Jorge Luis Borges – Dantevari Denemeler Shakespeare’in Belleği

Jorge Luis Borges 1 986 yılında öldü. Aradan geçen zaman, onun ölümünden çok önce kazandıgı şöhretinden hemen hiçbir şey eksiltmedi. Borges, 1 960’1arda, saflarında Samuel Beckett, Patrick White ve Herman Hesse gibilerin bulundugu 20. yüzyıl yazarlar panteonunda yerini aldı. Amerikalı eleştirmen Harold Bloom, 1 994’te Borges’i Batı uygarlıgının olmasalardı manen daha az zengin olacagımız yazarlarının uzun listesine yerleştirdi (Bioom’un Borges’in hemen yanına koydugu iki yazar Şiiili Pablo Neruda ve Portekizi i Fernando Pessoa’ dır).1 Borges 1 970’1erde belki de bugün okundugundan daha çok okunuyordu; onun ayrıcalıgı, 1 961 ‘den önce, ya da, Fransızca okuyanlar için 1 951 ‘den önce adını bile duymadıkları Borges’in yeni, savaş sonrası, modernizm sonrası bir yazarlar kuşagı üzerindeki güçlü etkisidir. Gelişigüzel çevrilmiş küçük metinlerle Borges edebi kurgu yöntemlerini degiştirmekle kalmadı, yazıların içerigini ve yazarların düşüncelerini de degiştirdi. “BorgesvaThe Wesımı Cannon, Macmillan (Londra), 1994, s. 463-77. 29 ri” sıfatı artık edebi terminolojide “Kafkavari” deyimi kadar çok kullanılmaktadır. Borges hiç roman yazmadı ve uzun yaşamında -seksen altı yaşında öldü- düzyazıları kadar çok şiir yayımladı. Ispanyolca konuşan dünyada Borges, zengin şiirsel bir dil olan Ispanyolcanın, 1 7. yüzyıldan bu yana Luis de G6ngora ve Francisco de Quevedo ile aynı de�erde bir ustası addedilmektedir. Quevedo, Borges’in kahramanıydı ve Borges, Buenos Aires’de yaşayan bir Kastilyalı’dan beklenece�i üzere, bütün yazarların en büyü�ü olan lspanyol yazar Cervantes’e yakınlık duyuyordu. Bütün bunlara ragmen şöhret ona geç ulaştı.


1 946’dan bu yana, Arjantin’de, 1 940’1arda yazdı�ı iki önemli öykü kitabı Yolla­ ” Çatallanan Bahçe ve Alef kadar, General Juan Per6n’un diktatörlü�üne karşı uzlaşmaz tavrıyla da tanınıyordu. Belki de bütün bunlardan çok, bir eleştirmen ve makale yazarı, günün litterateuse’ü Victoria Ocampo’nun çalışma arkadaşı ve Arjantin’in ünlü edebiyatçılarından Adolfo Bioy Casares’in yakın dostu olarak tanınıyordu. Borges 1 940’1arın ortasında Fransızcaya tercüme edilmeye başlayınca, ileride Avrupa’da kazanaca�ı şöhretin yolu açıldı. Borges’ in yaygın ün kazanması, 1 944’te Buenos Aires’de yayınlanan Yollan Çatallanan Bahçe’deki bütün öykülerinin altı yeni öyküyle birlikte sunuldugu Ficciones ile, 1 961 ‘de Formentar Ödülü’nü Samuel Beckett’le paylaştı�ı zaman gerçekleşti (Beckett on yıl önce Godot’yu Beklerken’le ünlenmişti). Borges AngIasakson dünyada, özellikle Birleşik Devletler’de Labyrinths adlı tuhaf, kendi derlemedi�i bir kitapla tanındı. Labyrinths’in en garip yanı, Borges’in yazdıgı ve başlıklarında labirent sözcü{lünün geçtigi iki öykünün kitaba alınmamış olmasıdır.* Özgün Ispanyolca baskılarından derlenmiş yirmi üç öykü (*) “Iki Kral veOnlannlki Labirenti” (“Losdos reyes y losdoslaberintos”) ve “lbn-i Hakan al-Buhari, Labirentte Ölüm” (“Abenjacan el Bojart, mueno en su laberinto”): Her iki metin de ilk kez Al�in Ispanyolca baskısında yer almışur 30 ve Borges’in deneme yazarı olarak lezzetinin ilk işaretini veren kısa düzyazılarından seçmeler kitapta yer almaktaydı. Labyrinths’in dayandı�ı fikir, ilk olarak 1 953’te Fransa’da Roger Caillois tarafından derlenen ve yayımlanan bir kitaptan boy vermişti. Fransızca Labyrinths sadece dört öyküyü kapsaması bakımından Ingilizce derlemeden farklıydı.* Labyrinths’in Ingilizce çevirisinin 1 962’de, Borges’in Formentar Ödülü’nü alması şerefine aynı yıl Ingilizeesi yayımlanan Ficciones’in hemen ardından gelmesi, Borges’in Arjantin dışında ilk önemli yayın olayıydı: kitap, Ficciones�n aksine iyi sattı ve Borges Atiantik’in iki yakasında, dünyanın en çok konuşulan dilinde okunmaya başlandı. Borges’in çeşitli yazılarının bir derlernesi ve böyle oldu!:)u için de onun kırk yılı aşkın bir süreyi kapsayan çalışmalarının temsilcisi olan Labyrinths, 1 960’1arda Latin Amerika edebiyatının mihenk taşı oldu. Çok okundu ve kısa bir süre sonra “Büyülü Gerçekçilik” denecek olan ekolün en önde gelen metni addedildi. Bu deyimi Franz Roh 1 924’te Alman Neue Sach/ichkeit (Yeni Nesnellik) tarzındaki resimlerini tanımlamak için icat etmişti. 2 Daha sonra Kübalı yazar Alejo Carpentier deyimi /o real Maraviiioso biçiminde kendine maletti. Bir dizi Latin Amerikalı’nın garip yazıları ve kurguları, bu yazarların kendi kıtalarının sarsıntılı ve fantastik tarihini yansıtıyordu.

Avrupalılar için bu deyim, anlatıda gerçekçili�in sınırlarını yıkmış, gerçe�in yeni bir görünümünü müjdelemişti. Borges gerçekten garip, fantastik ve yeniydi. Aynı zamanda (1952). Daha sonra Alcph and oıha stories başlıgı alunda İngilizce Cape baskısı 197l’de yayımlandı. (*) Caillois, Borges tercümelerini, resmen, l944’te üstlenmişti. “Babil’de Piyango” ve “Babil Kütüphanesi”nin Fransızcalannı Nestor Ibarra’nın çevirisiyle Buenos Aires’de sürgündeyken çıkardıgı l.eıtres françaists dergisinde yayınladı. Borges’in Fransızca olarak yayımlanan ilk metni ‘L’approche du cache’ başlıgıyla 15 Nisan 1939’da Mesures dergisinde yer almışu. Bu öykünün çevirmeni de Ibarra idi. 2 Deyim sanatsal-tarihsel işlevini yıllarca korudu. 31 Arjantinliydi ve Carpentier’in deyimi zamanla uluslararası bir nitelik kazandı: Büyülü gerçekçilik, kısa zamanda moda bir tarz oldu. Borges her zaman tarziara karşı çıkmıştı ve çıkacaktı – nasıl moda olunacagını bilmezdi. Garcia Mc3rquez’in Yüzytfltk Yalntzltk’ı 1 967’de yayımlandıgı zaman, büyülü gerçekçilik en iyi örne�ini bulmuştu. Marquez, tropikal şehveti, çılgın düş gücünü, Karayip şenliklerini temsil eden bir yazardı; onun özlü üslubu ve kurgudaki becerileri Carpentier’in sözünü etti�i coşkulu anti-natüralizm’i tam olarak karşılıyordu.* Borges, hem Arjantinli olması hem de yarattıgı yeniliklerin benzerinin bulunmaması nedeniyle kronolojik olarak büyülü gerçekçilikten önce gelmekte ve farklı bir yazar olarak öne çıkmaktadır.

1 970’1i yıllar boyunca büyülü gerçekçiligin kurucusu ilan edilmiş, ama bu onun gerçek önemini; çeşitli geleneklerden sade ve yeni bir edebiyat yaratan, Arjantinli bir yazar oldugu gerçegini gölgelemiştir. Kafası Henry James’in öyküleri ve Franz Kafka’nın romanlarıyla oldu�u kadar, kendi Arjantin cedlerinin şiiri, goşo gelenekleri ve portefıo argosuyla da doluydu. Meksikalı hümanist Alfonso Reyes’in düzyazı üslubu kadar, Schopenhauer’in düşüncelerine de hayrandı. Onun lspanyolcası için Perulu romancı Mario Vargas Llosa şunları söylemiştir: Borges’in düzyazısı genelgeçer kurallara aykırıdır, çünkü titiz bir tutumla, az sözle ifadeyi ye�leyerek, lspanyol dilinin aşırılı�a olan do�al e�ilimine derinden derine karşı gelmektedir. Ispanyolcanın Borges ile anlaşılır hale geldi�ini söylemek, bu dilde yazan başka yazariara hakaret gibi gelebilir, ama de­ �il … Borges’ de daima mantıklı, kavrarncı bir düzey vardır, geri kalan her şey buna hizmet eder. Onunki, hiçbir zaman aşa- (*) Gerçekte Kolombiyalı yazar, kurguda kamaval yaklaşımını, Borges’in yazdıklanndan çok, Bahia’lı jorge Amado ile paylaşmaktadır; Brezilya ve Guney Amerika’nın kuzey ülkeleri, aralannda, Arjantin’le pek kurmadıklan bir kUlturel yakınlık paylaşırlar. 32 !)ı bir düzeye indirilmemekle beraber, dolaysız ve ölçülü sözlerle ifade edilen berrak, saf, aynı zamanda ola!)anüstü fikirler dünyasıdır. 3 Bu sözler, büyülü gerçekçilik için pek geçerli bir formülü ifade etmiyor. Aslında, Borges’in başlıca erdemlerinden birini betimliyor: ola�anüstü evrenleri, sinsi, neredeyse küstah bir üslup ekonomisiyle yaratma yetene�ini. Düzyazıları, dili edebi gösterişten kurtarma arzusunu sergiler. Borges’in büyüsünde maharetlere yer yoktur, öte yandan edebi-eleştirel mizahı yeni doruklara yükseltir. Ve evrenlerini buharlı ekvator iklimlerinde de�il, -bir iki Paris arkaplanı dışında- siyasi açıdan karanlı�a gömülmüş Buenos Aires’ de, münzevi, ço�u zaman uykusuz yalnızlı�ında yaratır. Dünyanın kendi yurttaşlarından -hatta kendisinden bile- önce keşfetti�i Arjantinli Borges bilinçli olarak moderndi, yine de yaşamının büyük bir bölümünde kendine güveni yoktu. Eserlerine, özellikle öykülerine, pek kıymet vermezdi. Yine de onun içaçıcı parlaklı�ı.

modernizmin tüketti�i ve edebiyatlarını kupkuru bıraktı�ı Fransız, Ingiliz ve Birleşik Devletler kültür iklimine ilaç gibi geldi. Borges şaşılacak kadar çok sayıda edebiyatı besledi ve onlardan esinlendi. Başta şiir olmak üzere, edebiyat için Ingilizcenin en iyi dil oldu�unu düşünüyordu. Işin tuhafı Cervantes’i ilk kez Ingilizce çevirisinden okumuştu. Daha çocukken, en büyüklerden sayılmayan -Robert Louis Stevenson, Lewis Carrol, H.G.Wells gibi- Ingiliz yazarlar onun üzerinde belirleyici bir etki yapmıştı. Ömrü boyunca, özellikle kör olduktan sonra, kendisine okunmasını istedi�i yazarlar Rudyard Kipiing ve Gerard Manley Hopkins’di. Tahsilini Cenevre’de yaptı�ı için Fransızca ö�renmişti; Almancayı, Heinrich Heine’yi okuyarak, kendi kendine ö�­ rendi. Eliili yaşlarının sonlarına do�ru, kör olmaya başladı�ı zaman, ola�anüstü bir çabayla kendi kendine Angiasakson dili3 “Borges’s Fiction”, A Writer’s Reality, Mario Vargas Uosa, s. 10. 33 ni �renmeye girişti, bu da onu Eski lskandinav dilini öQrenmeye götürdü. Eger bütün bunlar -kalemleri ceplerinde, dosyaları uçuşan, ceket dirsekterinde deri yamalar olan- titiz bir akademisyen izlenimi veriyorsa, bundan daha yanlış bir şey olamaz. Borges, 1 930’1arda ve 1 940’1arda yazar olmaya çabalarken içine dönük ve yalnızlıQı belki de bilerek seçmiş bir adamdı, ama Funes’in Be/Jegi ya da Alefin yaratıcısının Hemingwayvari bir eylem adamı veya Lawrencevari bir Lothario olmasını bekleyemezsiniz. Borges’in 1 960’1arın başlarında Kuzey Amerika üniversitelerine gelmesi ona yeni ve popüler bir kimlik kazandırdı.

Artık küresel bir meta olmuştu. John Updike 1 965’te The New Yorker dergisinde, onu bir tür edebi El Dorado olarak tanıttı. Updike, “Jorge Luis Borges’in dehası geç de olsa Kuzey Amerika’da tanınmaya başladı,” diye başlamıştı makalesine. Ve şöyle devam ediyordu; “Günümüz Amerikan öykü ve romanının çıkmaz sokak narsizmi ve süprüntü niteligine karşın, Borges, felsefe ve fizikte bulunan bir şeyi, aklı, edebiyat ve kurguya sokmaktadır.” Üstelik Borges “keyif verici ve eglendirici”ydi.4 Borges’i altın madeni gibi görenler ve eleştiri cephesinin ön mevzilerini tutanlar hızlı davrandılar; Borges, yeniyi ve tuhafı çabucak masseden bir ülkede Kuzey Amerikalı bir yazarmış gibi benimsendi. Buenos Aires’in güney yarımkürede yer almasının ve çok kültürlü olmasının hiç önemi yoktu; kuzeyle aynı kıtadaydı ve “Amerikan”dı !

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir