Marc Fumaroli – Edebiyat Cumhuriyeti

“Edebiyat Cumhuriyeti” deyimi günümüzde hala kullanılmaktadır. Yeni çıkan Fransız dili sözlüklerinin çoğunda bulunur. Paris Edebiyat “çevre”sini dalaylı olarak anlatmak için kullanılan bu tumturaklı ve alaycı deyim, bazen de günlük konu§mada ya da basında görülür. Bu eskil ve küçümseyici deyim (“hitabet sanatı” için de hemen hemen aynı durum söz konusudur), bilimsel ara§tırma yapan ki§ilerin bundan böyle hayatta kalan bu deyimin eski anlamına kar§ ı gösterdikleri ilginin ve bu deyimin Eski Rejim’in aydınlan için ifade ettiği uluslararası dü§ünce alı§veri§i kavramının anla§ılmasına engel olmaktadır. Bu bilimsel ilginin yeni olduğuna ili§kin tek kanıt olarak Paul Hazard’ın ünlü Crise de la conscience europeenne (Avrupa Bilincinin Buhranı) adlı yapıtı gösterilebilir. “Edebiyat Cumhuriyeti”ne bir satır bile ayırmayan bu yapıt, anla§ılması pek de zor gibi gelmeyen bir ba§lığı açıklamaya gereksinim duymaksızın, Pierre Bayle ile ilgili bölümde bu Kalvinist büyük alimin Amsterdam’da yayımladığı süreli bir yayın olan “Nouvelles de la Republique des Lettres”den söz eder. Dü§ünceler tarihi açısından; bu kavram bir tarih konusu olu§turmuyordu: Onları ileten edebi türlerden, özellikle onları “yaratan” ve yayan kurumsal hareketlerden, bir arada olma ve diyalog biçimlerinden, özel- lO EDEBiYAT CUMHURİYETİ likle de “alim”lerin kendilerini birleştiren dayanı§ma ve bu dayanı§maya yükledikleri anlamlar konusundaki bilinçlerinden bağımsız olarak bir çeşit arı dü§ünce kimyasına hasredilmi§ bir bilim kolunu algı alanının dı§ında tutuyordu. Çünkü, en azından XVIII. yüzyıldaki sayısız kanıt, “Edebiyat Cumhuriyeti” deyiminin o dönemde “edebiyatçı” olarak da adlandırılan alimler için, hem onları sınırların ötesinde birle§tiren topluluk hem de onların çok net bir biçimde bu topluluk konusunda edindikleri bilinç anlamına geldiğini doğrulamaktadır. Dü§ünceler tarihinin bu “karanlık noktası” klasik edebiyat tarihinin bir kalıtıydı. En belirgin özelliği bulgularıcı olma arzusunu ta§ıması olan Gustave Lanson’un Manuel d’histoire litteraire’i (Edebiyat Tarihi Kılavuzu), tanımlayıp sıraladığı ara§tırma alanlan arasında, Avrupai temelleri edebiyat tarihiilin ulusal sınırlanyla da uyu§mayan bir “Edebiyat Cumhuriyeti”nden hiç söz etmemektedir. Bu bilim kolu, XIX. yüzyılın pozitivist ortamında, aliınce ara§tırmaların kurtulması gerektiği “büyük bo§ §eyler”in erki olarak görülen “hitabet sanatı”na kar§ı çok saldırgan bir tutum sergileyerek olu§ffiU§tU. O an için, romantik yazarlarm da alay konusu yapmı§ olduklan ve okulda ve kilisede öğretilen kalıpla§mı§ hitabet sanatına kar§ı sağlıklı bir tepkiydi bu. Ancak, ikna ve söyleşi sanatının geçmi§ini belirsizlik içinde bırakınakla kendini cezalandırmak anlamına da geliyordu bu.


Öyle bir geçmi§tir ki bu, Akademilerin, bilim topluluklannın etkinliklerine ve kar§ılıklı ili§­ kilerine ve genellikle Eski Rejim’in “Edebiyat Cumhuriyeti”nin dokusunu olu§turan yazı§ma ağına ve “tartı§ma” tarzına verimli bir kuramsal çerçeve sağlıyordu. Ba§ka bir deyi§le, Rönesans’tan beri gelenekleriyle, kurallarıyla, kamuoyuyla, mitleriyle ve kendisini bir ölçüye kadar siyasal ve dinsel otoritelerin denetiminden kurtaran sınırlarötesi ve ku§aklarötesi ortak çalı§ma bilgikuramıyla ilk “bilim topluluk”unun kurulduğu temelleri bile tarihsel ara§tırma alanının dı§ında tutmak demekti. Rene Pintard’m edebiyat tarihiyle dü§ünce tarihini birle§tiren Le libertinage erudit (Bilimsel serbestlik, 1942) adlı yapıtı bile, Fransız, İtalyan ve Bollandalı alimler aristokrasisinin içinde bulunduğu durumu anlatmak için “serbest alim psikolojisi”ne ve onun iki yüzlü ahlakına bel bağlamaktadır; bu aristokrasinin her üyesinin kendine özgü bir ki§iliği olup, ya§adığı toplumla ve o günkü önyargılarla çok sıkı ili§kiler içerisinde bulunmaktadır. Ancak, bütün bu ili§ kiler, akıl almaz bir dü§Ünce ve davranı§ özerkliği sağlayacak kadar tutarlı bir doku olu§turur. “Edebiyat Cumhuriyeti” sözcüğü bile, bu kitabın Index verborum’ unda yer almamaktadır. Bu sözcüğün olmayı§ ı çok EDEBiYAT CUMHURiYETi 11 gariptir, çünkü XVII. yüzyılın ilk yarısının büyük aydınlan arasında çok kabul gören varolu§ ve ortak çalı§ma tarzına ili§kin o ana kadar yapılmı§ en iyi tasvir Rene Piı:H:ard’ın söz konusu kitabında bulunmaktadır. Yazar, ayrıca çok §a§ırtıcı bir §ekilde diğer bütün kurumlarla birlikte kararsızlık içinde olan ve kendilerini kah “alim” kah aydın olarak niteleyip kendi üyelerini kendileri seçen ki§ileri içine alan kurumu da, ad belirtmeksizin ele alır. Bu incelemenin yöntembilimsel sınırları, toplanan bilginirı geni§­ liği, doğruluğu ve açıklama yeteneğiyle dengelenmektedir. Bununla birlikte, 1929’dan itibaren, Max Kirschstein’ın Klopstocks Deutsche Gelehrten Republik adlı tezi, en azından XVIII. yüzyıl için, zamanın dilinde “Edebiyat Cumhuriyeti” formülüyle belirtilen olayın önemini ortaya koymu§tu. 1938’de, Annie Barnes’ın Fransızca yazdığı Jean Le Clerc ve Edebiyat Cumhuriyeti adlı yapıtı yeni bir yol açıyordu; Paul Dibon, 1976 ve 1978 yıllarında yayımlanan yazılannda bu yolu Fransız ara§tırmacılanna benimsetmeye çalı§tı. 1965’ten sonra, Kryzstof Pomian, Leh diliyle yazdığı ancak ne yazık ki bir türlü basılamayan bir tezinde aynı yola sapıyordu. Aynı §eyi, Hans Bots da 1977’de Hollandaca verdiği bir konferansta yapmı§tır. 1982’de, Wilhelm Kühlmann, Tübingen’de büyük bir kitap yayımlar: Rene Pintard’ın kitabı bu yüzyılın ilk yarısı için ne idiyse, bu kitap günümüz için de öyle olmaya adaydır.

Ancak bu kez, Edebiyat Cumhuriyeti kavramı kitabın ba§lığında yer alır: Gelehrtenrepublik und Fürstenstaat, Entwicklung und Kritik des deutschen Spathumanismus in der Literatur des Barockzeitalters (Tübirıgen, Niemeyer, 1 982). Ve kitabın bütün sorunsalı bu temel kavramla ilirıtilidir. Bir Alman dergisi olan “Germanistik”in bu yapıta verdiği önem, o gün bu gündür Wölfenbuttel Kütüphanesi Ara§tırma Merkezi’nce düzenlenen ve 1987 ağustosunda Respublica Litteraria, die Institutionem der Gelehrtsamkeit in der frühen Neuzeit (2 dlt) adı altında yayımlanan gösteri§ li kolokyumla ölçülür. Fakat, her iki ara§­ tırma da, zaman açısından “Barak Çağ”, mekan açısından ise Almanya ile sınırlı kalml§tır. “Edebiyat Cumhuriyeti” olgusunun Avrupa boyutu arka planda, kavramın kendisinin doğU§U ile onun zaman ve mekana göre deği§ik biçimlerde yorumlanı§ı ise alan dı§ında kalmı§tır. XVII. yüzyılın sonunda ve XVIII. yüzyıl sırasında, Lutherci üniversitelerde son derece verimli olan ve Respublica ljtteraria (Edebiyat Cumhuriyeti) konusunda birçok hukuk tezinin ya da edebiyat tarihi çalı§malannın yayımlanmasına yol açan elqtirel ve içgüdüsel bir ara§tırmanın gerçek anlamda yeniden ortaya çıkı§ına yalnızca Almanya’da tanık olunmadı.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir