Babam, “Önce annenin gitmesine izin ver,” dedi. Annem ise benim önden gitmemi istiyordu. Sanırım annem onlar dondurulduktan sonra, çekip gitmemden ve kendimi o soğuk, şeffaf kutuya emanet etmektense normal yaşama dönmeyi tercih etmemden korkuyordu. Ama babam ısrar etti. “Amy’nin bu işlemin nasıl olduğunu görmesi gerekiyor. Önce sen git ve onun izlemesine izin ver. Ardından o gider ve ben de o gidene dek onunla olabilirim. En son ben gideceğim.” Annem, “Sen önce git,” dedi. “En son ben gideceğim.” Uzun lafın kısası, işlem esnasında çıplak olmanız gerekir ve ikisi de kendilerini çıplak görmemi istemiyorlardı (sanki ben onları çıplak görmek istiyormuşum gibi) ama seçim şansı verildiğinde, en iyisi annemin önce gitmesiydi. Sonuçta ikimiz de benzer vücut parçalarına sahiptik. Annem soyunduğunda, onun çok sıska olduğunu gördüm. Köprücük kemiği daha da çıkık görünüyordu; cildi incecik ve yaşı geçkin insanların cildi gibi fazlasıyla nemliydi. Midesi—daima giysilerinin altına saklar—buruş buruş sarkmıştı ve onu daha da hassas ve zayıf gösteriyordu. Laboratuvarda çalışan adamlar, babamın ve benim varlığıma ne kadar ilgisizlerse, annemin çıplaklığına karşı da o kadar ilgisizlerdi. Annemin şeffaf ve soğuk sirojenik (Sirujeni: Aşırı soğuk ısı derecelerine erişim ve bu şartlar altında incelemeler yapan bir bilim dalı.) kutuya yatmasına yardımcı oldular. Kutu bir tabuta benzetilebilirdi ama tabutların yastıkları olur ve çok daha rahat görünürler. Bu kutu ise daha çok bir ayakkabı kutusuna benziyordu. Annem, “Soğuk,” dedi. Solgun ve beyaz cildi, kutunun tabanına yapıştı. İlk görevli, “Hissetmeyeceksiniz,” diye homurdandı. İsim etiketinde ED yazıyordu. Diğer görevli Hassan annemin cildine damar enjeksiyon iğnelerini yerleştirirken öteki tarafa baktım. Biri annemin sol koluna, dirseğinin iç kısmındaki kıvrıma tutturulmuştu; diğeri ise sol eline, parmak ekleminin altındaki büyük damardan fırlıyordu. Ed, “Rahat ol,” dedi. Bu nazik bir istek değil, bir emirdi. Annem dudağını ısırdı. Damar enjeksiyon torbasındaki ilaç, su gibi akmıyordu. Bal gibiydi. Hassan torbayı sıktı ve böylece sıvının damar içi boyunca hızlı akmasını sağladı. Sıvı gök mavisi rengindeydi, tıpkı Jason’ın bana mezuniyet balosunda verdiği mavi peygamber çiçekleri gibi… Annem acıyla tısladı. Ed, annemin dirseğindeki boş damar enjeksiyonundan san plastik bir pens çıkarttı. Damar enjeksiyonundan parlak kırmızı renkte kan fışkırarak, torbaya doldu. Annemin gözleri dolmuştu. Diğer damar enjeksiyonundaki mavi yapışkan madde parladı, gökyüzünün yumuşak parıltısı annemin damarlarında, kolu boyunca hareket etmeye başlamıştı.
Beth Revis – Evrenin Ötesi #1 – Evrenin Ötesi
PDF Kitap İndir |