Douglas Adams – Ruhun uzun karanlık çay saati

Yeryüzünde konuşulan hiçbir dilde “havalimanı kadar güzel” diye bir deyimin olmayışı bir rastlantı sayılamaz. Havalimanları çirkindir. Bazıları ise çok çirkin. Bazılarının ulaştığı çirkinlik derecesi ise ancak özel bir gayretin sonucu olabilir. Bu çirkinliğin nedeni havalimanlarının yorgun, öfkeli ve bavullarının Murmansk’a inmiş olduğunu az önce keşfetmiş insanlarla dolu olması (Murmansk havalimanı bu şaşmaz kurala tek istisnadır) ve mimarların genel olarak bu ruh halini tasarımlarında yansıtmaya çalışmalarıdır. Mimarlar kaba şekiller ve sinir bozucu renklerle bu yorgunluk ile öfke duygusunu vurgulamak istemişlerdir. Onların amaçları, yolcuyu bavullarından veya sevdiklerinden sonsuza kadar ayırma işini zahmetsizce yapmak; pencereleri, uzaktaki kravat askılarını veya geceleyin gökyüzünde Küçük Ayı’nın o günkü yerini işaret eden oklarla yolcuyu şaşırtmak, işlevsel olduğu için mümkün olan her yerde su tesisatını öne çıkarmak ve muhtemelen işlevsel olmadığı için yolcu çıkış kapılarının yerini gizlemektir. Bulanık bir ışık deniziyle bulanık bir gürültü denizi arasında sıkışmış olan Kate Schechter durdu ve kararsızlık içinde bocaladı. Londra’dan Heathrow havalimanına kadar bütün yol boyunca kararsızlık yaşamıştı. Batıl inançları, hatta dini inançları olan birisi değildi, sadece Norveç’e uçması gerektiğinden pek emin’ olmayan bir kişiydi. Fakat kendisinin Norveç’e uçmasını Tanrının da, eğer bir tanrı varsa -ve eğer evrenin yaratılışı sırasında parçacıkların yerini belleyebilmiş herhangi bir tanrısal varlık, çok küçük bir olasılıkla da olsa, M4 karayolu üzerindeki trafiği yönetmekle de ilgileniyorsa- istemediğine inanması gittikçe daha çok kolaylaşıyordu. Biletlerle ilgili bütün o sorunlar, kediye bakması için bir kapı komşusunun bulunması, sonra kapı komşusu tarafından bakılması için kedinin bulunması, çatının aniden akmaya başlaması, kaybolan para cüzdanı, havanın bozması, kapı komşusunun beklenmedik ölümü, kedinin gebeliği-bütün bunların hepsi tanrısal boyutlar almaya başlayan toplu bir engelleme kampanyasına benziyordu. Taksi sürücüsü bile -sonunda bir taksi bulabildiği zaman- “Norveç mi?” demişti, “oraya niçin gitmek İstiyorsun?” Hemen “Aurora borealis!” veya “Fiyordlar!” diye bir yanıt veremediği ve bir an kararsız görünüp dudağını ısırdığı için, adam “Anladım,” demişti„ “bahse girerim, seni oraya sürükleyen şey, adamın biri. Bak sana ne diyeceğim, ona bu işi unutmasını söyle. Tenerife’ye git.


.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir