Abdurrahman Kasapoğlu – Carl Gustav Jungun, Kehf Suresi Tefsiri

Ashâb-ı Kehf, kıssasısın üslubu ve içerdiği mesajlar, “yeniden doğuş””^ konusunda Jung’u derinden ^ Yeniden doğuş kavramı hep aynı manada kullanılmaz. Bu kavramın birçok yönü vardır. Ruh göçü, reenkamasyon, diriliş, yeniden doğuş, dönüşüm sürecine katılım yeniden doğuş biçimleri olarak karşımıza çıkar. Yeniden doğuş biçimi olarak “diriliş”, insanm varoluşunun ölümden sonra yeniden ortaya çıkmasıdu”. Buna dönüşüm unsuru eklenir. Dönüşüm köklü olursa, dirilen varlık faıiclı olur, eğer köklü olmazsa, sadece genel varoluş koşullan farklılaşır. Yeniden doğuşun biçimlerinden birisi gerçek dönüşümdür. Buradaki yenilenme bir varlık değişimidir. Ölümlü varlık ölümsüz varlığa, bedensel varlık ruhsal varlığa yani insan tanrısal bir varlığa dönüşür. Yeniden doğuşun bir biçimi de dönüşüm sürecine kanhmdır. Bu biçim dolaylı yeniden doğuştur. Burada dönüşüm insanın bizzat ölümden ya da yeniden doğuştan geçmesiyle değil, onun dışında gerçekleşen bir dönüşüm sürecine 4 Cari Gustav Jung’un Kehf Sûresi Tefsiri etkilemiştir. Bu yüzden özellikle Kehf sûresinin 17. âyetini merkez alarak kıssayı yorumlamıştır. Araştırmamızda, Jung’un Kehf sûresi 17.


âyete getirdiği yorumu, Ashâb-ı Kehf kıssasımn anlatıldığı diğer âyetleri ve bu konuda müfessirlerin tefsirlerini de dikkate alarak mukayese edeceğiz. Müfessirlerin Ashâb-ı Kehf kıssasından çıkardıkları mesajlann, Jung’un çıkanmlanyla örtüştüğü noktalan göstermeye çalışacağız. I. Mağara Sembolü Jung’a göre gerek bilinç gerekse bilinçdışı insamn yaşantılarmın bir ürünüdür. Ortak bilinçdışınm içeriği, ondaki kalıtsal eğilimler arketipler sözcüğüyle adlandırılır. Arketipler, psişenin organlan olarak psişik hayatı olağanüstü biçimde belirleyen dinamik, içgüdüsel komplekslerdir. İlk örnek kelimesiyle eş anlamlı olan dolaylı katılımıyla ya da tanık olmasıyla gerçekleşir. (Jung, Dört Arketip, s. 46-48) 5 Abdurrahman KASAPOĞLU arketip, herkeste görülen, kahtunla gelen, önceden var olan bir düşünme/kavrayış biçimidir. Bu düşünme biçimleri, rüyalarda ve efsanelerde ortaya çıkan bazı evrensel sembolleri doğururlar. Arketipler, bilinçte adeta yoktan var olan bazı çarpıcı imgeler oluştururlar. Arketipler bilinçdışı oldukları için yalmzca varsayım olarak kabul edilebilirler. Fakat insanlar onlan ruhun içinde tekrar tekrar ortaya çıkan belirli tipik imgeler yoluyla fark ederler. Bunlar topyekûn insanlığın en eski mirasım oluştururlar. Kişiliğin oluşumunda önemli rol oynayan arketipler, persona, anima ve animus, gölge ve ben’dir.

Anima, erkeğin bilinçaltmdaki kadm/dişi tasanmıdu”. Bir erkeğin duygulan adeta bir kadının duygulanna benzer, düşlerde de kendini dişi yaratık biçiminde açığa vurur. Jung, bu düşsel figüre, erkeğin kolektif bilinçaltıyla bağlantısmı sağlayan yetersiz işlevin Cari Gustav Jung’un Kehf Sûresi Tefsiri ^ Cari Gustav Jung, Analitik Psikoloji, Çev. Ender Gürol, Payel Yayınları, İstanbul, 1997, s. 73, 258; Cari Gustav Jung, Doğu Metinleri’ne Psikolojik Yaklaşım, Çev. Ahmet Demirhan, İnsan Yayınlan, İstanbul, 2001, s. 235; Cari Gustav Jung, Analitik Psikolojinin Temel tikeleri (Konferanslar), Çev. Kâmuran Şipal, Cem Yayınevi, İstanbul, 1996, s. 117; Jolande Jakobi, C. G. Jung Psikolojisi, Çev. Mehmet Arap, İlhan Yaymevi, İstanbul, 2002, s. 157; Frieda Fordham, Jung Psikolojisi, Çev. Aslan Yalçıner, Say Yayınlan, İstanbul, 1997, s. 27; Anthony Stevens, Jang, Çev.

Ayda Çayır, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 1999, s. 49; Engin Gençtan, Psikanaliz ve Sonrası, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1990, s. 123-124; Ender Gürol, Analitik Psikoloji ve C. G. Jung, Cem Yaymevi, İstanbul, 1991, s. 76; Orhan Hançerlioğlu, Ruhbilim Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1993, s. 208; Nils G. Holm, Din Psikolojisine Giriş, Çev. Abdulkerim Bahadır, İnsan Yaymlan, İstanbul, 2004, s. 137; Gülgün Yanbastı, Kişilik Kuramları, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yaymlan, İzmir, 1990, s. 48-51; Duane P. Schultz, Sydney Ellen Schultz, Modem Psikoloji Tarihi, Çev. Yasemin Aslay, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 2001, s. 488; 7 idşileşmesi olduğunu göz önünde tutarak anima demiştir. Mağara, anima simgelerinden birisidir.

^ Abdurrahman KASAPOĞLU Mağaranın, tarih öncesi devirlerden beri insanlan etkilediği, ibadetler için kullanıldığı bilinir. Pek çok dinde mağaraya kutsallık atfedilmiş, İslâm dininde de özel bir yere sahip olmuştur. Bütün kutsal mimarilerde hücre, “Kutsallar Kutsalı”nın bir biçimidir. Tamı’mn tecellisi ister hücredeki bir imge ile ister soyut bir simge ile canlandırılmış olsun ya da katışıksız bir mimari tarzında başka bir işaret ile gösterilsin, hücre, bu tecellinin yeridir. Hınstiyan geleneğine göre Mesih bir mağarada doğmuştur. Bu mağara hem karanlık dünyanın bir mecazı olarak hem de kalp imgesi olarak anlaşılır. Her kutlu mağaraya benzer bir anlam verilir. Kutsal mağara içe doğru dönmüş evrendir, kalbin gizh dünyasıdır. Ruh’un Tanrısal Güneş’i ile aydınlamr. Hücre, indirgermiş bir mağara imgesidir

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir