Harold Lamb – Haçlı Seferleri

Mııazzam dııvarm iistiinden Miisliimaıı nöbetçiler, dehşet içinde, yere otıınıııış, insan eti yiyen bıı adam­ /an izlediler. Bazı/arz ekmek yoklıığwıdaıı yakmıyor, diğerleri giiliiyordu. Tiirk etinin kızarmış domuz etinden daha lezzetli oldıığwııı söy/iiyorlardı. ( … ) mezarlık­ /arz ziyaret ederek lopmğı kazdılar ve Miisliinıan ecsetleti11i11 erı azından fazla çiiriimemiş olan/armı çıkardılar. Bıı eeseılerirı derisini yiizerek riizgô.rda kıınıttıı/ar ve pişirdiler. Bu alıntı, Harold Lamb’in, elinizde tuttuğunuz kitabından yapılmıştır. Devamında, Haçlı şeflerinden Godefroi de Bouillon ile “dilenciler kralı” Tarfur arasında geçen bir diyalog vardır. Bu diyalogda, Godefroi, Tarfur’a, Müslümanların cesetlerini yedikten sonra nasıl hissettiğini sorar. “Dilenciler Kralı”nın cevabı dikkate değerdir: “Yeniden canlanmış gibi hissediyorum. Sadece yanında biraz da şarap olsaydı.” Haçlı Sefcrleri’ııiıı Anlamı Ortaçağ tarihinin en önemli olgularından ve dünya tarihinin kırılma noktalarından biri olarak Haçlı Seferleri’nin, karEge Üni\-crsitesi Tnrih Böliiınii. 7 Haçlı Seferleri (Demir Adamlar ve Azizler) maşık bir yapıyı (sosyal, siyasal, ekonomik, dinsel) içerdikleri de dikkate alınarak, disiplinler arası çalışmalar ile incelenmeleri ve günümüz siyasi konjonktürünün “saptırıcı” etkilerinden özenle uzak durularak ele alınmaları gerekir. Tarihsel bir olgunun anlaşılabilmesi için, söz konusu olguyu önceleyen dönemin ya da olgunun öncelediği sonuçların dikkate alınması kabul edilen bir metodolojik yöntem olarak görülmekteyse de, sekiz-dokuz asır sonrasının kavramlarını tarihsel olguya giydirmenin sakıncaları olabileceğinin gözden ırak tutulmaması gerekir. Nitekim bu türden sakıncalar, tarihi, “ideolojik dayanaklar deposu” olarak kullanmaktan çekinmeyen siyasetçilerin, ideologların ya da yazarların söylemlerinin/metinlerinin satır aralarında da bariz bir biçimde görüleceği üzere, oldukça yaygın bir intişar alanına sahiptirler.


Modern/aktüel kavramların, var olmadıkları dönemin olay ve olgularını açıklamak için kullanılmaya çalışıldığı, bir anlamda kendi tarihsel kökenlerinden koparılarak/içleri boşaltılarak tarihi ideolojik bir nesne haline getirmek için kullanıldığı tarihsel olgulardan biri de Haçlı Seferleri’dir. Haçlı Seferleri, özellikle XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren inceleme konusu haline geldiği Avrupa’da, “tarihsel zamandan, tarihse mekandan ve tarihsel anlamdan soyutlanarak” modern dönemlerin siyasal argümanları için “tarihsel temel” olarak (her zaman ve herkesçe değil elbette) kullanılmışlardır. Kimi zaman ulus devletlerin meşruiyetlerine temel olarak görülmek istenmiş, kimi zaman da resmi ideolojilerin “kahramanlık mitleri” olarak “oldukları halden” saptırılmışlardır. Bu meseleye daha sonra döneceğiz, ancak öncelikle, Haçlı Seferleri’nin “gerçekten de nasıl anlaşılması gerektiğine” bakmak gerekir. Biri “karşı papa” olmak üzere iki papanın hüküm sürdüğü bir dönemde, “meşru papa” Urbanus’un Clermont Konsili’nde yaptığı etkileyici konuşmanın ardından başlayan Haçlı Seferleri’ni incelerken, Frank İmparatoru ile bir tür nefret ilişkisi içinde olan “tahtını” kaybetmiş bir papanın “psikolojik durumunu” göz önünde tutmak gerektiğine kuşku yoktur. Öte yandan Haçlı Seferleri’ne katılan kitlelerin sosyal, ekonomik, psikolojik 8 Harold Lamb ve dinsel durumlarının, seferler sırasında “yaptıkları şeylerin” ve Haçlılıktan ne anladıklarının da göz önünde bulundurulması gerekir. Örneğin, Papa tarafından aforoz edilmekle tehdit edilen herhangi bir kontun ya da derebeyinin durumu, günah çıkarmak için gittiği kilisenin papazından duyduğu “İsa’nın mezarının kafir Müslümanlarca yıkıldığı ve Kutsal Topraklardaki Hıristiyanların ‘Muhammediler’ tarafından katledildiği” haberi üzerine Haçlılara katılmaya karar veren önemsiz birinin haleti ruhiyesi, “taşı toprağı altın olan Doğu’nun” zenginliklerinin hayaliyle yola çıkan bir fukaranın umutları ve yaşamışlıklarından pişmanlık duyan tövbekar bir fahişenin Haçlı kitlelerinin peşine takılarak vicdanının sesini susturmak istemesi gibi durumları göz önünde bulundurmayan herhangi bir Haçlı Seferi analizinin eksik kalacağı inkar edilemez. Tarihsel olguların analizinde, genel anlamda sosyal, siyasal, ekonomik ve bazen de, oldukça nadir olarak dinsel bir çerçeve kullanılır. Metafizik olanı bütünüyle hurafe olarak gören modern seküler pozitivist düşünme biçiminin bir sonucu olan ve “dinsel analiz çerçevesini olumsuzlayan” böyle bir bakış açısı, yukarıda da değinmiş olduğumuz “kavramsal sapmanın” bir örneği olarak, tarihsel olgunun bilgi düzleminde kavranmasını imkansız kıldığı için kaçınılması gereken bir şeydir. Zira, örneğin Haçlı Seferleri’nin salt ekonomik ya da salt siyasal nedenlerden kaynaklandığı ileri sürmek, çoğu zaman “Haç’ı zorla, aforoz tehdidiyle kabul eden” zengin derebeylerinin ve kralların sosyal ve siyasi konumunu göz ardı etmek ya da samimi bir şekilde kendisini Tanrı’ya adayan dindarların tutkularını tarihten sürgün etmek anlamına geleceği için, eksiktir. Ekonominin “kapitalizm” haline gelerek “bir tür din” haline gelmesinden önceki hali ile sonraki halini eşitlemek, özellikle ortaçağlardaki tarihsel olguları anlaşılır bir hale getirme gücünden yoksun olduğundan dolayı ihtiyatla karşılanmalıdır. Kaldı ki, ekonomik nedenlerin, bir tür kuşatıcı bir neden olarak görülebilmesi son derece mümkün olan “dinsel nedenin” sınırlarının dışına taşınmak istenmesi, yine değerlerle yüklü modernist bir bakış açısının sonuçlarından başka bir şey değildir. Ortaçağlarda insanların “her 9 Haçlı Seferleri (Demir Adamlar ve Azizler) şeyleri” ola(bile)n, bütün hayatlarına nüfuz ede(bile)n ve hayata bakışlarını şekillendire(bile)n dinselliğin, o dönemlerde, siyaseti ve ekonomiyi de içine alan bir “üstyapı” olduğunu kim inkar edebilir? Din, insanların ruhlarına olduğu kadar bedenlerine de hükmeden/hükmetme amacı güden “bir şey” olduğundan dolayı, özellikle dindar zamanları/mekanları kavrayabilme noktasında önemli bir tarihsel analiz çerçevesidir. Haçlı Seferleri’nin değerlendirilmesi noktasında, “ekonomik neden” (Haçlıların tek amacı, Doğu’nun zenginliklerini yağmalamaktı), “siyasal neden” (Haçlılar, Doğu’ya fetihçi arzularla gitmişlerdi, Türkleri durdurmak ve devletler kurmak istiyorlardı) ve “dinsel neden” (Haçlıların amacı Kutsal Toprakları “Müslüman kafirlerden” kurtarmak ve İsa Mesih’in mesajını dünyaya yaymaktı) arasında bir ayrıma gitmek, tarihsel olguyu parçalayarak ideolojik kullanma eğilimlerine açık hale getireceği için sakıncalıdır.

Bunun yerine, zikredilen bütün nedenleri kuşatan tek bir nedeni öne sürmek (Örneğin, dinsel neden ekonomik ya da siyasal nedeni içerdiği için onlardan daha kuşatıcıdır ve modern dönem sosyal ve siyasal olanın dinsel referanslarını ortadan kaldırarak yerlerine dünyevi göndergeler ikame ettiği için siyasal ve ekonomik analizlerden daha nesnel sonuçlar üretebilir) çok daha anlamlı olacak, insan ürünü olan tarihin insan ile olan ilişkisine sadık kaldığı için de tarihsel olgunun anlaşılmasını kolaylaştıracaktır. Bunun gerçekleşmesi için de, tarihsel analiz nesnesi olan olgu ve olaylara, burada Haçlı Seferleri’ne, XX. ya da XXI yüzyıl Paris’inden, İstanbul’undan ya da Bağdat’ından değil, Urbanus’un binlerce kişiden oluşan kalabalığı galeyana getirdiği 1095 Kasım’ının Clermont’undan bakmak gerekir. Batı’nın Haçlı Seferleri Algısı Üzerinden asırlar geçen Haçlı Seferleri’nin Yakındoğu halkları tarafından algılanma biçimi ile Batılılar tarafından algılanma biçimi, haliyle farklıdır. Yakındoğuluların Haçlıları işgalciler olarak görmelerine karşılık, Haçlılar, Batılıların merceğin10 Harold Lamb den bakıldığı zaman “kahramanlar” olarak görülürler. Öte yandan, hem Batılılar hem de Yakındoğulular, seferler sırasında savaşmış olan atalarını “kahraman” olarak görmektedirler. Bu bağlamda denilebilir ki, Batılıların ve Yakındoğululann bakış açılarındaki ortak payda, göndergeleri farklı olan “kahramanlık” vurgusudur. İçerikleri ve nesneleri farklı olsa da görüngüleri aynı olan bu Haçlı Seferleri algılamasının, tarihsel mensubiyetlerin ve “modern-siyasal-dinsel-coğrafi aidiyetlerin” bir sonucu olduğu kesindir. Bu yazının konusu, karşıt bakış açılarını masaya yatırarak herhangi bir yargıya varmak değil, Batı’nın Haçlı Seferleri algısının ve bu algının, nasıl, modern bir ideoloji olan faşizmin (biz ve ötekiler nosyonunun) tarihsel bir dayanağı haline getirildiğinin üzerine düşünmek olmasından dolayı, Haçlıların düşmanlarının torunlarının seferlerle ilgili duygu ve düşüncelerini burada bir kenara bırakarak Batı’nın imgelemine yöneleceğiz. Avrupa’nın XIX. yüzyılın ikinci yansından itibaren “keşfettiği” Haçlı Seferleri, dönemin siyasal eğilimleri tarafından “tarihsel bir gönderge” olarak görülmüş, siyasal yapılanmaların meşruiyet dayanağı ve devletlerin çıkarları doğrultusunda bir tür “ideolojik aygıt” olarak kullanılmıştır. İngiltere ve Fransa’nın Ortadoğu’daki sömürgeci politikası Haçlı Seferleri üzerinden meşrulaştırılmaya çalışılmış, Haçlı Seferleri sırasında Ortadoğu’ya giden İngiliz ya da Fransız krallarının/kontlarının mirası üzerinden “hukuki” bir “hak sahipliği” davası güdülmüştür. Örneğin Fransa, I. Dünya Savaşı’ndan sonraki Versailles görüşmelerinde, Suriye üzerindeki manda talebini Haçlı Seferleri’ne dayandırmıştır. İngiltere’de Aslan Yürekli Richard, Belçika’da Godefroi de Bouillon ile Baudouin ve Almanya’da Frederick Barbarossa mitleştirilmiştir.

İspanya’da, İber Yanmadası’nın Emeviler’den alınması ile sonuçlanan “reconquista” hareketi Haçlı Seferleri mantığı ile yeniden değerlendirilmiş ve İspanyol kimliğinin temellerine yerleştirilmek istenen bir ideoloji haline getirilmiştir. Haçlı Seferleri ile ilgili tasarımların, AHupa uluslarının yaratılmasında çok merkezi bir rol oynadığına kuşku yoktur. Haçlı 11 Haçlı Seferleri (Demir Adamlar � e Azizler) Seferleri’nin kahramanlarından seçilen “ulusal kahramanlar” ile ulus-devlet düşüncesinin tarihsel dayanağı ve metafizik ilham perisi oluşturulmuş, kahraman üzerinden (haliyle etnik referanslı) bir “biz” inşa edilmiştir. Dolayısıyla, Fransız İhtilali’nin milliyetçi fikir dalgaları ile beslenen derebeyliklerden ulusal kimliğe geçiş ve kültürel bütünleşme sürecinde “Haçlılık” oldukça yararlı bir ideolojik argüman olarak kullanılmıştır.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir