Haluk Nurbaki – Insan Bilinmezi

Bilimsel düşünce : Gerçeği, ona yakışır biçimde düşünme sanʹatıdır. Bir yönüyle : Aklın penceresinden evreni yansıtır ve böylece bilim doğar. Bir yönüyle de bilinmezi kovalar. Ona, önce düşüncenin, sonra aklın kemendini atar. Bilim :Düşünce ve aklın ortak çabası ile önce dehalarda doğar. İnsanların çoğu için buğulu bir cam ardındadır, net değildir. Sonra, o metodların ustalığı sayesinde tüm insanlara aktarılır. 0 buğulu gerçek netleşir ve akılcı bilim ortaya çıkar. İnsanların beş duyularında ve zekâlarındaki farklar bu sonuca yol açmıştır. Kabul etmek gerekir ki; bilimsel düşüncenin ufuklarındaki sonsuzluğa rağmen, akılcı bilim, ortalama insan zekâsı ile sınırlıdır. Dahilerin bildiklerini, akılcı bilime hipotez ve teorilerle aktarma çabaları bunun pek gerçekçi bir tezahürüdür. Bilimsel düşünce; dehanın, evrende aradığı gerçeği bulmak özleminden doğar. Akılcı bilim, dar gözlem penceresinde her şeyi çözmeye, yorum yapma çabası içindedir. Bu yüzden bazı tezatlar doğar. Meselâ akılcı bilim, beş duyu aracılığı ile kavramak istediği evrende bu beş duyunun ne kadar dar bir pencere olduğunu tartışmak istemez.


Gözlerimiz yüzbinlerce ışından yedisini görür. Kulağımız on binlerce titreşimden pek azını duyar. Evrende mesafe sınırları 10‐13den 105° cmʹye kadar sonsuzdur. Biz ancak bir kaç metre sınırının ötesini idrakten bile âciziz. Bize bugünkü bilimi kazandıran bu beş duyu değil, dehaların düşüncelerindeki sonsuzluktur. Beş duyu sınırları içinde bir taş ya da maden parçası bize, sertlik, parlaklık gibi basit bilgiler verir. Halbuki kulağımız tüm titreşimleri duysa; her atom için ayrı bir senfoni niteliğindeki müziklerini duyacak ve o taş parçalarına birer müzik eseri gözüyle bakacaktık. 2 Bütün ışınları görsek; en karanlık gecede bile kral düğünlerini geride bırakan binbir ışık ve renk ihtişamı görecektik. Şu halde ilmin temeli kaba müşahedeler değil, dahice yaklaşımlarla elde edilen bilimsel düşünce tarzıdır. Akılcı bilimin sınırları günümüzde çok genişlemiş, madde çizgisinin çok ötesine geçmiştir. 19ʹncu asırda akılcı bilim, madde bilimlerinin temsilcisi sanılırdı. Halbuki günümüzde fizik ve matematikteki : Einstein, Fermi, Broglie, Heisenberg gibi ehil kafalar her iki bilim dalının da maddeye bağli olmadığını; bulduğu her gerçeği incelemeye mezun ve memur olduğunu, akılcı bilime altın çivilerle çaktılar. Akıl ‐ zaman ‐ etki ‐ cazibe gibi kavramlar madde ötesidir. Fakat akılcı bilimin; fizik ve matematiğin uğraşı konularıdır. Madde ve ötesi bölümünde bu konuya daha da açıklık getireceğim.

Ayrıca bir bölüm sonra evrendeki varlıklar bahsinde de; yeni yeni akılcı bilime yansıyan bu konuları inceleyeceğiz. Bilimsel düşünce : Evrenin yüce sanʹatını bilimin akıl penceresinden seyrettirir bize, katʹiyen bağnaz değildir. Basit kıyaslar, dar fikirler onun engin ikliminde yaşamaz. Meselâ : İnsanların da gözü var, böceğin de gözü var diye bir benzetiş yaparak insanı böceklerle aynı sayfada seyretmez. Bilimsel düşünce güzel gözdeki sanʹatı, onun ardındaki görme sanʹatını inceler. 0 hârikalar hârikası görme olayının birbirinden muhteşem kompüter sistemlerini inceler. Gözsüz gören rüyayı inceler. Önsezinin esrarını araştırır. Yani insanı küçülterek aramaz. Ondaki sonsuzluk sırrını inceler. Metodu akılcı bilim esasına dayanır. Ancak, çözemediği olayı akılcı bilim yapıyorum diye yalancı kılıflara sığdırmaya çalışmaz. Aklın sınırlarında genişlikler arar. Bilimsel düşünce açısından çok önemli bir mesele,düşüncedeki sınırlardır. Genellikle düşünceyi çevre ve alışılmış konular etkiler.

Halbuki evrende gerçekleri bize tanıtacak çok önemli konular vardır. Ancak biz bunların tetkikine alışkın değiliz. Meselâ çokluk (kesret) ve teklik (vahdet), enfüs ve âfak, boyutlar ve sonsuz yüzeyler (Einsteinʹin sonsuz boyutlar teorisi). Bu konular (bilimsel konular), bilimsel düşünceye hâkim olursa onun ufku, perspektifi bambaşka olur ve gerçek daha kolay bulunur. İnsanı tetkik ederken, bu bilim dalı düşünce objektifini sık sık kullanacak ve alışılmamış bu konuları okurlarımıza tanıtmaya çalışacağım. Yine bilimsel düşünce metodlarından bir noktayı daha perçinleyerek asıl konumuza geçeceğiz. Fizik ve matematik madde ile sınırlı değildir. 3 Gereğinde kurallarına uymak kaydıyla fizik ve matematik, madde ötesini de inceler. En azından görüş verir. İşte bir ciddi konuyu incelerken, bilimsel düşüncenin ufuklarını geniş tutarak; şüphesiz, akla sadık kalarak yürümek gerekir. Yoksa 19. asır maddecileri gibi önyargılarının cılız ufkunda evrene maddeden bir kılıf aramanın, insanı ufalayıp bir toz zerresi gibi tanımlamanın bilimsel düşünce ile uzak yakın ilgisi yoktur. İnsan konusunda bilimsel düşüncenin geniş ufkunda bir araştırma yapmadan önce, çok kısa da olsa evrendeki varlıkları özetlemek istiyorum. Zira yine dar ufuklarda alışılagelmiş ölçülerde, evrende varlıklar denince; taş yığınları, bitki ve hayvan benzeri varlıklar hatıra geliyor. Halbuki bir evren bilinci, akıl, cazibe, kudretin temel ilkesi olan empuls ‐ etki de evrendeki varlıklardandır.

Bunları bilmeden evreni çocuk masallarındaki öcüler ülkesi gibi görerek yola çıkamayız. İlerde zaman ‐ mekân ‐ boyutlar gibi yine evrendeki çok önemli varlıkların fizik tartışmasını yapacağız. Ancak, özellikle evren bilincini ve etkiyi iyice tanıtmak istiyorum. 2. EVRENDEKİ VARLIKLAR İnsanoğlu dünyaya ayak bastığından bu yana evreni ve evrendeki varlıkları merak etmiştir. Bilinç : Evrendeki büyük bilinçden bir yansıma olduğundan bu merak doğmuştur. Sanki evrene ait bilgileri unutmuş da arar gibi bir hali vardır. Günümüzde de, maddeciliğin moda olmasına rağmen, gezegenlerde olağanüstü varlıklar aramak bir tutku haline gelmiştir. Acaba evrende kimler var? Bu sorunun net bir karşılığı elbette çok zor. Bir kere evren kavramımız çok yüzeysel. İkincisi tanıdığımız maddesel evrenin bile boyutları öyle sonsuz ki, ne gidilir ne bulunur. Ancak, elimizde fizikten aldığımız anahtarlar var. Bu anahtarların üç tanesi çok ilginç. Birincisi : Evrende sonsuz boyut olması ve bu boyutların kavramı çok güç mekânlar meydana getirme ihtimali. İkincisi : Zaman kavramının fizik değerinin ilginç yanı.

Yani onun boyutla zaman arası bir değişken oluşu. Bu nedenle, uzayda başka, dünyamızda başka, minik mekânlarda (atom çekirdeği) değişen değerler gösterir. Belki de onun negatif hali sayılan geçmişde hızı başkadır. 4 Modern fiziğin üçüncü ilginç bilgisi : Hilbertʹin minik mekânıdır. Fermi boyundan küçük mesafelere kuvant yansıyamaz. Bu nedenle maddesel varlıkların özünde 1.4 x 10‐13 cmʹden daha küçük mekânlar vardır. Bunlar, zaman boyutuna da giriş imkânı vermiyen esrarengiz mesafelerdir. Bu bilgilerin ayrıntılarını kitabımızın muhtelif yerlerinde inceleyeceğim. Bu bilgiler, evren hakkındaki maddesel kavramlarımızı madde ötesine iten pencerelerdir. Gözlemlerimizden biliyoruz ki; çevremizde, özellikle insanda madde ötesi olgu ve bulgular vardır. Meselâ evrende akıl almaz bir bilim vardır. Evrenin her noktasında düzenler kuran, nizamlar yaratan, akıl almaz maharetler, içgüdüler vardır. Her şeyden ötede akıl vardır. Zaman ve mekâna sığmayan bir cazibe, esrarengiz bir interaksion gücü vardır atomlarda.

Telepati ‐ Önsezi ‐ Aşk vardır çevremizde bizi sımsıkı saran. Kader vardır : Kaçınılmaz bir esrar. Rüyaların pırıltıları .içinde bazan seyredilen, bazan ardından koşulan. Seziler vardır : Yüzlerce yıl önce fotoğraf gibi bugünümüzü sergileyen. tüm gerçekler evrende madde ve madde ötesinde nice varlıkların sergilendiğini ispatiar. Okuyucularımın maddesel görüşlerin etkisi altındaki düşüncelerini karmakarışık etmemek için evrenin bu madde ötesi varlıklarını satırlarımız arasında konularla ilgi gösterdikçe tanıtacağım. Akılca bilim sınırları içinde. Özellikle ruh bahsinde ayrıntılara gireceğim. Evreni gözlerken, onun Büyük Yaratıcısının kaçınılmaz varlığına inanmadan, kör döğüşü sanılarla bir yere varmak imkânsızdır. Allahʹın varlığının kaçınılmaz bir bilimsel yasa olduğunu Tek Nur isimli kitabımda çok net bir biçimde ispatladım. Bu konuda kuşkuları olanlar İnsan Bilinmeziʹni okumadan önce Tek Nurʹun Allahʹa İman bölümünü okumalıdır. Allahʹın varlığına inanarak, yukarıdan beri ileri sürdüğüm fizik gerçeklerle birlikte, gözlemlerimizin ışığı altında evrende madde ve madde ötesi varlıkların mevcudiyetine kolay yaklaşım sağlarız. Aslında aklın ve bilimsel düşüncenin ışığı altında gerçek fiziği okuyup anlayan için, inanç aksiyomu olmadan bile evrende madde ötesi varlıklar kaçınılmaz bir gerçektir. Evrendeki madde ve madde ötesi varlıklar, doruğuna insanla ulaşmaktadır.

Allahʹın teklik sırrı, sıfatları ve yansımaları ile çokluk (kesret) âlemini doğurmuştur. 5 Çokluk (kesret), en dışta da sınırını madde ile tamamlar. Bir başka deyimle Tanrı nın tekliği ve Öʹnun hârika sanatı (evren), iç içe mekânlarda, bir merkezden uzaklaşarak (zahirde) çokluğa sıçrarken; daha içte Oʹnun teklik sırrına daha yakın madde ötesi evrenler vardır. Allah maddenin maverasındaki insan bedenine; mâna (madde ötesi) ceryanı vererek onu evrenin özüne bağlamıştır. İnsan, çokluktan ve maddesel evrenden mânaya geçilen esrarengiz bir kapıdır. Bu yüzden o, tüm yaratılanlardan farklı olarak Allahʹı bilmek ve bulmak sanʹatına sahiptir. İşte bir yanda evrenin akıl almaz boyutlarında sonsuz varlıklar. Bir yanda, mekândaki beden adresinde esrarengiz bir canlı; İNSAN. Minicik mekân noktasında tüm evreni bilmek, ona doğru varmak tutkusunda bir kahraman. Paniğe kapılıp kendi cüceliğinin yalnızlığına kapılmadıkça, evrenin sırrına ermeye aday bir yolcu… Esrarengiz, fakat gerçek bir yolcu… 3. EVREN VE İNSAN Evrenin sonsuz ihtişamı içinde bir nokta gibi duran, fakat onun özünde büyük sırlar taşıyan insanı tanıyabilmek için, önce onu menşeinde maddeye mahkûm eden yanlış teorileri bilim adına cevaplamak istiyorum. İnsanın Menşei : İnsanın menşei nedir? Sorusuna, gerçek bilim adamının vereceği cevap, «bilinmemekdir» şeklinde olur. Dindar bir kimse, insanın Allah tarafından özel ve özenle yaratıldığını. Ademʹden geldiğimizi söyler. Yüzeyde bilgisi olan maddeci ve her şeyi bildiğini ;sananlar, ya onun evrimle tek hücreden gelişip yüceldiğini, ya da yıldızlardan gelmiş olabileceğini söylerler.

Acaba gerçek bilim adamı son iki görüşe neden katılmaz? Çünkü o, bilimin ışığı altında evreni seyretmiş ve evrimin bir başka canlıdan insana yükselmesinin imkânsız olduğunu anlamıştır. Nasıl mı? 1) Özellikle günümüz evrimcileri evreni fizikle başlatırlar. Nötrondan atomlara, atomlardan moleküllere, ordan canlının temel molekülü olan DNA molekülüne bir evrim hayali kurarlar. Halbuki fizikî evrim şu nedenlerden dolayı mümkün değildir : a) Kuvant periodik listesinde; nötronun yeri başlangıç olmadığı gibi. nötrondan atom gelişmesi fiziğin en büyük yasalarından biri olan Pariteʹye karşıdır. Parite, madde ve anti‐maddenin çift yaratılışıdır.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir