John Le Carre – Soğuktan Gelen Casus

Amerikalı, Leamas’a bir fincan kahve daha uzattı. «Neden gidip Ket etmez. Açığa çıkarıldı bir kere, kaçıyor, korku içinde. Mundt’un adamları peşinde. Bir tek şansı var. Bırak da zamanını kendi seçsin.» Genç adam duraksadı; hem gitmek istiyor, hem de gideceği anı tam olarpk kestiremiyordu. Barakanın içinde bir telefon çaldı. Birden kulaklarını dikip beklediler. Bir polis Almanca olarak, «Siyah Opel Rekord, Federal plakalı,» dedi. Amerikalı, «Karanlıkta o kadar uzağı göremez,» diye mırıldandı. «Tahmin ediyor.» Sonra, «Mundt nasıl öğrendi?» diye sordu. Leamas, pencerenin önünde, «Sus!» dedi. Polislerden biri barakadan çıkıp yolun üzerine çizili beyaz sınır çizgisinden elli santim bendeki kum torbalarından oluşan barikata doğru yürüdü.


Arkadaşı onun barikatın ardındaki teleskopun başına geçmesini bekledi, sonra dürbününü bırakıp miğferini giydi. Kontrol noktasının üzerinde bir yerde ışıldaklar birden yanınca önlerindeki yol tiyatro sahnesi gibi aydınlandı. Polis konuşmaya başladı. Leamas artık ezbere biliyordu adamın söyleyeceklerini. «Araba birinci kontrol noktasında durdu, içinde bir kişi var. Bir kadın. Belge kontrolü için Vopo barakasına götürüldü.» Konuşmadan bekliyorlardı. «Ne diyor?» diye sordu Amerikalı. Leamas cevap vermedi. Bir kenarda duran bir dürbünü alıp Doğu Alman kontrol noktasına baktı. «Belge kontrolü tamam. İkinci kontrola alındı şimdi.» «Bay Leamas, beklediğiniz adam bu mu?» diye ısrar etti Amerikalı. «Büroya telefon edip haber vermem gerek.

» «Bekle biraz.» «Araba nerede şimdi? Ne yapıyorlar?» «Döviz kontrolü, gümrük kontrolü,» dedi Leamas. Leamas arabadan ayırmıyordu gözlerini. Sürücü kapısı önünde iki Vopo vardı, biri konuşuyor, diğeri kenarda bekliyordu. Bir üçüncüsü de arabanın çevresini dolaşmaktaydı. Üçüncü bagajın önüne gelince durdu, sonra dönüp sürücüye doğru yürüdü. Anahtarı istiyordu. Bagajı açtı, içine baktı, kapatıp anahtarı geri verdi. Sonra otuz metre ilerde duran bir Doğu Alman nöbetçisinin yanına gitti. Işıldakların aydınlığında sıkılmış bir tavırla konuşmaya başladılar. Baştan savma bir hareketle arabanın gelmesi için işaret ettiler sonra. Araba yolun ortasındaki iki nöbetçinin önüne gelince yine durdu. Nöbetçiler arabanın çevresini dolaştılar, durup biraz daha konuştular, sonra sanki istemeye istemeye imiş gibi Batı kesimine doğru yoluna devam etmesine izin verdiler. Amerikalı, «Bay Leamas, sizin beklediğiniz erkek, değil mi?» diye sordu. «Evet, erkek.

» Leamas buz gibi Ekim rüzgârına karşı yakasını kaldırarak dışarı çıktı. Kalabalığı ancak o an hatırladı, insan kulübedeyken bu şaşkın yüzlerin oluşturduğu grubu unutuyordu. İnsanlar hep değişiyordu ama ifadeler hep aynıydı. Bir trafik kazası çevresine toplanan, kazanın nasıl olduğunu bilmeyen, yaralıyı kımıldatıp kımıldatmamaya karar veremeyen insanlar gibi. Leamas arabaya yaklaşıp kadına, «Nerede?» diye sordu. «Yakalamak için geldiklerinde kaçtı. Bisikleti aldı. Beni bilmeleri olanaksız.» «Nereye gitti?» «Brandenburg yakınlarında bir meyhane üzerinde bir odası vardı. Parası, kâğıtları falan oradaydı. Oraya gitti sanırım. Onları alıp gelecektir.» «Bu gece mi?» «Bu gece geleceğini söyledi. Diğerleri yakalandılar: Paul, Viereck, Landser, Salomon. Onun da pek zamanı kalmadı artık.

» Leamas bir süre konuşmadan baktı kadının yüzüne. «Landser de mi?» «Dün gece.» Leamas’ın yanına bir polis yaklaşmıştı. «Buradan çekilmeniz gerek. Geçiş yolunda durmak yasaktır.» Leamas adama dönüp, «Canın cehenneme!»dedi. Alman birden kaskatı kesildi, ama kadın, «İçeri gir,» dedi. «Köşeye kadar gideriz.» Leamas kadının yanına bindi, ağır ağır giderek bir yan yola girdiler. «Araban olduğunu bilmiyordum,» dedi Leamas. «Kocamın. Karl sana benim evli olduğumu söylememişti, değil mi?» Leamas cevap vermedi. «Kocamla bir optik firmasında çalışıyoruz. Bizi iş için bu yana gönderirler. Karl sana yalnızca benim kızlık adımı söyledi.

Benim …senin işlerine karışmamı istemedi.» Leamas cebinden bir anahtar çıkartıp uzattı. «Kalacak bir yer gerek sana. Albrect Dürer Caddesinde, Müzenin yanında bir apartman var. Numarası 28 A. İçerde aradığın her şeyi bulacaksın. Geldiğinde seni ararım.» «Ben de burada seninle beklerim.» «Ben beklemeyeceğim. Eve git sen. Ben sana telefon ederim. Burada beklemenin anlamı yok artık.» «Ama buradan geçecek.» Leamas şaşırmıştı. «Bunu sana o mu söyledi?» «Evet.

Oradaki Vopolardan birini tanıyor. Ev-sahibinin oğluymuş. Bir işe yarayabilir diye bu yolu seçti.» «Ve bunu da Sana söyledi, ha?» «Bana güvenir. Her şeyi anlattı bana.» «İnsaf!» Leamas kadına anahtarı verip kontrol noktası barakasına döndü. İçeri girdiğinde polisler mırıl mırıl birşeyler konuşuyorlardı. İriyarı olanı sırtını çevirdi.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir