Demirtaş Ceyhun – Asılacak Adam Aziz Nesin

Çok partili yaşama geçtiğimiz 1940’tan bu yana, nerdeyse yarım yüzyıldır kendisiyle sürekli olarak hala uğraştığımız insan kimdir deseler, galiba verilecek tek isim vardır: Aziz N esin. Bilindiği gibi, 1946 yılında Sabahattin Ali ile birlikte çıkardıkları, yayın dünyamızın olay gazetesi Marko Paşa’ nın gördüğü büyük ilgiden ürken CHP iktidarı, hemen Aziz Ne-­ sin’i, yazdığı bir yazıdan dolayı tutuklatmıştır. Tabii gazeteyi de kapatmıştır. Ama gazete, bu kez Malum Paşa adıyla çıkarılmıştır. O da kapatılınca, gazetenin adı Merhum Paşa olmuştur. Daha sonra da, kapatıldıkça gazetenin adı ardı ardına Bizim Paşa, Hür Markopaşa, Bizim Markopaşa, Ali Paşa, Ali Baba vb. olmuştur hemen. Ama ne var ki, 1950’lere gelindiğinde Aziz N esin’ e yazılarından dolayı verilen hapis cezalarının toplamı da 5.5 yılı bulmuştur. DP döneminde de, 6 – 7 Eylül olaylarının tahrikçisi olmakla suçlanarak tutuklanmış ve hapse atılmıştır. Öyle ki, tarihimizin en özgürlükçü ve demokrat dönemi diye bildiğimiz 27 Mayıs I 960’ta, Cemal Gürsel Paşa’nın ilk zılgıtını yiyen kişi de Aziz N esin’ dir. Oysa, öte yandan da, dünyanın ünlü ansiklopedilerinde Türkiye denilince, Mustafa Kemal ve Nazım Hikmet ile birlikte adı anılan birkaç kişiden biridir. Kitaplarının sayısı yaşını çoktan geçmiş ve çoğu, sözcüğün tam anlamıyla yetmiş iki dile çevrilmiştir gerçekten de. Adı, ülkede daha yaşarken Nasrettin Hoca ile özdeşleşti9 rilmiştir nerdeyse. Yani, tıpkı Nasrettin Hoca örneğindeki gibi, adına öyküler yakıştırılrnaya başlanılmıştır daha şimdiden.


En fanatik düşmanları bile, gördükleri bir toplumsal aksaklık karşısında biraz öfkelenince, hemen Aziz Nesin’in adını anmaktadırlar bilindiği gibi. Ya, “Tam Aziz Nesinlik olay” demektedirler. Ya, “Aman, bunu Aziz Nesin duymasın” demektedirler. Ya da, “Bunu Aziz Nesin bile akıl edemezdi” demektedirler. Büyük Millet Meclisi’nde de, ANAP’lı, DYP’li milletvekillerinin dahi adına en çok gönderme yaptıkları insan, hiç kuşku yok, Aziz N esin’ dir. Gerçekten de, Aziz Nesin’in kendine dert edinınediği hiçbir toplumsal sorunumuz yoktur doğrusu. Örneğin, 1970’li yılların başlannda, gazetelerde, Edirne’deki bir genelevin, içindeki sekiz sermaye kadınla birlikte kiraya verilrnek üzere bir mahkeme tarafından açık artırmaya çıkanldığı ilanını görünce, dehşet içinde kalmış ve iki gazeteci arkadaşıyla birlikte, adiiyedeki açıkartırmada bulunmak üzere o gün Edirne’ ye gitmiştir. “Yirminci yüzyılın ikinci yarısında, uygar sanılan bir ülkede, sekiz kadının mahkeme kararıyla ve mahkeme aracılığıyla sermaye olarak kiraya verilmek üzere açıkartırmaya çıkarılması” gerçekten kolay kolay inanılacak gibi değildir. Ne var ki, İstanbul.’ dan gazetecilerin de geldiği duyulunca yargıç ve öteki görevliler açıkartırmayı erteletrnişlerdir. Sonra da, bu olayı yazdığı için Aziz Nesin hakkında, “Adliyeyi küçük düşürdüğü” suçlarnasıyla dava açılmıştır hemen. Üstelik, yargıç da: “Siz genelevdeki kadınların avukatı mısınız?” diye terslerniştir, daha ilk duruşmada. İlginçtir, Aziz Nesin hakkında salt, Türk büyüklerini veya 10 Türk adiiyesini küçük düşürdüğü için de dava açılmamıştır. İngiltere Kraliçesi Elizabeth, Mısır Kralı Faruk ve İran Şahı Rıza Pehlevi de, bir yazısında kendilerini küçük düşürdüğü suçlamasıyla Aziz Nesin’i dava etmişlerdir birlikte. Dava dilekçesinden öğrendiğine göre, Ankara’ daki İngiltere büyükelçisi önce Mısır büyükelçisiyle görüşmüş, sonra da birlikte İran büyükelçisine gitmişler ve Aziz Nesin’in “Mısır Kralı Faruk’un kızkardeşiyle evli İran Şabı’nın bovardalıkları” ile “o zamanki İngiltere Prensesi Elizabeth’in hoppalıklarını” gırgıra alan yazısının, ülkelerinin Türkiye ile ilişkilerini bozacağı suçlamasıyla dava açılmasına karar vermişlerdir hep birlikte.

Ve Aziz Nesin, bu yazısından dolayı da 6 ay hapis cezasına çarptınlmış, üç ay Kral Faruk için, üç ay da İran Şahı için hapis yatmıştır. Bugün sağcısıyla solcusuyla bütün parlamenterlerin şiddetle eleştirdiği, ülkenin bir an önce demokrasiye geçebilmesi için başta “kefil olduğu” Anayasa, getirdiği bütün yasaların mutlaka değiştirilmesi gerektiğini savunduğu 12 Eylül’ün alikıran başkeseni Kenan Evren’ e karşı, üstelik bin yaşındaki şeyhülmuharrirlerin bile iki büklüm sarılıp elini öptükleri o dağdağalı günlerde bir toplumsal muhalefet başlatabiirnek için kelle koltukta kapı kapı dolaşan kişi de, unutmayalım ki gene Aziz Nesin’dir. 1 984 yılı mayısında, ha tutuklanıldı ha tutuklamlacak tedirginliğiyle Çankaya’ya çıkılarak, Kenan Evren’e verilmek istenilirken, gene onun gazabı yüzünden ancak Köşk’ün 2 numaralı kapısındaki görevliye bırakılabilen, mahkeme kayıtlarına “Aydınlar Dilekçesi” diye geçmiş bu tarihi dilekçenin hazırlanması sırasında, kelle koltukta olmak da bir yana, kimlerin ne kaprislerine boyun kırmamıştır … Görgü tamğıyımdır doğrusu … Aziz Beye, başka bir iş için böylesi bir boyun kırmaya razı edilebil sin, olanaksız … ll “TEKNE BATMAK ÜZEREYKEN, RESİTALİN SIRASI MI ŞİMDİ?” Tozdan dumandan fermanın okunmadığı 12 Eylül cuntasının o heyheyli günlerinde, Aziz Bey, demokrasiyi kurtarma uğruna edebiyatla, mizahla uğraşmayı filan da bir yana bırakmıştı gerçekten. Artık ne bir öykü yazdığı vardı, ne bir roman, ne de bir oyun filan … Bir yandan YÖK’ün dağıttığı üniversiteyi “Halk Üniversiteleri” adı altında kahvehanelerde yeniden toplamaya çalışıyordu. Bu amaçla para topluyordu Ekin A.Ş. adlı bir şirket kurabilmek için. (Hükümet, Ekin A.Ş.’nin kurulmasına izin vermedi ama, bildiğim kadarıyla birçok Ekin Ayşe doğdu o günlerde.) B ir yandan, ikinci bir dilekçe daha hazırlıyordu. Bir yandan onbinlerin ortak olacağı bir gazete çıkarma düşü kuruyordu. Bir yandan da, aydınlanınızla bir demokrasi kurultayı toplayabilmek için uğraşıyordu. İşte bu amaçlarla dolaşıp duruyordu. Bir gün Avrupadaysa, ertesi gün Anadolu’daydı, daha ertesi gün ise ta Avustralya’ da.

Anımsadığım kadarıyla, gazete çıkarmak için kurmayı düşündüğü Onbinler A.Ş.’ye yeni ortaklar bulabilmek amacıyla gittiği Almanya’da, Darmstadt Üniversitesi’nde yaptığı bir konuşma sonrasında da, öğrencilerden biri bunu sormuş, niçin nicedir hiç öykü, roman, oyun filan yazmıyorsunuz, demişti. Demek, 12 Eylül yönetiminin pasaportunu ancak yenilediği 1 987’lerde olsa gerek Aziz Nesin de: “Bir transatiantik düşünün ki . ” demişti hemen. “Avrupa’dan A merika’ya giderken birden büyük patlamalar oluyor gemide. Gövdenin dört bir yanında delikler açılı12 yor. Yani, gemi nerdeyse battı batacak … Kurtulabilmek için, d elikierin bir an önce tıkanınası gerek mutlaka. Zaten bunun bilincinde olan yolcular da can havliyl e delikl eri tıkarnağa çalışıyorlar. Diyelim, yolcular arasında bir de dünyanın en büyük keman virtüözü var. Şimdi, d elik tıkamalda uğraşan o virtüöze yahu d elik tıkarnayı bırak da, bize bir keman resitali ver diyebilir miyiz hiç? Gemi batmak üzereyken, resitalin sırası mı? İş te, biz Türk yazarlarının durumu da bu … Yani, sırası mı şimdi öykünün, romanın, oyunun filan? Önce d elikl eri tıkarnağa çalışıyoruz biz de” demişti o delikanlıya. Bilindiği gibi, Aziz Nesin, ancak 50 yaşındayken pasaport alabilmiş ve ilk kez 1 965 yılında yurtdışına çıkabilmiştir. Ve, Yusuf Ziya Ortaç’ ın “Bizim Yokuş” adlı kitabından öğrendiğimize göre, daha o ilk yurtdışına çıkışta Akbaba dergisine gönderdiği ve ll Ağustos 1 965 günlü Akbaba’da çıkan yazısında da, nitekim, “Sevgili okurlarım. Bu mektubu size Helsinki’den yazıyorum. Finlanda’nın başkenti Hel ­ sinki’de Dünya Barış Kongresi toplandı.

Yüziki ulus tan binaltıyüzden çok del ege var. H er ulus tan en az sekiz, on d el ege … Türkiye’den ben yalnızım. A ma Türk bayrağı, yüziki ulusun bayrağı arasında dalgalanıyor. Bayraklara bakıyorum: En güzel dalgalanan bizimki … A ma hiç kuşku yok, rengiyle, biçi miyle, boyutuyla, bizim bayrak, bütün bayraklarm en güzeli!” diye yazmıştır zaten. SİVAS’TA YAKAMADIK … “BARİ ASALIM … ” MI? Edirne’ deki bir genelevle birlikte tıpkı bir eşya gibi kirahinmak üzere adliyece açıkartırmaya çıkarılan kadınların “insanlık haklarını” savunduğu için yargılandığı mahkeme13 de yargıcın; “Sen genelevdeki bu kadınların avukatı mısın?” diye terslenrnesine;

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir