Alberto Manguel – Okuma Günlüğü

“…H er sözcüğün, her satırın anlamını, yaygın kullanımdan daha geniş bir şeye ulaşacağımızı varsayarak bıkmadan usanmadan aramamız, sahip olduğumuz akıl, cesaret ve cömertliğin ötesine gitme olanağı sağlar bize.” THOREAU, Walden “Bütün ince zevkli kişiler gibi Menard da, kendi deyimiyle ‘avam tabakasının anakronizma zevkini beslemeye ya da (daha kötüsü) bizi bütün dönemlerin aynı ya da farklı olduğu yolundaki basit düşünceyle tavlamaya yarayan’ bu gereksiz şaklabanlıklardan nefret ederdi.”* JORGE LUIS BORGES, Ficciones Kitaplar vardır, bir sayfadan öbürüne geçerken unutarak keyifle gözden geçiririz; bazılarını, hemfikir olmaya ya da karşı çıkmaya kalkışmadan saygıyla okuruz; bazıları yalnızca bilgi sunar bize, yorum beklemez bizden; yine bazılarını, nicedir, nasıl büyük bir aşkla sevdiğimiz için, sözcüğü sözcüğüne tekrarlayabiliriz, çünkü tam anlamıyla ezberimizdedirler. * Çeviri: Fatih Özgüven. Ficciones: Hayaller ve hikâyeler, Jorge Luis Borges, çevirenler: Tomris Uyar, Fatih Özgüven, İletişim Yayınları, 1998. 11 Okumak sohbet etmektir. Deliler, zihinlerinin bir köşesinde yankılandığım işittikleri hayali diyaloglarla uğraşırlar; okurlarsa, bir sayfa üzerindeki sözcüklerin sessizce harekete geçirdiği benzer bir diyalogla. Genellikle okurun yanıtı kaydedilmez, ama okur çoğu kez bir kalem alıp metnin kenarına cevaplar yazma gereksinimi duyar. Bazen en sevdiğimiz kitaplara da eklenen bu yorum, bu açıklama, bu yankı genişler ve metni bir başka zamana, bir başka yaşantıya taşır; bir kitabın bizimle konuştuğu ve bizi (okurlarını) var olmaya zorladığı yanılsamasına gerçeklik katar. Birkaç yıl önce, elli üçüncü yaş günümden sonra, en sevdiğim eski kitaplardan birkaçını yeniden okumaya karar verdim; onların çok katmanlı ve karmaşık geçmiş zaman dünyalarının, içinde yaşadığım dünyanın kasvetli kaosunu nasıl yansıttığını görmek bir kez daha şaşırttı beni. Bir romandaki paragraf aniden gündelik gazetedeki bir yazıya ışık tutuyordu; bir sahne, nerdeyse unutulmuş bir olayı hatırlatıyordu; bir tek sözcük derin düşüncelere dalmaya sebep oluyordu. Bu anların kaydını tutmaya karar verdim. O zaman aklıma geldi; ayda bir kitabı yeniden okuyarak, bir yıl içinde, kişisel bir günlükle sıradan bir kitap arası bir şey tamamlayabilirdim; hepsi de okumalarım sonucunda oraya çıkan notlar, anılar, gezi izlenimleri; dostlara, kamusal ya da özel olaylara ait taslaklardan oluşan bir cilt. Seçeceğim kitapların bir listesini çıkardım. Ortada bir denge olsun diye, her şeyden biraz olması gerekiyordu, önemli göründü bana bu.


(Zaten eklektik bir okur olduğum için, başarılması zor bir şey de değildi.) Okumak, rahat, tek başına gerçekleştirilen, yavaş ve duygusal bir görevdir. Bir zamanlar yazmada da vardı bu niteliklerden bazıları. Fakat son zamanlarda yazarlık uğraşı, eski gezgin satıcıların, repertuvar aktörlerinin uğraşlarına benzer nitelikler edindi; yazarlar, tuvalet fırçaları ya da ansiklopedi setleri yerine kendi kitaplarının özelliklerini övecek bir gecelik gösteriler yapmak üzere uzak yerlere çağırılıyor. Daha çok bu görevlerden dolayı, okuma yılım boyunca çok farklı kentlere yolculuk eder halde buldum kendimi, ama her defasında, yuvama dönmeyi, kitaplarımın bulunduğu ve işimi yaptığım, Fransa’nın ufak bir köyündeki evimde olmayı istedim. Bilim adamları, evrenin var olmadan önce, Büyük Patlama’ya dek, zamanın ve uzamın askıda bulunduğu bir gizilgüç durumunda, yorumculardan birinin sözcükleriyle: “bir olasılık sisi içinde” var olduğunu hayal etmişlerdir. Bu gizil varoluş hiçbir okuru şaşırtmayacaktır; onun için, her kitap, onu açan eller, onu dikkatle okuyan gözler sözcükleri bilince taşıymcaya kadar düş benzeri bir durum içinde sürdürür varlığını. Aşağıdaki sayfalar da, buna benzer birkaç uyanışı sözcüklere dökme girişimimdir benim.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir