Irwing Wallace – Altin Oda

E verleigh Kulübü ve onu işleten iki genç kadın gerçektir. Minna ve Aida Everleigh adındaki iki kız kardeş Kentucky’de doğmuş büyümüşler ve sonra Chicago’da randevuevi işletmeye başlamışlardı. Ben, Minna ve Aida Everleigh’i yakından tanırım. II. Dünya Savaşı sırasında Los Angeles’de Amerikan Kara Kuvvetleri Seyir ve Fotoğraf Merkezi’nde çavuştum. Boş vakitlerimde Everleigh kardeşler hakkında elime geçen her şeyi okudum, sonra onlar ve işlettikleri kulüp hakkında müzikal bir komedi yazma fikri aklıma geldi. Chicago kentinden sürüldükten sonra ceplerinde bir milyon dolarla (ki o zamanlar öğle yemeğinde beş sent harcadınız mı, karnınız tıka basa doyuyordu.) New York’a taşınıp, Central Park semtine yerleşip kulüp yöneticileri havasında Manhattan sosyetesine girmişlerdi. 1944 yılının Nisan ayında, New York’ta Long Island’a nakil olunca, Everleigh kardeşlerin hâlâ hayatta olup olmadıklannı öğrenmem için iyi bir fırsat yakaladığımı düşündün. Eğer hayatta iseler, onların hakkında bir oyun yazmama izin verip vermeyeceklerini öğrenebilecektim. Edgar Lee Master’ın yazdığı bir makaleden onların birkaç yıl önce hayatta olduklannı biliyordum. Fakat emin olmam gerekti. Reklamcı bir arkadaşım, New York Daily Mirror gazetesinin yayın müdürü Jack Lait ile 7 yakın dost idi. Jack Lait de Everleigh kız kardeşlerin yakın dostuydu. Everleigh’lerin hâlâ hayatta olup olmadıklarını Lait vasıtasıyla öğrenebilirdim.


New York’a gelince hemen Lait’i ziyarete gittim. Everleigh kardeşlerin hayatta ve çok sağlıklı olduklarını, Minna ve Aida Lester adı altında 20 Batı 71’inci Sokakta yaşadıklannı söyledi. Ve kendi ismini kullanarak onlara bir mektup yazmamı önerdi. Onlara samimi bir mektup yazdım ve bir hafta sonra Minna Everleigh’in el yazısı ile yazdığı yirmi sayfalık yanıti aldım. Minna bana “Mektubunuzdan sizin, kültürlü, zeki, edebi ve dramatik yeteneğe sahip kibar bir beyefendi olduğunuz anlaşılıyor” diye yazmıştı. Böylece, dostluğumuz başladı. Minna’ya mektup yazıp telefon etmeyi alışkanlık haline getirdim. Ve bundan sonra birkaç yıl aramızdaki yakın ilişkiyi sürdürdük. Kız kardeşlerin güneyde nazlı nazenin yetiştirildiklerini, sahneye çıkmak için sarf ettikleri gayretleri, ilk kez Omaha’da başarı ile açtıkları randevuevini ve sonunda Chicago’ya taşınıp ünlü Everleigh Kulübü’nü nasıl kurduklarını öğrendim. Üç katlı, elli odalı kulübü nasıl kurduklannı öğrendim. Üç katlı, elli odalı kulübü birbirinden güzel otuz kızla birlikte ortabatıda bir cennet yaratmışlardı. Altın Oda (On sekiz karadık şamdanlanyla, 15.000 dolar değerinde altın piyanosu vardı.) Şark Odası, Japon Odası, Mavi Oda ve buna benzer isimlerle tam on iki tane kabul salonu vardı. Aşk odaları evin üst katmdaydı, her odanın içinde mermerden oyulmuş pirinç süslü yatakların üstü beyaz kaşmir battaniyelerle örtülüydü, tavanlar ayna kaplıydı, otomatik spreylerden parfümler fışkırır, banyo küvetleri ise altın kaplıydı.

Akşam yemeği elli dolardan başlıyordu, fakat birisi yanında konuk getirecek olursa akşam yemeği faturası 1.500 dolara kadar çıkıyordu. Yukan kattaki kızlan ziyaret elli dolardan başlıyordu, halbuki o tarihlerde diğer genelevlerin ücretleri beş dolardı. Everleigh Kulübünün ünlü ziyaretçileri arasında Ring Lardner, Jack Johnson, George Ade, Percy Hammond, James J. Corbett, John Banymore, John ‘Bir Milyon Bahisçisi’ Gates gibi 8 isimler vardı. Kentin ünlü avukatlarından birisi iki haftalık tatilini kulüpte geçirmişti. Chicago’da kalan Amerika Birleşik Devletleri Kongre Komiteleri otel yerine Everleigh Kulübünde yatıp kalkmayı yeğliyorlardı. Everleigh’lerden aldığım bütün bilgilere rağmen, bir şey almayı başaramadım, onlar hakkında yazmama izin vermediler. Daha sonra, oyun yazmaktan vazgeçip, onlann belgesel biyografilerini, yazmaya karar verdim. “SUNDAY GENTLEMAN” adı altında yazdığım anılar kitabının girişinde ve birinci bölümün başında “İki Tatlı Yaşlı Bayana” ithaf ediyorum diye başladım. Minna 1948 yılında yetmiş yaşında, Aida 1960 yılında doksan üç yaşında öldü. Öldükleri zaman yine yakın dost idik ama SUNDAY GENTLEMAN’da onlardan yalvararak istediğim oyun yazmam iznini vermeden bu dünyadan göçüp gittiler. Sonra hiç beklenmedik bir anda çok heyecanlı bir şey oldu ve Everleigh konusu tekrar gündeme geldi. New York’ta yaşayan bir arkadaşım, aynı zamanda ünlü şarkı sözü yazan Irwing Berlin’in de arkadaşı idi. Benim yazdığım Everleigh kız kardeşlerden söz ettiğim SUNDAY GENTLEMAN isimli kitabımı okuduktan sonra Irwing Berlin’e bu eseri okumasında ısrar etmiş.

Berlin kitapçıya gidip kitabı satın almış ve büyük bir hevesle okumuş. Irwing Berlin Everleigh bölümü hakkında benimle konuşmak istediğini söyleyince, müşterek dostumuz 12 Aralık 1965 akşamı telefonda bizi konuşturdu. Aşağıdaki telefon konuşması sırasındaki özel notlardan aldığım parçalardır. “Telefonda Irwing Berlin bana kansı ile birlikte yalnızca THE SUNDAY GENTLEMAN adlı eserimi değil, diğer kitaplannı da okuduklarını, benim en büyük hayranlarımdan birisi olduklarını söyledi. Ben de buna karşılık, onun eserlerine hayran olduğumu söyledim. Karşılıklı hayranlıklarımızı belirttikten sonra, Irwing Berlin uzun yıllardır Everleigh kız kardeşler hakkında epeyce bilgi topladığından söz etti. Fakat benim kitabımın bildiklerine büyük katkısı olduğunu da ilave etti. Sonra 9 bana anlatmadan geçemeyeceği, Everleigh kız kardeşler hakkında küçük macerasından söz etti. “Irwing Berlin 1934 yılında Moss Hart ile birlikte Broadway için büyük bir müzikal komedi yazmaya karar vermişler ve bu müzikalin temelini Everleigh kız kardeşlerin oluşturmasına karar vermişler. Böylece, Irwing Berlin ve Moss Hart, kollan sıvayıp müzikalin taslağı üstünde çalışmaya başlamışlar, Moss Hart birkaç öneri ortaya sürmüş, Irwing Berlin büyük bir şevkle işe sanlmış, 1934 yılında birkaç sahne için şarkılann sözlerini yazıp bestelemiş. Sonra telefonda Irwing ‘Yaptığım çalışmalarda açılış şarkısını dinlemek ister misin?’ diye sordu ve çaüak bir sesle açılış şarkısını söylemeye başladı. Irwing’i dinlerken heyecandan şarkının sözlerini kâğıda not alamadım. Notlanmın arasında şarkının yazdığım satırlanndan şöyle birisini buldum: ‘Kulüpte zevkli bir gece geçirdim.’ Sonra sayfanın sonunda başka bir satıra rastladım, ‘Everleigh kız kardeşlerle birlikte yaşadık.’ “Berlin şarkısını bitirince, ona harika bir eser olduğunu söyledim.

Berlin de bana ‘Oh, o zamanlar yirminci yüzyılın başlanna uygun sandığım nostaljik bir şarkı daha yazmıştım, ismi “EASTER PARADE” dedi. Her neyse, sonunda Moss Hart ile birlikte yeterince çalışüklanna inanınca akıllanndan geçen projeyi Irwing Berlin’in arkadaşlanndan ünlü George M. Cohan’a gidip, şöhretleri dillere destan randevuevi patronu iki kız kardeş hakkında çok güzel bir müzikal yaptıklannı anlatıp, şarkılardan bazılanm Cohan’a dinletmişler. Sarkılan dinleyen Cohan âdeta şok geçirmiş. Irwing Berlin’e göre ‘Cohan fazilet taslayıcısı idi. Fakat onun düşünceleri bizim için çok önemliydi. Şok geçirdiğini görünce projeyi unutmaya karar verdik.’ dedi. Everleigh projesinden vazgeçine Hart ve Berlin Thousands Cheers’ adlı bir müzikal yazıp ‘Easter Parade’ adlı şarkıyı da bu eserde kullanmışlar. “Irwing Berlin bana, ‘Sunday Gentleman adlı kitabınızı okuyunca, Everleigh kız kardeşler hakkında yazmak istediğiniz oyunun notlanm gördüm, böylece Moss Hart ile Everleigh’ler 10 hakkında yapmak istediğimiz müzikal komediyi tekrar anımsadım.’ dedi. Ben şöyle düşünüyorum: ‘Müzikal 1948’de Minna’nın ölümüyle başlamalı. Cenaze töreninden sonra, Aida, akrabalar, dostlar ve bazı eski müşteriler bir araya toplanıp eski günleri anımsamaya başlarlar, eski günleri düşünürlerken sizin kitabınızda canlandırdığmız gibi yarım yüzyıl önceki Kentucky’deki çifte düğüne döneriz. Sonra kız kardeşlerin öyküsünü Chicago’ya yerleşip şahane genelevi işletmeye başlayana dek götürürüz. Nostaljik, duygusal, ince zevke hitap eden müzikal komedi çıkartırız.

Öyle kaba saba adi sahnelere gerek yok, yalnızca güzel bir yatak odası sahnesi düzenleriz. 1900’lerin katı tutumlu babası ergenliğe yeni erişmiş bakire oğlunun usulünce erkekliğe adım atmasını ister. Ve bakire oğlan kazayla Everleigh’lerin, Kulübün gerçek eylemlerinden uzak tutup sakladıkları bakire yeğenlerinin odasına girer. İşte böyle sizin de sözünü ettiğiniz yatak odası sahnesini düzenleriz. Kız ve erkek ikisi de bakire, masum, ikisi de utangaç, birbirlerinin yüzüne bakmaktalar, harika bir sahne olur.’ “Sonra Irwing Berlin Moss Hart ile başaramadıkları düşlerini benimle birlikte gerçekleştirmeye çalışacağını söyledi. Everleigh kız kardeşler hakkında böyle bir oyunu onunla birlikte gerçekleştirmenin benim için büyük şeref olacağını söyledim. Irwing Berlin üç ay sonra Los Angeles’e geleceğini, çünkü Arthur Freed MGM hesabına Berlin’in şarkılanndan oluşan bir film yaptığım, Berlin’in de film çekimi sırasında Los Angeles’de olmak istediğini söyledi. Los Angeles’e gelince benimle buluşup, sahneye koyacağımız müzikalin nasıl gelişeceğini enine boyuna görüşmemiz gerektiğini söyledi. Benim duyduğum sevincin sınırı yoktu.” Ama ne yazık ki, Irwing Berlin Los Angeles’e gelemedi. Ve biz tasarladığımız projenin detaylannı asla konuşamadık. Berlin hastalandı ve yatağa düşdü ve New York’ta kaldı. Yüz yaşında ve hâlâ yaşıyor. Böylece Everleigh kız kardeşler hakkında yapmak istediğimiz müzikal ikinci kez rafa kalktı.

ıı Beş yıl önce birisi Irwing Berlin ile tekrar görüşmemi, yazmak istediğim oyunda, onun çok eskiden yazdığı sarkılan kullanmama izin vermesini istememi önerdi. Avukatım Berlin’in avukatıyla görüştü. Berlin Everleigh kız kardeşler hakkında Broadway sahnesinde bir oyunu yönetemeyecek kadar yaşlı olduğunu ve kendi yönetmediği bir oyunda şarkılannın kullanılmasına asla izin veremeyeceğini açıkladı. Böylece proje yine suya düştü. Ama tamamen unutulmadı. Kısa süre önce bir gün, kendi kendime Everleigh hakkında neden oyun yazmayı tutturdum diye düşündüm. Ben romancıyım. Oyun hakkında düşüncelerimi romana çevirip neden bir roman yazmıyorum dedim. Ve böylece bu eseri meydana getirdim. ALTIN ODA işte böyle yazıldı. Kitabım Minna ve Aid a Everleigh ve onlann ünlü muhteşem kulübü hakkında yan gerçeklerden, kısmen de düşlerden oluşan bir yapıttır. 12 1 D uyduklarından ve gördüklerinden Chet Foley’in nutku tutulmuştu. Foley Chicago’ya geleli bir hafta oluyordu:. 1903 yılının Mart ayında soğuk bir öğleden sonra, heyecanla beklediği an gelip çatmıştı. Sıska genç Foley ve kendisinden yaşlı iri yan arkadaşı Thomas Ostrow, South Dearborn Sokağının parke taşı döşeli kaldınmmda yürüyorlardı.

Thomas Ostrow, Chicago Tribüne gazetesinin Belediye Kent Meclisi kıdemli muhabiriydi. Genel Yayın Müdürü, yeni köşe yazanna kenti tanıtma görevini Ostrovv’a vermişti. Eve yaklaşırlarken Foley ceketini düzeltti. En iyi kostümünü giymişti. Gri siyah çizgili giysisi sırtına hokka gibi oturuyordu. Kırmızı kıravatını takmış, pabuçlanm da ayna gi parlatmıştı. Bu kostümü genç hanımlarla birlikte gezmeye çıktığı özel günlerde giyerdi, bugün de tanışacağı iki genç bayanı etkilemek ümidiyle giymişti. Sırtandaki eski, ütüsüz lacivert giysisinin üstündeki iki sigara yanığı deliğe aldırmayan Ostrovv, “Neredeyse geldik” dedi. Foley heyecanla başım salladı.’ . Ostrow konuşmaya devam etti: “İşte burası dillere destan Levee semti. Tabii buradan söz edildiğini duymuşsundur.” “Evet efendim, duydum.” 13 “Burası adını İç Savaştan önce almış” diye Ostrow anlatmaya devam etti. “O zamanlar nehir gemileri buraya yakın bir yerde demirleyip, kumarhanelere, seks şovlanna ve kötü şöhretli evlerdeki seks âlemlerine kaülmak isteyen Güneylileri burada karaya çıkartılmış.

Yıllardar aynı durum devam ediyor ve gün geçtikçe daha da çılgınlaşıyor. Pek geniş bir saha değil. Sadece dört beş blokluk bir alam kaplıyor, fakat bu küçücük alanda iki yüzden fazla genelev var. Mamafih sen yalnızca birisini göreceksin.” “Evet, sadece birisini göreceğim.” İki-üç yüz metre hiç konuşmadan yürüdüler, sonra Ostrow birden bire durdu. Yolun sol tarafındaki üç katlı binayı eliyle işaret edip, “İşte geldik, Chet. Aradığımız yer burası. South Deaborn Sokağı 2131 numaralı ev burası” dedi. Foley başını kaldırıp binaya baktı; taştan yapılmış sağlam büyük bir konaktı. Yontulmuş taş duvarlan, sağlam çizgileri, geniş pencereleri ve sokak kapısına çıkan geniş merdivenleriyle görkemli bir binaydı. Ostrow “Everleigh Kulübünün önündeyiz” dedi. “Aslında bütün dünyadaki en şık, en ünlü genelevin önündeyiz.” “Peoria’da bu evden çok söz edilirdi.” “New York, Londra, Paris ve Berlin’de de buranın adını duymayan yoktur.

Ne düşünüyorsun?” Foley yutkundu. “Ben… Ben içerisinin nasıl olduğunu düşünüyordum” “Pek yakında göreceksin. Minna ve Aida Everleigh’e telefon edip, bugün seni onlarla tanıştırmak istediğimi haber verdim. Senin Tribune gazetesinde çalışmaya başladığını açıkladım. Basınla araları çok iyidir. Gazetecileri çok severler. Seninle tanışmaya can atıyorlar.” Ostrow genç muhabirin kolundan tutup merdivenlere doğru yürüdü. “Haydi içeriye girip genç bayanlarla tanışalım. Sana göstereceklerini hayatında unutamayacaksın.” Everleigh Kulübünün içinde, ofis olarak kullanılan odada gül ağacından yapılmış büyük çalışma masasının arkasında Minna Everleigh her zamanki gibi geç saatlerde kahvaltısını ederken, bir yandan da konuklarını bekliyordu. Kız kardeşi Aida da masanın karşısına oturmuş yüksek sesle Chicago Examiner gazetesini okuyordu. Çatalının ucuyla tabağındaki füme levreği didikleyen Minna ayağa kalkıp, masanın yanında isminin baş harfleriyle süslü buz kovasımn içinde duran Mumm’s Ekstra Sek şampanyadan kadehini doldurdu. Ayakta dimdik durduğu zaman bile Minna ufak tefek bir kadındı. Bir elli dokuz boyunda, oldukça zayıf (korse giymesine gerek yoktu) 50 kilo kadardı.

Kızıl kahverengi saçlanm parlak kehribar taraklarla tutturmuştu. Küçük gri mavi gözleriyle sanki insanın aklından geçenleri okurdu. Sırtında uçuk pembe tafta bluzun bir hayli açık yakasına sevdiği, etrafı elmaslarla süslü kelebek iğnesini takmıştı. Beli yüksekçe koyu lacivert etekliğinin üstüne koyu kahverengi lastik kemer takmıştı. Etekliğinin etekleri de burunlan sivri süet pabuçlannın üstüne değiniyordu. I Masanın karşısında oturan Aida ise, balık etli ve daha uzun boyluydu. Güneş saatine benzeyen vücudunun hatlannı iyice belirtmek için korse giyerdi. İpek biyeli, tütün rengi, hanım hanımcık bir giysi giymişti. Yüksek sesle elindeki gazeteden yeni belediye reisi seçimi haberim okuyordu. Minna bir yandan gazetedeki haberi dinlerken diğer yandan da gözlerini odanın içinde dolaştınp beklediği konuklar gelmeden önce düzeltilecek bir şey var mı diye araştırıyordu. Çalışma odasının eşyalarını iyi bir etki yaratmak gayesiyle bilinçli seçmişti. Minna çalışma odasını Fransız stilinin en canlısı ve gösterişlisi olduğunu düşündüğü XIII. Louis stili eşyalarla döşetmişti. Yüksek tavan birbirinin içine geçmiş kıvamlı yaprak deseni yaldızlı kartonpiyerlerle süslüydü. Duvarlarda yurt dışından getirilmiş rengârenk çok değerli goblenler asılıydı.

Tavandan aşağıya sarkan kristal avize kısa süre önce elektrik sistemine bağlanmıştı.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir