Faruk Beser – Namazi Dosdogru Kilmak

Her bilimin ve bilimin her konusunun kendine özel kavramları vardır. Bu kavramların olduğu gibi bilinmesi ve anlamanın onlarla sağlanması gerekir. Çünkü: Başka hiçbir kelime bu kavramları karşılamaz, kavramlar tercüme edilemez. Kavramların geçeceği her yerde açıklama yapmaya kalkışmak, söylenecekleri uzatır ve anlaşılmaz kılar. Bu sebeple biz bu kitapçığımızda önce namazla ilgili bazı temel kavramları ve anlamlarını vereceğiz ve artık namazın bu kavramlarla anlaşılmasını tavsiye edeceğiz. İşte olardan bazıları: Huşû: Allah’ın huzurunda olduğunu bilerek, kalbi ve kalıbı ile gösterilen boyuneğiş. İhlas: Sözlük anlamı, halis ve saf kılma. İster ibadetlerden, ister dünyaya ilişkin işlerden birinin sadece Allah için yapılmı ş olması , ona has/özel kılınması , yapılmasında başka hiçbir kişinin takdirinin ya da dünyevî bir menfaatin etkisinin bulunmaması. Kıyâm: Sözlük anlamı ayakta durmak. Namazın ayakta kılınan kısmı. Rukünlerinden, yani olmazsa olmaz parçalarından biri. Rukü: Sözlük anlamı eğilmek. Namazda kıyam’dan sonra eğilmek. Namazın rukünlerinden biri. Rukün (ç: erkân): Bir şeyi oluşturan ve olmazsa olmaz olan her bir parçası.


Namazın rukünleri; kıyam, kıraat, rukü, secde ve teşehhüt için oturmaktır. Bunlardan birisi eksik olsa namaz olmaz. Secde/sücûd: Namazda Allah’a saygı için yüzü yere koyma. Namazın rukünlerinden biri. Ta’dil-i erkân: Her bir rukne adil davranma yani her rüknün hakkını tastamam verme demektir. Ruküda sırtını dümdüz ve yere paralel yapma ve bir miktar durma, ruküdan ve secdelerden kalkınca yine bir miktar durup her bir ruknü diğerinden ayırma gibi şeyler ta’dil-i erkândan sayılır. Bunlara riayet edilmesi Hanefîlerde vacip, diğer mezheplerde farzdır. Tahiyyat: Namazda her iki rekâtın sonunda oturup okunan dua. Bu dua Miraçta iken Efendimizle melekler arasında geçen bir selamlaşmadır. Tekbir: Büyük Allah’tır anlamında, Allahu ekber deme. Tespih: Sübhanellah demek. Bu kavramın anlamı o kadar kapsamlıdır ki, Türkçe ifadesi zordur. Tespih sadece Allah’a yapılır. Çünkü sübhanellah, yani seni tespih ederim demek, sende hiçbir eksiklik yoktur, sen yücelerin yücesisin, gibi bir anlama gelir. Ruküda söylenen, sübhane RabbiyelAzîm, ile secdede söylenen, sübhane Rabbiyel-Ala her ikisi de tespih cümlesidir ve her ikisinin anlamı da, Yüce Rabbimi tespih ederim demektir.

Ama birisinde Allah’ın azameti, diğerinde ise, yücelerin yücesi olması vurgulanır. Teşehhüt: Her iki rekâttan sonra oturup, içinde şahitlik cümlelerinin geçtiği tahiyyatı okuma. Çünkü Tahiyyat’ta, Allah’tan başka ilah olmadığına, Peygamberin onun kulu ve rasulü olduğuna şahitlik erdim, cümleleri vardır. Bölüm I Namazı Dosdoğru Kılmak Konu ile ilgili konuşmalarımda hep şunu söylerim: Bana müslüman adamın özelliklerini tek kelime ile anlat deseler, dürüstlük, derim. Yani istikamet. Dosdoğru olmak, güvenilir olmak. Efendimize birisi sormuş: Ey Allah’ ın Rasulü, bana öyle bir şey söyle ki, çok kolay olsun ama ben onu yapınca cennete girebileyim. “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol” , buyurmuş. Yine bana İslam’ı tek kelime ile anlat deseler, namaz, derim, dosdoğru kılınan, yani ikame edilen namaz. İkamet ve istikamet… İlginçtir ki, bu kelimelerin her ikisi de kamet kökünden gelir. Kamet, dimdik olma, ayağa kalkma, dosdoğru olma demektir. O halde dosdoğru bir müslüman olabilmek için namazı dosdoğru kılmak gerekir. Allah’a verdiği sözde dürüst olmayan birisi, insanlara karşı nasıl dürüst olabilir ki? Gerçekten de namazı dosdoğru kılabilmeyi başaran bir müs-lümanın, İslam adına yapamayacağı, zorlanacağı başka hiç bir sorumluluk olamaz. Bunu tersinden de söyleyebiliriz: Namazı terk eden bir müslümanın çiğneyemeyeceği başka bir emir, yapamayacağı başka bir kötülük yoktur. Şöyle de diyebiliriz Namazı terk etme kadar büyük bir kötülüğü yapabilen birisi, başka hangi kötülüğü yapamaz ki? Namazı dosdoğru kılabilme başarısını gösteren bir müslüman, İslam’ın başka hangi emrini yerine getirmekte zorlanır ki? Bundan olacak ki, Kuranı Kerim’in namazdan söz eden bütün ayetleri, namaz kılma ifadesini değil de, namazı dosdoğru kılma ifadesini kullanır.

Ve kötülüklerden alıkoyan namazın, dosdoğru kılınan namaz olduğunu söyler: “Sana vahyedilen Kuran’ı oku ve namazı dosdoğru kıl. İşte bu namaz insanı aklın kötü gördüğü şeylerden / fuhuştan ve dinin kötü gördüğü şeylerden / münkerden alıkoyar”. Birazcık Arapça bilen herkes anlar ki, ayette geçen innes-salate ifadesindeki es-salate, bilineni ifade eder ve işte bu namaz, anlamına gelir. “Namazı dosdoğru kıl. İşte bu namaz…”. Yani dosdoğru kılınan namaz… O halde rahatlıkla şöyle söyleyebiliriz: Dosdoğru bir müslüman olabilmek için namazı dosdoğru kılıyor olmak gerekir. Şunu da söyleyebiliriz: İnsanları kötülüklerden alıkoymayan bir namaz, dosdoğru kılınan bir namaz değildir. Bir müslüman düşünün ki, beş vakit namaz kılıyor, bununla birlikte insanları aldatıyor, sözünde durmuyor, kul hakkı yiyor. Yani dosdoğru/dürüst bir müslüman değil… O halde denklemin sonucu bellidir: Bu adam dosdoğru namaz kılmıyor. İşte bu gün, ben müslümanım deyip, beş vakit namaz kılanların en büyük problemlerinden birisi budur. Türkiye’de namaz kılma oranı diğer İslam ülkelerinden geri değildir. Hatta çoğundan ileridir. Araştırmalar bunu gösteriyor. Ama ahlak problemimiz de halen devam ediyor. Eğer sadece namaz kılmakta olanlar, dosdoğru namaz kılmış olsalardı bu ülkede dürüstlük hâkim olurdu.

Zaten dünyada kurulacak hiçbir toplumda kötülüklerin tamamı kaldırılmış olamaz. Önemli olan, iyiliklerin ve güzelliklerin hâkim olmasıdır. Namazın dosdoğru kılınmaması konusunda elbette imamlarımızın da çok büyük kabahatleri vardır. Eğer onlar namazı sadece bir memuriyet görevi olarak değil de, dosdoğru kıldırsalardı ve insanlara böyle bir namazın nasıl olduğunu hem uygulayarak, hem anlatarak gösterselerdi, dosdoğru namaz kılanların sayısı çok daha fazla olurdu. Kötülükler de o nispette azalırdı. İmamlar konusuna sonra tekrar döneceğiz. Dosdoğru Namaz Nasıl Olur? Şimdi asıl sorumuzu soralım: Bir namazın dosdoğru olması nasıl olur? Bu sorunun kısa cevabı şudur: Şekil ve mana şartlarına uyulmuş olması ile. Şekil şartları, namaz için olmazsa olmaz şartlar ve rukünlerdir. Temizlikten tesettüre, kıyamdan secdeye kadar olan şartlar. Bunlar bir bakıma iskelet hükmündedirler. Mana şartları ise bu iskeleti adeta canlandıran özelliklerdir. Tadili erkân da bunlardan sayılmalıdır. Tadili erkân, rukünlere, yani namazın her bir eylemine adaletli davranma demektir. Adalet ise her şeyin hakkını vermedir. Bunlar ilmihal kitaplarından öğrenilecek hususlardır.

Buna göre bir namazın dosdoğru bir namaz olabilmesi için, cevabı biraz daha açarak şunları söyleyebiliriz: Dosdoğru bir namazın tastamam bir abdestle başlayacağı açıktır. Efendimiz güzel bir namaz için hep tastamam, ya da güzel bir abdestten söz eder: “Bir müslüman güzel bir abdest aldıktan sonra, hem bedeniyle hem kalbiyle Allah’a yöneldiği iki rekât namaz kılarsa cennet onun için şart olur”. (M) Güzel bir abdestten sonra: 1.Namazın sadece Allah için ve severek kılınıyor olması, 2.Şekil şartlarına tam riayet edilmiş olması, 3.Allah’ı görüyor ve onunla konuşuyor gibi kılınması. Okuduklarını yavaş ve tane tane okuması. Bunun için elbette okuduklarının anlamını bilmek ve namazı bu anlamları düşünerek kılmak gerekir. Okuduklarının anlamlarını bilmek sanıldığı kadar zor bir iş değildir. Orta derecede, hatta ortanın altında bir zekâya sahip birisi dahi, namazda okuduklarının tamamının anlamını bir iki günde rahatlıkla öğrenebilir. Böyle önemli bir iş için bu kadarcık emeğe değmez mi? Ne değersiz şeyler için ömür boyu ne zamanlar tüketiyoruz. 4.Namazında Allah’ın huzurunda olduğu bilinciyle hiçbir dünya meşgalesi düşünmemesi. Eğer elinde olmadan aklı, fikri bir yerlere takılırsa, Allah’ ı hatırlayarak kendini derhal namaza çekmelidir. 6.

Namazda secde yerinden başka hiçbir tarafa iltifat etmemesi, yani bakmaması, üstüyle başıyla oynamaması. Namazdaki her göz kayması ve dikkat dağılması, namazın sevabından şeytanın bir şeyler kapıp kaçması demektir. Bu dikkat ne kadar tam olursa, namaz da o kadar mükemmel olur. Çünkü, ileride de göreceğimiz gibi, namazda aynı zamanda cihattan bir parça vardır ve namazdaki her bir iltifat, yani öteye beriye bakma, kişinin nöbetinden o kadar gafil olması demektir. 6.Bir namazı kaçırmayı, evinin yıkılmasından daha tehlikeli görmesi. Dr. Hayati Yılmaz’ın ifadesiyle: “Günümüzün müslümanı kaçırdığı bir namaz için, takımının yediği gole üzüldüğü kadar üzülmüyor”. Bunu tersinden söylemek de mümkündür: Bir müslüman düşünün ki, vaktinde ve cemaatle kıldığı bir sabah namazı onu, takımının attığı bir gol kadar sevindirmiyor. Cemaatle namaz kıldıran bir imam için bunlar belki on kat daha önemli olurlar. Çünkü cemaatindeki her bir ferdin namazı onun namazına bağlıdır. Bu saydıklarımıza başka maddeler de eklenebilir, ama işin esası bunlardır. Bunları huşû ile namaz kılmak diye bir maddede de özetleyebiliriz.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir