Jose Ortega Y Gasset – Sistem Olarak Tarih

Geçen yüzyılda ülkemizi yaratmış, çağdaş kültürüne yön vermiş olan Atatürk devrimlerinde, kurumlarıyla, eleştirel ve felsefi düşüncesiyle örnek aldığımız Batı’nın insan ve tarih odaklı sorgulayıcı kültürüne İspanya’dan katılan düşünür José Ortega y Gasset’in [1] bir yapıtını daha Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi’nde [2] sunuyoruz: Sistem Olarak Tarih. Ortega y Gasset, XIX. yüzyıl sonlarıyla XX. yüzyılın ilk yarısını kapsayan yaşamında Avrupa tarihinin art arda bunalımlarına tanık olmuş, o bunalımların tarihsel ve toplumsal kökenlerini izlemeyi eğitici aydın misyonunun gereği olarak üstlenmiş bir düşünürdür. 1930 yılında basılan başyapıtı Kitlelerin Ayaklanması o irdelemenin ürünüdür. Sistem Olarak Tarih’in yazılış tarihi olan 1935 yılına değin, kıta ülkeleri sarsıntı üstüne sarsıntı geçirmişti: I. Dünya Savaşı’nı (1914-1918) ilkin Rusya’da Bolşevik Devrimi izleyerek diğer Avrupa ülkelerindeki işçi ve emekçi kitlelerine esin kaynağı olmuştu; tepkisel kitle hareketleri de belirmekte gecikmemişti: Önce İtalya’da Mussolini buyruğundaki faşist kıtalarla 1922’de Roma üzerine yürüyerek iktidara el koymuş, yirmi yıl sürecek bir dikta rejimi başlatmıştı; ardından Almanya’da ondan örneklenen ve çok geçmeden kıtayı kana bulayacak olan Nazi hareketi filizlenmiş, sancılı bir şiddet döneminin sonunda 1933’de Hitler’in acımasız totalitarizmi başlamıştı. Tarih saati her zaman Avrupa’nınkinden farklı işleyen İspanya da o zaman diliminde kendi sarsıntılı yolunu çizdi: İlk otoriter rejimi olan General Primo de Rivera diktası 1920’de başlayıp 1929’da sona erdikten sonra, 1931’de ülke beklenmedik bir dönemece girdi: Artık şaibeli sayılan krallık rejimi saygınlığını ve toplum içindeki çoğunluk desteğini yitirmişti, derken belediye seçimleriyle rejim değişti, bir gecede meşruti krallıktan II. İspanyol Cumhuriyeti’ne geçiliverdi. Ülkenin önde gelen birçok aydını ile birlikte Ortega da o evrimi ummuş ve desteklemişti; başyapıtının yayımlandığının ertesi yılı, rejimin değişmesi gerektiğini savunan Aydınlar Manifestosu’na imza vererek, monarşinin kısa sürede devrilmesinde hatırı sayılır bir katkısı olmuştu. Ne var ki yeni rejim onun yüksek burjuva kökenli hümanist düşünür beklentilerine karşılık vermediğinden, yeni oluşturulan Anayasa’nın radikal yönelişini paylaşmayarak, çok geçmeden seçilmiş bulunduğu Kurucu Meclis üyeliğinden ayrılmayı tercih etmişti. Ortega’nın “Omurgasız İspanya” olarak tanımladığı İspanyol toplumu 1930’ların ilk yarısında yine onun deyişince, birbirinin söylemini dinlemeyen, anlamayan, algılamayan “su geçirmez bölmeler”e ayrılıp kutuplaştığında, düşünür yazılarında ve konferanslarında yıllar boyunca ünlenerek günümüze dilde yerleşik bir deyiş halinde ulaşacak olan “Bu değil, böyle olmaz!” feryadını koparmıştı. Ama boşuna: Üç yıl sürecek, bir milyon ölüye mal olacak iç savaşın patlak vermesine ancak bir yıl kalmıştı. O karşılıklı kıyım bütün İspanyollar gibi Madridli Ortega y Gasset’in yaşamını da belirleyecekti. Sistem Olarak Tarih o alabildiğine gergin tarihsel-toplumsal ortamda, ama bağlamının çok ilerisine geçerek, günlük siyasetin, İspanya, hatta Avrupa olaylarının ötesindeki bunalımı, insanoğlunun varoluş koşulları çerçevesindeki çaresiz konumunu irdeleyen, çıkış yolunu akılla araştıran bir yapıttır ve kısalığına karşın, Ortega düşüncesinin evriminde bir köşe taşı oluşturur.


Ne İspanya’nın, ne de Avrupa’nın siyasal gelişimiyle doğrudan bağlantısı olan yapıt, ilkin bir uluslararası bilim bağlamında ortaya çıkmış, Philosopyh and History (Felsefe ve Tarih) başlığıyla R. Klibansky yönetiminde toparlanan “Ernst Cassirer’e Saygı” kitabına Ortega’nın katkısı olarak basılmıştır (Oxford University Press, 1935). Kendi ülkesinde ise ancak iç savaştan sonra, dikta döneminde, Revista de Occidente yayınları arasında sessiz sedasız gün ışığını görebilecektir (Madrid, 1941). Yapıtın temeli, düşünürün 1934 yılı sonlarında İspanya Bilimleri Geliştirme Kurulu’nun [3] bir kongresi için hazırladığı, ama sonunda elde olmayan nedenlerden ötürü oturum gerçekleştirilemediğinden, sunma fırsatını bulamayacağı bir konferans metninden oluşur. Daha sonra Buenos Aires’in La Nación gazetesinde “Bilimin Durumu ve Tarihsel Akıl” başlıklı bir dizi halinde yayımlanan yazılar bu kitapçığın ilk bölümlerine karşılık verir. Üç yıl sonra, 1937’de, yine aynı bağlamda, “Doğa, Ruh ve Tarih” başlıklı başka yazılar yayımlanmıştır. Sonuç olarak denebilir ki Sistem Olarak Tarih, Ortega’nın kendisine bağlı olmayan dışsal nedenlerden ötürü zaman zaman kesintiye uğrayan düşünsel evriminin en kapsamlı felsefi projesinin anahatlarını içermektedir; düşünür hep ertelemek durumunda kaldığı o projeye birçok kez değinmiş, hatta ona Aurora de la razón histórica (Tarihsel Aklın Şafağı) ya da Sobre la razón viviente (Yaşayan Akıl Üstüne Düşünceler) başlığını yakıştırmıştır. Görüldüğü gibi, Ortega y Gasset’in kitaplarının çoğu çeşitli bağlamlarda, farklı yayın organlarında basılmış, ama aynı temel fikirleri geliştiren değişik yazılarının toparlanmasıyla oluşturulmuştur. Burada da yapıtın sonuna yine aynı çerçevedeki “Düşüncenin Theourgiası ve Demiurgos’u” başlıklı bir yazısını ekledik. Paulino Garagorri, Sistem Olarak Tarih’in 1981 basımının önsözünde dağınıklık gibi görünebilecek bu duruma değinirken Ortega’nın şu sözlerini anımsatıyor: “Ben kendim ile ortam koşullarımın toplamıyım. Benim ilk kitabımda yer alan ve felsefi düşüncemi birkaç sözcükte özetleyen bu ifade yalnızca yapıtımın sunduğu ve önerdiği öğretiyi anlatmakla kalmaz, yapıtımın tamamı o öğretinin uygulandığı örnektir. Yapıtım, özü ve varlığı itibariyle ortam koşullarına bağlıdır. Bununla demek istiyorum ki, maksatlı olarak öyledir, çünkü maksatsız, hatta her türlü karşıt amaca karşın, insanoğlunun dünya üzerinde ortam koşullarına bağlı olmayan hiçbir şey yapmamış olduğu kesindir.” Dolayısıyla diye vurguluyor P. Garagorri, farklı ortam koşullarının ürünü olması metnin içeriğini zayıflatmak şöyle dursun, düşünürün bilinçle üstlendiği o belirleyici koşul niteliğiyle Ortega’nın felsefenin alanından dışlamayı amaçladığı hayali akılcılık soyutlamalarından kurtulmak üzere yöneldiği tek yol olarak ortaya çıkar.

[4] Metin, ayrı ayrı başlıklar konmuş olmamakla birlikte, her biri aşağıdaki konuları içeren dokuz bölümden oluşmaktadır [5] : I Radikal gerçek olan yaşam, inanışlar üstüne temellenmiştir II Akla imanın son bulması III Fikirler ve inanışlar IV Fizikçiliğe ve doğacılığa eleştiri V İnsan ve doğa VI Eleacılık, doğalcılık ve Avrupa insanının zihinselleşmesi VII Dram olarak insan VIII İnsanın doğası yoktur IX Akıl ve tarihsel akıl.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir