Jules Payot – İrade Terbiyesi

“Ne ilginçtir ki insanlar her türlü eğitim için bir öğretmene ihtiyaçları olduğunu kabul ederler ancak davranış bilimlerine gelince öğrenmeye gayret etmez ve önemsemezler.” Nicole, “Hayatını şansa bırakma.” On yedinci yüzyılda ve on sekizinci yüzyılın bir bölümünde din, insan hayatında önemli bir yer teşkil etmekteydi. Bu nedenle irade terbiyesi genel olarak insanlar için sorun olmaktan uzakb. Katolik Kilisesi’nin sahip olduğu güç, inanan insanların karakterini şekillendirmeye yetiyordu. Ancak günümüzde bu mesele birçok düşünürün aklını meşgul etmekte. Yerine bir şeyler konulamadığı düşünülmektedir. Kitap, roman, dergi, gazete ve mecmualar ise irademizi zorlar hale gelmiştir. İradesizlik genel itibarıyla hekimlerin de ilgisini çekmiştir. Ancak ruhsal sorunlar üzerine yoğunlaşan doktorlar çözümü psikolojide aramışlardır. İradenin temelde akılla ilgili bir kavram olduğuna kanaat getirilmiştir. Fakat eksik buldukları yan, ispatı gereken bir metafizik teorinin olmayışıdır. Cahilliklerine veriyorum. Ekonomi politikasında söylenen, tarımın verimsiz ama kolay işlenebilen topraklardan başlanarak verimli ama sert topraklara doğru ilerlemesi gerektiği kuramı psikoloji için de geçerli olabilir. Açıklanması zor olan önemli bir olguyu ele almadan önce önemsiz ama izahı kolay davranışlar hakkında çalışma yapılmalıdır.


Jules Payot Düşüncelerimizin karakterimiz ve eğilimlerimiz üzerindeki etkisini yeni yeni fark ediyoruz. İrade, duygusal bir güçtür ve düşüncelerin irade üzerinde etkili olabilmesi için tutkularımızla da beslenmesi şarttır. Cimri, parayı her şeyden daha çok sevdiğinden, paraya dair isteğini bilinçli bir şekilde bir üst boyuta taşıyarak, küçük zevklerden kendini mahrum eder. Midesinden kısar, arkadaşsız kalmayı göze alır. Kısacası psikolojinin gitmek istediğimiz yönde bize ne kadar etkisi olduğunu tahmin bile edemezsiniz. Maalesef bu açıdan psikolojimizi yeterince kullandığımız söylenemez. Son otuz yıldır Avrupa’yı şekillendiren düşünürler iki teoriye dayanarak irade terbiyesinin aksine çalışblar. Birinci yanlış, karakterin sabit bir yapı gibi dokunulmaz, değişmez olduğu düşüncesidir. Bu çocuksu düşünceyi ileride detaylarıyla inceleyeceğiz. İkincisi ise irade terbiyemize faydası da olan özgür irade teorisi. Stuart Mill, bu doktrinin, uygulayıcılarına canlı bir “kişisel kültür” kathğını söylemiştir. Ancak doğruyu söylemek gerekirse özgür irade teorisinin de birincisi kadar kendimizi kontrol etmekte bize zarar verdiğini belirtmek zorundayız. Bu teori, insanı ıslah etmenin kolay ve doğal olduğunu iddia eder. Oysaki kişiliğin oturması, psikolojimizi çok yakından tanımayı gerektirir ve sabırla yürünen, uzun soluklu bir süreç sonunda elde edilebilir. Bu teori, basit görünmesi nedeniyle birçok akıllıyı gerçek anlamda irade terbiyesinden alıkoymuştur.

Yani insanlığa ve psikolojilere büyük zarar verdiğini söylemeden edemeyeceğim. İşte bu yüzden bu kitabı Theodule Armand Ribot’ya adıyorum. Psikoloji eğitimini sevdiren, Fransa’ da metafiziğin psikolojiden ayrılmasına öncülük eden, in10 lrade Terbiyesi san bilincini ve doğasını bir kenara bırakarak zekanın ve insan iradesinin kaynağını araştıran kişidir. Bu metodun metafiziği yok saymadığını söylemekte fayda var. Sadece psikolojiyi metafizikten ayırıyor ki bunlar zaten birbirinden çok farklıdır. Kendisi psikolojiyi bilimsel olarak ele almayı öngörüyor. Bilim adamının görevi sadece bilmek değil bilginin kullanılmasını sağlamaktır. Psikoloğun görevi de geleceği insanlık adına daha düzgün yaşanması için şekillendirmektir. Diğer bir deyişle geleceğin, insanların arzuladığı gibi olmasını sağlamaya çalışmaktır. En azından bizim kendimize biçtiğimiz görev tanımı budur. İnsan iradesinin zayıf olmasının nedenlerini araştırdık. Çözümün, geliştirilmeye müsait duygu durumlarına dayandığını değerlendirdik. Topluma sunduğumuz bu kitabın alt başlığı “irademize faydalı olacak duygularımızı güçlendirmek ve zararlı olanları da uzaklaştırmak” olabilir. Tüm konsantrasyonumuz bu yönde olacaktır. Bu hususta kendi payımıza düşen çabayı sunuyoruz.

İrade terbiyesini soyut biçimde ele almak yerine uzun süreçli ama kalıcı bir yolla iradeyi terbiye edebilmeyi amaç edindik. Gençlerin ve zihnini kullanarak çalışanların bu kitaptan faydalanmalarını umut ediyorum. Birçok öğrencinin kendini kontrol etmede yöntem eksikliğinden yakındığını duydum. Onlara bu konuda bana ilham olan dört yıllık çalışmamı ve düşüncelerimi sunuyorum. 11 Jules PAYOT Chamonix, 08.08.1893 BİRİNCİ KİTAP – MESELEYE GİRİŞ Birinci Bölüm Mücadele Edilecek Düşman: İsteksizlik İmparator Caligula1 Romalıların kafalarını tek hamlede koparabilmek için bir tane başlarının olmasını isterdi. Düşmanlarımızla baş edebilmek için buna benzer bir arzuya kapılmamız faydasızdır. Ancak yine de tüm başarısızlıklarımızın neredeyse tek sebebi vardır. O da irade zayıflığı. Çaba göstermekten ve özellikle süreklilik gerektiren bir çabadan korkarız. Rahata düşkünlüğümüz, tembelliğimiz gibi insani huylar tıpkı yer çekimi kanunu gibi doğaldır. Gerçek şu ki kararlı bir iradenin karşısında ancak devamlı bir güç durabilir. Tutkularımız ise doğası gereği geçicidir; ne kadar şiddetli olursa bir o kadar kısa sürer. Takımı haline gelen ihtiraslar haricinde tutkuların sık oluşu düzenli bir çabanın yerini tutabilecekleri anlamına gelmez.

Ancak hamallık, rehavet, tembellik veya aymazlık diye adlandırılan huylarımız süreklilik arz eder. Bu huylarımıza 1 Gaius Julius Caesar Augustus Germanicus (Caligula), M.S. 37-41 yılları arasında hüküm süren Roma imparatoru. (Ç.N.) 13 Jules Payot karşı yapılacak düzensiz mücadele, mücadeleyi tekrar etmekten başka bir şeye yaramaz, sonunda başarılı da olunmaz. İşin gerçeği, insanoğlu tarafından düzenli ve uzun süreli çaba sadece zorlamayla ve ihtiyaç halinde ortaya çıkar. Büyük seyyahlar ilkel toplumların çalışmaya yeterince istekli olmadıkları için geri kaldıkları hususunda hemfikirdir. Bilindik örnekleri o kadar uzaklarda aramaya gerek yok. Aynı durumu düzenli çalışmaya zorlanan bir çocuğun isteksizliğinde de görmüyor muyuz? Akranlarından daha fazla çalışmak isteyen bir köylü veya işçi bulmak ne kadar zordur! Spencer2 gibi siz de günlük hayatta kullandığınız eşyaları bir gözden geçiriniz. Aklımızı biraz kullanarak onları işlevlerinden daha kullanışlı hile getirmek mümkündür. Yazarın söylediği gibi “birçok insan aklını en az şekilde kullanarak hayattan gelip geçer”. Öğrencilik hayatımızı bir hatırlayalım, arkadaşlarınız arasından kaç tane çalışkan öğrenci sayabilirsiniz? Neredeyse bütün öğrenciler asgari çabayla sınavlardan geçmek istemezler mi? Ortaokuldan itibaren özgün yorum yapmak öğrencilere ne kadar da zor gelir. Tüm dünyada öğrenciler az bir çabayla basit ezberler sayesinde sınavlarından geçebilirler.

Öğrencilerin hedefleri de çok yüksek değildir zaten. Maneuvrier’in3 ifade ettiği gibi “onların aradığı iş itibarlı olması gerekmeyen, sabit maaşlı, istikbali de olmayan, üzerinde yaşlanacağı bir devlet dairesi koltuğudur. Tıpkı bir saat misali aynı hareketlerin tekrar edildiği, yeteneklerinin yavaş yavaş köreldi2 Herbert Spencer, İngiliz filozof, 1820-1903. (Y.N.) 3 Edouard Sylvain Maneuvrier, 1 888’de yayımlanan “Burjuvanın Eğitimi” isimli eserin yazarı, 1844-1917. 14 lrade Terbiyesi ği bir iş olsun; yeter ki beynini yormasın, çok zorlanması gerekmesin. İşini garamiye alma içgüdüsü kişiyi yaşamaktan ve harekete geçmekten alıkoyar. ” Özellikle memurları suçlamamak gerek. Belki terfi almak hariç, bir meslek veya kariyer insanın kişiliğini, şevkini ve enerjisini korumak için yeterli gelmez.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

Yorum Ekle
  1. Okunasi bir kitap tavsiye ederim