Cindi Madsen – Aşık Olma Hakkına Sahipsiniz

Bar bu gece erkeklerle dolup taşıyordu; gerçekten de içeride bir kas gösterisi var gibiydi, şiş göğüslerle kasları üst üste binmiş pazılar her yerdeydi. Başka şartlar altında olsa, Faith bu manzaranın tadını çıkarabilirdi. Oysa şu an gözleri yalnızca bir kas yığınını arıyordu; ne talihsizlik ki, bu kas yığını ona kan bağıyla bağlıydı. Atlanta’dan buraya yol yaptığı dört saat boyunca içindeki öfke büyüdükçe büyümüştü, şimdi yüksek sesli bir müziğin yapacağı gibi içinde zonkluyor, serbest kalmak istiyordu. Kendini öldürtmek için yapabileceği aptalca, çılgınca onca şeyin arasından… Tevekkeli değil; kız kardeşi Kuzey Kaliforniya’ya geri dönüp Kaleb ile ailesinin yanma taşmana dek, Kaleb neyin peşinde olduğunu söylememişti. Ancak tüm kelimeleri bir arada dizilince Kaleb ağzını açmıştı: “Bu arada SWAT programını bugün tamamladım, artık sertifikalı bir çalışanım. Rusty Anchor’da bu akşam bir kutlama partisi var, eğer kasabaya zamanında gelirsen bir uğra. ” Tam Faith ona ciddi olup olmadığını soracakken kapatması gerektiğini söyledikten sonra telefonu kapattı. Ama sonra elinde sertifika olan bir fotoğrafını ona göndermişti; fotoğrafta karısıyla kızı da yanındaydı, mesaja partinin saat yedide olacağını da eklemişti. Sanki Faith, erkek kardeşinin, polislik yeterince tehlikeli bir meslek değilmiş gibi gidip SWAT ekibine katılmasını kutlamak istermiş gibi. Bunu kendi ailesine nasıl yapar? Hamile karısına? Küçük kızına? Çünkü sonuçta Kaleb işin getirdiği tehlikeleri birinci elden deneyimlemişti. Daha güvenli bir iş alanı seçeceğine söz vermişti. Faith daha ilk andan onun böyle bir işte çalışmasına karşı çıkmıştı ama hayır, Kaleb kahraman olmak için elinden ne gelirse yapacaktı. Şimdi de SWAT ekibine katılarak işi bir adım daha ilerletmiyor muydu? Neden bir başkasının kardeşinin kahraman olmasına izin vermiyordu ki? Kendi aileleri çoktan yeterince şey kaybetmişti. Faith odanın derinlerine ilerledikçe etrafındaki yüzlere daha dikkatli bakmaya başladı.


Normalde böyle bir ortamda kardeşini bulmakta hiç zorluk çekmezdi ama ışıklar kısılmıştı, içeride aynı siyah tişörtten giymiş pek çok adam vardı. Birkaçının tişörtünün önünde beyaz harflerle SWAT yazıyordu, diğerlerinin göğüs ceplerinde de küçük harflerle yazılmış CORNELIUS POLİS DEPARTMANI baskısı vardı. Faith parmak uçlarında yükseldi ama bunun işine yarayabilmesi için etrafındaki herkesin en az yarım metre daha uzun olmadığı bir yerde bulunmalıydı. Bir adam ona yaklaştı, bir elinde bira şişesi vardı; yüzüne, istediği her şeyi elde edebilecek kadar yakışıklı olduğu güveniyle dolup taşan diğer bütün erkeklerin de paylaştığı o kendini beğenmiş gülümseme kazınmıştı. “Arkadaşımla buranın sırf erkek kaynadığından bahsediyorduk ki sen içeri girdin. ” Gözleriyle onu tepeden tırnağa süzdü, bakışları tişörtünün V yakasında normalden biraz daha oyalandı. Faith kollarını önünde kavuşturdu. “Bu aslında benim işime geliyor. Biraz katliama hayır demem.” Adam tek elini önüne koruyucu bir şekilde siper etti, muhtemelen bunu bilinçli bir şekilde bile yapmamıştı ama gülümsemesi genişledi. “Ah, benimle kesinlikle bir içki içeceksin.” Elini tutmak için uzandı ama Faith onu elinin bir hareketiyle uzaklaştırdı. “Aslında ben Kaleb Fitzpatrick’i arıyorum,” dediği sırada bar kısmından ani bir tezahürat yükselince kelimelerini yuttu. Kendini beğenmiş şey sese baktıktan sonra dikkatini tekrar Faith’e çevirip öne eğildi. “Fitzpatrick mi dedin?” Bu kadar yakınlarken Faith onun ne kadar yakışıklı olduğunu istemeden fark etti.

Siyaha çalan koyu saçları özensizce geriye itilmişti, kalın ve koyu renk kaşları, insana bunun ancak bir ışık oyunu olabileceğini düşündüren garip bir griye sahip gözlerini iyice belirginleştiriyordu. Ağzının bir kenarı, Faith’in aklından geçenleri duymuş gibi yukarı kıvrıldı. Evet, belki Faith onun fazla yakışıklı olduğunu düşünüyordu ama böyle bir çıkacak değildi. Kahramanlık takıntılı bir adamdan daha kötü olan tek şey, kahramanlık takıntısının yanı sıra kocaman egosu olan bir adamdı. “Onun nerede olduğunu biliyor musun, bilmiyor musun?” diye sordu. Sesine kattığı kasıtlı sabırsızlığa rağmen adamın tebessümü iyice genişledi, eğlendiği çok açıktı. “İnan bana, ben daha eğlenceliyim,” dedi, kendini beğenmişliğini bir üst seviyeye taşıyan bir kaş kaldırma hareketiyle. Faith burnundan soludu. “Kendine ne kadar güvendiğin açıkça görünüyor ama inan bana, bu akşam bana bulaşmak istemezsin. ” Adam uzanıp onun saçlarının ucunu parmağına doladı. “Aslında buraya gelirken tek amacım sana bulaşmaktı.” Faith gözlerini öyle devirdi ki kafasının içini görebileceğini düşündü. “Cidden. Bundan daha iyisini yapman gerekiyor.” Biri ona arkadan çarptığında, Faith kendini kurtulmaya çalıştığı adamın kollarında buldu.

Adam onu kollarından kavradı, elindeki soğuk bira şişesi tenine değerken elleri onun göğsüne bastırıyordu; yine istemeden, göğüs kaslarının ne kadar sert olduğunu fark etti. Adam bira ile tutulmamış sözler gibi kokuyordu ama kalbi bunlara rağmen birazcık hızlandı, hissettiği çekim karnının altını gerdi. Nefesi boğazında takılı kalan Faith, yapması gereken kendini ondan uzaklaştırmak olduğu halde yerinde kalakaldı. Ardından kardeşini gördüğünde bir anlığına yitirdiği algısı yeniden çalışmaya başladı. Kaleb ona doğru yaklaşırken kendini Bay Kaslı’dan geri çekti. “Hey,” dedi Kaleb, sesini müzikle konuşmaların gürültüsünden duyurabilmek için yükseltmesi gerekmişti. “Yetişebil diğine sevindim.” Faith yumruklarını sıktı; kısa süre öncesine kadar içinde kaynayan öfke, kardeşini karşısında gördüğü an yeniden yükselmeye başlamıştı. “Eh, birkaç saniye sonra fikrini değiştireceksin çünkü buraya sana biraz akıl vermeye geldim, iyi eğitilmiş bir aptal olduğun için seni kutlamaya değil. ” “Yüce İsa, biraz yavaşla, kızım,” dedi Bay Kaslı. “Sen bu işe karışma,” dedi Faith ona, ardından bakışlarını tekrar Kaleb’e çevirdi. “Polis olmak neyine yetmiyordu? Gidip bir de SWAT ekibine katılmaya neden bu kadar meraklı olduğunu anlamıyorum.” “Aslını istersen,” dedi Bay Kaslı birasından bir yudum alırken, “bu benim fikrimdi. Bir maceranın bize iyi geleceğini düşündüm.” Faith gözlerini kısıp ona baktı.

“Faith,” dedi Kaleb, “Connor’m kastettiği…” “Onu buna ikna eden sen misin?” Bir parmağıyla adamın göğsünü dürttü. “Belki sen önüne çıkan her fırsatta kendini tehlikeye atmayı seviyor olabilirsin ama benim kardeşimin küçük bir kızı ve yolda bir bebeği var. İlgilenmesi gereken bir karısı var. Senin gibileri biliyorum, kendinden başka kimseyi düşünmeyen adamlardansın. Sen…” Hızla Kaleb’e döndü, “Riskleri çok iyi biliyorsun. Nasıl böyle bir aptallık edebildin?” Gözlerine batan gözyaşlarından nefret ediyordu. Onları geri itmek için gözlerini kırpıştırdı, Rusty Anchor’ın orta yerinde kendini kaybetmeyi reddediyordu. Bay Kaslı, belli ki adı Connor’dı, ellerini onun omzuna koydu. “Rahatlamalısın. O bir kahraman.” “Bir korkak olmasını tercih ederdim,” dedi Faith tükürürcesine. Bir sıcaklık bedenini kavurup geçerken başarısızlığa uğradığı hissi onu zehirli bir duman gibi sarmaladı. Ne olacağım düşündüğünden emin değildi. Belki Kaleb’e yeterince bağırırsa kardeşinin bunu gerçekten yapmayacağını söylemesini ya da en azından, verdiği sözleri tutmadığı için özür dilemesini beklemişti. “İyi.

Git kutla. Ama benden seni tebrik etmemi bekleme.” Arabada geçirdiği saatler bir anda üzerine çullanmıştı. Gözleri yanıyordu, bütün bedeni saatler süren gerginliğin ardından sızlıyordu; mümkünse suratının ortasına vurma arzusu hissetmediği herhangi biriyle bir şeyler yemek istiyordu. “Anna buralarda bir yerlerdedir sanırım?” Kaleb omzunun üzerinden işaret etti. “Arka köşedeki masada.” Faith oraya yöneldiğinde Kaleb uzanıp kolunu nazikçe sıktı. “Her şey iyi olacak, Faithie. Eğitim almam artık daha bilgili olduğum anlamına geliyor, burada öyle çok suç işlendiği de yok. Sadece bir şey olursa hazır bulunmak istedim. Maaşı daha iyi. Artık bakmam gereken iki çocuğum varken bunu düşünmek zorundaydım.” Faith’in göğsü sıkıştı. “Onların büyüdüğünü göremeden ölürsen bunlar bir şey ifade etmeyecek.” Yürüyüp kardeşinin yanından geçti, duygularını bastırmaya çalıştı, böylece kardeşinin hamile karısını bulduğunda onun için güçlü durabilecekti.

Faith’in birkaç eyalet ötedeki bir üniversiteye gitmesinin tek sebebi buydu. Kaleb’in kariyer seçimi konusunda biraz mantıksız davrandığını biliyordu ama bunu engelleyemiyor du da.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir