Esat Korkmaz – İmam Cafer Buyruğu

Alevi inançlarının, bu kapsamda törenlerin, törenlerde izlenecek yolun, yöntemin açıklandığı erkannamelerin en eskisi Cafer üs Sadık tarafından yazıldığı kabul edilen Buyruk’tur. Aleviler, Bısati tarafından yazılan Menakıb ül-Esrar Behçet ül-Ahrar [XVl.yy] adlı yapıta Büyük Buyruk; Erdebilli Safiyettin İshak’a oğlu Sadrettin’in yönelttiği soruları ve yanıtları içeren yapıta da [XVll.yy] Küçük Buyruk adını verirler. İmam Cafer sadık tarafından “yazıldığı” kabul edilen Buyruk; genelde Anadolu tasavvufunun, batıniliğinin, özelde Aleviliğin inançlarının, bu kapsamda törenlerin, törenlerde izlenecek yolun, yöntemin açıklandığı bir “erkanname”dir. Yaygın kanıya göre Buyruk, İmam Cafer’in ürünü kabul edilirse de temelde sonraları müritleri tarafından kaleme alınmış, yer yer kolektif çabayla tamamlanmış bir yapıttır. Anadolu hatmi/ Alevi kimliğine uyarlanma eğilimi yer yer öne çıkmasına karşın yine de kimi bölümlerde ya da bölüm içlerinde Sünni ortodoks inanç, yargı ve etik baskındır. O nedenle Anadolu Alevisi İmam Cafer Buyruğuna batıni bir yöntemle yaklaşır; zahiri koşullanmalarının ötesindeki gerçeği aramaya koyulur. Buyruk’ta zaman zaman başvurulan Kuran ayetlerini de bu kapsamda değerlendirmek gerekir. Çünkü Anadolu Alevisi kendini yaratan coğrafyasal-inançsal-toplumsal güdünün dışına çıkarak kimliğinin ipuçlarını, İslamın özkaynaklarında aramaz. Tam tersine, özkaynaklardan beslenerek gelişen ve toplumsal bilincin yerine yerleşen ilahi ideolojiyi(sessiz Tanrı’nın dünya görüşünü); bu ideolojinin ”.Yere indirilmesiyle” nesnelleşen kul kimliğini (ses9 siz Tann’ya mutlak itaati); nesnelleşen kul kimliğinin siyasallaşmasıyla iktidara uzanmaya çalışan teokratik kolektif kimliği kırmak; demokrasi ve laikliği kurmak için İslamın özkaynaklarını hatmi bir sorgulamaya “yatırır”. Buyruğun ürün olarak yaratıldığı koşullarda her şey dinseldi ya da mistikti. Bireyler, ötesinde topluluklar çıkarlarıyla uyumlu bir inancın ya da mistisizmin taşıyıcısı durumundaydılar. Bu nedenle İmam Cafer Buyruğu, mistik olanla kutsanmamış bir “bilimsellik” sergileyemezdi.


Sıraladığım yönlerden sorgulanması olanaklı, ötesinde zorunlu olmakla birlikte; Buyruk, değerinden çok şey yitirmez. Yapıtta, genelde Anadolu insanının, özelde Anadolu Alevi •kimliğinin inanç ya da nesnel kaynaklarının izlerini buluruz. Bu açıdan Alevi olmanın da ötesinde halkbilim ve halkbilim uzmanları için çok özel bir önemi bulunmaktadır. Ne yazık ki bu önemli yapıt son dönemde, önemine uygun yeterlikte yayına hazırlanamamıştır. Benim de geniş ölçüde yararlandığım Sayın Fuat Bozkurt tarafından yayına hazırlanan ve 1982 yılında yayımlanan Buyruk dışındakiler, birer sorumsuzluk örneği durumundadır. Burada adlarını anmayı bile gereksiz görüyorum. 10 a) Arapça Farsça sözcüklerin yerine Türkçe karşılıkların verilmemesi; b) Kolektif bir çaba ürünü olduğu için süreç içinde yapıtın mantığıyla çelişen ve giderek gelenekselleşen konu kurgusunun bütünüyle korunması; c) Kimi bölümlerde yapıtın özüyle çelişen ya da yer yer kendini yalanlayan, zamanla değişmez doğrular biçiminde ke- mikleşen yargıların olduğu gibi öne çıkarılması gibi nedenlerle, yayına hazırlanan bu Buyruklar yarardan çok zarar getirmiştir. Buyruğu sıraladığım olumsuzluklardan arındırmak sorumluluğuyla yeniden yayına hazırlamak biz aydınlar için yadsınamaz bir görevdir. Bir aydın, her türlü idealizmle hesaplaşmış olmanın aydınlığında durarak; Buyruk gibi mistisizmle kutsanmış bir yapıtı “kirli” görmek hakkına sahip değildir. Daha doğrusu böylesi bir yaklaşım içerisine girmek güçsüzlüğün, birikim eksikliğinin, ilgisizliğin, küçümsemenin dışa vurumu biçiminde kendini gösteren bir · aydın oportünizminden başka bir şey değildir. Kaldı ki İmam Cafer Buyruğu; inancın akıl alanına taşındığı, aklın öne alındığı batıni bir zeminde Sünni ortodoks inanca bir manifesto niteliği taşıyan Kırklar söylencisi ile başlar. Giderek bıitıni inancın kutsadığı nesnel evrene yönelerek bıitıni kimlikleri/kurumları, bunların yaşama/ çalışma ilkelerini açıkldr. Bu kimlikler ve kurumlar aracılığıyla toplumsal yaşamın geleceğine yönelik kestirimde bulunarak sonraları Şeyh Bedrettin tarafından “Yarin dudağından gayri her şey fıer yerde ortak olmak için” ileri özdeyişiyle daha kesin çizgilerle açıklanan toplumcu toplum ötesi düşsel kamil toplum projesinin ilk prototipini, “Rıza Kenti” örneğiyle çarpıcı biçimde verir … Buyruk yayına hazırlanırken; a) Yapıtı, üzerini örten Ortodoks Sünni kirlenmeden arındırmak ve b) Daha önce hazırlanıp yayımlanan Buyruk’ların olumsuz sonuçlarını ortadan kaldırmak amaçlandı. 11 Bu çalışma İzmir, Maraş, Alaca, Gümüşhacıköy, Malatya, I. Hacıbektaş, il.

Hacıbektaş nüshalarında yer alan bilgilerin harmanlanmasıyla oluşturuldu. Yapıt, hatmi felsefeye ve batıni eğitim öğretisine uyumlu olacak biçimde yeniden kurgulandı. Çeşitli bölümlerde konu başlığıyla uyumsuz olarak ve dağınık biçimde verilen bilgiler yatay ve dikey yönde taşınarak ilgili konu başlığı altında toplandı. Aynı konu başlığı altında verilen yinelemeler olanaklar ölçüsünde giderildi. Yapıtın çeşitli bölümlerinde ya da aynı bölüm içinde birbirini yalanlayan bilgiler; hatmi felsefeye ve hatmi eğitim öğretisine uygun düşen bilgi temel alınarak düzeltildi. Terimler dışında kalan Arapça-Farsça sözcüklerin yerine Türkçe karşılıklar verildi. Anlatımda yapıta egemen mistik hava korunmaya çalışılarak duru/anlaşılır bir Türkçe’ye ulaşılmaya gayret edildi. Yapıt yayma hazırlanırken özgün diyebileceğimiz ve sorumluluğu tümüyle bana ait olan bilgiler verildi. Çünkü, bana göre bu türden özgün tanım ya da yorumlara yer verilmeden Buyruk yayına hazırlanamazdı. Bu kapsamda; 12 a) Bölüm başlarında sağ köşeye ilgili bölüm başlığının Alevilikteki anlamları verildi, b) Gerek görüldüğünde dipnotlarla bölümün ya da ilgili terimin, kalıbın nasıl anlaşılması gerektiği açıklanmaya çalışıldı. Çalışmanın canlara yararlı olması dileğiyle …. Esat KORKMAZ BİSMİLLAHİRRAHMANİRAHİM İmam Cafer Sadık’m sözlerinden oluşan bu Buyruk’un hükmü, açık ve kesindir. Soyundan gelenlere, yolundan gidenlere; tarikat müritlerinin uyacağı ahkamları ve uğrayacağı halleri anlatır. Tarikat pirlerinin, erkana varan taliplerin ve sılfi kardeşlerin, her halini açıklar. Peygamber soyundan gelenler ve talip olanlar buna göre davransınlar; buna göre yol, erkan sürsünler.

Yol’a girsinler ki onların Muhammet ümmeti oldukları, Müslüman oldukları belli olsun. “La ilahe illallah Muhammeden Resulullah” diyenler ”Aliy-el Veliyullah” da demek durumundadırlar; çünkü Ali için “Emir ülMüminin” denmiştir. BESMELE Bir kimse Bismillahirrahmanirahim derse, şeytan ateşin karşısındaki mum gibi erir. Besmelede dört sözcük vardır. Bu sözcüklerden esinlenilerek günahlar da dörde ayrılır: 1) Gece günahı, 2) Gündüz günahı, 3) Gizli günah ve 4) Açık günah. Bir kimsenin içten Bismillahirrahmanirahim demesi durumunda, Tanrı onun günahlarını bağışlar. Enbiyaların sultanı bir hadisinde; “Bir kimse sıdk ile Bismillahirrahmanirahim derse Tanrı o kimseye Cennet’te dört bin derece yazılmasını, dört bin günahının ba13 ğışlanmasını buyurur”, buyurdu. Ve bir hadisinde Muhammet; “Bir kimse evladını okutursa, okuyan evlat bir kere Bismillahirrahmanirahim derse, Tanrı o evlat için, o evladın anası-babası için bir berat yazar ki hiçbiri Cehennem ateşi görmez”, buyurdu. Ve Hz. Ali’nin; ‘Tann’nın ne kadar sırrı, esran var ise tümünü dört kitap içinde indirdi”, dediği anlatılır. Bu kitaplar: 1) Te\İrat, 2) Zebur, 3) İncil ve 4) Kuran’dır. Tanrı, bu dört kitap içindeki sırrını, esrarını Fatiha suresinde açıkladı; Fatiha suresinde ne kadar sır, esrar var ise tümünü Bismillahirrahmanirahimin içine koydu; Bismillahirrahmanirahimdeki sırrı, esrarı Yasin suresine aktardı; Yasin suresindeki sırrı, esrarı ise “ba”nın1 altındaki noktada topladı. Tevrat, Zebur, İncil ve Kuran; bu dört kitabın anlamı Ali’nin hakkını teslim eder. Ali, dört ırmağa sakidir: Bunlar; su, süt, bal ve kevser’dir. 1 “ba”, Arap alfabesinin ikinci harfidir.

Banni inanç tasarımında, ilk aklın ve varlık türlerinin belirmesine araç olan ilk kfunil insanın simgesi olarak anlaşılır. 14 “Ba”nın noktası, varlık alemine işaret eder; bu noktanın, “ba”nın alnnda yer alması, varlıkların ilk akla bağımlı olduklarını anlanr. “Besmeledeki ba’nın altında bulunan nokta benim”, diyen Hz. Ali, ilk akla bir gönderme yapar. KIRKLARIN CEMİ2 Kırklann Cemi; Tann’nın, varlık alemi içinde tecellisinde tek bir vücut olarak algılanan Kırklar’ın, Hz. Ali’nin başkanlığında yaptığı toplantı; bu toplantının devamı durumundaki cem demektir. Bir gün Cebrail,3 Hz. Muhammet’e Hakk’ın davetini bildirir ve O’na Miraç yolculuğunda rehberlik eder. Sema’da, yolculuk sırasında, önlerine bir arslan çıkar ve kükremeye başlar. Muhammet, ne yapacağını şaşırmış durumdadır. O anda bir ses; “-Ey Muhammet, yüzüğünü arslanın ağzına ver!”, der. Muhammet, söyleneni yapar; yüzüğünü, arslanın ağzına verir. Arslan, yüzüğü alınca sakinleşir. Muhammet, yoluna devam eder; göğün, en yüksek katına ulaşır. Sonunda Hak tecelli eder ve Hakk’ın yüzünü görür; dost dosta kavuşur.

Dost dostla sessiz ve sözsüz olarak doksan bir sır söyleşir. Bunlardan otuz bini şeriat olur, insanlara iner; kalan altmış bini ise Ali’de sır olur. Cennet’te Muhammet’ e bal, süt ve elmadan oluşan bir yemek gelir. Bunlar özellikle seçilmiş yiyeceklerdir. İnsan için sütün ve balın yüz yararı vardır; buna elma da eklenince yararı bin bir olur. Balın peteği insanın mayası; sütün sağıldığı meme insanın ana rahmi; elmanın kabuğu ise insanın derisi kabul edilir. Tanrı süte sevgiyi, bala aşkı, elmaya ise dostluğu bağışladı: Üçünü de Cennet ürünü olarak insanlara yolladı. Muhammet, Miraç’tan dönerken kentte bir kubbe ilgisini çe15 ker; yürüyüp kapısına varır; kapıyı çalar. İçeriden bir ses; “-Kimsin, niçin geldin?”, diye sorar. Hz. Muhammet; “-Ben peygamberim. Açın içeri gireyim. Erenlerin güzel yüzünü göreyim!”, karşılığını verir. Bu kez içeriden; “-Bizim aramıza peygamber sığmaz. Var peygamberliğini ümmetine yap”, yanıtı gelir.

Bunun üzerine Muhammet, kapıdan ayrılır.Tam gideceği sırada Tanrı dile gelir ve; “-Ey Muhammet, o kapıya var!”, buyurur. Muhammet, Tanrı’­ nın buyruğu üzerine yeniden o kapıya varır; kapıyı çalar. İçeriden; “-Kim o?”, diye bir ses duyulur. Muhammet; “-Ben peygamberim. Açın içeri gireyim. Mübarek yüzlerinizi göreyim”, der. Bu kez içerideki ses; “-Bizim aramıza peygamber sığmaz. Ayrıca bizim peygambere de gereksinimimiz yok”, karşılığını verir. Tanrı elçisi umarsız geri döner; makamına varıp sakinleşmeyi diler. Uzaklaşırken Tanrı yeniden dile gelir; “-Ey Muhammet geri dön. Nereye gidiyorsun? Var o kapıyı arala, o meclise dahil ol!”, buyurur. Muhammet, Tanrı’nın buyruğuna uyar. Yine o kapıya varır; kapının halkasına el vurur. İçeriden; “-Kimsin?”, diye ses geldiğinde; “-Yoktan var olmuş bir yoksul oğluyum.

Sizi görmeye geldim. Girmeme izin var mı?”, diye sorar. O an kapı açılır; “-Merhaba! Hoş geldin, kadem getirdin. Gelişin kutlu olsun, ey kapılar açan!”, diyerek kendisini karşılarlar. Tanrı’nın elçisi; “-Kutsal kapı, hayırlar kapısı açıldı. Esirgeyen ve bağışlayan Tann’nın adıyla”, deyip, önce sağ ayağını basarak içeri girer.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir