İlhami Aras – Adım Şeyh Sait

Tarihi yalnızca bir olaylar bütünü olarak algılamak topluma hiçbir yarar sağlamaz. Önemli olan o olaylar bütününü etraflıca değerlendirebilmek ve yaşanılan zaman için gerekli dersi çıkarabilmektir. Ancak tarih, resmi ideolojilerin kıskacında ise bunu başarabilmek oldukça çetin bir uğraştır. Çünkü tarih denetim altındadır. Belgelere ulaşmak her zaman mümkün değildir. Şeyh Said olayı da ulaşılamayan tarihlerden biridir. Olaylarla ilgili dosyalar T.B.M.M. arşivi içinde ‘Tasnif Dışı’ ibaresi ile kapalıdır. Genelkurmay belgelerine ulaşmak ise mümkün değildir. Olayı araştırmada yazılı belgelerin yorumlanmasından öteye geçilmiyorsa gerçeklere ulaşmak imkansız gibidir. Yine de Şeyh Said olayı konusunda mevcut bilgi ve belgelere, hakkaniyet ölçüsü ile bakan kişi bütün gerçekleri görebilecektir. Ulaşılabilen belge ve bilgilere dayananılarak değerli araştırmacı İlhami Aras’ın kaleme aldığı bu eserde, Şeyh Said hareketini ve Şark İstiklal Mahkemelerinin tutumlarını görmek imkanını bulacaksınız.


Tarihin akışı içinde yığınla olay olur ve geçer. Üzerine geçmişin perdeleri çekilir. Bu geçmiş perdelerini aralamak olayları bütün netliğiyle ortaya koyar mı koyamaz mı bilinmez. Bu konu tamamen belgelerin bilgilerin yeterliliğiyle ölçülebilir. Şeyh Said hareketi de böyle bir yeterlilikle yoruma kavuşabilecek olaylardan biridir. Olayın esas şahsiyeti olan Şeyh Said Efendi başından sonuna kararlı bir kişilik sergilemektedir. Ancak, amacı ve düşünceleri bakımından kararlılığını etrafının da uyguladığını söylemek biraz iyimserlik olacaktır.Çünkü Şeyh Said hareketi içinde, herkes Şeyhin gölgesine sığınarak kendi bildiğini yapmıştır. Hareketin doğuda olmasının kökenleri kimi tarihçilere göre bir raslantı, kimilerine göre de îslami duyarlığın bir tezahürüdür. Burada Cumhuriyet öncesi Osmanlı’nın doğu politikası üzerinde biraz durmak gerekecektir. Doğu Anadolu’da Rus desteğini her dönemde bulan Ermenilerin bölgedeki etkinliklerini kırmak ve Kürt aşiretlerinin devletle elele vermelerini sağlamak için bir birlik gerekiyordu ki, bu birliği II. Abdülhamit’in kurdurduğu Hamidiye Alayları yerine getirmiştir. 1890 yılında kurulan alaylar Aşiretlerden oluşuyor ve aşiret reisleri doğal askeri liderler olarak devletten de maddi destek buluyorlardı. Bu alaylar 1. Dünya savaşında da Ruslara karşı bir siper olmuşlardır.

Hamidiye Alayları müslüman halka zulüm yaparak dağlara çıkan Ermeni komitacılarına karşı bir set görevi üstlenmiştir. 2,Meşrutiyetle kaldırılan Alaylar birer milis birlikleri halinde Ormanlı sonrasında da dağ saldırılarına karşı koymuşlardır. Bölgede Ermeni etnik gruplarının saldırılarıyla beraber Ormanlı sonrasında Doğu Anadolu aşiretleri bir kararsızlık içinde göründüler. İslam birliğinin yerini Milliyetçi akımlar aldığından kendi düşüncelerine göre varolmaları gündeme gelmişti. Ancak Şeyh Said bir Kürt ayrımcısı olarak durmamaktadır. O’nun kafasında dolaşan fikir Ermenilere karşı doğunun müslüman kimliğinin korunmasıdır. Ancak bunun için ne gibi bir yol takip edilecektir? Bu soruya cevap aranırken 13 şubat 1925 tarihine geliniyordu. Piran Köyü’nde bir düğün yemeğinde silahlar patlamıştır. Ve böylece bir hareket kendiliğinden akışa geçmiştir. Her aşiret kendi başına buyruk olarak dağılmıştır. Bu harekette yabancı parmağı da aranmış ama İsmet İnönü’nün de hatıralarında doğruladığı gibi hiçbir zaman bu tür bir işaret bulunamamıştır. Olay doğal bir akış ile gelişmiş ve doğal bir akışla son bulmuştur. Şeyh Said’in İstiklal Mahkemesi karşısında söylediği iki ifade konu hakkında kendisinin tavrını ortaya koymaktadır ki bunlar: a- Hadise bizim irademiz dışına kaçtı kader bizi sürükledi b-Ben bu hareketin ne önündeyim ne arkasındayım, herkes gibi içindeyim. Düşünülmüş ve tasarlanmış bir hareket varsa, ki mevcut bilgiler belgeler bu tür bir tasarının varlığını doğrular biçimdedir. Bu tasarılar fiiliyata dökülmeden, olaylar gelişmiştir.

Bunun üzerine Şeyh Said’in tutumu birleştirici bir dini lider kimliği ile öncü konumda olmaktır. Ancak, herkes gibi içindeyim derken birleştirici kimliğini kimsenin kaale almadığını vurgulamaktadır adeta. Yine de hareket içindeki Kürt eğilimlerini bir kenara atmak da doğru olamaz çünkü hareketin içinde Kürt aşiretleri vardır.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir