Emile Zola – Nana

– Yo, hayır! dedi. Burada insan bunalıyor. Dışarı çıkıyorum ben… Belki aşağıda Bordenave’a rastlarız. İşin iç yuzunu anlatır bize. Aşağıdaki mermer döşeli buyuk holde, bilet kontrolu yapılıyordu. Seyirciler görunmeğe başlamıştı. Açık duran uç parmaklıklı kapıdan bulvarlarda, bu guzel Nisan gecesinde, ışıklar arasında kaynaşan kalabalık göruluyordu. Araba tekerleklerinin gurultusu birden duruyor kapılar açılıyor, sonra gurultuyle kapanıyor, tiyatronun holune bir yığın insan doluyor. İçeri girenler birer birer kontrol memurunun önunde durduktan sonra, dip taraftaki çift merdivenden yukarı çıkıyorlardı. Kadınlar bu merdivenlerde vucutlarına ahenkli bir sal antı vererek erkeklerini bekliyorlardı. Havagazı lâmbalarının ışığıyla yıkanan sade, empire stilinde döşenmiş bu çıplak salonda kartondan yapılmış bir kilise avlusu havası vardı. Duvarlardaki san afişlerin ustunde kocaman kara harflerle yazılmış «Nana» adı okunuyordu. Şık erkekler geçerken birden durarak bu afişleri okuyorlardı. Bazıları da, kapıların önunu kapatarak durup aralarında konuşuyorlardı; bu sırada şişko adamın biri gişenin önunde bilet almak için diretenlere kabaca çıkışıyordu. Fauchery merdiven’den inerken: – İşte Bordenave! dedi.


Direktör de onu görmuştu. Uzaktan: – Doğrusu çok naziksiniz! Hani benim için bir fıkra yazacaktınız. Bu sabah Fîgaro’yu gözden geçirdim; tek satır yok! – Canım sabırlı olun biraz, diye Fauchery cevap erdi. Kendisinden söz etmeden önce bir kere tanıyayım şu Na-na’nızı… Kaldı ki söz vermiş filân da değilim. Sonra kısa kesmiş olmak için amcasının oğlunu tanıttı. Dediğine göre B. Hector de la Faloise adındaki bu genç, eğitimi Paris’te yeni tamamlamıştı. Direktör delikanlıya bir göz attı. Fakat, Hector onu uzun uzun, heyecanla suzuyordu…

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir