Albert Kahn – Büyük Ihanet

Hükümete ihanet, insanlara ihanetten daha hafif bir suçtur. Binbir yolu vardır, halka ihanet etmenin: halk, şiddet, dehşet ve işkence yolu ile baskt altına alınabilir. Milyonlarca kadın ve erkek sömüTÜlebilir, özgürlüğü alınabilir, yoksulluğa düşürülebilir; zorba yasalar çıkartüabilir, mahkemeler baskı aracı haline getirilebilir; yalan bir propaganda, ortada hiç neden yokken, toplumun iki kesimini birbiri karşısına dikebilir; savaş yapılabilir ve bir zamanların acayip simyacıları gibi insan kanından altın çıkarılabilir, işte halka böyle ihanet edilir. İhanet edenler hep aym kişilerdir; bunlar, ne pahasına olursa olsun iktidarı ellerinde tutmağa ve büyük çoğunluğun fedakârlığı pahasına kendi yararlarım artttrmıya kararlı küçük bir ayrıcalıklı azınlıktır. 5 Bu ihanet, dünya tarihinde yeni bir olay da değildir. Tarih, bu kara iplikle dokunmuştur. Ama çağımızda halk, daha önce elinde olmayan birtaktm güçler elde etmiştir artık, daha iyi hayat koşutları istemektedir; buna karşılık, kütleye boyun eğdirmek için banlarının aldığı tedbirler de git r gide daha kaba ve umutsuz olmaktadır. Faşizm, bu kabalıktan ve umutsuzluktan doğmuştur. Nazi rejimine karşı yılmadan savaşan Alman yurttaşı hain değildi, açık yürekli bir yurtseverdi. Oysa nazi hükümeti vatana ihanet ediyordu. Bu kitap, Amerikan halkına nasıl ihanet edildiğinin hikâyesidir. Yazartn anlattığı suçlar, çevrilen dolaptar, okuyucuyu eğlendirmek için seçilmiş değildir; birçok yerleri, orta stntfdan Amerikalı yurtdaşı şaşkına döndürecektir belki de. Ne var ki, Amerikalıların, geçmişte kendilerine karşı kullanılmış ihanet yöntemlerini tanımlamaları kaçınılmaz bir şeydir, çünkü bugün aynı şeylerin yeniden hortlamasını görmek tehlikesi ile karşı karsiyadırlar. Amerika’da demokrasiyi, dünyada barışı koruyabilmek için bunları anlamak zorundadırlar. Bu kitabı, Amerikalılar, ülkelerini tehdit eden tehlikenin hergün biraz daha büyüdüğünü görsünler de, ona bu yolu tıkasınlar umuduyla yazdım.


YARGIÇLARA SON SÖZÜM Yeter, kendimden bahsettiğim; az daha Saeto’yu unutuyordum. Sacco da benim gibi İŞçİ, kendini bildi bileli işinin âşığı, içinin ehli, kazancı yerinde, îşİ yolunda, bankada hesabı da var, karısı akçapakça, kendi halinde bir hatun, iki de gül gibi çocuğu var, kutu gibi bir evi, bîr yanında bir çay akar, öbür yanı orman. Sacco duygulu, namustu, inanır adam, İnsan adam Sacco, tabiata vurgun, insanlığa âşık, erkek adam Sacco; insanlık askına, hürlük uğruna varından yoğundan vazgeçmiş, para dememiş, rahat dememiş, bırakmış hepsini, canı gibi sevdiği karısını, çocuklarını, ve canını hiçe saymış Sacco. Hırsızlık etmek Sacco’nun aklından bile geçmemiştir, nerde adam öldürmek! Ne o ne ben, aklımız «reliberi, almterimlzle kazandığımızdan gayrısına el sürmemişiz, haram lokma geçmemiş gırtlağımızdan, değil hırsızlık etmek! Ne diyorlardı? ben daha hinoğlu hinmlşim; doğru, ağzım daha iyi lâf yapıyor ama bilin kî, o arınmış inancı haykıran o erkekçe sesi dinlerken. Sacco ayağa kalkıp; konuşmağa başladı mıydı, hatırlıyorum da nelere göğüs gerdiğini, nelerden vazgeçtiğini onun yanında bîr hiç olduğumu anlıyorum, yaşarı veriyor bîrden gözlerim, bir şey tıkanıyor şuracığıma, beni ağlarken görmesin diye bilseniz, kendimi nasıl zoruna tufuyorum; l?te bu adama hırsız dediniz, kaalil dediniz, mahkûm ettiniz. Sacco unutulmayacak ama, Katzmann’ın kemikleri, sizin kemikleriniz hep Un ufak olduktan sonra, Katzmann’ın adı, sizin adınız, kanunlarınız nizamlarınız ve o sahte Tanrınız ve insan İnsanın kurdudur diyen bu uğursuz çağ, hepsi hepsi geçmtşe karıştıkları, silinip gittikten sonra bile halkın gönlünde yaşayacak Sacco. Bunlar gelmese basıma, siz çıkmasaydınız karsıma:, ona buna dert anlatacağım diye köse başlarında harcar giderdim ömrümü, silik, belirsiz, yenilmiş titretir giderdim kuyruğu. Ama $imdi öyle mî ya! Bizim basarımız bu öfüm, bizim zaferimiz bu. Dünyada aklımıza gelmezdi böyle yararlı olacağımız, insanljk için, adalet İçin, hürlük için eskaza gördüğümüz bu hizmeti bir kerre değil, on kerre yaşasak yapamazdık. Dediklerimiz, hayatımız, çektiklerimiz hiç kalır bunun yanında hiç kalır yânında idamımız-bir kunduracıyla bir işportacı parçasının İdamı Yaşayacağımız o «on ani elimizden alamazsınız ya! O bizim İşte, o bizim zaferimiz. Bartolomeo VANZETTİ Türkçe söyleyen: Can YÜCEL 8 «BU NAMUSSUZ ANARŞİSTLER!» Sacco ile Vanzetti dâvası, Harding ve Coolidge hükümetleri dönemi boyunca sürdü. 5 Mayıs 1920 de iki İtalyan işçisinin tutuklanması ile başladı, yedi yıl üç ay onsekiz gün sonra, 23 Ağustos 1927 de iki insanın idamı ile sona erdi. Harward Üniversitesi profesörlerinden Felix Frankfurter’in bu konuda söyledikleri, dâvanın «basit bir hırsızlık ve adam öldürme olayı» olmadığını ve «iki insanın hayatından daha çok şey» ifade ettiğim ortaya koyuyordu. Bu dâva bir facia haline dönmeden önce, savaştan sonraki sert mücadele içinde yer alan toplumsal unsurların, canlı ve sönük renklerini yansıtan bir prizma olmuştu. Nicola Sacco, tutuklandığı zaman, işinin ehli bir kunduracı, ailesine çok bağlı, tabiata karşı duyduğu derin aşkla avunan yirmibeş yaşında bir İtalyan göçmeniydi.

Sacco’nun çalıştığı fabrikanın sahibi Michael Kelley onu, «sabahın dördünde kalkıp bahçesinde çalışan. 9 saat yedide fabrikaya gelen, akşam yemeğinden sonra yeniden, gecenin dokuzuna yada onuna kadar bahçede sulama işlerile uğraşan bir adam» olarak tasvir etti. «Kendisine gerekenden fazla sebze eker» fazlasını, yoksullara dağıtmam için bana getirirdi.» diyor. Bartolomeo Vanzetti, otuziki yaşında bir gezgin satıcı, sokaklarda dolaşarak balık satan bir İtalyan göçmeniydi. Kendi kendini yetiştirmişti; edebiyatta, tarihte ve felsefede çok kültürlü idi. Diğerleri arasında en sevdiği yazarlar, Kropotkin, Gorki, Marx, Renan, Darwin, Zola, Tolstoy’du. Bu iki insan, anarşist felsefeye inanıyordu, ikisi de grevlerde ve diğer işçi mücadelelerinde faaliyet göstermişti. Çok sıkı dosttular. Palmelliti polis baskınlarının en azgın olduğu bir sırada tutuklandıkları zaman Vanzetti iki, Sacco ise bir suça katılmış olmakla suçlandırıldı. Vanzetti, Bridgevvater’deki (Massachusetts) L. O. White Shoe Company’- nin işçilerine ait ücretleri çalmak teşebbüsünde yer almış olmakla; yine o ve Sacco, güney Braintree’deki Slater and Norrill Shoe Factory’de olan benzeri hırsızlık suçuna katılmış olmakla suçlandırıldılar; bu hırsızlık sırasında hırsızlar, ücretleri dağıtan memur Frederic Parmenter’i ve muhafız Alessandro Berardelli’yi öldürmüşlerdi. Adalet Bakanlığı ta başından bu dâva ile ilgilendi. Sacco ile Vanzetti, J.

Edgar Hoover’in emirleri ile Araştırma Bürosunun genel istihbarat dairesince düzenlenen «tehlikeli ihtilâlciler» listesinde sadece isimleri olmakla kalmıyorlardı. Fakat asıl önemli taraf, bu İki adamın, Adalet Bakanlığı tarafından yasaya aykırı bir şekilde tutuklanan ve tam sekiz hafta New-York’ta Park Row Building’te işkence edilen ve nihayet 3 Mayıs 1920 gecesi dördüncü katın bir penceresinden kendini atan 10 anarşist İtalyan matbaa işçisi Andrea Salcedo’nun ölümüne uygunsuz bir merak göstermiş olmalarıydı. Bu dâvaya memur edilen federal ajanlardan biri olan Fred J, Weygand daha sonra, yemin üzerine, Sacco ile Vanzetti’nin kaderine Adalet Bakanlığının oynadığı esas rolü anlattı: «Samimiyetle inanmıştım, daima da öyleydim ve hâlen de inanıyorum.,, ki, meseleyi pek az bilen Adalet Bakanlığının Boston ajanlarının fikri de böyleydi: bu adamlar (Sacco ile Vanzetti) Brantree’nin katilleri ile kesin olarak birlikte değillerdi. Sanıyorum ki onların mahkûmiyeti, Adalet Bakanlığının Boston ajanları ile Bölge Savcısı arasında kararlaştırılmış bir anlaşma sonucuydu.» Felix Frankfurter, Sacco ile Vanzetti olayı hakkındaki bir açıklamasında şöyle yazıyordu: «Dâva sırasında reddedilmeyen olaylar kanıtlanmıştır kif Sacco ile Vanzetti’nin öldürme suçu ile suçlandırmaları, yıkıcı eylemlerinden ötürü memleketi bu italyanlardan temizlemek için Adalet Bakanlığı ajanlarının ve savcının düzenledikleri darbenin bir kısmıydı.» 22 Haziran 1920; Vanzetti, önceden tasarlanmış hırsızlıktan, önceden tasarlanmış adam öldürmeden ve teşebbüs halinde kalan Bridgewater soygununa iştirakten samk olarak Plymouth (Massachusetts) Yüksek Mahkemesi önüne çıktı. Mahkeme Başkanının adı, Thayer idi. Worcester’li katı yürekli, ihtiyar bir yargıçtı bu. îddia makamında Frederick G. Katzman bulunuyordu. Suçun işlendiği sırada sanığın, Bridgewater’den yüzlerce kilometre uzakta bulunduğunu ifade eden yirmiye yakın kişinin tanıklığına rağmen, her İki olayda

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir