Jiddu Krishnamurti – Eğitim ve Yaşamın Anlamı

Dünyayı dolaşan bir kimse, nereye giderse gitsin -Hindistan, Amerika, Avrupa veya Avustralya…- insan doğasındaki olağanüstü benzerliği fark edecektir. Bu durum, başta kolej ve üniversiteler olmak üzere özellikle eğitim alanında geçerlidir. Bizler giderek, tıpkı aynı kalıptan çıkmış gibi başlıca amacı güvence edinmek, önemli bir şahsiyet haline gelmek ya da olabildiğince az düşünerek iyi vakit geçirmek olan bir insan türüne dönüşüyoruz. Klasik eğitim bağımsız düşünceyi aşın derecede zorlaştınyor. Konformist olmak sıradanlığa yol açıyor. Gruptan farklı olmak ya da çevreye karşı durmak kolay değil; hatta başanya taptığımız sürece oldukça riskli. Başanh olma dürtüsü; maddi ya da ruhani olduğu söylenen bir dünyada ödül peşine düşme, içsel ya da dışsal bir güven arayışı ve konfor için duyulan arzudur. Tüm bu süreç hoşnutsuzluk yaratır, doğallığı sona erdirir, korkuyu besler ve sonunda korku yaşamm zekice anlaşılmasını engeller. Yaş ilerledikçe, zihinde ve kalpte donukluk başlar. Konfor ararken genellikle asgari çatışmanın olduğu sessiz bir köşe bulur, sonra giderek bu inzivadan dışarı adım atma7 Eğitim ve Yaşamın Anlam ı ya ürker hale geliriz. Bu yaşam korkusu, bu mücadele ve yeni tecrübe korkusu içimizdeki maceracı ruhu öldürür; bütün yetiştirilme ve eğitim şeklimiz komşumuzdan farklı olmaktan korkmamıza, toplumun belirlediği kalıpların aksini düşünme korkusuna ve otorite ile geleneklere sahte bir saygı göstermemize neden olur. Neyse ki, sağ veya sol önyargılar olmaksızın, samimi olarak beşeri sorunlarımızı incelemeye gönüllü birkaç kişi her zaman vardır; ancak büyük bir çoğunluğumuz, içinde gerçek bir hoşnutsuzluk ya da isyan ruhu taşımaz. Kavrayış eksikliği yüzünden çevreye baş eğdiğimizde, belki de bir zamanlar içimizde var olan isyan ruhu ölür ve sorumluluklarımız kısa sürede noktayı koyar. İsyan iki türlüdür; biri şiddet içeren isyandır, kavrayışın olmadığı, mevcut düzene salt tepkidir. Bir de zekânın derin psikolojik isyanı vardır.


Birçok kişi yerleşik inançlara isyan ederek yeni inançlara, diğer yanılsamalara ve üstü kapalı kişisel zevklere düşer. Aslında genellikle olan şudur; bir grup ya da bir dizi fikirden kurtulup başka bir gruba katılırız, başka idealler edinerek, daha sonra yeniden karşı çıkmamızı gerektirecek yeni bir düşünce kalıbı yaratırız. Tepki sadece muhalefet doğurur, reformlar ise başka reformlan. Bir de salt tepki olmayan, kişinin kendi düşünce ve duygularının farkındalığından kaynaklanan ve kendini bilme ile gelen zeki bir isyan vardır. Herhangi bir tecrübeyle geldiği şekliyle yüzleştiğimizde ve rahatsız olmaktan kaçınmadığımızda zekâyı ileri seviyede uyanık tutabiliriz; zira ileri seviyede uyanık bir zekâ, yaşamdaki tek gerçek rehber olan sezgidir. Peki yaşamm anlamı nedir? Ne için yaşıyor ve mücadele ediyoruz? Eğer sadece rütbe kazanmak, daha iyi bir iş sahibi olmak, daha etkin ya da başkaları üstünde daha geniş hâki­ Eğitim ve Yaşamın Anlamı miyet kurmak için eğitiliyorsak, o zaman hayatımız yüzeysel ve boş olacaktır. Eğer sadece bilim adamı, kitaplarla evli bir akademisyen ya da bilgiye bağımlı bir uzman olmak üzere eğitiliyorsak, o zaman dünyanın yıkımına ve sefilliğine katkıda bulunmuş oluruz. Yaşam daha üst seviyede yaşanabilir; ancak, bunu keşfetmemizi sağlamadığı sürece eğitimimizin nasıl bir değeri olabilir? Oldukça iyi eğitimli olabiliriz, ancak düşünce ve duygularımızla derin bir bütünleşme içinde olamazsak, hayatımız birçok korku yüzünden eksik, çelişkili ve parçalanmış olur; ve eğitim, yaşam hakkında bütünleşmiş bir görüş yerleştirmediği sürece, çok az önem arz eder. Mevcut medeniyetimizde yaşamı o kadar fazla bölüme ayırmış durumdayız ki, belirli bir teknik ya da meslek öğrenimi hariç, eğitim çok az anlam taşıyor, öyle ki, bireyin bütünleşmiş zekâsını uyandırmak yerine onu belirli bir kalıba uymaya teşvik ediyor, böylece tüm bu süreçte kendisiyle ilgili bir anlayış geliştirmesini engellemiş oluyor. Çeşitli kategorilere ayrıldıkları için birçok varoluş sonınunu kendi seviyesinde çözmeye kalkışarak, mutlak bir anlayış eksikliği olduğunu gösteriyor. Birey farklı varoluşlardan oluşur, ancak farklılıkları vurgulamak yerine belirli bir tarzın gelişimine teşvik etmek pek çok karmaşa ve çelişkiye yol açar. Eğitim bu farklı varoluşların bütünleşmesini sağlamalıdır, çünkü bütünleşme olmazsa, hayat bir dizi anlaşmazlık ve kedere dönüşür. Davaları devam ettiriyorsak avukat olarak eğitilmemizin nasıl bir değeri olabilir? Kafalarımız kanşık olmaya devam ettiği sürece bilginin nasıl bir değeri olabilir? Eğer bir başkasını yok etmek için kullanıyorsak teknik ve endüstriyel kapasitenin ne önemi var? Şiddete ve kesin bir sefalete yönlendiriyorsa, varlığımızın ne anlamı var? Paramız ya da para kazanma kapasite9 Eğitim ve Yaşamın Anlam ı miz olsa ua, zevklerimiz ve organize dinlerimiz olsa da, sonsuz bir çelişki içindeyiz. Kişisel ve bireysel arasındaki farkı ayırt etmeliyiz. Kişisel kazara olur; kazara derken milliyetçilik, hurafeler, sınıf ayrımı ve önyargıların bulunduğu doğduğumuz ve yetiştiğimiz çevreyi kastediyorum.

Kişisel veya kazara olan sadece anlıktır, ancak o an, hayat boyu sürebilir ve mevcut eğitim sistemi kişisel, kazara ve anlık temele dayandığı için düşüncenin sapkınlığına ve kendini savunma korkusuna yol açar. Hepimiz kişisel kazanç ve güvence aramak ve kendimiz için savaşmak üzere eğitim kurumlan ve çevre tarafından eğitildik. Hoş cümlelerle üstünü örtmemize rağmen, sömürü ve açgözlü korku üzerine kurulu bir sistemin içinde yer alan çeşitli mesleklerin eğitimini aldık. Bu tip bir öğrenme kaçınılmaz olarak hem kendimize hem de dünyaya zihinsel karmaşa ve sefalet getiriyor, çünkü her bireyin içinde, kendini başkalarından aynştıran ve uzaklaştıran psikolojik bariyerler yaratıyor. Eğitim sadece bir zihinsel öğrenme meselesi değil, öğrenme etki yaratır ancak tamamlanmıştık sağlamaz. Sadece öğrenim görmüş bir zihin geçmişin devamıdır ve böyle bir zihin asla yeniyi keşfedemez. Bu yüzden doğru eğitimin ne olduğunu bulmak için, yaşamın tamamının anlamım araştırmamız gerekir. Çoğumuz için bir bütün olarak yaşamm anlamı birincil önceliğimiz değildir, üstelik eğitimimiz de ikincil değerleri vurgulayarak sadece bilginin bazı dallarında yeterli olmamızı sağlar. Bilgi ve verimlilik gerekli olmasına rağmen bunlara olduğundan fazla önem atfetmek sadece çelişki ve karmaşaya yol açar. Bir de sevgiden esinlenen verimlilik vardır ki, hırstan kaynaklanan verimlilikten çok daha öte ve muhteşemdir, çünkü yaşamı tüm olarak anlamamamızı sağlayan sevginin olmadı10 Eğitim ve Yaşamın Anlamı ğı bir verimlilik merhametsizliği besler. Bütün dünyada olan da bu değil mi? Mevcut eğitim sistemimizin başlıca amacı verimliliği geliştirmek. Böylece sanayileşmeye ve savaşa ayarlanmış olan bizler, bu acımasız rekabet ve karşılıklı yok etme makinesinin içinde sıkışıp kalmış durumdayız. Eğer savaşa yol açacaksa, eğer bize yok etme ve yok edilmeyi öğretecekse, eğitim baştan sonra başansız değil midir?

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir