Sporla, özellikle futbolla biraz ilginiz varsa, Kerkenez Se-vim’i bilirsiniz. Hem futbol, hem de yüksek sosyete çevrelerini yakından- tanıyorsanız, o zaman hem Kerkenez Sevim’i, hem de Ferferik ailesini iyi tanırsınız. Hani şu Kerkenez Sevim, geçen yılki kotra yarışlarında «Birinci gelecek tekneyi kullanana sürprizim var!» diyen kız. Sonra bu sürpriz, gazetelerin hem spor sayfalarına, hem de sosyete haberleri sütunlarına günlerce konu olmuştu. Teknesiyle yarışı kazanan Abanoz Suat, Kerkenez Sevim’e, — Hadi bakalım, demişti, göster sürprizini. Bu olay, o gün Moda’da herkesin gözü önünde olmuştu. Öbür yarışçılar, sürpriz diye Kerkenez Sevim’in Abanoz Suat’ı Öpeceğini sanmışlardı. Oysa Kerkenezin öpücüğü, Abanoz Suat için hiç de sürpriz olmazdı. Ordaki delikanlılar artistik bir öpüş sahnesi görecekleri umuduyla boşuna yalanıp yutkunmuş-lardı. Kerkenez Sevim, yarışı kazanan Suat’a pembe renkli süt-yenini hediye etmiş, Suat da bu değerli hediyeyi kotrasının direğine bayrak gibi çektikten sonra, Kerkenez, Sevim’le kotraya atlayıp Marmara’ya açılmış, meraklı bakışlardan uzaklaşmışlardı. Kıyıdakiler, kotra direğiride, rüzgârdan ikiz balon gibi şişip uçuşan sütyeni, mavi gök fonunda pırpır eden bir pembe kelebek kanadı gibi küçülünceye kadar seyretmişlerdi. Bu olay, bire bin katılarak anlatıldı. Sonunda, Sevim’in babası Hasip Ferferik’in kulağına kadar gitti. Ağzı kara dedikoducular, kotra direğinde şişerek uçuşan iki kanadı şeyin sutyen değil, Kerkenez Sevim’in külotu olduğunu söylüyorlardı. Hasip Bey küplere binmişti. Bu ne rezaletti! Ferferik ailesinin yüksek sosyetedeki’ itibarı iki paralık olmuştu. Karısı Mehctjre araya girmeseydi, hayatında ilk olarak kızını bir güzel azarla-yacaktı. Ama Kerkenez Sevim, kotra direğine külotunun değil, sütyeninin asıldığını, tanıklar da göstererek ispadamıştı da, yüreğine soğuk sular serpilen Hasip Ferferik de rahatlamıştı. Sütyenin kotra direğinde dalgalanmasının Ferferik firmasına reklam olması bakımından yararı bile vardı. Reklam sözünün yanlış anlaşılmaması gerekir; Kerkenez Sevim’in bu türlü reklamlara elbet ihtiyacı yoktu. Hasip Beyin, reklam oldu dediği, kızının değil, sütyenin reklamıydı. Çünkü Ferferik firması, sutyen, korse gibi kadın iç çamaşırları ticareti yapar, bunları hem imal, hem de ithal ederdi. Kerkenez Sevim’in kotra direğinde şişe şişe dalgalanan sütyenı, Hasip Ferferik’in Amerika’dan ithal ettiği son parti mallardandı. Yani tam Amerikan-vari bir reklam olmuştu. Tozkoparan Spor Kulübünden Suat, deniz sporlarıyla uğraşırdı. Yüksek sosyete kadınlarının rüyalarına giren, hayallerini dolduran tipte, yakışıklı bir erkekti. Kırk yaşındaydı, yani erkeğin en olgun çağı. Omuzları genişti, yani her kadının Sokulup rahatça yaslanacağı gibi. Boyu uzundu, yani her kadının başını görüp omuzuna sığınacağı gibi… Gözleri yeşilimsi de mavimtıraktı, yani kadınların o gözlere bakarken rüyaya dalacakları gibi… Koyu siyah saçları, şakaklarında hafif kırlaşmıştı, yani kadınların bakışlarıyla okşayacakları gibi… Yaz, kış demeden her zaman denize giren Suat’ın derisi berberlerin ustura biledikleri yağlı kayış renginde, koyu ve yanık esmer olduğu için, ona «Abanoz» lakabı takılmıştı. Kadınlar üstündeld başarısını çekemeyenler ona Kayış Suat derlerse de, daha çok Abanoz Suat diye ünlüdür. İri, ama yüzünde hiç de biçimsiz durmayan bir burnu vardı. Sosyete kadınları arasındaki bir söylentiye göre, iri burun, erkeklerde güçlü olmanın bir fizik belirtisiydi. Abanoz Suat’ın