Val McDermid – Tony Hill & Carol Jordan #2 – Kandaki Tel

Cinayet sihir gibiydi, diye düşündü. Elinin çabukluğu gözü her zaman aldatırdı ve böyle de kalacaktı. Daha sonra kimsenin gelmediğine yemin ettikleri bir eve gelen postacı gibiydi. Bu bilgi benliğine bir kalp hastasına cihaz yerleştirilmesi gibi yerleşmişti. Sihrinin gücü olmadan ölü olurdu. Ya da ölü gibi. Ona baktığı anda bir sonrakinin o olacağını anladı. Gözleri birleşmeden önce bile biliyordu. Duyular sözlüğünde mükemmellik kokan o çok özel bileşim her zaman var olmuştu. Masumluk ve kemale ermişlik, simsiyah saçlar, dans eden gözler. Henüz hiç yanılmamıştı. Onu canlı tutan içgüdü buydu. Ya da canlı gibi. Onun kendisine bakmasını izledi ve kalabalığın uğultusu arasında zihninde müziğin yankılandığını duydu. “Jack ve Jill bir kova su almak için tepeye gitti.


Jack düştü ve tacını kırdı…” Ezgi şişti, patladı ve bir kaynağın dalgakırana çarpması gibi beynine indi. Ya Jill? Jill ’e ne oldu? Ha, Jill’e ne olduğunu biliyordu. Defalarca, barbar ninni gibi defalarca. Ama asla yeterli değildi. Cezanın suça uygun olduğundan tam olarak hiç tatmin olmamıştı. Bu yüzden hep biri daha olması gerekiyordu. İşte oradaydı, gözleriyle mesajını göndererek onu izliyordu. “Seni fark ettim. Yanıma gelmenin bir yolunu bul, seni daha çok fark edeyim” diyen mesajlar. Kız mesajı okudu. Onu yüksek sesle ve açık okudu. O kadar berraktı ki, hayat beklentilerini henüz bozmamıştı. Ağzının köşesinde bilgiç bir gülümsemeyle uzun ve kendine göre heyecanlı acı ve keşif yolundaki ilk adımı attı. Ona göre acı yalnızca tek zorunluluk değildi ama kesinlikle zorunluluklardan biriydi. Kız ona doğru ilerledi.

Kızların yolları farklıydı, bunu fark etmişti. Bazıları doğrudan ve cesurdu. Bazıları dolambaçlı, gözlerinin anlattığını yanlış okumuş olma endişesiyle temkinli. Bu kız, sanki ayakları dev bir deniz helezonu kabuğunun içine, iki boyuta sığdırılmış minyatür bir Guggenheim galerisine giriyormuş gibi, içe doğru daireler çizen, sarmal bir yolu seçti. Adımları ölçülü, kararlıydı. Gözleri aralarında ne bir kişi, ne engel ne de uzaklık varmış gibi üzerinden hiç ayrılmıyordu. Arkasına geçtiği zaman bile bakışını hissedebiliyordu, tam da böyle olmasını düşünmüştü. Ona kız hakkında bir şeyler anlatan bir yaklaşımdı bu. Kız bu karşılaşmanın keyfini çıkarmak istiyordu. Onu mümkün olan her açıdan görmek, sonsuza kadar belleğine kazımak istiyordu, çünkü bu kadar ayrıntılı bir inceleme için bunun tek şansı olacağını düşünüyordu. Biri ona geleceğinin tam olarak nasıl gerçekleşeceğini anlatsa, heyecandan bayılırdı. Kız çizdiği yörüngeyle sonunda yanına kadar geldi. Aralarında yalnızca yakın hayran çevresi vardı. Kızın gözlerine gözlerini kilitledi, bakışıyla büyüledi ve çevresindekilere nazik bir baş sallamayla ona doğru bir adım attı. “Sizinle tanıştığıma memnun oldum, izin verir misiniz?” derken çevresindeki vücutlar itaat ederek iki yana ayrıldı.

Kızın yüzünde bir tereddüt dolaştı. Onlar gibi hareket mi etmesi gerekiyordu, yoksa onun hipnotize edici bakışının çevresinde mi kalmalıydı? Hiç karşı çıkış yoktu, hiç olmamıştı. Kız tutsak alınmıştı, bu akşamın gerçekliği her rüyasının ötesindeydi. “Merhaba” dedi. “Adın ne senin?” Bir an kızın dili tutuldu, bir ünlüye hiç bu kadar yakın olmamıştı, o muhteşem diş gösterisinin kendisi için sergilenmesinden afallamıştı. Adam alaylı bir tavırla, ne büyük dişlerim var değil mi, diye düşündü. Seni yemek için. Kız sonunda kekeleyerek, “Donna” dedi. “Donna Doyle.” Adam yumuşak bir sesle, “Ne güzel bir ad” dedi. Karşılığında kazandığı gülümseme kendisininki kadar parlaktı. Bazen çok kolay geliyordu ona. İnsanlar duymak istediklerini işitiyordu, özellikle de hayallerinin gerçek olduğunu sandıkları zaman, inanılmazlığın tam olarak askıda kalması, her zaman bunu başarırdı. Jacko Vance ve büyük adamla ilgisi olan herkesin televizyonda gösterilene uymasını bekleyerek izlemeye gelmişlerdi. Ünlünün çevresinde olan herkes aynı fırçayla yaldızlanmıştı.

insanlar Vance’in açık samimiyetine, kamusal kişiliğine o kadar alışkındı ki akıllarından başka bir şey geçmezdi. Neden geçsin ki, Vance’in, iyi Kral Wenceslas’in Scrooge gibi görünmesine neden olan popüler bir imajı vardı. Hayranlar konuşulanları dinlediler ve Jack ile Fasulye Ağacını duydular -Vance ya da dalkavuklarının diktiği küçük tohumdan tam yanındaki ağacın üstünde tomurcuklu bir yaşam çiçeğinin yetiştiğini hayal ettiler. Bu açıdan Donna Doyle da tıpkı öbürleri gibiydi. Onun için yazdığı senaryoda rol alıyor olabilirdi. Megastar Vance’in imzalı bir fotoğrafını vermek istermiş gibi onu beceriyle bir köşeye sıkıştırdı. Sonra De Niro’nun repertuvarına girecek kadar doğal bir hareketle, “Ah Allah’ım” dedi. “Elbette. Elbette!” Bu sözler elinin tersiyle başına vurmanın sözlü ifadesiydi. Kız kendisine sunulanı almak için uzanırken parmakları onunkinin hemen yanında, anlamadan kaşlarını çattı. “Ne?” Vance gülüşünü çarpıtarak kendini azarlıyormuş gibi bir tavır takındı. “Boş ver. Affedersin, geleceğin için eminim yüzeysel program yapımcılarının sunacağından daha başka planların vardır.” Bu cümleyi ilk kez elleri terleyerek, kulakları uğuldayarak söylediğinde, kimseyi aldatamayacak kadar basmakalıp olduğunu düşünmüştü. Ama içgüdülerine uymakta haklı çıkmıştı, kendisini kriminal açıdan değersiz olanların yoluna soktukları zaman bile.

Birincisi, tıpkı ikincisi gibi, kendisine daha önce konuştuğu önemsiz kişiler için söz konusu olmayan bir şey önerildiğini anlamıştı. “Ne demek istiyorsunuz?” Soluk soluğa, tereddütlü, yanlış anlayıp kendini utanç verici bir duruma sokma korkusuyla işittiklerini kabul etmek istemiyor. Vance belli belirsiz omuz silkti: Kusursuz takım elbisesinin havasını bozmayacak en hafifinden bir omuz silkiş. Başını hafifçe, neredeyse belli olmayacak biçimde sallayarak, “Unut gitsin” dedi, üzgün bakışında hayal kırıklığı, parlak gülümsemesinde dalgınlık vardı. “Hayır, söyleyin.” Şimdi umutsuzluğun eşiğindeydi kız; çünkü ne derlerse desinler herkes yıldız olmak isterdi. Hayatını bir anda değiştirebilecek, bir an gördüğü sihirli uçan halıya gerçekten binecek miydi?

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir