Hüseyin Namık Orkun – Türk Sözünün Aslı

Türk adının aslı her Türkü alâkadar eder. Bu asil millet Türk adını önceleri bir kabileye, bir hükümete vermiş iken sonraları bu adı taşıyan hükümetin bütün Orta Asya’ya sahip olması üzerine kendi adını aynı soydan olan diğer ırkdaşlarına da teşmil etmiş, bu suretle Türk adı artık bu dili konuşanların hepsine alem olmuştur. Mamafih Türk adının bu yayılmasına rağmen bazı Türk boyları veya devletleri kendi adlarını kullanmakta devam etmişler ve bugüne kadar da bu isimleri muhafaza eylemişlerdir. Bütün bu münferit hadiselere rağmen bugün Türk adı bu dili konuşanların hepsine alem olmaktadır. Türk adı bizde esaslı bir surette tetkik edilmiş değildir, Türk tarihinden bahseden küçük bir eserde kısa bir haşiye konarak Macar âlimlerinden Vambery Armin’in eskimiş bir nazariyesi tekrarlanmıştır. Bundan çok evvel de tarafımdan Dergâh mecmuasında bu mesele hakkında iki makale neşredilmiş olup burada yeni malumat verilmekten ziyade bu husustaki eski literatür tanıtılmıştır. Daha sonra yine Dergâh mecmuasında Macar âlimlerinden Munkacsi Bematd’ın bir makalesi tercüme edilerek neşredilmiştir. 1934 senesinde Ülkü mecmuasında Türk adının menşei hakkında iki makale yazmıştım. Bu makalelere karşı gösterilen alâka beni aynı mevzu üzerinde çalışmağa şevketmiş ve neticede şu küçük eser vücuda gelmiştir 1.yüzyılda Kin-şatı dağları dolaylarında Juan-Juan’lara tâbi iken sonra bağımsızlıklarını kazanan bir Türk kavmi vardır ki, kendine Türk adını vermekte idi. Bundan önceki devirlerde böyle bir kavim adına pek açık olarak rastlamadığımız için bazı yabancı bilginler Türk sözünün varlığını bu tarihten itibaren başlatmaktadırlar. yüzyılda Türk İsmiyle ortaya çıkan bu kavme bugün Türk sözü daha şamil bir anlamda olduğu için diğer Türkierden ayırmak üzere onların kendi kendilerine iftihar makamında söyledikleri Kök Türk demekteyiz. Burada Kök, “gök” yani “mavi” demektir. Bilindiği gibi Türkçede Tanrı sözü hem “Allah”, hem de “gökyüzü” anlamına gelirdi. Binaenaleyh gökyüzünün kutsal rengi olan “gök” yani kök sözü bu Türklere de verilmiştir.


Bugün bu sözü “gök” diye telâffuz ettiğimiz için eskiden Kök Türk denilen bu kavim adını, bizim lehçemize göre Gök Türk diye telâffuz etmemiz icap eder. “Gök”, “gökyüzü”nün rengi olduğu gibi aynı zamanda da kendisidir. O hâlde bu sözün bugünkü anlamı “İlâhî Türk, Semâvî Türk” demek olur. Türk medeniyeti ve Türk kültürü etkisinde gelişmiş olan Moğollar da bazen kendi kendilerine Köke Mongol adını vermişlerdir. Türk adına yani Gök Türk’lerin adına Çin tarihlerinde rastlamaktayız. Çin tarihlerinde iki işaret ile gösterilen bu kelime bugün Tu-kiüe diye telâffuz edilmektedir. Her işaret bir tek hece olduğuna göre ikinci işaret olan ve kiüe diye okunan şekli daha çabuk ve tek hece gibi okumak icap eder. Demek oluyor ki Türk sözünün bu kaydı iki hecelidir. Hâlbuki bugünkü Türk kelimesi tek hecelidir. Fakat Türk sözünün eskiden iki heceli olduğunu eski Türk yazıtlarındaki bu sözün yazılışından da anlamaktayız. Bu söz genellikle şeklinde yazılmaktadır ki burada soldan birinci harf olan işaret ük, ök sesini verir. O hâlde bu devirlerde kelime Türk değil Türiik diye yazılmış ve telâffuz edilmiş demek oluyor. Mamafih yine aynı yazıtlarda Türk sözünün şeklinde; yani Türk telâffuz edilerek yazıldığını da görmekteyiz. Demek oluyor ki VIII. yüzyıllarda eskiden iki heceli olarak telâffuz edilen kelime, artık tek heceli olarak da telâffuz edilmeye başlamıştır.

Son zamanlara kadar bilginler Çinlilerin Tu kiüe diye telâffuz edip yazdıkları işaretlerin Türkçedeki Türk sözüne tekabül ettiğini, bunun Türk sözünün Çince telâffuz şekli olduğunu kabul eylemekte idiler. 1915 yılında Paul Pelliot bu Çince şeklin daha eski şeklinin Türküt olması icap ettiği ileri sürmüştür. Yani Çin işaretleri ki bugün Tu-kiüe diye okunur. Eskiden Türküt diye okunmuştur. Pelliot’ya göre Türküt kelimesi Türk sözünün çokluk şeklidir. Bilindiği üzere Moğolcada olduğu gibi eski Türkçe-de de bazı kelimeler -t ile çokluk hâle getirilirdi. Meselâ oğlan kelimesinin çokluk şekli oglıt, tigin sözünün çokluk şekli tigit, tarkan sözünün çokluk şekli tarkat’tır. Fakat görülüyor ki bu sözlerin teklik şeklinin sonunda -n sesi vardır. Binaenaleyh Türkçede kelimenin sonu -n olursa bunun düşürülerek yerine bir -t getirmek suretiyle çokluk yapıldığı vakidir. Bu itibarla Türküt sözü bir çokluk şekil ise bunun teklik şeklinin Türkün olması icap eder. Mamafih bu kuralın dışında da kelimenin sonuna tıpkı Moğolcada olduğu gibi sadece bir -t getirmek suretiyle çokluk yapıldığını görmekteyiz. F. W. K. Müller tarafından yayımlanan Uigurica serisinde (II, s.

97) el ügesi sözünün el ügesit şeklinde çokluk hâle getirildiğini görmekteyiz. (Üge kelimesi eski Türköede “hakim, alim. akıllı” demektir. Elügesi ise Türklerde nir rütbedir).

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir