Hiroshi Motoyama – Şakra Teorileri, Yüksek Şuura Uzanan Köprü

Dr. Hiroshi Motoyama’nın bu eserini bilginlere, bilim adamlarına ve ruhsal araştırıcılara sunmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Yogada, psişik ve ruhsal bilimlerde bu dönemde yapılan araştırmalardan halihazırda haberdar olanlarınıza Dr. Motoyama’yı tanıtmaya gerek yok. Günümüzde bu alandaki en önemli araştırmacılardan biri olduğu için, onun bir bilim adamı olarak seçkinliği ve şöhreti çok iyi bilinmektedir. Dr.-Motoyama’nın son on yıl boyunca yapmış olduğu öncü buluşlar, kes in hatlarla çizili olan bilimi ruhsal boyutun eşiğine taşımıştır ve bunlar ins anın beden-zihin çatısı içinde yer alan ve yaratılışında var olan daha büyük potansiyellerle ilgili gelecek araştırmalar için bir temel vazifesi görecektir. Bu büyük potansiyelleri harekete geçiren yoga ve tantra uygulamaları, bu yüzyıl boyunca bilim adamlarının araştırma konusu olacaktır. 9 10 ŞAKRA TEORİLERİ Şakra Teorileri: Yüksek Şuura Uzanan Köprü isimli bu kitap, bilimsel ve ruhsal bakış açılarının her ikisini kapsayan olağanüstü bir dökümandır. Öncelikle, yoga çalışmalarıyla kundalini enerjisi uyandırılan bir ustanın ruhsal deneyimlerinin benzersiz ve gerçek kayıtlarını sunmaktadır. İkinci olarak, bu kitap Tokyo’ daki Din Psikolojisi Enstitüsünde gerçekleştirilen öncü deneylerin benzersiz kayıtlarını içermektedir. Bu enstitü insanın maddesel, fiziksel bedenini oluşturan ve etkinleştiren pranik ve psişik boyutlar içinde mevcut süptil enerjilerin alt yapısı olan nadiler ve şakralar ağının açık, elektro-fizyolojik kanıtlarını sunmaktadır. Dr. Motoyama’nın deneyleri bilginin öznel ve nesnel boyutlarını başarıyla birleştirmektedir ve ileri yıllarda yapılacak deneyler için yol gösteren tasarımlar olarak hizmet edecektir. Evrenin sırları açığa çıkarılacaksa, ilk olarak ruhsal boyut aşılmalı ve bilim, maddesel boyuttaki mevcut sınırlarının dışına çıkmalıdır.


Bu bağlamda, Dr. Motoyama’nın deneyleri emsalsiz bir değer taşımaktadır. Farkındalığın diğer bir boyutu.nu harekete geçiren kundalininin uyandırılması, bir bireyin yaşamı boyunca geçirebileceği en muazzam deneyimdir. Fiziksel seviyede sinir sisteminin bütününde daha yüksek voltajda bir enerji olarak kendini gösteren kundalini, fiziksel bedenin değişik sistemlerinde çok daha geniş ölçüde bir aktiviteyle sonuçlanır, farkındalığı ve yetenekleri çoğaltır. Fizyolojik işlevler her bir şakranın açılmasıyla bağlantılı olarak değişirler ama bunlar her ne kadar hastalık koşullarına benzeyen, değişik çeşitlerde fiziksel ve zihinsel belirtileri geçici olarak taklit etseler de, onlardan oldukça Önsöz 11 farklıdırlar. Bu gerçek doktorlar, bilim adamları ve şifacılar tarafından açıkca anlaşılmalıdır. Dr. Motoyama, kundalinini enerjisinin uyanışını şahsen yaşamıştır ve farkındalığının basamaklarından geçişin analitik bir kaydını sunmuştur. Ayrıca, deneylere katılan bireylerde uyandırılmış kundalini enerjisinin psiko-fizyolojik parametrelerini göstermek için laboratuvar gereçleri tasarlamıştır; böylece gelecekteki bilim adamlarına bir yol açmıştır. Kundalininin uyandırılması, bir bireyin hayattaki amacını ve rolünü bilinçli bir biçimde yerine getirme sürecini hızlandıran bir deneyimdir. Dr. Motoyama, başkalarının da anlayabilmesi için kundalini bilgisi ve deneyimine, bilimsel bir bakış açısıyla, bir açıklık getirmiştir. Onun olağanüstü katkıları kundalininin seviyesini dinsel veya mistik bir mit durumundan bilimsel gelişmelerle kanıtlanabilen ve kaydedilebilen psikolojik ve elektro-fizyolojik bir olay durumuna yükseltmiştir. Dr.

Motoyama böyle zorlu bir göre vi üstlendiği için, bilim adamları ve bir bütün olarak insanlık hakikaten şanslıdır. İnanıyorum ki bu eser, görecelik kuramı Newton’un evren modelinin yerini aldığından bu yana yapılan en yenilikçi bilimsel keşiftir. Aydınlanmış mistik bilimin bir deh ası olan Dr. Albert Einstein sayesinde dünya nükleer bir çağa girmiş bulunuyor. Dr. Einstein, ışığın doğası üzerindeki meşhur “düşünce deneyleri”ni gerçekleştirmek için, kendi farkındalığını öznel alemler içerisine odaklamıştır. Bunun sonucunda, evrenle ilgili tutucu model değiştirilmiş ve tekrar gözden geçirilip düzeltilmiştir. Onun çağdaşı olan bilim adamları E=mc2 denklemi ile açığa vurulmuş çıkarımları kavramaya çalışırlarken, tezahür etmiş dünyanın temelini oluşturan bir enerjinin serbest bırakılışını ve 12 ŞAKRA TEORİLERİ maddenin dönüşümünü içeren muhteşem bir manzara gözler önüne serilmişti. Günümüzde ise nükleer bölünmeyle ve nükleer füzyonla ilgili aynı kavramlar okulların fen derslerinde 10-12 yaşlarındaki çocuklar tarafından kavranıp anlaşılmaktadır. İnsanoğlunun farkındalığının veya bilincinin geliştiğinin bundan iyi bir göstergesi olabilir mi? İnsanlık şimdi ruhsal boyutun eşiğinde bulunmaktadır. Gelecek birkaç yıl içerisinde pek çok bilim adamı kundalini teorisini ve şakraları onaylayacaklardır. Dr. Motoyama geleceği gören, Einstein çapında bir bilim adamıdır. Maddenin yaratılışının altında yatan enerjinin açıklanmasındaki pranik boyutların vizyonunun Einstein tarafından açılması gibi, Dr. Motoyama’nın araştırmaları da insanlığın farkındalığının bir bütün halindeki gelişimsel dönüşümünün bir sonraki basamağını açığa çıkarmıştır.

Ruhsal enerjinin boyutlarına dair değerli bilgiler, Dr. Motoyama’nın çok kapsamlı katkıları sonucunda kundaiini enerjisini laboratuvar deneyleri ve aletleriyle keşfedebilen bilim adamlarının artık sadece bir adım ötededir. Ruhsal Boyuta Giriş Kundalini insanın içinde uyanmaktadır ve insan sinir sisteminin yapısındaki ve işlevindeki bu dönüşümün bilim adamlarınca fark edilmesi ve kaydedilmesi çok önemlidir. İnsanın yüksek melekelerinin ve kapasitelerinin harekete geçmekte oluşu, bilimsel tutuculuk tarafından artık daha fazla reddedilip göz ardı edilemez. İnsanlık evrimsel gelişim piramidinin en yüksek seviyesinde bulunmaktadır. Dorukta bulunanlar, sıradan bir insanın çok az idraki- Ön söz 13 ne v ardığı veya hiç varmadığı bir dizi “normal üstü” zihinsel ve psişik beceriye sahiptirler. Onlar kendilerini fiziksel, zihinsel ve psişik sorunlardan dolayı ıstırap çeken insanlığın gelişiminin hızlandırılmasına adamışlardır. Bir zamanlar ilkel yaşam formlarının okyanuslardan dünya karalara geçmesinin onların kaderi olması gibi, kozmik bir plan içerisinde ruhsal boyuta sıçramak da insanlığın kaderidir. Atalarımız dediğimiz hayvanlar da aynı şekilde iki ayakları üzerinde doğrulup dik durmaya yönlendirilmişlerdir. Bu çok büyük evrimsel adım atılmasaydı insanoğlu ne bir çiftçi veya çoban olabilir, ne ateşe ve ne dile ustalıkla hükmedebilir, ne de renkleri görebilirdi. Aynı durum bugün de söz konusudur ve bizim bu ışık altında, insanın evrimi h akkında tekrar düşünmemiz gereklidir. Darwin’in evrim ‘teorisi geçerlidir fakat bunun mantıklı sonuçları neden kabul edilmemektedir? Bizler yarının süpermeni olmaya çok yakınız, oysa bu oluşumu nasıl hızlandıracağımızı bilmezsek bu süreç pek çok yaşamları, belki de birkaç milyon yılı kapsayabilir. Geçmişte insanoğlunun vizyonu kısıtlayıcı dinsel, kültürel ve sosyal kavramlarla örtülmüştü. Günümüzde bile bu koşullandırmalar, ne olduğumuz ya da evrimsel kaderimizi hızlandırmada oynadığımız rol konusundaki fikirlerimizi etkilemeyi sürdürmektedirler. Akademik tutumları ne olursa olsun bilim adamları, psikologlar ve fizyologlar ne nihai amaçları veya kaderleri h akkında daha fazla bilgiye sahiptir ne de bunu nasıl gerçekleştirebileceklerini bilmektedirler.

Bir bütün olarak insanlık evrimsel potansiyellerinin ve olasılıklarının h alen daha fiilen farkında değildir. Her birimizin içinde bir hayvan, insan ve tanrısal bir varlık mevcuttur; bunlar varlığımızın üç boyutudur. Şu 14 ŞAKRA TEORİLERİ anki mevcut durumumuz nihai değildir; biz orta bir seviyede veya platformda bulunuyoruz. Yüzyıllardır insanlık kısıtlı bir zihin çerçevesi içinde yaşamaktadır ve bu sınırlamalar nedeniyle gelişim, ilerleyemez hale gelmiştir. Ancak şimdilerde Batı kültürleri uzun bir karanlık devirden çıkmaktadırlar. Bu karanlık devir süresince, insanlığın vizyonu ve dehası, kabul edilmiş doktrinlere aykırı dinsel veya politik nedenler için ortadan kaldırılmış veya zulüm görmüştür ve bu güvensizlik, korku ve şiddet dolu iklim içerisinde ruhsal bilgi örtbas edilmiştir. Şimdi maskeler kaldırılmakta ve insanlık bir kez daha bilincini genişletme olasılığını keşfetmektedir. İklim değişmektedir ve insanlık, yeni fikirleri daha fazla kabul eder hale gelmektedir. Günümüzde hangi yöne gitmemiz gerektiğini gerçekten bilmememize rağmen, zihnimizin ötesindeki bir şeyin varlığının kesinlikle farkındayız. Bu algılamayı nasıl fark edeceğimizi veya nasıl geliştireceğimizi bilmiyor olsak bile, zihnin, bilginin nihai aracı olmadığının sonucuna ulaşmış bulunuyoruz. Açık olan şu ki, insanlık bir geçiş yapmak zorundadır. Evrimsel süreç içerisindeki ne ilk ne de son ifadeyiz. Belki de bir dört yol ağzında durmaktayız. Belki de insanlığın bu yaşam döngüsü, evrimsel süreç içerisindeki sıçrama için bir tramplen hizmeti görebilir. Günümüzde büyük bilginler vardır fakat ifadeleri, kısıtlı zihinleri ile sınırlıdır.

Çok zeki filozoflar vardır fakat felsefeleri zihinlerinin sınırlanmış oluşunun etkisi altındadır. İnsanoğlu zihninin ötesine sıçrayabilirse varlığının, yaratılış hakkındaki düşüncesinin, hayatın amacının vb. kesinlikle yeni bir boyutunu yaşayacaktır. Bugün doğru tanım olarak görünenler belki de gelecekte tekrar sorgulanacaklar ve yeni keşiflerin ışığıyla aydınlanacaklardır. Bu- Önsöz 15 gün gerçek olarak bildiğimiz şeyin teminatı nedir? İnsanoğlu ve yaratılış hakkındaki şu anki kavramlarımızın doğru olduğunu nasıl bilebiliriz? Vizyonumuz tam ve gerçekçi ise, daha yüksek bir bilincin gerektirdiği gözlere -sezgisel gözlere- sahip olmak zorundayız. İnsanoğlunda daha açığa çıkmamış olan beceriler mevcuttur. Bu potansiyeller henüz her insanda uykudadır. Nasıl uyandırılabilirler? Bilgisiz bir insan için zihin nihaidir. Fakat bilgili bir insan için zihin bir ara safhadır ve bu kişi için zihni tamamen aşmak ve de eşzamanlı olarak, yaratıcı enerjisinin en güzel ifadesini ortaya koymak mümkündür. İnsan, bu zihnin arkasında diğer bir zihin olduğunu keşfettiği takdirde, bir zihin olmadan da var olabilir. İnsanlık, bilincinin sınırlarını genişletme imkanlarını sadece bu yüzyılda değil, çağlar boyunca araştırmaktadır. Herkes kişisel zihninin sınırlarının farkında değildir ve hiçbir farkındalığa sahip olmayan milyonlarca insan v ardır. Bununla birlikte, sınırlarının ötesine geçmek için çabalayanlar hep var olmuştur. Bu süreç, bu deneyim insanoğlu ile birlikte hep var olmuştur ve Hindistan’ da tantra olarak adlandırılmaktadır. Tantrayı anlayabilmek için zihin kavramının tanımlanmış olması gerekir.

Günlük yaşam içerisinde zihin, “insanın düşünmesi ve hissetmesi için gerekli araç” anlamına gelmektedir. Psikoloji zihni benzer şekilde tanımlamış bulunuyor. Oysa tantrada ve yogada zihin oldukça farklı bir şeydir. Burada zihin, literatürde farkındalık anlamına gelen çitta olarak adlandırılmıştır. Bu terim, varoluşun tüm farklı seviyelerindeki farkındalığı içermektedir. Nesnel farkındalık bu seviyelerden bir tanesidir; öznel farkındalık bir diğeridir; farkındalığın yokluğu ise bir başkasıdır. 16 ŞAKRA TEORİLERİ Zihin genelde i nanı ldığı gibi düşünce, duygu veya hatı ra değildir. Bireysel zihin, e vrensel zihnin ve bütünsel zihin olarak bildiğimiz her şeyin bir parçasıdır. Bütünsel zihin nedi r? Ön-maddenin bir çe şididir, zaman ve mekan olarak bilinen iki karşı kutba sahiptir. Zaman ve mekan aslında sadece zihnin kategorileridir. Zamanın ve mekanın e vrensel zihinden f arklı, ayrı bir mevcudiyete sahip olduğu yolundaki düşünce tutucu veya geleneksel düşünüşe aittir. Maddenin her bir formunda olduğu gibi, zihnin de bir çeki rdeği vardır.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir