Ergün Poyraz – Kalpazan

“Herkesin bir hikâyesi var, doğru. Bazılarımızmsa binlerce… R. Tayyip Erdoğan onlardan biri. Toplumsal ilginin merkezinde olanların belki de en başında geliyor. Adı üstünde, Başbakan… O bize bakıyor, am a biz ona daha çok bakıyoruz. Sevgi ya da nefretle, hayranlık ya da kızgınlıkla, umut ya da kaygıyla; am a m utlaka m erakla izliyoruz onu!’ “R. Tayyip E rdoğan B ir L id erin D oğuşu” adlı kitabın sunuş yazısı bu cümlelerle başlıyordu. Kasım 2010 tarihinde piyasaya çıkan kitap; Tayyip’in konuşmalarını yazan ve o yazılanları okuyan basın danışmanı ve aynı zamanda AKP İstanbul Milletvekili Hüseyin Beşli ile Ömer Özbay tarafından yazılmıştı. Hüseyin Beşli, Yeni Şafak gazetesindeyken kendisine Tayyip tarafından gönderilen mektupları köşesinde yazar, insanlara duyururdu. Yani; Bir nevi postacılık görevi görürdü. İşte bu Hüseyin Besli’nin kaleminden Tayyip’i gerçek dışı anlatımlarla parlatmayı amaçlayan kitabın sunuşu şöyle devam ediyordu; “R. Tayyip Erdoğan yıllardır bu ülkenin gündeminde. Son 8 yılın da Başbakanı. Tanımayanımız yok, hep karşım ızda. Kam era, fotoğraf, yazı, karikatür, hep onu taşıyor bize.


A krabalarım ızdan daha çok görüyor, yakın arkadaşlarım ızdan d ah a çok biliyoruz onu. Kimi zam an kızıyor, kim i zam an onunla gurur duyuyoruz. Her yaptığı, her dediği ve neredeyse yapıp etm edikleri de bizi çok ilgilendiriyor; h er şeyini b ilm ek istiyoruz. Her tür iletişim aracı bu doyumsuz açlığımıza su 11 taşıyor. D aha da m eraklanıyor ve daha da çok biliyoruz. Her kalem şorun m ahareti tasavvurum uzdaki R. Tayyip Erdoğan imgesine yeni bir şey ekliyor ve bir eksikliği hatırlatıyor. En çok bildiğimizi sandıklarımızın, aslında ve çoğunlukla en az bildiklerim iz olduğunu hüzünle fa r k ediyoruz…” Kitabın sunuş yazısındaki bir cümle insanı düşündürmeden edemiyordu: “H er şeyini b ilm ek istiy oru z” Bu cümle yağcılık amaçlı olunca sınır tanımıyor, ancak iş eleştiriye veya gerçek dışı anlatımları ortaya çıkarmaya gelince hemen “özel hayat” ve “gizlilik” feryatları ortalığı kaplıyordu. Bakın takdim yazısında daha neler vardı: “Hep en güçlü olduğumuz yerden kırılırız. R. Tayyip E rdoğan ’a çok yakın ve çok uzağız. Bu kitaba, sözü edilen eksiklik duygusunu bir nebze de olsa giderm ek am acıyla başladık. O eksikliği dah a da büyüttüğümüzü, ancak bitirirken fa r k ettik. O şarkı daha bitmemişti… Dolayısıyla bu kitap; bir ülke, bir insan ve ‘şim d i’nin tarihine dairdir. Anlatılan hepimizin hikâyesidir; hepimizin hikâyesini yazan adam ın hikâyesi.

” “K am bersiz düğün olm az” demiş atalarımız. Ben de bir nebze bile olsa Tayyip’in hayat hikâyesine katkıda bulunmak, kitapta yer alan gerçek dışı anlatımları düzeltmek amacıyla aldım kalemi kâğıdı elime… Bakalım görelim kalem ne yazar, nice yazar… Ergün Poyraz Nisan 2011 Silivri Cezaevi 12 EMİN ÇÖLAŞAN’IN ÖNSÖZÜ Hürriyet gazetesinde idim. Günün birinde tıknaz, orta boylu, pehlivan yapılı bir adamla tanıştım. Gazeteye gelmiş ve yazdığı bir kitabı adıma imzalayıp getirmişti. Doğru söylemek gerekirse, hangi kitap olduğunu şu anda anımsamıyorum. İsmi Ergün Poyraz olan arkadaş, daha sonra birkaç kez daha gazeteye geldiğinde hep yeni çıkan kitaplarını getirdi. Çok ama çok ilginç kitaplardı. Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç gibileri ve nice benzerlerini belgelerle anlatıyordu. Ben ve Türk kamuoyu, bu şahısları Ergün Poyraz’ın kitaplarından tanıma fırsatı bulduk. Birkaç yazımda onun kitaplarını tanıttım. Şimdiye kadar yüzlerce yazar için yazdığım kitap tanıtma yazılarını Ergün Poyraz fazlasıyla hak ediyordu. Nice gerçekleri onun kitaplarından öğrendim, nice belgeleri yine onun kitaplarında gördüm. AKP döneminde Türkiye’yi yönetenler, o kitaplar sayesinde tek tek gözlerimizin önünden geçti. Okudukça “Vay bee, d em ek böyleym iş!” dedik. Bir gün gazetede kendisine sormuştum: “Ergün, bu k a d a r belgeyi ve bilgiyi nereden buluyorsun?” Ergün Poyraz mütevazı adamdı.

Yanıtı kısa ve öz oldu: “A raştırın ca bulunuyor!” * * * AKP iktidarının baskıları her kesimin üzerinde ve her geçen gün artmaya başlamıştı. Polis devleti kuruluyor, medya patronları korkutuluyor, her kesim sindirilip diz çöktürülüyordu. Şimdi lütfen şu ilginç sürece bir bakın! 13 22 Temmuz 2007 seçimleri yapılmış ve AKP yüzde 47 oy alarak yeniden iktidar olmayı başarmıştı. Hemen seçimin ardından, 27 Temmuz 2007’de Ergün Poyraz Ergenekon davasından tutuklandı. İlk tutuklananlardan biriydi. Beni soracak olursanız, seçimden üç hafta sonra, 14 Ağustos 2007 günü iktidarın baskıları sonucu Hürriyet gazetesinden kovuldum! Baskı dönemi artık resmen ve açıkça karşımızdaydı. Ergün Poyraz’ı bir daha görmedim, haber almadım. Silivri cezaevinde yatıyordu. Sesi çıkmıyordu. Duruşmalarda ne yaptığını bilmiyordum çünkü medyaya hiçbir şey yansımıyordu. Bugün de bilmiyorum. Ondan aldığım tek haber, içeride kitap yazmayı sürdürdüğü idi. Eğer yanılmıyorsam içeride iki kitap yazdı: “A m erika’d a k i İm a m ” ve “Takunyalı F ü h rer” Her ikisinde de ağırlıklı olarak Tayyip’i anlatıyordu. *** Şimdi elinizde “Kalpazan” var. Günümüz iktidarının ve onun başındakilerin bir anlamda serüveni… Özü aynı ama adeta çok sayıda ayrı öyküden ve ayrı konudan oluşan bir siyasi kitap.

Bir kitabın yazarıyla doğrudan ilişkiniz olmazsa, o kitabı ancak okuduğunuz zaman ne olduğunu anlarsınız. Hele yazar cezaevinde yatıyorsa ve ona ulaşmanız mümkün değilse, kitabın ruhuyla ilgili bazı sorular sorup onun fikirlerini önceden alamazsınız. Ergün Poyraz bana bir ziyaretçisi aracılığı ile Silivri’den haber göndermiş: “Acaba bu kitabın önsözünü Em in Ç ölaşan yazar mı?” Böyle bir isteği geri çevirmek, hele özgürlüğünü yitirmiş bir insana yapılacak en büyük saygısızlık olurdu. Elbette kabul ettim. 1

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir