Doğan Cüceloğlu – İyi Düşün Doğru Karar Ver

Kumkapı’dan Beyazıt’a yürümeye karar verdim. İçim tanımlamakta güçlük çektiğim duygularla doluydu; hafif hafif çi seleyen yağmurda yürümeye baş ladım. Üç saat önce Nesrin’le buluşmaya gelirken ne kadar enerji ve umut doluydum. « Nihayet beklenen gün ve saat gelip çattı» diye düşünmüş tüm. Genellikle İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin geldiği çayevinde ona «Önemli sorumu» yöneltebilecektim: “Nesrin, birbirimizi tanıyalı 5 ayı geçiyor. Senden hoş landığımı biliyorsı.ın. Görmediğim zaman seni özlüyorum, zihnim hep seninle meşgul. Benimle evlenir misin?” Evet, artık sormuştum. Birdenbire sorumun öneminin farkına vardım. Aman Allahım; ben evlenme teklif ediyordum. Yani artık evli bir adam olacaktım. Korktum. Nesrin gülümsedi, ” A h n e şekersin!” dedi. Bunı.


ı söylerken rahat ve kendinden emin bir hali vardı; ben kaygıyla doluyken onı.ın böylesine rahat oluşu gururumu incitti. «Dı.ıruma hakim olan, rahat olan ben olmalıydım» diye düşündüm. Oysa çocuk gibi şaş ırmış, kendine güvensiz, mahcup, onı.ın yüzüne bakıyordum. “Çok şekersin. Bilemezsin seni tanımış olmaktan ne kadar mutluyum” dedi, gülümseyerek elime dokundu ve konuş masına devam etti. “Ama, ben tek çocuğum. Nişantaşı’nda büyüdüm. Amerikan Koleji’nden mezun oldum ve sık sık dış ülkelere gittim. Sen hiç dış ülkede bulunmadın, değil mi?” 2 İYİ DÜŞÜN DOGRU KARAR VER Yüzüne bakıyor, ne diyeceğini merak ediyordum. Başımı «Hayır!» anlamında salladım. «Keşke daha fazla konuşmasa» diye düşündüm. «Biz ayrı dünyaların insanlarıyız, nasıl olur da benimle evlenmeyi düşünebilirsin?» mesajını almaya başlamıştım.

Kendime kızıyor, «Ben ne kadar saf biriyim» diye düşünüyordum. Nesrin devam ediyordu: “Çok iyi insansın, senin arkadaş lığını hiç kaybetmek istemem; ama yaş amda gerçekçi olmak gerek. Örneğin, sen bir sene sonra mezun olacaksın. Biliyorum kariyer yapmak istiyorsun ve üniversitede asistan olarak kalacaksın. Ben senin asistan maaş ına denk parayı her ay kuaförüme veriyorum, biliyor musun?” Kafam uğulduyordu, utanıyordum. «Hayır bilmiyordum» anlamında kafamı salladım. Gözüm dolu d olu oldu. Diş lerimi sıktım ve gözyaş larımı içime boğdum. Nesrin, bir ablanın küçük kardeşine sevgi ve şefkatle bakması türünden bir bakışla elimden tuttu, “Hep arkadaş olarak kalalım, tamam mı tatlı Timur?” diyerek gözümün içine baktı ve gülümsedi. Kendimi o kadar aciz ve hiç gibi hissediyordum ki, zorla gülümseyerek, cılız bir sesle “Tamam” diyebildim. Hafiften çiseleyen yağmurun yüzüme ve enseme dokunuşu hoşuma gidiyordu. Aksaray’a doğru yürürken birbiri içine karışmış duygular içindeydim. Kendimi reddedilmiş hissediyordum. Ama bu tuhaf bir reddedil iş ti. Kafam karmakarış ıktı.

Bir yandan «Oh kurtuldum, artık kimseyle evlenmek zorunda değilim; yaşamımdan sadece kendim sorumluyum, özgürüm» diğer yandan, «ben güçsüz bir insanım» duygularını yaş ıyordum. Nesrin’e hak veriyordum, kendimi güçsüz görüyordum. Ama, ne yapacağımı bilemiyordum. Daha sonra, «Şimdiye kadar neden bana hep gülümsedi, sanki beni seviyormuş gibi davrandı, benim gururumla oynadı» düşüncesinden kaynaklanan kızgınlık benliğimi kaplıyordu. Birden bire kendimi bir taksinin önünde buldum. Şoför kızmış , “Dağdan mı indin be gardaş ıın? Canına susamış san, git belanı başkasından bul!” diye bana söyleniyordu. Farkına varmadan Beyazıt’a gelmişim. Beyaz Saray’ın önünden karşıya geçiyorum, ama trafik ış ığının farkında değilim. Az kalsın taksinin altında kalıyordum. Y AKUP BEY’ LE KARŞILAŞMAM 3 Ne diyeceğimi şaşırmış, şoförun söyledikleri zaten düşük olan güvenimi iyice sarsmıştı. Şoföre birşeyler söylemek istiyordum. Aklıma bir şey gelmiyordu. Durmuş onun yüzüne bakıyordum. Taksinin arkasındaki araçlar korna çalmaya başladı. Bu arada biri koluma girdi ve beni karşıya doğru yürütmeye başladı.

Bir yandan yürüyor, bir yandan da konuşuyordu: “Haydi yürü delikanlı. Ne kadar tehlikeli ortamda olduğunu pek anlamış görünmüyor�un! Şimdi dalgınlığın sırası değil!” Karşıya geçmiştim; Beyazıt meydanına doğru yürümeye başladım. Beni karşıya geçiren adam yanıma yaklaş tı, “Etrafı pek görecek durumda değildin, anlaş ılan” dedi. Altmış-altmışbeş yaş larında kır saçlı, güleryüzlü, gözleri son derece berrak ve sakin bir insan bana bakıyordu. İçimden onun boynuna sarılarak ağlamak geldi. Güçlükle ağlama duygusunu bastırdım. Anlayan ve sevgi dolu bir gülümseme vardı yüzünde. Göz göze geldik. Ayrılmak üzere adımını atarken durdu, bana döndü, karşımda bir an sessizce yüzüme baktıktan sonra, “Hüzün ve dalgınlık yaşamın parçası. Ama, siz hüzünlüsünüz ve dalgınsınız diye herkesin arabasını durdurarak size yol vermesini bekleyemezsiniz’; dedi. “Yardımınız için teşekkür ederim” dediğimde, gözlerimde damlacıklar oluşmaya başlamıştı. Yüzündeki sevgi ve anlayış dolu gülümseme ile konuş maya devam etti: “Dünya bazen kapkaranlık gözükür; insan kendini yapayalnız ve değersiz görür. Bu duygular yaşamın parçası” diyerek yüzüme şefkatle baktı. “Sizin konuşmaya ihtiyacınız var. Eğer hüzün ve dalgınlığınızın temelinde yatan nedenleri bulmak istiyorsanız, sizi gerçek anlamda dinleyebilecek olgunlukta biriyle konuşmanız gerekir” dedi.

4 İYİ DÜŞÜN DoGRU KARAR VER Yüzüne bakıyordum, artık göz yaşlarımı tutamıyordum, tane tane gözlerimden süzülüyordu. Devam etti: “Adım Yakup. Sahaflar Çarşısı’ndaki Elif Kitabevi’nde beni bulabilirsiniz. Zamanınız olduğu zaman gelin, bir çayımı için” dedi. Elini uzattı. Uzatılan eli sıktım, artık hiç tutamadığım göz yaş larımı göstermemek üzere Vezneciler yönüne döndüm, kaldığım yurda doğru gitmeye başladım. Kaptanoğlu Özel Öğrenci Yurdu’nda ikinci kattaki odalardan birinde üç başka öğre:·,c.iyle birlikte kalıyordum. Odada kimse yoktu. Ayakkabılarımı çıkardın. ve yatağa yattım. Doya doya ağlayabilecek yalnızlığı bulabildiğim için mutluydum. Ağlamadan sonra gelen tatlı uykuya kendimi bıraktım ve o gece elbiselerimle uyudum. Davranışlarından utanıp sıkılma.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir