Kategori: Felsefi

Murat Menteş – Dublörün Dilemması

Adamın sol yanağında Nike amblemi şeklinde bir yara izi vardı. Mr. Nike siyah bir takım elbise giymiş ve yemin ederim papyon takmıştı. Kırlaşmış saçları gayet gür görünüyordu. Oturduğu koltukta vahşice bir kibirle başını geriye atmış, dudağı tiksintiyle bükülmüş, kaşları sımsıkı düğümlenmişti. Hidiv Kasrı’nın bahçesinde toplanan jet sosyeteye mensup 150 kişi bana gülücükler gönderirken, bu tanımadığım […]

Milan Kundera – Yaşam Başka Yerde

YA DA Şair dünyaya geliyor 1 Şaire nerede gebe kaldığını düşündüğünde annenin aklına üç olasılık geliyordu: bir gece park kanapesinde, bir öğleden sonra şairin babasının bir arkadaşının evinde ya da bir sabah Prag dolaylarındaki romantik bir köşede. Aynı şeyi baba düşündüğünde, şairin, arkadaşının evinde ana rahmine düştüğü sonucuna varıyordu, çür»kü o gün her şey ters […]

Milan Kundera – Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği

1950 sonrasının Doğu Avrupa romanını ilkin “sosyalist gerçekçi” eserlerden tanımıştık. Formüllere göre yazılan bütün edebiyatlar gibi, belirli bir klişeleşme, standartlaşma, bir “ortalamalık” vardı bu romanlarda. Anti-Nazi direniş, yeni toplumsal düzenin kuruluşu vb. ortak değer yargıları, ortak yaklaşım, ortak üslupla anlatılıyordu. Bu “gerçekçi”liğin, sözkonusu ülkelerdeki “gerçek”liğe pek uymadığı da seziliyordu. Daha sonraları, Sovyetler Birliği de dahil […]

Marquis de Sade – Juliette #1 – Erdemsizliğe Övgü

Chiviyazıları Littera dizisinde sanal ve sanat eleştirisi ürünleri yayımlanır. Aykırı Edebiyat kitaplığında ise, çeşitli nedenlerle lanetlenmiş, yasaklanmış, ama sonuçta edebiyat dünyasının temel taşları arasında yer almış eserleri tam metin olarak bulacaksınız. Sade, Justine serisini Juliette’i ekleyerek tamamlamış ve bitirmiştir. Justine. “felsefi hikaye” ile geleneksel ifadesinden ayrılmadan genişletilerek yayınlandı. Bununla birlikte çoğalan şiddet, temel biçimi açıkça […]

Lisa Klein – Albia

Karaağaç Ormanı, îskoçya, M.S. 1032 İsimsiz bebek, yün bir bezin içinde, soğuk toprağın üzerinde duruyordu. Tepede dolaşıp duran bir baykuş, pençelerinin arasına aldığı bulut parçalannı, ayın üstüne battaniye gibi örtmüştü. Karanlıkta, Dun Inverness’in taş du-yarlarının arasında iki kişi itişip kakışıyordu. Adam inleyerek sendeledi. Kadın, yani Rhuven, pelerinine sannıp bebeği yerden aldı. Bodur, sık çalılıkların arasından […]

Vladimir Nabokov – Göz

Bu küçük romanın Rusça adı (geleneksel çeviriyazımla) SOGLlADATAY’dır ve vurgu ortadaki hecede olmak üzere ‘Sogli-dart-eye’ olarak telaffuz edilir. Bu ‘casus’ ya da ‘gözcü’ anlamına gelen çok eski bir askeri terimdir ama her iki sözcük de Rusça sözcüğün sahip olduğu esnekliğe sahip değildir. ‘Ulak /emissary’ ve ‘gladyatör’ sözcüklerini aklımda evirip çevirdikten sonra, sesle anlamı birbirine yedirmeye […]