Irvin D. Yalom – Ölüm Korkusunu Yenmek

Tıp fakültesinden mezuniyeti mizin ellinci yılında arkadaşlarımla bir araya geldiğimiz parti sona ermek üzereyken, tıp fakültesi günlerimden kalma tek dostum olan Bob Berger benimle konuşmak istediğini işaret etti. Farklı yönlerde ilerleyerek o kalp cerrahisine, ben kırık kalpleri tedavi etme işine girsek de aramızda ömür boyu süreceğini bildiğimiz yakın bir bağ kurmuştuk. Bob kolumdan tutup beni kenara çekerken meşum bir şeyler olduğunu biliyordum . Bob bana nadiren dokunurdu. Biz psikiyatrlar böyle şeyleri fark ederiz. Kulağıma eğilip boğuk bir sesle, “Yoğun bir şeyler oluyor … geçmişim durmadan aklıma geliyor … ikili hayatım, gece ve gündüz, hepsi birbirine giriyor. Konuşmamız gerek,” dedi. Anlamtştım. Macaristan’daki Soykırımda geçen çocukluğundan beri Bob iki hayat yaşıyordu: nazik, kararlı ve yorulmak bilmez bir kalp cerrahı olarak gündüzleri ve 5 IRVIN D. YALOM korkunç anıların rüyalarına girdiği geceleri . Günlük hayatını biliyordum, ama elli yıllık dostluğumuzda gece hayatı hakkında bana hiçbir şey anlatmamıştı. Üstelik daha önce Bob’un açıkça bir şey rica ettiğini hiç duymamıştım: Bob içe kapanık, gizemli ve esrarengiz biriydi. Kulağıma fısıldayansa tamamen farklı bir Bob’du. Başımı evet anlamında salladım. Endişelenmiştim.


Ve meraklanmıştım da. Tıp fakültesinde arkadaş olmamız çok garipti. Berger “B” ile başlıyordu, Yalom ise “Y” ile ve yalnız bu bile bizi ayrı tutan bir şey olmalıydı. Tıp öğrencileri yakın arkadaşlarını genellikle kendi alfabelerinden seçerdi: kadavra kesimleri ve laboratuar çalışmaları için eş seçimi ile klinik rotasyonlar alfabetik sıraya göre yapılırdı . Bu yüzden ben genellikse S-Z grubuyla -Schelhng, Siderius, Werner Wong ve Zuckerman- takılırdım. Belki de arkadaşlığımızın nedeni Bob’un sıradışı görüntüsüydü. Canlı mavi gözleri ilk tanıştığımız anda beni çağırmaya başlamıştı. Hiç bu kadar trajik, dalgın bir bakış görmemiştim. Benim bakışımı çağıran, onunla flört eden, ama bakışlarıma hiçbir zaman tam olarak karşılık vermeyen bir bakıştı onunki. Sıradan olmayan yüzü kes6 ÖLÜM KORKUSUNU YENMEK kin köşelerle dolu kübik bir yüzdü. Burnu, çenesi, hatta kulakları bile keskindi. Traş makinesinin delik deşik ettiği derisi solgundu. Hiç güneş görmemiş diye düşünürdüm. Hiç havuç yememiş. Hiç egzersiz yapmamış.

Giysileri buruşuk ve diı<kat çekici olmayan gri-kahverengiydi (ü�erinde hiç parlak bir renk görmemiştim). Ama beni çekmişti. Zaman geçtikçe kadınların onun hakkında karşı konulmaz derecede çekicilikten uzak dediklerini duyacaktım. Karşı konulmaz biraz güçlü bir ifade olabilir, ama akıl çelici diyebiliriz. Evet , Bob beni büyülemişti: Washington DC’deki lisemde ve üniversitede Bob’a uzaktan bile benzeyen biriyle tanışmamıştım. tık karşılaşmamız mı? Çok iyi hatırlıyorum. Tıp fakültesinin kütüphanesinde çalışıyordum. O da Profesör Robbins’in patoloji kitabı (dünyanın her yerinde doktor kuşaklarını eğiten ve eğitmeye devam eden bu kitabın geleceği çok parlak olacaktı) için kaynak araştırması yapıyordu. Bir akşam kütüphanede çalışırken bana doğru gelip ertesi günkü nefroloji sınavı için yeterince çalıştığımı söyledi. “Para kazanmak ister misin7” diye sordu. “Robbins ba7 IRVIN O. YALOM na çok fazla iş verdi ve yardıma ihtiyacım var.” Teklifin üstüne atladım. Kamını ve spermlerimi satarak kazandığım cep harçlığının -bu tıp fakültesi öğrencilerinin hızlı para kazanmak için kullandığı geleneksel yoldu- dışında tamamen anne babamın dükkanının yaptığı satışlarla destekleniyordum. “Neden ben7” diye sordum.

“Seni izliyordum.” “Ve?” “Sende potansiyel olabilir .” Böylece haftada üç dört akşam Bostan Üniversitesi, Tıp Kütüphanesinde Dr. Robbins için araştırma yapmak� benim dairemde ders çalışmak veya sosyalleşmek için bir araya gelmeye başladık. Çalışan genellikle ben oluyordum. Bob’un buna ihtiyacı yok gibiydi. Üstelik solitaire oyunuyla o kadar meşguldü ki, bazen New England şampiyonluğu, bazen de dünya şampiyonluğu için saatlerce oynardı . Kısa süre sonra onun Yahudi Soykırımından kurtulan bir savaş mültecisi olduğunu, onyedi yaşında yerinden 8 ÖLÜM KORKUSUNU YENMEK yurdundan edilmiş birisi olarak tek başına Boston’a geldiğini öğrendim. Kendimi onyedi yaşındayken düşündüm – etrafımda arkadaşlarım ve ailem, aklımda hep geniş bağlanmış kravatlar, beceriksiz danslar ve öğrenci derneklerinde yönetimi ele geçirme numaraları. Kendimi saf, yumuşak ve zayıf hissettim. “Nasıl başardın Bob? Kim yardım etti? İngilizce biliyor muydun?” “Tek kelime bile bilmiyordum. Sekizinci sınıf eğitimine eşdeğer olan Boston Latin Lisesine başladım ve bi r yü sonra Harvard’a girdim, sonra da tıp fakültesine devam ettim.” “Ama nasıl? Eminim ben başvursam Harvard’a kabul edilmezdim. Peki, nerede yaşıyordun? Ve kiminle? Seni himayesine alanlarla ya da akrabalarınla mı?” “Bir sürü soru soruyorsun, ama tek bir cevabı var: Kendi başıma yaptım.” Mezuniyet törenimizde yanımdaki annemi, babamı, eşimi ve bebeğimizi hatırladım.

Ve sonra uzak bir köşede diplomasını elinde sıkıca tutan, ayakkabısının topukların9 IRVIN D. YALOM da hafifçe sallanan Bob’u. Mezuniyetten sonra tıp stajına başladı, ardından genel cerrahiye girdi, bunu göğüs ve kalp cerrahisi uzmanlığı izledi. Eğitimini bitirdiği günün ertesinde kendisine Bostan’daki bir eğitim hastanesinde Kalp Cerrahisi Şefliği görevi teklif edildi. Beş ytl sonra Boston Üniversitesi Cerrahi Profesörü ve Kalp ve Göğüs Cerrahisi Kürsü Başkanı oldu. Deli gibi yayın yapıyor, yorulmak bilmez bir şekilde ders veriyor, ameliyatlara giriyordu. Kısmi yapay kalp takıp hastanın uzun süre hayatta kalmasını sağlayan ilk doktor oldu. Ve bütün bunla-· rı hayatta tek başına yapıyordu – Yahudi Soykırımında bütün yakınlarını kaybetmişti. Ama geçmişinden hiç bahsetmezdi. Daha önce kampların korkunçluğunu bizzat yaşayan biriyle hiç karşılaşmadığım için meraktan ölüyordum. Ama beni röntgenci olduğum için azarlayarak sorularımı bir kenara atıyordu. “Belki,” diye takılırdı bana, “Eğer uslu durursan daha sonra sana anlatırım.” Uslu duruyordum, ama savaşa ilişkin sorularıma cevap vermesi için aradan yıllar geçmesi gerekecekti. Altmışlı yaşlarımıza geldiğimizde onda bir değişiklik fark et10 ÖLÜM KORKUSUNU YENMEK tim. Önce daha açık ve konuşmaya istekli görünür oldu, yıllar geçtikçe de bana o korkunç geçmişinden bahsetmeyi neredeyse hevesle ister oldu.

Ama ben dinlemeye hazır mıydım? Hiç hazır olmuş muydum? Arıcak psikiyatri eğitimime başlayıp kendi analizime girdikten ve insanlar arası iletişimin inceliklerinde ustalaştıktan sonra Bob’la olan ilişkimle ilgili önemli bir şeyi kavradım. Geçmişi konusunda sessiz olan yalnızca Bob değildi: ben de bilmek istemiyordum. Bu uzun sessizlikte ikimiz de işbirliği yapmıştık.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir