Anatole France – Penguenler Adası 2

Her yönetim düzeni mutsuzlar yaratır. Cumhuriyet, yani “kamu malı” yönetim düzeninde de böyle oldu: Eski ayrıcalıklarını yitiren soylular giderek Draco hanedanının son üyesi olan Prens Crucho’ya hayranlık ve umutla bakmaya başladılar. Bu genç prenste sürgünde olmanın verdiği üzünçlü bir çekicilik vardı. Öbür mutsuzların başında, köklü ekonomik nedenlerle artık para kazanamayan küçük esnaf geliyordu; bunlar önce destekledikleri cumhuriyeti zamanla tüm dertlerinin sorumlusu olarak görmeye ve ondan her gün biraz daha uzaklaşmaya başlamışlardı. Hıristiyanlar kadar Yahudi bankerler de, küstahlık ve açgözlülükleriyle, soyup aşağıladıkları ülkenin başına bela olmuşlardı; her hükümet döneminde önlerinde bir engel olmadan işlerini yürütebileceklerinden emin olduklarından, hükümetlerin kalması veya değişmesini önemsemiyorlardı. Ancak, onların da gönlünde krallık yönetimi yatıyordu, böylece henüz genç ve çelimsiz olan sosyalist rakiplerinden daha iyi korunabileceklerdi. Giderek, yaşam biçimlerine öykündükleri soyluların politik ve dinsel düşüncele13 rini de benimsemeye başladılar. Özellikle, havai ve gösteriş seven banker hanımları prensi seviyor ve onun sarayına konuk olabilmeyi düşlüyorlardı. Fakat, cumhuriyetin de taraftarları ve savunucuları vardı. Cumhuriyet kendi memurlarının bağlılığına güvenemiyorsa da, işçiler vardı: Gerçi onların zor yaşam koşullarını değiştirememişti, ama ne zaman cumhuriyet tehlikeye girse taş ocaklarından, kulübelerinden ve zindanlarından kapkara ve bakımsız yüzleriyle çıkıp alanlarda yürüyorlardı. Onun için canlarını verirlerdi, çünkü cumhuriyet onlara bir umut vermişti. Theodore Formose’nin başkanlığı döneminde, Alca kentinin sakin bir varoşunda, yaşamını çocukları eğiterek ve nikah kıyarak sürdüren Agaric adında bir rahip vardı. Kendi okulunda, eskinin soylu fakat tüm zenginliklerini yitirmiş ailelerin çocuklarına din, eskrim, ata binme dersleri veriyordu. Sonra, çocuklar evlenecek yaşa geldiklerinde bu genç adamları, bankerlerin bol çeyizli ama hâlâ küçümsenen kızlarıyla evlendiriyordu. Uzun boylu, zayıf ve esmer olan Agaric, elinde teşbihi ve yüzünde düşünceli bir anlatımla sürekli okulun koridorlarında ve bahçelerinde dolaşırdı.


Öğrencilerine yalnızca eski din bilgilerini ve biçimsel din kurallarını öğretmek, sonra da onları zengin kızlarla evlendirmekle kalmazdı. Onun çok daha büyük politik niyetleri vardı ve dev bir planın gerçekleşmesi için yaşıyordu. Tüm düşüncesi ve yaşam amacı cumhuriyeti devirmekti. Bunu kişisel çıkarı için istiyor değildi. Demokratik bir düzeni, kendini bedeni ve ruhuyla adadığı tanrısal toplum düzenine aykırı görüyordu. Diğer rahip kardeşler de onun gibi düşünüyorlar14 dı. Cumhuriyet din adamlan ve onlann topluluklarıyla sürekli çatışma içindeydi. Kuşkusuz, yeni düzeni devirme düşüncesi zor ve tehlikeli bir uğraştı. Ama Agaric hiç olmazsa yaman bir darbe girişimi başlatabilirdi. Din adamlarının yüksek sınıflarla içli dışlı olduğu o dönemde, Alcalı soylular üzerinde bu rahibin derin bir etkisi vardı. Yetiştirdiği gençler, halk yönetimine karşı yürümek için ondan bir işaret bekliyorlardı. Eskinin soylu aile çocukları sanat veya ticaretle uğraşmıyorlardı. Cumhuriyete hizmet ediyor, ama onu sevmiyorlardı; ejderha başlığını özlüyorlardı. Ve Yahudi gelinler, soylu Hıristiyan sayılabilecekleri umuduyla, kocalarının bu özlemlerini paylaşıyorlardı. Bir temmuz günü, varoştan kırlara açılan tozlu bir yolda yürürken, yosun tutmuş bir köy kuyudan yardım sesleri geldiğini işitti.

Yakındaki bir kunduracıdan öğrendiğine göre hırpani kılıklı bir adam “Yaşasın cumhuriyet!” diye bağırınca, oradan geçmekte olan süvari subayları adamı yakalayıp kuyuya atmışlardı. Agaric basit olayların derin anlamlan olduğuna inanırdı. Bu adamın kuyuya atılmasını, tüm soylu ve asker sınıflarının artık kıvamına erdiğini ve harekete geçme zamanının geldiğini gösteren bir belirti olarak gördü. Ertesi gün, Conil Ormanı içinde yaşayan Peder Cornemuse’ü görmeye gitti. Bu büyük din adamını laboratuvannda, imbikten altın renkli bir sıvıyı damıtırken buldu. Peder Cornemuse kısa boylu, şişman, kırmızı yanaklı ve başında saç kalmamış yaşlı bir adamdı. Göz kapaklan kobaylannki gibi kırmızıydı. Konuğunu saygıyla buyur etti; ona kendi ürettiği ve satışından iyi para kazandığı Azize Pembekız Şurubu’ndan sundu. 15 Agaric şurubu eliyle geri çevirdi. Sonra, büyük ayakları üzerinde dikilip buruşuk şapkasını göbeğinin üstünde sıkı sıkı tutarak sessizce bekledi. “Otursamza” dedi Cornemuse. Agaric topal bir tabureye ilişti ama sessizliğini bozmadı. O konuşmayınca, Conil Ormanı’nm din adamı üsteledi: “Ya genç öğrencileriniz ne yapıyorlar? Çocuklar iyi okuyorlar mı?” – Çok hoşnutum,” dedi Agaric. “îşin püf noktası temel ilkeleri öğretmekte. Düşünmeye başlamadan önce iyi düşünmeyi öğrenmek gerekir.

Sonra çok geç olur… Çevremde avunacak çok şey buluyorum. Doğrusu, zor zamanlar yaşıyoruz. “Ne yazık ki öyle!” diye içini çekti Cornemuse. “Kötü günler geçiriyoruz.” “Sınama günleri bunlar…” “Ancak, Cornemuse, kamuoyu sandığımız kadar yozlaşmış değil.” “Olabilir.” “Halk kendisini sefil eden ve hiçbir şey yapmayan bu hükümetten bıkmış. Her gün yeni skandallar patlıyor. Cumhuriyet utanç içinde boğuluyor. Sonu geldi.” “Tanrı sizi işitsin!” “Cornemuse, Prens Crucho hakkında ne düşünüyorsunuz?” “Sevimli bir genç, ulu bir hanedana layık bir oğul. Onun bu genç yaşta sürgün acısı çekmesine üzülüyorum. Sürgündekiler için baharda çiçekler açmaz, güzün meyve16 1er olmaz. Prens Crucho doğru yolda; din adamlarına saygılı, tapınımmı yerine getiriyor; ayrıca benim şurubumun da iyi bir tüketicisi.” “Cornemuse, yoksul veya zengin birçok yuvada onun dönüşü özleniyor.

Bana inan, o geri gelecek.” “Cüppemi onun yoluna sermeden ölmeyeyim!” diye iç çekti Cornemuse. Onun bu duygularını öğrenen Agaric, kendi algıladığı biçimde halkın özlemlerini anlattı. Soylular ve askerlerin halk yönetiminden bıktığını, ordunun yeni aşağılamalara artık katlanmak istemediğini, memurların ihanete hazır, mutsuz halkın ayaklanıp kilise düşmanlarını Alca kuyularına atmaya hazır olduğunu anlattı. Sonuç olarak büyük bir darbe vurmanın zamanı geldiğini söyledi: “Penguen halkını,” diye haykırdı, “bu acımasızlardan ve kendi nefsinden kurtarıp ejderha tacını yerine geri koyabiliriz! Eski ulu devleti, inancın onurunu ve kilisenin bereketini geri getirebiliriz. İstersek buna başarabiliriz. Yeterli servetimiz ve gizli yerlerde etkimiz var; gazetelerimizdeki ateşli yazılarla kent ve köylerdeki din adamlarına iletiler verebiliyor, onların inançlarını ayağa kaldıracak ateşi canlı tutabiliyoruz. Onlar ateşle topluluklarını harlandıracaklar. Ordunun en büyük önderleri ve halkın önemli temsilcileriyle gizli bağlantım; ayrıca, şemsiye tüccarları, şarapçılar, mağaza tezgahtarları, gazete çığırtkanları, fahişeler ve polisler arasında da bana bilmeden hizmet edenler var. Gerektiğinden fazla adamımız var. Daha ne bekliyoruz? Harekete geçelim!” “Ne yapmayı düşünüyorsunuz?” diye sordu Cornemuse. 17 “Büyük bir kalkışmayla cumhuriyeti devirmek ve Draconit tahtına Crucho’yu geçirmek istiyorum.” Cornemuse dilini uzun süre dudakları üzerinde gezdirip iatlı bir sesle şöyle dedi: “Elbette Draconitîeri yeniden başa geçirmek istenebilecek bir şeydir, ben de bütün yüreğimle isterim bunu. Cumhuriyete gelince, onun hakkında nc düşündüğümü biliyorsunuz… Fakat, onu kendi yazgısıyla başbaşa bırakıp özünde var olan kötü hastalıktan ölmesini beklemek daha doğru olmaz mı? Sizin önerdiğiniz şey, sevgili Agaric, soylu ve yiğit bir yol. Bu büyük ve talihsiz ülkeyi kurtarıp ilk günlerindeki görkemine kavuşturmak güzel olurdu.

Ama, bir düşünün: Bizler Penguen olmaktan önce Hıristiyanız. Politik girişimlerle dinimizin adını lekelemeye karşı çok dikkatli olmalıyız.” Agariç hışımla yanıt verdi: “Hiç korkmayın. Komplonun tüm ipleri elimizde olacak, fakat bizler gölgede kalacağız. Bizi görmeyecekler.” “Süt içindeki sinekler gibi,” diye mırıldandı Conil Ormanı’nın adamı. Sonra kırmızı gözkapaklarını meslektaşının üzerine dikip şöyle dedi: “Dikkat edin, sevgili dostum. Cumhuriyet sandığınızdan daha güçlü olabilir. Sakın onu bu saatte uyuduğu gevşeklik uykusundan uyandırmakla gücünü artırmış olmayalım? O çok kurnazdır, saldınrsak kendini savunur. Yaptığı kötü yasalar şimdilik bize ilişmiyor; ama korktuğu zaman bizi ezecek yasalar koyar. Tüylerimizi bırakabileceğimiz bir savaşa sorumsuzca kalkışmayalım. Zaman uygun diyorsunuz, öyle mi?

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir