Etiket: Alphonse Daudet

Alphonse Daudet – jack

Evet Rahip Hazretleri, sonuna K gelecek. Bu bir İngiliz adı. Oğlumun vaftiz babası, Hint Ordusunun gözde generallerinden biriydi LORD PEMBOKE. Bilmem bu adı duydunuz mu? Soylu ve zarif bir Salon adamı… Ah ne güzel dans ederdi, kimse valsı onun gibi yapamazdı… Ne yazık ki, SİNGAPUR’da bir av kazasında öldü. Hem de Raca’nın kendi onuruna düzenlediği […]

Alphonse Daudet – Pazartesi Öyküleri II

Adam, ayağını sokağa atar atmaz: – Brrr… Bu ne sis! dedi. Hemen yakasını kaldırdı, boyun atkısıyla ağzını kapadı, elleri arka ceplerinde, başını eğerek, ıslık çala çala, dairenin yolunututtu. Gerçekten ortalığı öyle bir sis basmıştı ki, sokaklarda pek belli olmuyordu. Büyük kentlerin göbeğinde sis, kardan çok kalmaz. Sisi çatılar parçalar, duvarlar emer. Kapılar açıldıkça evlere girip […]

Alphonse Daudet – Pazartesi Öyküleri I

O sabah okula pek geç kalmıştım, azarlanacağım diye de ödüm kopuyordu. Çünkü M.Hamel bizi participe’lerden sözlüye çekeceğini söylemişti. Ben bu konunun daha ilk sözcüğünü bile bilmiyordum. Bir an, okulu asıp dağ tepe dolaşmak aklıma esti. Hava da öyle sıcak, öyle açıktı ki! Ormanın bitiminde karatavukların ötüştüğü duyuluyordu, bıçkıevinin arkasındakiRippert çayından eğitim yapan Prusyalıların sesi geliyordu. […]

Alphonse Daudet – Değirmenimden Mektuplar

Fin-de-siècle (yüzyıl sonu) edebiyatına daha önceki önsözlerimizde yeri geldikçe değinmiştik. 1888’de ilk defa Micard’ın Jouvenot ve Cohen adlı oyununda kullanılan bu tanım, aslında çok daha önce şatafatlı, debdebeli, süslü, gözalıcı olanı tanımlayan estetik bir kavramdı; Baudelaire’den[*1] sonra dekadans (yozluk, çürümüşlük) kavramını salt politik bir kategori olmaktan çıkartıp farklı anlamlarda kullanmış olan edebiyatçılar, kendilerini seve seve […]

Alphonse Daudet – Sapho

“Bana baksanıza biraz… Gözlerinizin rengi hoşuma gitti… Adınız ne sizin?” “Jean.” “Yalnız Jean mı?” “Jean G Sonra ne zamandır Paris’te bulunduğunu, hazırlandığı sınavın çok güç olup olmadığını, çok insan tanıyıp tanımadığını, Quartier Latin’inden böylesine uzak olan Roma sokağına, Déchelette’in şenliğine nasıl geldiğini bilmek istiyordu. Kendisini getiren üniversitelinin adını söyleyince (La Gournerie… yazarın bir akrabası… onu […]