlar için o bembeyaz kumsal gerçekten çok şaşırtıcıydı.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir