D. M. Thomas – Hayali Söyleşiler Freud

Bana sıklıkla “Neden Freud?”, “Neden ondan bu kadar etkileniyorsun?” diye soruluyor. Etkilendiğim açık, Beyaz Otel ve Eating Pavlova adlı romanlarımın ikisinde de Freud ana karakter ve anlatıcı… Zamanın ötesindeki bilinçaltında, insanın hala sigara içebildiği görkemli bir kafede onunla buluşma davetine nasıl karşı koyabilirdim? Psikanalizin temelini attığında, seks delisi bir hayalci olduğuna dair yergilere maruz kalan Freud, aradan geçen bir yüzyılın ardından yeniden pek çok kişinin saldırısına uğruyor. Onu, entelektüel samimiyetsizlikle, kadınları küçümsemekle, kendi teorilerinin ve psikanalizin verimliliğini abartmakla itham ediyorlar. Eleştirmenler, onun fikirlerinin 1900’lerin ataerkil, burjuva Viyanası’nda bir geçerliliği vardıysa bile, bizim değişken, çok kültürlü, post-feminist toplumumuza hitap etmediğini söylüyorlar. Entelektüel samimiyetsizlik iddiası hariç, bu eleştirilerin tamamında bir doğruluk payı var. Hepimiz zaman zaman kendimizi kandırırız; Freud bunu çoğumuzdan daha az yapıyordu, ama gerçeklere bağlı kalmak onun en büyük gurur kaynağıydı. Olgunluk döneminde, psikanalizin insanın sadece zihnini değil, tüm özünü, ruhunu temsil ettiğini gördü. Arkeoloji onu büyülüyordu ve kendisi de bizim kendi aleyhimize göz ardı ettiğimiz bilinçaltımızın arkeologuydu. Freud’un gördüğü hali ile insan ruhu sürekli metafor ve sembol yaratarak temelde şiir yazar; bu teori günümüzde zihni bir bilgisayar olarak görme modelinin aksine, beni hem gerçek hem de ilham verici olması açısından çok etkiliyor. Freud’un “Ezeli Eros”u seksologlar ve mekanik porno tarafından budandı ve seks oyuncakları ile “oral seks” hakkında yapılan konuşmalarla basitleştirildi. Ona düşmanca yaklaşanların çoğu, kendileri ile ilgili rahatsız edici gerçekleri bastırıp sorunların yanıtlarını sosyolojide ya da siyasette aramayı tercih edenler… Freud, kendi şeytanları ile korkusuzca yüzleşti ve bizim de aynısını yapmamızı istedi. Onun ruh üzerine yaptığı modelleme, bilimsel kesinlik yerine, zengin şiirsel bir metafora dayalı olsa da bu, Freud’un büyüklüğünü azaltmaz. Diğerlerinden daha hatalı durduğunda daha aydınlatıcı, çünkü yüzyılların bilgeliğine sahip. Freud, antik mitlerden ilham alıyordu ve kendisinden daha önce bilinçaltını keşfettiklerini söylediği Shakespeare ve Dostoyevski gibi yazarları çok seviyordu. Kimi zaman despot davranışlar sergilemesine rağmen bir özgürlükçüydü.


Blake & Freud kitabının yazarı Diana Hume George, “Hiçbir birey bu kanunlara uyamaz, çünkü bu kanunlar insan enerjisinin ölümüdür,” dizelerini alıntılar ve herhangi bir akademisyenin bu dizelerin Freud’a değil, Blake’e ait olduğunu bilip bilemeyeceğini sorar. Hem Blake hem de Freud erkekleri ve kadınları zincirlerinden, “zihinlerinin kelepçeleri”nden kurtarmak isterler. “Kadın hakları” konusundaki düşünceleri muhafazakar olsa da, Freud kadınları cinselliği olan varlıklar olarak görüp onlara itibar kazandırır. İnsanın bilinçaltının derinliklerinde seyahat eden Freud en yaratıcı, en heyecan verici çalışmalarını yaparken, kendisinin “bir bilim insanı, gözlemci, deneyci ya da filozof” olmadığını biliyordu. “Ben, mizacım gereği bir kaşiften, bir maceraperestten daha fazlası değilim.” İşte, benim sevdiğim Freud bu!

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir