Emile Bernard – Cezanne Üzerine Anılar

“Tann-baba” (Le bon dieu) tanımını, Cézanne için Matisse söylemiş.2 Matisse kuşağından başka sanatçıların da bu tanıma katıldıklannı ve Cézanne’in kişiliğinde öncü bir ressam kimliği bulduklarını biliyoruz. İzlenimciliği bir tür ön-modernizm olarak değerlendirirsek, resim sanatındaki kökten değişimin tek başına öncüsü, “tann-baba”sıdır Cézanne. Doğa resminin salt gözlemcilikle sınırlı olmayan, kavramsal değerlere büyük pay ayıran gelişimini, bu devrimci ressama borçludur Batı sanatı. Etkisinin, kendisinden sonra gelen hemen bütün sanatçılar üzerinde duyumsanır olması ve çağdaş modern akımlara, eğilimlere özendirici bir işlev taşıması, Cézanne’i, sanatta bir dünya yurttaşı yapacak evrensellik düzeyine yükseltmiştir. Napoléon’u, Wagner’i, Delacroix, Chardin, Poussin ve Pissarro’yu, yağ1 “Resim, bir meslek değil, bir yazgıdır.” 2 H. Matisse, “Ecrits et propos sur l’art”, Collection Savoir-Hermann, Paris 1972, s. 84. 8 da kızarmış patatesi, kır kokusunu, taşra doğasını, sıradan kadınları ve şarabı seven, dostluğa inanan ve bütün bunların ötesinde, sanatına inançla bağlı olan Cézanne’i, yaşamı boyunca doğup büyüdüğü Aix en Provence’a çeken gizemli nedenleri tahmin etmek, hem kolay, hem zor. Yaşadığı yörenin doğasıyla resmini, görsel plânda özdeş kılan ayrıntıların -bu tür ayrıntılar, Picasso için de geçerliydi- bir sanatçı kişiliğinde bunca pekişmiş olarak karşımıza çıkması, ilginç bir olgudur. Güneş ve Güney rüzgârı (mistral), onun biçim yönünden sapasağlam resimlerine bir sağlık iksiri gibi işlemişse, bunda, yaşam toprağının payı vardı elbet. Kendi deyimiyle söylersek, doğulan yöre, bir başka duyguya yer bırakmayacak ölçüde insan kimliğiyle özdeşleşir. Hele, 19. yüzyılın sonlarına kadar, Aix ve çevresinin salgın hastalıklarla kırılmış olduğunu, bu nedenle de ortalama Fransızın ilgisinden uzak kaldığını düşünürsek, Cézanne’i Aix’e bağlayan nedenlerin derinliğini daha iyi anlayabiliriz.


Geçen yüzyılda Paris ile Marsilya arasında işleyen trenler, bu yolu ancak onaltı saatte alabiliyorlardı. Aix’e doğrudan ulaşım, söz konusu olmamıştı uzun bir zaman. Paris’te, Académie Suisséde okurken dostlar edinmişti kuşkusuz, onlarla yakın ilişkiler kurmuştu Cézanne. Ancak Salon sergilerine kabul edilmemenin verdiği bir hoşnutsuzluk duygusu da, onun taşraya kapanmasında etken olmuştu. Arkadaşı Pissarro’nun itişiyle, izlenimcilerin 1874’teki grup sergisine katılmıştı, ama daha o yıllarda bile resminin bu grupla bağlantısı tartışma götürür bir düzeydeydi. Üç yıl sonraki sergide ise, Cézanne’ın onaltı suluboyası yer alır. Ama bu serginin hemen arkasından, Paris’i terkedecek ve Aix’e kapanarak “münzevi” bir yaşam sürmeyi tercih edecektir. Emile Bernard’ın da anılarında değinmiş olduğu gibi, resminin yarattığı 9 tepkiler, onun böyle bir karar almasında etken olmuştu, ilk konakladığı yer, üzüm bağlarının ve çam ormanlarının çevirdiği Jas de Bouffon’daki güzel evdir. Baba baskısından uzakta, çocukluk yıllarından tanıdığı bu çevre (Estaque ve Gardonne), bundan böyle resimleri için uygun bir ortam oluşturacak ve görsel izlenimin alışılmış bütün kurallarından koparak, kendi resmini kuracağı bütün malzemeyi orada bulacaktır. Cézanne’in, günün ilk ışıklarıyla başlayarak sürekli resim çalıştığı bu dönem, sanatının temel oluşumları açısından da önem taşır. Tual üzerine koyduğu her tuşun, atmosferi, ışığı, karakteri yansıtıcı değerlerle yüklü olmasına özen gösterir. Sürekli olarak aynı yörelerin peysajını aktarır resimlerine. Çalışmalarında ısrarlı ve kararlıdır. Emile Bernard’a da açtığı gibi, doğa, onun için çok karmaşık bir ilişkiler yumağıdır; bu yumağın resim yoluyla çözülmesi gerekir, istediği ve beklediği sonucu almak için aynı resim üzerinde, yorulup bırakıncaya kadar direnir, sonuç alamazsa, bundan doğan öfkesini dışarı vurmaktan çekinmez. Cézanne’in yazgısını belirleyen tarih, 1870 olarak saptanabilir.

Savaş, Paris’te pekişmiş olan dostlukları dağıtmış, Cézanne’in kolejden arkadaşı olan Zola, Marsilya’ya yerleşmiştir. Manet ve Pissarro geçici bir süre için Londra’ya gitmişlerdir. Manet, orduya katılmıştır. Renoir, Bordeaux’da yaşamayı seçmiştir. Yaşlı badem ağaçlarının ve zeytinliklerin süslediği Estaque’da, annesinin kendisine kiraladığı bir evde kalır bu dönemde Cézanne. Sonradan yaşamını birleştireceği Hortense Fiquet, ona modellik yapmaktadır. iki yıl sonra barış imzalanır. Cézanne’in kendisinden “alçakgönüllü ve anıtsal bir kişilik” diye söz ettiği Pissar- 10 ro, Pontoise’a döner. Salon sergisine kabul edilmeyen ressamların ortak çıkışı, bu dönemdedir. Cézanne bu sergiye, Manet’ye bir saygı işareti olarak, “Modern 01ympia”sını verecektir. Sanatçının Estaque ile Aix arasında gidip geldiği, seyrek olarak da Paris’e uğradığı, Medan’da Zola ile buluştuğu bu dönem, portreci dönemidir. Eşinin dışındakiler, tümüyle erkek portreleridir. Tek bir portre üzerinde, kimi zaman 150 seans gibi uzun bir çalışmayı göze aldığı olur. Ölüdoğa resimleri de bu dönemden başlayarak etkisini duyurmaya başlar. Şişe ve meyve tabaklarının dengesiz biçimde yerleştirildiği, oransız ölçüler içinde yeraldığı, dolgun ve iri meyvelerin, masa üzerinde düşecekmiş gibi durduğu olağanüstü güzellikteki bu resimlerle, Cézanne, resminin biçimsel çatısını iyiden iyiye kurmuştur artık.

Geleneksel perspektif kurallarının dışlandığı, nesnenin bir değil, birkaç açıdan görüldüğü bu resimlerle, kübizmin ayak sesleri iyiden iyiye duyulmaya başlamıştır artık. Peysajlarda tek konu, artık Estaque değildir. SainteVictoire ve çevresi, Chateau-Noir, Bibemus kayalıkları, Tholonet yolu, onun gençlik kaçamağı yaptığı bütün bu yerler, peysajının belirleyici göstergeleri olacaktır. Resmine özgü bir “mimari” biçimlenmektedir. Bu resimsel düzen, Cézanne’in çok sevdiği Poussin’in resimlerine egemen olan ve onun deyimiyle Poussin’e özgü olan uyumla bir mukayese olanağı sağlayacaktır. Ancak Cézanne’in doğa resimleri, Poussin’in aksine, insandan arındırılmıştır. Mutlak bir sessizlik vardır Cézanne’in peysajlarında. Gene kendi deyimiyle, doğa ona yönelmektedir ve o, doğanın bilincidir. “Resmetmek, renkli duyumları kayda geçirmektir. Çok sayıdaki ilişkiler arasındaki uyumu yakalamaktır aynı zamanda. Bütün bunları, özgün ve yeni bir mantık 11 içinde düzene sokmaktır.” Ne kendisini sevmeyen Aix’in kentsoylu halkı, ne onu anlamayan ailesi, ne eşi (Hortense, yalnız İsviçre’yi ve limonatayı sevmektedir), ne de L’Oeuvréde, onu mesleğinde dikiş tutturamamış, o nedenle de başarısızlığa yazgılı olmakla suçlamış olan Zola umurundadır. Zola’ya sert bir mektup yazarak, onunla ilişkisini kesecek, 1886’dan sonra da onunla bir daha görüşmeyecektir. Güney yaşamının yalnızlığı içinde Monet ve Renoir -v e kuşkusuz Emile Bernard- gibi dostlarını kabul etmekle yetinecek, var gücüyle çalışacaktır. Ünlenme mutluluğunun Cézanne’i bulması, ilerlemiş bir yaşında, 1895’tedir.

Bu tarihte, ünlü koleksiyoncu Ambroise Vollard, onun sergisini düzenleyecek -ilk sergisidir b u – ve ondan birkaç resim satın alacaktır. Bernard’ın anılarında da değinmiş olduğu gibi, artık kadınları soyup karşısına oturtacak bir yaşı geride bıraktığından, resimlerinde model kullanmamaktadır. “Yıkananlar” ve “Kâğıt Oynayanlar” gibi büyük kompozisyonlar, bu dönemin ürünleridir. 1900’lü yılların başında, kendisine büyük bir saygıyla bağlı olan öğrencisi Emile Bernard’a söyledikleri ve yazdıkları, yılların içinden süzülerek seçkinleşen görüş ve önerilerini kapsar. Ustasını daha yakından tanımak için, onunla yakın ilişkiler geliştirmiş ve onu yakından izlemiş olan Emile Bernard’a, Cézanne’in söyledikleri değil yalnız, büyük bir ustanın yaşam biçimi ve insan olarak taşıdığı nitelikler de bu kitapta okurun ilgisini çekecek ve Bernard’ın dikkatli bir gözlemcilikle tuttuğu notlarda, okur bir ustanın “intim” anatomisini bulacaktır. Emile Bernard’ın Paul Cézanne üzerine anıları, Rainer Maria Rilke’nın ilk kez 1944’te basılan ve eşi heykel sanatçısı Clara WesthofPa 1907’de, yani Cézanne’in ölümünden bir yıl sonra, Salon d’Automnéda. gördüğü yapıtları üze­ 12 rine gönderdiği mektupları3 akla getiriyor. Ancak Emile Bernard’ın anılarındaki tanıklık, Rilke’nin mektupları için söz konusu değildir. Rilke, Cézanne’in resimlerinden yola çıkar, izlenimlerini aktarır, çıraklık dönemini, ustası Cézanne’ın yanında geçirmiş, onun deneyimlerinden yararlanmış olan Emile Bernard ise hocasının kişiliğinde, geleceğe yönelik ışıkları ilk keşfedenlerden biridir. Cézanne üzerine ilk yaşamöyküsel denemeyi kaleme alan odur. Elinizdeki anılar demeti, Emile Bernard’ın 1904’te, Cézanne’ın ölümünden kısa bir süre önce, ustasını daha yakından tanımak için Aix’e yaptığı bir ziyareti, orada ressamın yanında, yaşamına tanıklık ederek geçirdiği günlerin izlenimlerini, 15 Nisan 1904-21 Eylül 1906 arasında Cézanne’ın Emile Bernard’a mektuplarını, sanatçının ölümünden yaklaşık on beş yıl sonra, Bernard’ın Aix’i ikinci ziyaretiyle ilgili nostaljik yorumlarını ve gene 1904’te, Aix dolaylarında yaşlı ustayla yaptığı bir gezi sırasındaki söyleşiyi kapsamaktadır. Cézanne’in tekniği ve anlatım biçimi konusunda, Emile Bernard’ın yorumları da kuşkusuz kitabın ilginç bölümleri arasında yer almaktadır.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir