Sarra Manning – Aşk Kaç Beden

D a h a oturur oturm az çoraplarıyla taytı özgürlük diye bağırmaya başlam ıştı. Oturduğu koltuğun u cu n a ilişti; ayaklarını yere sıkıca b asması gerekiyordu çünkü an cak bu şekilde dim dik durabilir ve karnını iyice içine çekebilirdi, am a işler u m d uğu gibi gitmedi. İki kez sardığı k um aştan kem er birden gevşeyerek vintage elbisenin dikişlerini zorlam aya başladı. H albuki kız kardeşi C elia’ya korsesiz dışarı çıkam ayacağını söylem işti. Her zam anki gibi, C elia kendisine asla hayır denm esinden hoşlanm adığı için N e v e ’in gü zel bir kitap ve sıcak bir fincan çay eşliğinde geceyi ev d e geçirm e konusundaki ısrarlarına d a kulak asmamıştı. Bu rahatsız p em b e san d alyed e eğreti bir şekilde oturmasının tek sebebi buydu. Üstelik S o h o ’daki bu sıcak ve havasız kulüpte etrafını, yüksek m üziğe rağm en birbirlerine seslerini duyurmak için bağırıp duran hepsi son d erecede şık, trendi ve bakımlı bir sürü kadın sarmıştı. “Senden nefret ediyorum ,” dedi zıplayarak yanına oturan kız kardeşine. “Hayır etm iyorsun, aksine beni çok seviyorsun,” diye yanıtladı Celia taviz verm eyen bir anne ed asıyla… “İşte içkin. Buraya 11 gelip maden suyu içecek değildin herhalde, o yüzden bu beyaz şarabı içmek zorundasın.” Neve boğazından zor geçeceğini bile bile, içkisinden isteksizce bir yudum aldı. “Ne zaman eve gidebilirim?” “Bu soruyu duymamış olayım,” dedi Celia gözleriyle hızlıca mekânı tarayarak. “İlgini çeken kimse yok mu burada?” Kız kardeşini hınzırca dürttü. Bu gece birilerini yatağa atm ak için birlikte dışarı çıktık. Çok eğlenceli olacak.


” Birilerini yatağa atmak için dışarı çıkmak hiç am a hiç eğlenceli değildi. Her neyse… “Ben buraya bunun için gelmedim,” dedi Neve son derece ciddi bir ses tonuyla. Ben sana sadece bekâr, düzgün birileri ile konuşmayı deneyebileceğimi ve belki biraz flört edebileceğimi söyledim. Henüz yatak aşam asında d eğilim. Aslında yüzyıllardır olmadım da.” “Göreceğiz,” dedi Celia. “Aşağı m asadaki M artyn hakkında ne düşünüyorsun?” Neve, Celia’nm işaret ettiği ad am a baktı. M ekândaki diğer adamlar kadar abartılı trend meraklısı gözükmüyordu, am a yine de Neve kendisi ile ilgileneceğini pek düşünm üyordu. Aslında erkekler ile ilgili on sekiz yaşındaki bir kız kadar deneyim i olduğu sürece, Leicester Meydanı’ndaki m etro istasyonunda dergi satan adamın bile kendisiyle ilgileneceğini düşünm üyordu. Celia, Neve’in kitaplarını bir kenara bırakarak bekâr ad am ­ ların olduğu ortamlara girmesi konusunda ısrarcıydı. “Biraz gülümse, göz teması kur, bahsedecek güncel bir şeyler bul, mesela müzik olabilir, ona bardaki diğer kadınların ne kadar boş, şeninse gerçek bir yıldız olduğunu hissettir,” diye akıl verirdi neşeyle. “Ama önce evden dışarı adım atm an gerekiyor” Ve işte buradaydı, evden dışarı çıkıp Celia’nm ofisinde düzenlenen yılbaşı partisine gelmişti. Tecrübeyle sabitti; ofis partileri birkaç renkli süsleme kâğıdıyla plastik kâseler içindeki bayatlamış cipslerden ibaretti. Celianın çalıştığı Skirt isimli bir moda dergisinin partisi dışında… Bu partide bayat cipsler yerine tempura* servis ediliyordu; aydınlatma sistemiyse oldukça başarılıydı. Üstelik etrafta Neve’in hep moda dergilerinde gördüğü ve gerçek hayatta hiç kimsenin giymeyeceğini düşündüğü trend ve aykırı kıyafetler giyen kadınlar dolaşıyordu.

Parti ocak ayının sonunda düzenlenmişti, çünkü Skirt ekibi hem aralıkta düzenlenen yılbaşı partilerine katılamayacak kadar yoğundu hem de kendi partilerini organize etmek için yeteri kadar vakitleri yoktu. Yürümeye başladılar. Neve, Celianın diğerlerine göre silik bulduğu Martyn’e doğru el sallayarak ilerlemekte olduğunu fark edince yalvarır gibi fısıldadı: “Celia, lütfen bana bunu yapma!” Ayrıca Celianın yaklaşm akta olduğunu gören Martyn’in telaşı ve istekli bakışları da gözünden kaçmamıştı. Celia kolunu Martyn’in omzuna dolayınca hevesi nefes kesen bir mutluluğa dönüşmüştü. “Martyn, bu benim ablam Neve. Süperdir, çok hoşsohbettir. Ayrıca bir sürü uzun kelime bilir, ikinizin pek çok ortak noktası olduğuna eminim,” dedi. Martyn önce Neve’e, sonra Celia’ya baktı. Bakışlarından ne düşündüğünü anlamak hiç de zor değildi. Bu ikilinin kardeş olduğuna inanamıyordu. Aslında bu iki kız kardeşin birbirine çok benzediği söylenemezdi. Neve, Yorkshire’da yaşayan baba tarafına benziyordu. Celia ise baştan ayağa annesinin Keltik genlerini almıştı. Uzun bacaklar, keskin bakışlar, gülümsediğinde pırıl pırıl parlayan yemyeşil gözler… Bacakları Vegas gösterilerindeki kızlara taş çıkarırdı. * Tempura: Sebze, balık ve diğer deniz ürünlerinin Japon usulü kızartılmasıyla yapılan yemek.

Yumurta ve una bulanan yiyecekler susamyağm da kızartılır. 13 Uzun kıvırcık saçları ateş gibi ve kırmızıydı; kimse Celia’ya “sıradan bir kızıl işte” deme cüretini gösteremezdi. Diğer taraftaysa Neve vardı. Çok yapılı, am a aynı zam anda çok naif. Neve bazen görünüşünden dolayı hakkmdaki her şeyin belirsiz ve bulanık olduğunu hissederdi. Annesiyle Celia, Neve’in deniz mavisi gözleriyle düz kahverengi saçlarının en dikkat çekici özellikleri olduğunu söyler; çok karakterli bir yüzü olduğu konusunda onu ikna etmeye çalışırlardı. Ama gözlerinizi yüzünden çevirip vücuduna doğru indirdiğinizde yapılacak dah a çok iş var diye düşünmeden edemezdiniz. Neve yanından geçtiği erkeklerin nefesini kesmezdi; farkındaydı ve bununla b aşa çıkabilirdi. Yine de Martyn’in yüzüne dehşetle bakm am asını tercih ederdi. Bu sırada Celia bir bahaneyle bara gitmesi gerektiğini söyleyerek ortadan kayboldu. “Tanıştığımıza memnun oldum,” dedi Neve elini M artyn’e doğru uzatarak. Oturduğu yerden selam verm ek yerine ayağı kalkması gerektiğini biliyordu, am a kalkarsa çorabı dizine kadar düşebilirdi ve genç adamın bu tabloya şahit olmasını istemiyordu. Fakat Martyn de tepesinde dikilmek yerine yanm a oturabilirdi. “Editör asistanı olmayı seviyor m usunuz?” Martyn omuz silkti. “Ev taksitlerimi ödeyebiliyorum.

En yeni ürünler bana bedava geliyor. İdare ediyorum işte.” “Barda korkunç bir sıra var,” diye devam etti Neve konuşmaya. Laf ağzından çıktıktan sonra da bardaki sırayı b ah an e ederek içki istiyormuş gibi anlaşılm am ak için dua etti. M artyn ise hiç yanlış anlamış gibi görünmüyordu. Kafasını sallayıp Neve hariç her yere bakmaya devam etti. Neve flört konusunda çok iyi olmadığını biliyordu, zaten bu açıkça görülebiliyordu, am a yine de Martyn’e sinir olm aya başlamıştı. Tamam Celia gibi olmadığı doğruydu, am a eğer Celia’nm mavi tulumunun içindekileri merak ediyorsa, ilk olarak ablasını kafalamak hiç de fena fikir sayılmazdı. 14 Neve yine de şansını denemeye karar verdi. “En sevdiğin kelime hangisi? Sanırım benimki şirpençe’ ya da otobüs durağı da olabilir. Karar veremiyorum. Sence otobüs durağı tek kelime mi sayılır yoksa ayrı ayrı mı değerlendirmek gerek?” İşte şimdi Martyn’in dikkatini çekmeyi başarmıştı. “Ciddi misin?” “Sadece merak ettim,” dedi Neve. Sorunun cevabının gece boyunca kafasını kurcalayacağını biliyordu. Eve gidip sözlüğe bakacaktı, kesin.

“Eğleniyor musun?” “Bak Eve…” Martyn yüzünde hazin bir gülümsemeyle kollarını göğsünde kavuşturmuş, Nevee bakıyordu. Evet, flört hakkında çok şey bilmiyor olabilirdi, ama sinir kat sayısının ne zam an artacağını iyi biliyordu. Kibarca düzelterek söze başladı. “Adım Neve, am a sorun değil. Sen buraya geldin, çünkü Celia yanına gelince seninle ilgilendiğini sandın, ama maalesef piyangodan ben çıktım” “Hayır, hayır, sandığın gibi değil,” diyerek itiraz etti Martyn. “Çok hoş biri olduğuna eminim. Gerçekten de öylesin. Ben sadece arkadaşımı yalnız bıraktım, muhtemelen beni anyordur. Kişisel bir durum değil.” Neve anlayışla kafasını salladı. “Kesinlikle, arkadaşının yanm a dönsen iyi olur.” “Seninle sohbet etmek güzeldi Eve,” dedi Martyn yanından uzaklaşırken, “Belki daha sonra tekrar görüşürüz.” “Elbette!” dedi Neve, am a Martyn çoktan arkasını dönmüştü bile. Artık hayatını yazım hatalarını düzelterek kazanan bir adam için bile sıkıcı ve fiziksel olarak itici olduğunu biliyordu. Dolayısıyla ayağa kalktığında çoraplarının düşmesine izin vermesinde hiçbir sakınca yoktu.

Kendini yavaşça koltuğa bırakarak gözlerini * Ş irpençe: Daha çok sırt ve ensede görülen bir tür kan çıbanı. 15 siyah ayakkabıların ucuna dikti, ta ki Celia ve oda arkadaşı Yuri gelip yanma oturana kadar… “Martyn ile nasıl gitti?” diye sordu Celia hevesle. Neve’in varlığını unuttuğu içki bardağını yenisiyle değiştirdi. “Gitmedi canım, ama ben artık eve gitmek istiyorum. Mümkün mü?” Yuri aniden söze girdi. “Ben Celia’ya sen ve o editör bozuntusu ile ilgili fikirlerimi söylemiştim; olmayacağı belliydi.” Neve ve Celian’m ağabeyi Douglas, Yuri’nin dünyadaki en korkutucu kadın olduğu konusunda ısrarcıydılar, am a evlendiği kadın göz önüne alındığında bu oldukça ironikti. Neve her sabah Yuri’yi pijamalarıyla çay, süt ve temiz çay kaşığı ödünç almak için merdivenlerden çıkarken görmeseydi, Douglas’la aynı fikri paylaşabilirdi, ama artık alışmıştı. Neve daha önce hiç kıvırcık saçlı bir Japon görmemişti, aynca bu kadar iyi İngilizce konuşan bir çekik gözlüyle de hiç karşılaşmamıştı. Celia bir yıl önce New York’tan yanında Yuri ile dönmeseydi ve Neve, Celia’nın kız kardeşi olmasaydı ki Yuri bu kan bağının Neve’e artı bin puan kazandırdığını savunuyordu, Neve’in Yuri’nin varlığından haberi bile olmayabilirdi ya da Yuri, Martyn’in doğru adam olmadığı konusundaki fikirlerini neşeyle sıralayamayabilirdi. “Zencefilli bira içiyor, ayrıca çok terliyor,” diyerek son noktayı biraz sert koydu. “Celia sen çok daha iyisini bulabilirsin.” “Ben tüm iyi niyetimle Neve’in işini kolaylaştırmak istemiştim.” Celianın yüzünde düşünceli bir ifade belirdi. “Bir modele ne dersin? İnsanların sandığı kadar ulaşılmaz değiller.

” “Çok teşekkür ederim,” dedi Neve omuzlarını sıkıntıyla silkerek. “Bak, beni davet etmen çok şekerdi, am a ben buraya uygun değilim. Herkes çok güzel, çok cool ve ben kendimi bu insanların arasında rüküş teyzeler gibi hissediyorum.” 16 “Hayır, tabii ki öyle değilsin,” diye itiraz etti Celia. “Bu vintage bir elbise ve sana gerçekten çok yakışıyor.” “Kötünün iyisi diyelim. Kendimi burada rahat hissetmiyorum. Ayrıca bardaki şu adam son beş dakikadır buraya gözlerini dikmiş, sırıtarak bize bakıyor.” Celia ve Yuri, Neve’in gösterdiği adama bakar bakmaz adam başını hafifçe öne eğerek kadehini kızlara doğru kaldırdı. Üstelik kendisi hakkında konuşuluyor olmasından hiç de rahatsız değildi. Yuri, “Bize sırıtmıyor, bizi bakışlarıyla taciz ediyor,” diyerek Neve’i bilgilendirdi. “O ne demek?” “Max herkesi bakışlarıyla taciz eder,” dedi kayıtsızca. “O bizim dışarıdan çalışan editörümüz. Gerçek bir kazanova; şunu da özellikle belirtmek isterim ki senin flört anlayışına asla uygun biri değil, altını çiziyorum, değili Seni kahvaltı niyetine yer, üstelik doymaz da!” Celia vazgeçirmeye çalışsa da Neve patlayan ışıklara rağmen gözlerini kısarak Max’i daha iyi görmeye çalışıyordu. Ama Max çoktan iki sarışın kızı bakışlarıyla taciz etmeye başlamıştı bile.

“Zaten bence ikinizi taciz ediyordu, beni değil… Öyle olsaydı bile kendimi koruyabilirdim, meraklanma,” dedi Neve kız kardeşinin elini okşayarak, çünkü Celia birden telaşlı ve sinirli bir ruh haline bürünmüştü. “Kendini koruyamazdın, çünkü böyle adamlar konusunda en ufak bir deneyimin bile yok. Çok korunaklı bir hayat yaşıyorsun.” “Daha önce seks yaptın, değil mi?” Yuri can alıcı soruyu sormuştu. Neve şarabından koca bir yudum aldı. “Tabii ki yaptım, yani umanm yapacağım. Aslında olmak üzereydi, am a canım o kadar yandı ki çok kötüydü… Tanrım neden bunları anlatıyorum ki!” Neve kollarını kavuşturup Celia’ya sert sert bakmaya başladı. Hayatta bunu yapabildiği 17 tek kişi Celia’ydı. “Ben senden üç yaş büyüğüm, artık benim üzerime gelmeyi bırak!” “Ben sadece seni kurtlara karşı uyarmaya çalışıyorum “Gerek yok,” diye söze başladı Neve. Diğer taraftan da Skirt’ün alçak editörünü üçüncü kez görebilmek için gözleriyle barı tarıyordu. Adam kollarıyla sarışın kızların omuzlarını ahtapot gibi sarmıştı. “Bu dünyada hiç gerçek bir alçakla tanışmamıştım. Bir de incecik bir bıyığı olsaymış tam olurmuş, değil mi?” Celia derin bir umutsuzlukla ablasına baktı. “O senin küflenmiş kitaplarında okuduğun alçaklara pek benzemez. O tam bir 21.

yüzyıl zamparası!” “Evet, üstelik gönlü oldukça zengin bir zampara,” diye ekledi Yuri. Celia, Neve’in sırtını sertçe sıvazladı. “Her neyse, Max hakkında bu kadar yorum yeter. Hiç kimseyle tanışmıyorsun, anlaşıldı mı?” “Ama sen demiyor muydun evden çıkıp kulübe gitmek kayda değer bir ilerlemedir diye? Küçük adımlar ileride ço … Celia beni itekleyip durmayı bırak lütfen!” Celia, Neve’i koltukaltından kavradı, Yuri’nin de yardımıyla Neve’i ayağa kaldırdı. “Artık kalabalığa karışıyoruz, çok eğlenceli olacak,” dedi acımasız bir kararlılıkla. Eğlenceli değildi. Hatta eğlenceli olabilecek en ufak bir tarafı bile yoktu. Bir süre elinde şarabıyla Celia’nın dibinden ayrılmadı, sonrası daha da kötüydü. Celia dar kot, dar tişört ve benzer tarzda kesilmiş saçlarıyla hepsi neredeyse birbirinin aynı gözüken erkeklerin arasında dolaşırken veya dans pistinde zıplarken, Neve’e kız kardeşinin çantasını taşımak düşmüştü. Martyn gibi alt kadrodan erkekler bile, Neve’e çok ilgi göstermiyordu. Ama tam olarak kayıtsız da kalamıyorlardı çünkü Neve’in kız 18 kardeşine kendileri ile ilgili söyleyeceği birkaç iyi cümle onlar için çok değerliydi. Neve. Celia tarafından bara doğru sürüklenirken, son bir şarap daha, sonra eve gidiyorum, diye kendi kendine söz verdi. Celia altın kuralı açıkladı: “Evet; barda durmak bir erkekle tanışmanın en iyi yoludur. Özellikle de sıra varsa…” diye ekledi dirsekleriyle kalabalığı ittirerek.

“Etrafına bakıyorsun ve sana kilitlenmiş bir çift göz bulup ne kadar uzun süredir beklediğini anlatan bir gülüm sem e fırlatıyorsun. Böylece içkini herkesten önce almayı garantilemiş oluyorsun. Çünkü sen bir kadınsın ve her zaman önceliğin var. Ona içki ısmarlamayı teklif ediyorsun, o da bir şansı olduğunu düşünerek bu şerefin kendisine ait olduğunu söylüyor. İşte bu kadar.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir