Merdan Yanardağ – Bir ABD Projesi Olarak AKP

Türkiye hızla bir kırılma noktasına doğru ilerliyor. Ülke ve toplum yön duygusunu kaybetmiĢ durumda. Türkiye’nin 80 yılı aĢkın “cumhuriyet birikimi” ile -ki pozitif ya da negatif bir anlam yüklemeden bir durum tespiti olarak söz ediyorum- geleceği arasında bir gerilim yaĢanıyor. Türkiye’nin 21. yüzyılda nasıl bir ülke olacağını ve nasıl bir rota izleyeceğini “kimse” bilemiyor. Bu belirsizliğin yarattığı gerilim giderek bütün toplumu sarıyor. Dahası, toplumsal fay hatlarında biriken bu gerilimin çatıĢma üretme potansiyeli her geçen gün artıyor. Türkiye elitinde ortaya çıkan yön ve program farklılaĢmasından kaynaklanan bu belirsizlik, yeni bir dünyanın Ģekillendiği bu tarihsel dönemeçte geriye çekici ve güçten düĢürücü bir etki yaratıyor. Egemen sınıflar blokunda yaĢanan bu yön ve program farklılaĢmasının ülkenin birleĢtirici çimentosunda yarattığı çatlak büyüyor. Toplum çözülüyor; küreselleĢme diye kodlanan yeni emperyalizm çağında neo-liberal politikaların altında ezilen ve entelektüel alanda post-modern bir felsefi kuĢatma altına alınan insanlar dinsel, etnik, yerel ve kültürel kimliklerine iade edilmek isteniyor. Ülke bir ‘fetret’ döneminden geçiyor. Ülkenin çatısında yaĢanan çatıĢmayı toplum henüz “dıĢarıdan” izliyor. Daha da önemlisi; toplumsal bir seçeneğin üretilmediği/geliĢtirilemediği günümüzde, halk, iki hegemonik güçten birinin yedeğine takılma tercihi dıĢında “çare” bulamıyor. Soğuk SavaĢ sonrasında dünyanın tek süper gücü olarak yükselen Amerika BirleĢik Devletleri (ABD)’nin gezegene hâkimiyet siyasetinin en önemli etaplarından biri olan Büyük ya da GeniĢletilmiĢ Ortadoğu Projesi (BOP/GOP), Türkiye’yi ve bu topraklarda yaĢayan insanların geleceğini yakından ilgilendiriyor. ĠĢte, Türkiye’nin iki hegemonik gücünden biri olan ve ülkeyi düĢük yoğunluklu bir islamizasyon projesine (Ilımlı Ġslam) tabi tutmaya çalıĢan AKP, Washington’da tasarlanan GeniĢletilmiĢ Ortadoğu Projesi’nin stratejik bir yan ürünü olarak ortaya çıkıyor.


Bütün iktidarı isteyen ve ılımlı da olsa Batı’nın ve ABD’nin desteğinde Ġslami bir rejim kurmaya yönelen AKP; Türkiye’yi, Cumhuriyetin baĢlangıç ilkeleriyle Ilımlı Ġslam programı arasında bir ortalama almaya zorluyor. Ülke, örtülü bir darbe sürecinin içinden geçiyor. Gücünü, kendisini iktidara taĢıyan iç dinamiklerden çok, Batı’dan, ABD- ‘den, daha kapsayıcı bir kavramla ifade edersek eğer, emperyalizmden alan AKP’yi incelediğim bu kitap, aslında 2000’ler Türkiye’sinin de bir öyküsüdür. Batı’ya yaslanarak iktidar alanını geniĢletme stratejisi izleyen AKP’yi ortaya çıkaran ekonomik, tarihsel, toplumsal ve uluslararası koĢullar; bu partinin ideolojik-politik kaynaklan; örgütsel yapılanması; entelektüel ortamda yaĢanan liberal kirlenme; TürkiyeAvrupa Birliği iliĢkileri; AKP, AB ve küreselleĢme karĢısında aydınların ve solun tutumu; toplumsal ve entelektüel planda yaĢanan akıl tutulması; aydın ihaneti; türban tartıĢması üzerinden yürütülen kuĢatma; GOP, Ilımlı Ġslam, ABD ve yeni muhafazakârlar (neo-con’lar) ile AKP arasındaki derin bağlar, bu kitabın belli baĢlı temaları arasında yer alıyor. Kitapta yer alan makaleler, daha önce bazı internet sitelerinde ve dergilerde yayımlandı. Her bölümün altında, söz konusu makalelerin daha önce nerede yayımlandığı dipnot olarak yer alıyor. Ancak her bölüm/makale elinizdeki kitap için güncellendi, kimi ekler yapıldı, bazıları yeniden düzenlendi ve bir bölümü de yeniden yazıldı. Bu nedenle kitapta yer alan makaleler, ilk yayım tarihlerinden bağımsız olarak ve bir tematik bütünlük içinde bir araya getirildi. AKP’yi ana hatlarıyla incelediğim bu çalıĢmada, bölge ölçeğinde yürütülen emperyalist siyaset ve Amerikan yeni muhafazakârları ile bu siyasi parti arasındaki ideolojik ve stratejik iĢbirliği de tartıĢılıyor. Türkiye’nin entelektüel ve siyasal ortamına alçakgönüllü bir ‘müdahale’ denemesi diye de okunabilecek bu kitabın 11 amacına ulaĢması dileğiyle. Merdan YANARDAĞ 17 Nisan 2007, Mecidiyeköy I. BÖLÜM 1- BĠR AMERĠKAN PROJESĠ Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin iç dinamiklere dayalı bir iktidar kudretine sahip olmaktan çok, esas olarak dıĢ dinamiklere yaslanarak ülke içindeki iktidar alanını geniĢletmeye çalıĢan bir profil verdiği gözleniyor. Bu olgu, her siyasal gerilim ya da kriz aĢamasında olaylar tarafından doğrulanıyor. Öyle anlaĢılıyor ki, iktidar referansını Amerika BirleĢik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB)’nden alan AKP’nin baĢka çaresi de yok. Bu nedenle Erdoğan ve beraberindekilerin zaman zaman Ankara’da ilan ettiği “kırmızıçizgiler” Washington ya da Brüksel’de aĢıldığında, buna direnemeyecekleri daha baĢından itibaren belliydi.

Nitekim hiç bir ihtilafta direnme yoluna da gitmediler. Ancak, Batı’ya yaslanarak iktidarda kalmaya çalıĢan, AB sopasını kullanarak muhalefet güçlerini pasifize etme siyaseti izleyen AKP’nin, rezervlerini tüketmeye baĢladığı ve yürüdüğü bu yolun sonuna yaklaĢtığı anlaĢılıyor. Dahası, 2006 yılındaki geliĢmelere bakıldığında, ABD’nin gerilimli bir iliĢki sürdürdüğü AKP hükümeti ile mesafesini açmaya baĢladığı, “Ilımlı Ġslam” siyasetini gözden geçirdiği ve hem Ortadoğu’da hem de Türkiye’de yeni bir alternatif arayıĢına girdiği gözleniyor. Bu geliĢmeyi, çalıĢmanın sonraki bölümlerinde değerlendireceğim. O nedenle, öncelikle AKP’nin kuruluĢ öncesi ve sonrasına, nasıl bir parti olduğuna, kimler tarafından tasarlanıp iktidara getirildiğine, ideolojik-politik hattının ne olduğuna ve bu politik hattın siyasal islamla iliĢkisine bakmak gerekiyor. 1.1. ILIMLI ĠSLAM’IN TEST ALANI Sonunda söyleyeceğimizi baĢında söylersek eğer, yapılması gerekli ilk tespit Ģudur; AKP, Washington tarafından geliĢtirilen ve merkezinde “Ilımlı Ġslam” siyasetinin bulunduğu Büyük Ortadoğu Projesi’nin stratejik bir ürünüdür. Üstelik tasarlanmıĢ, planlanmıĢ ve sınırları çizilmiĢ bir projedir. Doğunun kalbine sokulmuĢ bir Truva Atı’dır. AKP, kısaca ‘neo-con’ denilen ve ABD’ye yön veren yeni muhafazakârların (Neo Conservatives) geliĢtirdiği “imparatorluk” siyasetinin Ġslam dünyasındaki taĢıyıcı unsurlarından biridir. Durum o kadar açıktır ki, daha AKP kurulmadan Amerikalı strateji uzmanlarının ve siyaset kurucularının yazdıkları, insana, “bu kadar da olmaz” dedirtecek türdendir. Üstelik AKP de bunu saklamamakta, dahası söz konusu durumdan sakınmasız bir fırsatçılıkla yararlanmaya çalıĢmaktadır. Konuyu ve bu “iĢbirliğini” kanıtlarıyla açmaya çalıĢacağım. Ancak, daha önce, Ġstanbul’da Yahudi toplumuna ait sinagoglara ve Ġngiliz Konsolosluğu’na karĢı 15 ve 20 Kasım 2003 tarihlerinde, El Kaide bağlantılı Ġslamcı bir örgüt tarafından yapılan bombalı saldırıları ve hemen sonrasında yaĢanan bir dizi geliĢmeyi değerlendirmekte, konunun daha net Ģekilde anlaĢılması için yarar var.

Çünkü Ġstanbul’da patlayan bombalar, baĢta Washington olmak üzere Batı baĢkentlerinde hazırlanan ve Türkiye’nin küresel düzen içindeki yerinin yeniden tanımlanmasını da içeren tartıĢmaları tetikledi. Bu dönemde Türkiye’- ye bir test alanı olarak bakılıyor ve Ilımlı Ġslam ile radikal Ġslam’ın kapıĢacağı bir alan olarak görülüyordu. Batı basınında, “Sandık bombayı yenecek mi?” diye soruluyordu. Sandık ile iĢaret edilen AKP oluyor, bomba ise “radikal Ġslamı” temsil ediyordu. Batı, Atlantik ötesi ve berisiyle (ABD-Avrupa) kendisine yönelik küresel bir tehdit olarak algıladığı radikal Ġslam’a karĢı çözümü, giderek artan oranda, Ilımlı Ġslam’ı güçlendirmekte arıyordu. Artık, hem ABD hem de Avrupa’daki Amerikancı çevreler, geçmiĢten farklı olarak Türkiye’ye yeni bir rol biçmeye hazırlanıyordu. Doğrusu, diğer Batı Avrupa ülkelerinin de (esas olarak AlmanyaFransa ekseni) bu role pek itiraz ettikleri söylenemezdi. Dolayısıyla, daha önce, “modern, laik ve demokratik bir ülke” olarak Müslüman dünya için örnek oluĢturduğu belirtilen Türkiye, bundan sonra “de- mokratik Ġslam ülkesi”, diğer bir deyiĢle “ılımlı Müslüman ülke” olarak bütün Doğuya ‘model’ olarak sunulmak isteniyordu. Bu yönde Batı basınında çıkan yazılarda gözle görülür bir artıĢ vardı. Türkiye’deki AKP hükümetinin, bu model için ‘ideal’ bir politik ortam oluĢturduğu belirtiliyordu.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir