Panait Istrati – Angel Dayı

Nisan başlangıcında bir akşam kara * Angel Dayı bu yoksul ailenin ikinci evladıydı. Felaketli bir talihsizlik ona musallat olmuş, bu neşeli ve dindar adamı asık suratlı bir zındık yapmıştı. Derebeyinin topraklarına bağlı rençberler olan dört kız ve erkek kardeşin tek mülkleri baba kulübesinin direkleriyle yemiş ağaçları ve bağdı. Toprak onların değildi. Dul ananın yanında kalan küçük oğul müstesna, hepsi bir yana dağıldılar. İlk önce iki kız kardeş gidip meşru nikâhı umursamayan iki Rum’a kapatma oldular. Angel oğlan, dokuz yaşında iken, civardaki İbrail şehrinde bir şarap tacirinin yanına çırak girdi. Daha çocuk yaşta bile başkasının toprağında çalışmaktan derin bir tiksinti duyardı. Cömert bir adam olan, hizmetini bol bol ödeyen ustasının yanında on yıl kaldı. Köyüne dönünce oranın en güzel ve en fakir kızına çılgınca aşık oldu ve hemen onu aldı. Miyopluğu dolayısıyla askere alınmadı, biraz toprak satın alarak köy dışında Galatz’a giden büyük yol üzerinde bir meyhane açtı. İşleri yolunda gitti. Türklerle yapılan 1877 savaşının elverişli neticeleri ona çok yardım etti. On yıl içinde, dükkânından beş yüz metre ötede bir başka arazi satın alacak kadar servet yaptı; oraya en iyi yemiş ağaçları, çok geçmeden meşhur olan bir bağ dikti, ahırı, cins inekleri, kümesi, mandası, domuz ağılı vs. ile köyün en güzel evini yaptı.


Ama aile hayatında çok daha az mesut; hatta bedbaht oldu. Bir on yıl daha geçince kader ona bir felaket hazırladı. Karısı ahmak, hınzır, böyle bir evi idare etmekten aciz ve iğrenç derecede pisti. Çocuğu, yanında kazurat içinde yüzerken, içi sinekle dolu ağzı açık, saatlerce uyurdu. Hayvanlar susuzluktan kudururdu. Avluya, eve, ancak bir şey çalmak istemeyen kimse girerdi. Adrian, bir yaz günü, dayısının, evde sinek pislikleriyle sıvazlanarak gün ışığını geçirmez bir hale giren bütün camları kırdığını hatırladı. Kadın, bütün bu patırtı esnasında uyanmadı. Kocası yanından geçerken, horlayarak uyuyan karısına baktı, yüzüne okkalı bir balgam savurdu ve gitti. Kadın, uykusuna devam etti. Sert davranmakla kadının bu huyunu düzeltebileceğini sanarak sık sık karısını dövdü. Ama onu daha çok ahmaklaştırmaktan başka bir şey yapamadı. O zaman bütün hayvanlarını sattı, çekip gitti; ancak ayda bir defa oraya uğruyordu. Kadının dünyaya getirdiği çocukları böyle bir ananın yanında yaşamaktan kurtarmak için, onları beş yaşına bastıkça birer birer elinden alıp ve Galatz’daki bir akrabasının yanına pansiyona verirdi, terbiyelerini yakından takip ederek, yılda beş altı kere kendilerini görmek için oraya giderdi. Bundan sonra, kendini karısına bağlayan son bağı, cinsel bağı da kopardı.

Oraların en parlağı olması gereken ev, ancak en geniş insan ahırı oldu. Evlilik hayatındaki bu talihsizliğinden sonra, ilkin metresler tuttu, ama hiç arzu duymadan, sırf intikam almak için, karısını tahrik etmek, «uyandırmak» için. Kadın söylenenleri dinledi, gözleriyle gördü, hiç oralı olmadı. Uykusu daha tatlıydı. Artık elini yüzünü yıkamak zahmetine bile girmiyor, yemek yerken uyuyordu. Fakat, bu yorulmak bilmez, çalışkan adamın refahını kindar bir kıskançlıkla gören insanlar, aile hayatındaki bu ıstırapla tatmin olmadılar; kocanın bedbahtlığı onlara kâfi gelmedi. Bir gece, insanlıkla ilgisi olmayan eller, yakalanmak korkusu olmadan güzel eve ateş verdiler. Angel Dayı, dükkânının arkasındaki odanın pencerelerinden, damı galvanizli saclarla kaplı evini alevlerin sardığını gördü. Kendisini evini kurtarmaya çağıran insanların bağrışmalarına kulakları tıkalı kaldı; kendi kendine: “Tek o da birlikte yansın da!” diyordu. O yanmadı, yangından komşular tarafından kurtarılan güzelliklerinin ters yüzünü göstermek için bu kadını dünyaya getirmiş olan Yaradan, onu şiddetli bir zatürree ile canevinden vurarak Arafındaki tövbekârları korkutmak için yanına çağırıncaya kadar bu hal böylece devam etti. Angel Dayı, tuhaftır ama, onun beklenmedik ölümü karşısında duygusuz kalmadı.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir