Aristoteles – Retorik

Retorik ve Poetika’nın, birbirine koşut çizgilerde ilerleyen ya da birbirini tam am layan yapıtlar olduğu pek düşünülemez. Ele alındıkları düşünce tarzına bağlı olarak, karşılıklı ilişki içinde olabilirler de, olmayabilirler de. Aristoteles, kendisinden sonra gelen kuşaklar boyunca, her iki alanda da bir yetke olacaktı; adı ve saygınlığı, iki konuyu bir arada götürm ekte rol oynayacaktı. Bunun bir nedeni, şiirin, Retorik’te tanımlayıcı, betimleyici bir gereç kaynağı olarak Aristoteles’in işine yarıyor olmasıdır – onun, tragedya konuşmalarından bu kadar çok sayıda eşsiz kanıt çıkarmış olması dikkat çekicidir. Yine de, başlangıçta, hitabet ile şiir arasındaki koşutluklara değil, retorik ve diyalektik kanıtlama arasındaki koşutluklara ilgi duyuyordu. Poetika’yı oluştururken amacı üstün yazınsal örnekler için standartlar oluşturmaktı; Retorikte ise böyle bir iddiası yoktur. D oğru, Lysias’ın, Demosthenes’in söylevleri, H om eros, Sophokles ve Platon ile aynı düzeyde sayılmasa bile, Yunan yazınının herkesçe kabul edilen başyapıtları arasında yer alır; Aristoteles’in zam anında bile bunlar “okunur”du. Burke’ün ve Fransız ihtilalinin hatiplerinin konuşmalarının, Cobden ve Bright, VVebster ve Lincoln, Gladstone ve Churchill’in belagatlerinin kendi ülkelerinin yazınında bir yerleri olduğu savı da doğrudur. Ama, bunun öyle saygın 1) Aristoteles’in Retorik ini, Retorik v e Poetika’nm Modem Library’deki birlikte basımından çevirdim. Retorik, W. Rhys Roberts, Poetika ise Ingram Bywater tarafından İngilizceye çevrilmiş. Aristoteles’in her iki yapıtıyla da ilgili olan Giriş bölümü Friedrich Solmsen tarafından yazılmış. Benim buraya aldığım giriş bölümü yalnızca Retorik ile ilgili olan kısımdır. Retorik metninin dış kenarlarındaki numaralar, August Immanuel Bekker’in hazırladığı Yunanca Aristoteles basımının (1831-36, Berlin) sayfa ve satır numaralandır. (Aristoteles’te bir pasajın yerini göstermek için bu standartlaşmış basımın sayfa ve satır numaralarının kullanılması gelenekselleşmiştir.


) Yunanca metne göre belirlenen numaralar Türkçe çeviriyle yaklaşık olarak çakışmaktadır. Metnin iç kenarlarındaki numaralar ise bölümleri göstermektedir. “Ç.N.” ile belirtilen benim notlarım dışındaki dipnotlar Friedrich Solmsen’e aittir. [Ç.N.] 8 Retorik bir sav olup olmadığı sorunu bir yana, konuşmacının kendisinin her şeyden önce kendisini dinleyen çağdaşlarıyla ilgilendiğini ra ­ hatça anlayan kimselerin hayranlığını kazanmak için yazılmış değil de, özgül ve pratik bir am aç için tasarlanm ış, bir dinleyici kitlesi önünde yapılmış, bir şeyi tanıtlayacağı, bir şeye inandıracağı düşünülmüş bir konuşmayı canlandırıyor gözünde. Eşyanın tabiatı içinde bundan başka türlüsü de olamazdı. Am a konuşmanın ve şiirin birtakım ortak özellikler taşıması da eşyanın tabiatındandır. Aristoteles’in er ya da geç bunların farkına varacağı kesindi. Poetika’da, tamamlanmış yapıtın bazı yönlerini diğerlerinden ayırırken, bunların, ancak küçük bir yorum a gereksinimi olduğunun farkına varır, çünkü bunların bütünüyle tartışılması Retorik ‘in bazı bölümlerinin tekrarlanması anlam ına gelecekti (bu bölümlerin önce yazılmış olup olmadıkları o kadar önem ­ li değil: aslında, Poetika’nın mı yoksa Retorik’in mi ilk yapıt olduğu sorunu nerdeyse anlamsız bir şeydir, çünkü her ikisi de yıllar içinde ortaya çıkmış ve gelişmiştir). Düşünce, tragedyanın “niteleyici p arçaların d an biridir ve “retoriksel” poetik düşüncenin, Euripides’in zam anından beri nasıl oluştuğunu anım sam ak önemlidir. Güneşin altında tartışılmamış bir şey yoktur; öyle çok sayıda kanıtlar ve karşı-kanıtlar vardır ki, dikkatle hazırlanmış konuşm alara dağılmış büyük ve küçük ağırlıkta düşüncelerin, çoğu kez ilgiyi, oyunun merkezindeki düşünceden saptırması kaçınılmaz olm aktadır. Bu noktada Aristoteles, önceliği retoriğe tanımakla, şiirin kendisinin ardından gitmiş oluyor.

Hem (konuşm alarda) coşkuları uyandırmak, hem de (olay dizisinde) bunları betimlemek için kendi Retorik’ine başvurm akla bir adım ileri atmış oluyor. Am a aynı zamanda, tarih de onu onaylamaktadır; çünkü hatipler, şairler, filozoflar, politik düşünürler ve “insanın doğası” üzerine çalışanlar Retorik’in İkinci Kitabındaki tutkular üzerine olan bölümlere, yüzlerce yıl hep aynı şekilde, konunun klasik ele alınışı olarak bakmıştır. Bir başka ilgi çakışması alanı, biçemdir; Aristoteles’in, ilk hatiplerin, şairlerin başarılarının, kullandıkları dilin güzelliğine ve inceliğine ne derece bağlı olduğunu farkettikleri için şiirsel ifadeyi etkilediklerine değgin kurnaz gözleminde bir hakikat zerreciğinden daha fazla bir şey vardır. Aristoteles, Poetika’da biraz taslak halindeki biçem tartışm asında bırakılan boşlukların, Retorik’te sunulan daha ayrıntılı çözümlemeye başvurularak doldurulması gerektiğini açıkça söylem iyor. Ne de, Poetika’da karakter üzerinde dururken, yaşlıların ve gençlerin, zenginlerin ve yoksulların ayırıcı karakter çizgileriyle ilgili -aynı zam anda sevgi dolu ve tarafsız, etkileyici ol­ Giriş 9 duğu kadar eksiksiz- kısa tanımlamalar veren öteki yapıtı anım satıyor bize. Bununla birlikte, kendinden sonra gelen kuşaklar bir anımsatıcıya gereksinme duym adı: yüzlerce yıl, şiirsel ifade tartışmalarına, Aristoteles’in Retorik’te kurmuş olduğu iyi ve kötü biçem ölçütleri egemen olm uştur; karakter taslaklarına gelince, bunları I Ioratius’ta bile, Retorikten Poetika’ya, tüm üyle aktarılmış olarak buluyoruz. Ayrıca bu örneklerde olanlar başkalarında da olmuştur; daha sonra şiir üzerine yazan yazarlar, Retorik’ı, Aristoteles’in Poetifaî’sının temelleri üzerinde sapasağlam durmakla birlikte, diğer kısımlarında birçok dolguya gereksinimi olan kendi yapıları için taş sağlayan bir ocak olarak kullanmışlardır. Yine de, Aristoteles ile Aristo telesçi gelenek arasında bir aynm yapm am ız, zaten kendisinin de iki konuyu birbirinden tam am en farklı çizgiler üzerinde kurduğunu görmem iz gerekmektedir. Retorik ve şiir Aristoteles’in kafasında ilişkili idiyse, bu, bizim şiirin eski saygınlığına kavuşturulm asından söz ederken dokunduğum uz nedenden dolayı olabilirdi. İnsan etkinliğinin, am açları yükseğe -felsefeyle yarışacak kadar yükseğe- çıkarılmış iki biçiminden söz ediyoruz burada. Retoriğin, mümkünse, eski saygınlığına kavuşturulması gereksinimi şiirinkinden daha da büyüktü; Aristoteles de bu incelemesinde bu konuyu gerçekten yeniden biçimlendiriyor ve felsefi olarak saygın bir konum a kavuşturuyor. Ve Aristoteles Poetika’da, şiirin, şeylerin düzeninde insanın yeri ve durum u hakkındaki hakikati açıklam a savını nasıl önemli bulm uyorsa, onun Retorik’ı de, retorik hocalarının, çok yönlü bir eğitim sağlama ve en yüksek tipten insan biçimlendirme gibi aldatmacalarını önemsemiyor. N e retorik ne de şiir, felsefeye bir seçenek olarak kabul edilemezdi artık; am a biri olduğu kadar diğeri de, felsefi kuralları ve koyutları kabul ettiği ya da onlara uyduğu ölçüde, alçakgönüllü bir yer tutabilir ve değerli bir şeyler başarabilirdi. Felsefe, bir süre, retorikle herhangi bir alışverişi kabul etm emişti. Platon, retoriği -“b u inandırma ustası”nı-, onu uygulayanlar, hakikat bilgisine ya da saygısına sahip olmaksızın inandırma yollarını aradıkları için, reddetm işti.

Kendi üstünlüğünü kurm aya çalışırken kalabalığın hoşuna gitmeyi amaçlayan hatip, iktidar arzusunun kölesidir ve tam am en sahte değerler düzeni içinde iş görür. Eğer şiir ideal devletten kovulm uşsa, retorik de bu sürgünden payını almalıdır; aslında onun durum u daha da kötüdür. Bununla birlikte, ta başlangıçtan beri -retorikte bu daha az açıklıkla kavranabilir gibiyse d e – her ikisinin de iyi davranış göstermeleri halinde eski durumlarını kazanabileceklerinin belirtileri de vardır. Refor 1 0 Retorik mu gerektirir bu ve felsefenin kendisi bu konuda yolu açacak demektir. Bir kinik, felsefenin bunu yapabilmesi için, kendisinin reforma gereksinimi olduğu yorum unu yapabilir; ne olursa olsun, temelini değilse bile alanını mutlaka genişletmesi gerekecekti; hoşgörü tanımayan katılığını gevşetmesi ve biçimler ülkesinden bu dünyanın gerçekliklerine inm e yolunu bulması gerekecekti. Böyle bir gelişme, Platon’un daha sonraki felsefesinde gerçekten görülür; retoriği ve onun temsil ettiği şeyi toptan suçlayan Gorgias’tan -ço k daha geç bir diyalog o lan – Phaidros’a gelen okuyucu, sıradan retorik uygulam alarının bir başka suçlamasıyla, gerçek felsefi retorik için ayrıntılı bir tasarıyı yan yana görünce şaşıracaktır. Bunun nedenini açıklayan yeni düşünce, Platon’un “ruhların biçimleri”ni tanımasıdır. Daha az felsefi bir dille bunlara kişilik tipleri diyebiliriz. H er ruh “şekli’’nde ruhun farklı bir parçası egemendir, bu da bazı kişilerin bir coşkunun, diğerlerininse başka bir coşkunun etkisi altında olması demektir. Platon’un felsefesi ve diyalektiği bu coşkusal arzularla ilgilenme tenezzülünü gösterm ezdi; bunlar, insana akıllı bir varlık olarak yönelir. İşte retoriğin, felsefenin işini tam am ­ layarak ona değerli bir yardım da bulunacağı yer burasıdır. Eğer ruhun farklı “biçim]eri”ni inceliyorsa (ve bunları bireylerde tanıma noktasına geliyorsa), felsefi kanıtın farklı türden insanlara nasıl uydurulacağını bilmesi de gerekecektir. Çünkü gerçekten de bu haliyle kanıt, işlem yöntemi ve hakikate doğru gidiş yolu -dinleyiciye bakmaksızın- ancak bir tek şey olabilir. Bu temel noktada retoriğin felsefeden sapmasına izin verilmez. Platon’un burada zihninde canlandırdığı türden retorik, ancak kendi okulunun bir üyesi tarafından ortaya çıkarılabilirdi.

Bu görevi yüklenen, Aristoteles oldu. Elimizdeki eskil tanıklığın gösterdiğine göre, onun retorik üzerine ilk dersleri -bizim kitabımıza da alınmış olan kısım lar- Platon’un yaşadığı sırada verilm işti, yani Aristoteles kendini hâlâ Akademinin bir üyesi saydığı sırada. Bu kurs profesyonel konuşma hocalarına bir meydan okumaydı; daha özel olarak da, retorik sanatını hem daha esnek hem de ayrıntılı hale getirmiş olan ve retorik eğitimine liberal eğitimin eşanlamlısı olarak, aynı zam anda görkemli politik kariyere bir giriş belgesi olarak bakan, Atina okulunun ünlü lideri İsokrates’in yüzüne çarpılmış bir eldivendi. Aristoteles’in Retorik inin açılış bölüm ü bu ilk kurslara kadar gidiyor olmalı: orada hemen, günün geçerli sistemlerine karşı bir saldırıya girişir, onların bir tartışma öğretisi yaratamamış olmalarını ve bütün dikkatlerini coşkusal çekicilik üzerine toplamalarını kınar

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

Yorum Ekle
  1. Teşekkürler…