mostrası bu kadar iyiydi, ama nedense, baş- ^ * tan çok ilgilerini çektikleri kadınlarla arkadaşlıkları pek uzun sürmüyordu. Kerkenez- Sevim, bunun nedenini buldu. Baştan o da büyük umuda kapılmıştı, özellikle Sevim’de bu umudu uyandıran, bu sağlam yapılı erkeğin, iri ve biçimli burnuydu. Söylendiğine göre, kotra yarışını kazanmasından sonra onunla birkaç gün gezip tozan Kerkenez Sevim,, bigün bir kalabalık topluluk içinde, uzun manikürlü tırnağıyla Abanoz Suat’ın biçimli vö iri burnuna bir fiske kondurarak. — Seni yalancı, seniji!… diye alay etmişti. Bu olay, sosyete kadmları arasında birden yayılınca, kadınlar Abanoz Suat’ın mostrasına aldanılmayacak bir mostralık olduğunu anladılar. Kerkenez Sevim, Tozkoparan Kulübünün denizcisi Abanoz Suat’tan umudunu kesinfce, yine eskisi gibi Tozkoparanlı futbolcularla ilgilenmeye başladı. Ferferik’ler, yazlıkta oturuyorlardı. Kerkenez Sevim, genellikle ana babasıyla denize gitmezdi. >ma o paçar nasılsa, üç kişilik Ferferik ailesi, birlikte plaja gitmişlerdi. Büyük ustası olduğu ticaret işlerinden başka hifc bir alanda pek de açıkgöz sayılmayacak olan Hasip Ferferik, bir delikanlının kendilerini adım adım izlediğini her nasılsa farketmişti. Delikanlı, onları yalnız izlemekle kalmamış, — Kız Kerkenez, bu herif senin moruk mu? diye de sormuştu. Kerkenez, «Hi hii..ı» diye tatlı bir kikirdeyişle delikanlıya cevap vermişti. Delikanlı arkalarından plaja girip, onlarınkine bitişik kabineye dalınca, artık dayanamayan Hasip Ferferik, — Bu delikanlıyı tanıyor musun? diye sormuştu. — Hangisini? — Arkamızdan geldi ya… Konuştunuz bile. Mehcure Ferferik söze karıştı: — Ayol tanımıyor musun? Daha da neler… Tozkoparan’ın beki Duvar Ahmet… Duvar Ahmet’i tanımaması ayıp olacağı için Hasip Ferferik, — Haaa, o mul… dedi, ben de yabancı biri sandım da… ıı Karısı, — Sen de hemen kızmaya hazırsın!… diye alay etti. Sevim yanlarından ayrılınca da ekledi: Kızı o kadar da sıkma!… Hasip Ferferik, ciddi bir baba görünüşünde, — Bir kızı, anası babası sıkmazsa, başkası sıkar… dedi. Mayolarını giymiş olan Mehcure Hanım’la Hasip Bey, kumların üzerinde güneşleniyorlardı ki, Sevim’le Duvar Ahmet aynı kabinden çıkmca Hasip Ferferik, — Bak, bak, Sevim nerden çıkıyor… dedi. Başı denize dönük olan Mehcure Hanım şişman gövdesini kımıldatmadan, — Nerden isterse ordan çıkar. Artık koca kız, her şeyine karışma! diye kocasını bozdu. Mehcure Ferferik bir genç kızın koca bulması için, geniş arkadaş çevresi içinde yaşaması gerektiğine inanıyordu. Kocası, baskı yaparak, Sevim’in kısmetine engel oluyordu. Hasip Ferferik, bir kavga çıkarmamak, daha doğrusu nasıl olsa çıkacak kavgayı biraz olsun geciktirmek için, içinden geçenleri söylemedi. Bir genç kızmış! Otuzunu geçmiş kıza, genç kız değil, evde kalmış kız kurusu derler… Hoş, Sevim’e evde kalmış değil, sokakta kalmış demek daha doğru olurdu. Zamanının çoğu, ev dışında geçiyordu. Geniş arkadaş çevresiymiş! Arkadaş çevresinin daha mı genişi olurmuş! Sinirlerini yatıştırmak isteyen Hasip Ferferik denize dalıp kafasını çıkarınca, cavlak başı pırıl pırıl parladı güneşte. Oysa denize girmeden önce, sağ şakağında uzattığı beşon tel saçıyla kafasının cavlaklığını özenle Örttüğü için, hiç de saçsızmış gibi görünmüyordu. Bütün bu olaylardan sonra da, Hasip Ferferik’in akima kızı için yine de bir kötülük gelmeyecekti, ama kızının vücut ölçüleri gündengüne değişiyordu. Özellikle karın bölgesinde bir yükselme başlayıp da o kamçı gibi kızın topografyasında değişmeler göze batınca, bir baba olarak Hasip Ferferik telaşlandı. Mehcure Hanım, kocasının endişelerine karşı, — îyi ya işte, dedi, memnun olsana… En sonunda kız biraz şişmanlıyor. — Evet ama, her yanı birden değil, yalnız karnından şişmanlamaya başladı. — Güldürme beni… însanm istediği yerinden şişnianlama-sı elinde mi? Mehcure Hanıma göre, kocasının korkuları boşunaydı. Şimdiki kızlar, gereken her türlü tedbiri almasını çok iyi biliyorlardı. Bu tartışmanın üzerinden çok geçmemişti ki, Mehcure Hanım, kızım tanıdıkları bir ünlü hekime götürmek zorunda kalmıştı. — Aman doktor, aile namusumuz, şerefimiz… Bu işlerde çok pişkin olan hekim, bozuk saate bakan bir saat tamircisi gibi, — Kolay, dedi, hiç üzülmeyin, tamir ederiz. Gazetelerdeki sosyete ve dedikodu yazılarından, Kerkenez Sevimdin Abanoz Suat’tan intikam almak yada uğradığı hayal kırıklığını gidermek için, Tozkoparan futbolcularıyla cömertçe arkadaşlık ettiğini, h’erkes gibi hekim de biliyordu. Hekim, bir ameliyatla Ferferik ailesinin namusuna sürülen lekeyi temizleyecekti. Ancak, leke epiy büyümüş olduğu için, temizlemesi de Ferferik ailesine pahalıya malolacaktı. Bu olay, gazetelerin dedikodu sütunlarına, estetik ameliyat olarak geçti. Dedikoduculukta aşırı giden bir dedikodu yazarı şöyle yazmıştı: «Bu olay, İsa’dan önce olsaydı, çok zayıf genç kızlan Ruh-ül Kudüs’ün üflediği bile iddia edilebilirdi. Bununla birlikte, şimdiki usta estetik operatörleri, İsa’dan önce hünerlerini göstermeye başlasalardı, bugün insanlık Isa’dan yoksun kalacaktı.» Hasip Ferferik, aynanın karşısında, sağ şakağındaki bir tutam uzun saçını, özenle cavlak tepesine yerleştirip onlara tarakla, fırçayla biçim verirken, karısı Mehcure Hanım da şişin an vücudunu geniş koltuğa zorlukla yerleştirmiş, gazetelerin sosyete sütunlarında, kızın estetik ameliyatıyla ilgili dedikoduları kızgınlıktan soluya soluya okumaktaydı. DUVAR AHMET Tozkoparan futbol takımının beki Duvar Ahmet, her önemli maçtan önce Kerkenez Sevim’le pazarlığa girişiyordu: — Eğer kazanırsak? Kerkenez, söz veriyordu. P ndan sonra maçta Duvar Ahmet’i kim tutabilir, kim durdurabilir ki… Yeter ki maçtan önce Kerkenez Sevim, Tozkoparan takımının belkemiği Duvar Ahmet’e moral versin… Tozkoparan kalesini, vatan kalesi gibi savunuyor, gerekirse göz şişirip, kafa patlatarak, tekme atıp yaralayarak takımını sahadan yenmiş olarak çıkarmayı başarıyordu. Bu başarılı maçlardan sonra Kerkenez Sevim de sözünde duruyordu. Ne var ki, Sevim’e sık sık estetik ameliyatı yapılmak gerekince, gazeteler de Sevim’in Duvar Ahmet’e moral vermesi yüzünden bu estetik ameliyatların gerektiğini yazınca, Mehcure Ferferik’le Hasip Ferferik başbaşa verip buna karşı alınacak tedbiri görüştüler. Tozkoparan’m maç günlerinde Se-vim’i bir bahaneyle evde tutacaklar yada yakın yerlere geziye göndereceklerdi. Böylece Duvar Ahmet tehlikesinden kızlarını korumuş olacaklardı. Futbolculara, hele Duvar Ahmet’e düşkünlüğü böyle sürerse, yaşı geçmekte olan Sevim’in koca bulmak ihtimali de azalıyordu. Bu taktik bir süre uygulandı. Ama Kerkenez’siz kalan Duvar Ahmet’te moral çöküntü başlamış, belkemiği olduğu Tozkoparan takımı da ağır yenilgilere uğramıştı. Tozkoparan Kulübünün yöneticileri bu işe karışmak zorunda kaldılar. Kulübün genel başkanı Dündar Bey, bu işi yoluna koyma görevini üzerine aldı. Dubaracı Dündar yada Dündar Dubara diye tanınan bu ünlü kulüp idarecisi Hasip Ferfe-rik’in yakın arkadaşıydı. Hasip Ferferik’e bir babanın babalık haysiyetini incitmeden, çok tatlı bir dille durumu anlattı. Böy-leoe giderse Tozkoparan ligde çok aşağılara düşecekti. Takımın başansı, Duvar Ahmet’in iyi oyununa yani moralinin düzelmesine bağlıydı. Hasip Bey düşünmeliydi ki, Duvar Ahmet Tozkoparan’a üç yüz bin liraya transfer edilmişti. Sevim’in seyre geldiği maçlarda Duvar Ahmet, kale önünde gerçekten bir duvar oluyor, gerektiğinde kellesini koltuğuna alarak, Tozkoparan kalesini vatan kalesi gibi savunuyordu. Ama Sevim’ in tribünde bulunmadığı maçlarda Duvar Ahmet kale önünde bir tahta perdeye dönüyor, en kıtıpiyoz oyuncular bile, tahta perdeyi devirip kaleyi delik deşik ediyordu. Duvar Ahmet’in şahlanması için, stadyumu dolduran nağralar, uğultu gürültü arasında, Sevim’in çığlıklarını duyması yeterdi. Hasip Ferferik, arkadaşı Dündar Dubara’mn dokunaklı konuşmasının etkisinde kaldı. Bir büyük tüccar olarak onu en çok düşündüren, Duvar Ahmet’in transferi için kulübün ödediği üç yüz bin liranın güme gitmesiydi. Bu zor durumun en iyi çözüm yolu, Ahmet’in Sevim’le evlenmesiydi. «Öyleyse niçin evlenmiyorlar?» diye soracaktı ki, ağzmdan çıkan ilk heceyi yutup kendini tuttu. Duvar Ahmet’le kızmm evlenmesini, en başta kendisi istemezdi. Çünkü Duvar Ahmet’in ne bir sosyal mevkii, ne mesleği, ne de parası vardı. Kafasını kullanacak futbolculardan da olmadığı için, futbol oynayamayacak yaşa gelince antrenörlük filan gibi bir geçim yolu da bulamazdı. Üstelik, kumara da düşkündü. Hiç olmazsa kumarı olmasaydı, Hasip Ferferik onu damadı olarak düşünebilir, ilerde de ona bir spor eşyası mağazası açardı. Hasip Ferferik, kızına verilen değerden ötürü, bir baba olarak kıvanarak göğsü kabardı. Demek, büyük bir futbolcunun bacaklarına güç verecek bir kız yetiştirmişti. Ne olursa olsun, tek başına karar verebileceği bir sorun değildi bu… — Annesiyle de konuşayım… dedi. O gece Hasip Ferferik’le eşi biricik kızlarının geleceği konusunda ilk olarak ciddi konuştular. Mehcure Ferferik, — En iyisi, kızı biçabuk başgöz etmektir, diyordu, bir kere nikâh altına girip başı bağlansın, ondan sonra ne isterse yapsın… — Doğru kancığım, evlendikten sonra, artık kocasının bileceği iş… Evli bir kadm olarak isterse Duvar Ahmet’e moral verir, isterse Abanoz Suat’a, kim ne karışabilir? İşte bu kararla ana baba Ferferik’ler, kızlarına uygun, yumuşak başlı bir koca kolaçanına başladılar. Ferferik’lerin, Duvar Ahmet’i damat adayı olarak beğenmemelerinin gerçek nedeni, ünlü futbolcunun kafasızlığı değildi. Ne olursa olsun ticarî dehasıyla Hasip Ferferik bir yolunu bulur, onu da piyasa kurdu olarak yanında yetiştirirdi. Ama ne var ki, Duvar Ahmet evlenme konusunda hiç oralı olmuyordu. Çünkü sporculara çok cömert olan Kerkenez Sevim’in haritasında keşfedilmemiş bölge bırakmamıştı. Dahası, kendisi sözde ağabeysiy-miş gibi davranıyor, Kerkenez Sevim’i evlenmesi için zorluyordu. Sevim’in uygun bir evlilikten sonra, Duvar Ahmet’le ilişkileri çok daha yolunda olacaktı. Abanoz Suat’a gelince, mostrasının adamı olmamakla birlikte, şimdi çök zengin bir sütyen koleksiyonu yapmıştı. Kerkenez Sevim’in açtığı çığırla, her kotra yarışını kazandıktan sonra, sosyete güzellerinden armağan aldığı renk renk, biçim biçim sutyenlerle, kotrasının direğini, direk iplerini donatmıştı. Yani o da damat adayı olamazdı. Mehcure hanım, kocasıyla vardığı kararı, ertesi sabah en uygun ana diliyle kızma anlattı. Artık elini çabuk tutması, lig maçları sonuçlanmadan başgöz olması gerekirdi.
Aziz Nesin – Gol Kralı
PDF Kitap İndir |