Julian Assagne – Şifrepunk – Özgürlük ve İnternetin Geleceği

Bu kitap bir manifesto değil. Böyle bir şeye zaman yok. Bu kitap bir uyarıdır. Dünya yeni bir ulusötesi kara ütopyaya doğru savruluyor, haƩa savrulmak ne kelime, dörtnala koşuyor. Ulusal güvenlik erbabı dışında kimse bu gidişaƨn tam anlamıyla farkına varmış değil. Meselenin gizliliği, karmaşıklık düzeyi ve ölçeği, açığa çıkmasının önünde engel oluşturuyor. Elimizdeki en önemli özgürleşme aracı olan internet, totaliterliğin bugüne dek görülmedik düzeyde tehlikeli bir yöntemi haline geldi. İnternet insan uygarlığı için bir tehdit arz ediyor. Bu dönüşüm sessiz sedasız gerçekleşiyor, zira olup bitenden haberdar olan kişiler küresel gözeƟm endüstrisinde isƟhdam edilmiş oldukları için, gerçekleri dile geƟrmek çıkarlarına ters düşüyor. Kendi gidişaƨna bırakılacak olursa birkaç yıl içinde dünya uygarlığı izlemeye, gözetlemeye dayalı postmodern bir kara ütopyaya dönüşecek, ve internet konusunda olağanüstü hünerli bireyler dışında kimsenin bundan kaçması mümkün olmayacak. Aslına bakılırsa işler çoktan bu raddeye varmış olabilir. İnterneƟn küresel uygarlık için ne anlama geldiğine dair çok sayıda yazar düşünce beyan eƫ, gelgelelim yanılıyorlar. Yanılıyorlar, çünkü doğrudan deneyimin kazandırdığı perspekƟfe sahip değiller. Yanılıyorlar, çünkü düşmanla hiç yüz yüze gelmediler. Düşmanla ilk karşılaşma dünyaya dair bütün tahayyüllerinizi yerle bir eder.


Biz düşmanla tanıştık. Son altı yıl içerisinde WikiLeaks neredeyse bütün güçlü devletlerle anlaşmazlık yaşadı. Yeni gözetleme devleƟni, ona içeriden bakan birinin gözünden tanıyoruz, zira onun sırlarını deşƟk. Bu devleƟ bir savaşçının bakış açısından tanıyoruz, zira çalışanlarımızı, mali varlığımızı ve kaynaklarımızı onun karşısında müdafaa etmek zorunda kaldık. Bu devleƟ küresel bir perspekƟŌen tanıyoruz, çünkü hemen her ülkede çalışanlarımız, mal varlığımız ve bilgilerimiz bulunuyor. Bu devleƟ zaman perspekƟfinden tanıyoruz, çünkü bu olguyla yıllardır mücadele halindeyiz; onun büyüyüp iki kaƨ hacme ulaşmasına ve yayılmasına tekrar tekrar tanık olduk. Söz konusu olan yayılmacı bir paraziƫr, internetle bütünleşen toplumları emerek büyüyor. Gezegenin üzerinde yuvarlanarak, önüne çıkan bütün devletlere ve halklara hastalığını bulaştırarak ilerliyor. Peki ne yapılmalı? Zamanın bir ânında, orası ya da şurası olmayan herhangi bir yerde, genç interneƟ kuran ve onun yurttaşları olan bizler, yeni dünyamızın geleceğini tartışmaktaydık. İnsanlar arasındaki bütün ilişkilerin bu yeni dünyanın dolaşımından geçeceğini, bu arada bilgi, ikƟsadi değerler ve gücün mübadelesine bağlı olarak tanımlanan devlet karakterinin de değişeceğini görebiliyorduk. Varolan devlet yapılarının internetle bütünleşmesi sonucunda devletlerin doğasını değiştirebilecek bir imkânın ortaya çıktığını görüyorduk. Öncelikle devleƟn, içinde müeyyide güçlerinin devridaim halinde olduğu bir sistem olduğunu akılda tutalım. Bir devleƟn kendi içindeki hizipler taraŌar arayışı içinde birbiriyle rekabet edebilir; bu da yüzeyde demokrasi olgusuna yol açar. Oysa devleƟn dayandığı şey, sistemaƟk olarak şiddet uygulama veya şiddeƩen kaçınma mekanizmalarıdır. Toprak sahipliği, mülkiyet, şirket hisseleri, vergi, mahkeme cezaları, sansür, telif hakkı ve Ɵcari tesciller, hepsi de devletin şiddet tehdidi sayesinde yürürlüğe konur.

Çoğu zaman şiddeƟn ne kadar yakınımızda olduğunun farkına bile varmayız, çünkü ondan kaçınmak için tavizler vermişizdir. Rüzgârın kokusunu alan denizciler gibi, yüzeydeki dünyamızın derinlerde nasıl bir karanlığa yaslandığı üzerine pek nadir kafa yorarız. İnternete özgü yeni uzamda zora dayalı kuvvet hangi dolayımdan geçecektir? Her şeyden önce, bu soruyu sormak anlamlı mıdır? Bu bambaşka dünyaya ait uzamda, fikirlerden ve bilgi akışından örülü bu platonik ortamda zora dayalı güç diye bir şeye yer olabilir mi? Tarihsel kayıtlarda tahrifat yapmaya, telefonları dinlemeye, insanları yalıtmaya, karmaşıklığı yerle bir etmeye, bir işgal ordusu gibi duvarlar örmeye kadir bir güce yer olabilir mi? İnterneƟn maddi muhtevası, onun fikirlere ve bilgi akışına dayalı platonik niteliğine halel geƟrmektedir. Bu sanal şebekenin temelleri, okyanusun dibinden geçen fiber opƟk kablo hatlarına, başımızın üzerinde dolanıp duran uydulara, New York’tan Nairobi’ye kadar pek çok şehrin binalarına yerleşmiş bilgisayar vericilerine dayanır. Arşimed’i kör bir kılıçla öldüren asker misali, silahlı bir milis gücü Baƨ uygarlığının bu doruk noktasını, sahip olduğumuz bu platonik ortamı ele geçirebilir. Kaba atomlardan müteşekkil eski dünyadan soyutlanmış, yepyeni bir dünya olarak ortaya çıkan internet, bağımsızlığa özlem duyuyordu. Gelgelelim devletler ve onların yandaşları, bu yeni dünyanın maddi koşullarını ele geçirmek ve böylece onu deneƟm alƨna almak için harekete geçƟler. Bir petrol kuyusunun etraķnı kuşatan bir ordu, veya sınırda haraç kesen bir gümrük memuru misali, devlet, kısa sürede fiziksel mekân üzerindeki hâkimiyeƟni kullanarak platonik ortamımızı deneƟm alƨna almanın bir yolunu bulacakƨ. Hayalini kurduğumuz özgürlüğe engel olacak, ardından fiber opƟk hatları üzerinde ve uydu istasyonları etraķnda çöreklenerek yeni dünyamızın can damarını oluşturan bilgi akışlarına kitlesel ölçekte müdahale edecekƟ. Üstelik bu müdahalesini, tam da bütün insani, ikƟsadi ve siyasal ilişkilerin bu akışlara bağlı hale geldiği sırada yapacakƨ. Devlet yeni toplumun kılcal damarlarına ve ana arterlerine sülük gibi nüfuz ederek, yapılan bütün görüşmeleri, okunan bütün internet sayfalarını, gönderilen bütün mesajları, Google’da araƨlan bütün kavramları yutacak, sonra da hayal bile edilemeyecek denli sınırsız bir güç sayesinde her gün milyarlarca filtreleme sonucunda elde ettiği bu bilgiyi, devasa gizli depolarda sonsuza dek saklayacaktı. Sonra insanlığın ortak zihinsel üreƟmi olan bu cevheri, giderek daha gelişkin hale gelen arama ve ilişki bulma algoritmaları aracılığıyla tekrar tekrar kazacak, kendi hazinesini böylece zenginleşƟrirken filtreleyenler ile dünyanın filtrelenenleri arasındaki güç dengesizliğini en üst noktaya vardıracaktı. Devlet daha sonra buradan öğrendiklerini fiziksel dünyaya yansıtacak, yeni savaşlar başlatmak, pilotsuz uçakları hedefe yöneltmek, BM bünyesinde kurulan komitelere, Ɵcaret anlaşmalarına müdahale etmek, ve kendi devasa sanayi şebekelerine, işbirlikçilerine ve yandaşlarına kâr sağlamak amacıyla bunları kullanacaktı. Fakat bizler bir şey keşfeƫk. Topyekûn tahakküm karşısındaki tek umudumuz bu.

Cesaret, sezgi ve dayanışma ile direnme aracına çevirebileceğimiz bir umut. İçinde yaşadığımız fiziksel evrenin tuhaf bir özelliği. Evren şifrelemeye inanıyor. Bilgiyi şifrelemek şifreyi çözmekten daha kolay. Bu tuhaf özelliği yeni bir dünyanın yasalarını oluşturmak için kullanabileceğimizi gördük. Yeni platonik ortamımızı onun temelinde yatan uydular, denizalƨndan geçen kablolar ve bütün bunları denetleyen ikƟdarlardan soyutlayabilirdik. Bize ait olan uzamı, şifre- yazım perdesinin ardında tahkim edebilirdik. Maddi gerçekliği kontrol alƨnda tutanların giremeyeceği yeni diyarlar yaratabilirdik, çünkü peşimizden oralara kadar gelebilmek için sonsuz beceriye ihtiyaçları olacaktı. Ve böylelikle bağımsızlığımızı ilan edebilirdik.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir