Leo Rutherford – Şamanik Yolun Çalışma Kitabı

Ingiltere’nin kuzeybatısında yaşayan, içinden avukatlar ve emlakçılar çıkarmış doğru düzgün bir aileden gelen ben nasıl oldu da şamanizm gibi olmayacak bir yola girdim? Sekiz ile on sekiz yaşlarım arasında bir yatılı okulda (travmalarla yüklü bir deneyimdi) geleneksel eğitimden -ilk öğretmenim Ken Ratcliffe’in deyişiyle- “incit-eğit-im”den- geçmiştim ve sonra, mühendislik okudum. Bu, ailemin mesleki geleneğine karşı bir tür isyandı ama mesleki özgeçmişim ilk yılları, bugün geldiğim noktaya ilişkin hiçbir ipucu vermiyordu; böylesine olağan dışı bir yön değişimini beklemiş veya tahmin etmiş olabilmemin hiçbir yolu yoktu . Yaşamlar bir olaylar, hatalar, kazalar, sürprizler, mücadeleler, başarılar, başarısızlıklar, felaketler, çabalar ve kazanımlar dizisidir ve benimki de başından sonuna öyleydi. Çoğu kez, zor bir durum yeni ve beklenmedik bir çözüme yol açar. Modası geçmiş, yıkık’ dökük ve düzensiz küçük bir fabrikadan makul bir işyeri yaratmak için harcadığım çabalar on iki yıl sonra beni, o sırada devasa ölçülerde hissedilen bir orta yaş bunalımına sokmuştu. Günlük yaşamdaki anlamsızlık, tükenmişlik, yalıtılmışlık, ŞAMANİK YOLUN ÇALIŞMA K İTABI yetersizlik -cebimdeki alışveriş listesini bile hatırlayamamak- ve derin yas duygusu; bu türden hisler beni çaresizce yardım aramaya yöneltti. İlk olarak, Londra’daki bir alternatif grup terapisinde buldum kendimi. Tarih, 1975-76: Bazı insanların bir hafta sonu eğitimi ile terapist haline geldiği günlerdi; aklınıza gelen her şeyi bağırarak söyleme şeklindeki karşılaşma terapisi pek popülerdi ve geçici her şeye çare olduğu düşünülmekteydi. Findhorn’da tanıştığım bir kız arkadaşımın daveti üzerine 1977’de San Francisco’ya geldiğimde çok daha beter leşmiş bir haldeydim. Ülke ve koşul değiştirmeyi motive etmekte seks gibisi yoktur. Orada, üç ay süren çok yoğun, ebeveyn sorunlarına odaklanan Hoffman Quadrinity Process (Dörtlü Üçlü İşlemi) terapisinden geçip şifa buldum; ve Esalen’de Gabrielle Roth ile dans ettim, sonraki dört yıl boyunca onunla pek çok atölye çalışmasına katıldım ve sonunda, altı haftalık bir eğitim aldım. Bu deneyimlerin her ikisi de harikulade ve özgürleştiriciydi; kim ve nasıl sıkışmış biri olmuş olduğuma ve de kim ve ne olabileceğime dair bir anlayış edinmeye başlamama yardım ettiler. Gabrielle, şamanizmden söz eden ilk kişiydi ve kısa süre sonra, San Francisco’daki Antioch Üniversitesinde almaya başladığım Holistik Psikoloji master programında, Joan Halifax gelip bu konuda bir ders verdi. Gözlerim açılmıştı; yıllar önce ilkel batıl inanç saçmalığı diyerek bir kenara attığım şamanizmde toprağa dayalı temel bir bilgeliğin bütün bir çizgisinin olduğunu hissetmeye başladım.


Hyemeyohsts Storm ve Harley Swiftdeer’dan kısa bir kursun ardından Meksika’nın Huichol yerlilerinin tarzını öğreten Prem Das’tan (Paul Adams) bir üniversite kursu aldım ve Sonoma Eyalet Üniversitesinden Robert Greenway ile iki haftalık vahşi doğa gezisine çıktım. Yerel bir şamanik grupla ve toprakla bağlantıyı seremonilerle ve kutsal olanla, psikolojiyle ve içteki çocuğun şifalanmasıyla harmanlayan bir yol arayışında 2 G İ RİŞ olan pek çok başka kişiyle de temasa geçtim. “Yuva”mı bulduğumu hissediyordum; bana en çok dokunan şeylerin hepsinin bir araya geldiği bir yer. Şifa çemberi öğretileri ile, her şeyi yerli yerine koymama ve her türden akıl karışıklığını ve şüpheyi, karmaşık toerileri ve teolojileri bir kenara bırakmama yardım eden bir harita buldum. Artık sapı samandan, ağacı ormandan ayırabildiğimi; ilk baştaki eğitimimin beni programladığı şeyden çok farklı olmasına rağmen yaşamımda bir anlam ve amaç bulduğumu hissediyordum. 1983’te İngiltere’ye döndüm ve uygulamacı olarak çalışmaya başladım. İlk başlarda, tiyatroya ve dansa duyduğum sevginin de etkisiyle “Oyun-Dünya” adını verdiğim bir sentez oluşturdum; organize edilmiş eğlence ve oyunlarla yaratıcılığın kendiliğinden ortaya çıkışını hedefleyen etkinlikler bir süre başarılı ve popüler oldu. Ancak beni çağıran başka şeyler vardı: Şamanik temalı atölye çalışmalarına başladım ve bunların sağladığı daha geniş ölçekli olanaklarla insanları daha ileri götürebildiğimi gördüm. 1987’de çalışma mekanımın adını Eagle’s Wing Centre for Contemporary Shamanism (Kartal Kanadı Çağdaş Şamanizm Merkezi) olarak değiştirdim ve adı, o zamandan beri değişmedi. Bütün öğretmenler, öğrenmek için öğretir ve çoğu kez, öğrenmeye ihtiyacımız olan şeyi öğretiriz. 1987’den beri Şamanizmin Unsurları kurslarını vermekteyim ve bunlar sayesinde her defasında çok şey öğrenmekteyim. Yaşamın büyük yolculuğu kaosun, felaketlerin, büyülü anların, sevginin ve kaybı, beklenmedik başarıların ve sürprizlerin içinden geçerek sürmekte ve öğrenim, asla bitmiyor … Bu çalışmanın kökeninin -tamamı değilse de- büyük kısmı Kuzey, Orta ve Güney Amerikan yerli geleneklerine dayanmaktadır. Burada sunulan şifa çemberi öğretisi ise bildiğim kadarıyla Orta Amerika kökenli ve Maya kültürü tarafından da kullanılmış. 1970’lerde Hyemeyohsts (Wolf) Storm ve öğrencileri olan 3 ŞAMANİK YOLUN ÇALIŞMA KİTABI Harley Swiftdeer, Joan Halifax, Rainbow Hawk ve niceleri tarafından Batı kültürüne tanıtılmış. Storm’un Lightningbolt (Yıldırım) adlı özyaşam öyküsü çok bilgilendirici ve ilginçtir; ve bu kitapta yer almayan pek çok başka öğretiyi de içerir. Öğretiyi ve yorumlamalarını ifade ediş tarzım bana ait.

Şifa çemberleriyle çalışırken, bana “seslendiler” ve vurguladığım noktaların bazıları, bana öğretilen tarzda değişikliğe yol açtı. İyi bir “şifa çemberi” zamanın ve insanların ihtiyaçlarına uyum sağlamak üzere işte böyle evrimleşir ve dogma haline gelmekten korunur. Yaşayan bir öğretidir ve her bir öğretmen, eritme kazanına kendine has niteliğini ekleyecektir, yeter ki o anın ihtiyaçlarına uyumlanmış ve ortodoksluğun sahte kavramlarına kapılmamış olsunlar. Bu kitabın size hem faydalı olacağını hem de size meydan okuyacağını umarım. Sizi, ortak fikirleri kabul etmektense kendi başınıza düşünmeye sevk edeceğini umarım. Kişisel anlamda gerçekten dönüştürücü olacağını da umarım ama yalnızca okuyup zevk alsanız bile sevinirim. 4 1. BÖLÜM Şamanizm D ünyanın neresinde yaşarsak yaşayalım, hangi kültür içinde yetişmiş olursak olalım hepimizin kadim kökeni şamanizmdir. Tarihte iyice eski zamanları inceleyin, hepimizin şamanik kültürlerden geldiğimizi göreceksiniz. Dinlerin oluşumu gibi nispeten yakın tarihli kavramlardan çok daha önce, insanoğlu evreni anlama ve algılama arayışı içerisinde günümüzde de kullanılabilecek çeşitli yöntemlerin ve aletlerin arayışındaydı. Bu yöntemler günümüzde dünyanın şaşırtıcı biçimde çok sayıda olan birçok yerinde kullanılmakta olup yerli kültürlerin şamanları tarafından Batılılara öğretilmektedir. Şamanik yolculuk, trans dansı, görü arayışı ve ter çadırında arındırma seremonileri; “gerçek dünya” olarak adlandırdığımız bu düny”ya paralel olan ama gözle görülmeyen zaman olgusu dışındaki gerçeklikle iletişime geçebilmenin eski ama geçerliliğini hiç yitirmeyen yollarıdır. Günlük yaşantımızdaki eylemlerimiz, en derin inançlarımız, rüyalarımız gerçek benliğimizin yansımalarıdır. Gizli kesişmeler ancak ruhun gözle görülmeyen dünyasında gerçekleşir. Şamanizmin esas amacı, bu gizliliği ortadan kaldırmak ve “görmek” için kapıları açmaktır.

Vücut olarak adlandırdığımız üçüncü boyuta ait uzay kıyafeti içerisindeıyaşam anlamını algılamaya çalışmak her zaman oldu7 ŞAMANİK YOLUN ÇALIŞMA KİTABI ğu gibi günümüzde de çok önemlidir. Hatta, günümüzde bunu algılamanın çok daha önemli olduğunu söyleyebiliriz çünkü dünyamızın “gelişmiş” kısmında gezegenimizi hiç olmadığı kadar çok kirletiyor, doğanın ve atmosferin dengesini hiç olmadığı kadar çok bozuyoruz. Bizi tekrar ana yaşam kaynağı olan, dünyamızı oluşturan ve dengede tutan güç kaynağı ile iletişime geçirecek ve tekrar uyum içerisinde olmamızı sağlayacak bir yola ihtiyacımız çok büyük. Rahibelerin ve rahiplerin asıl görevleri insanoğluna ilahi olanla iletişiminde yol göstermek ve yardım etmekti, ancak çoğu zaman “örgütlü” dinlerin kendi içlerindeki planlar, gücün insanlardan alınıp dini veya inanç sistemini temsil edenlerin eline verilmesine yol açtı. Birçok dinin asıl ilham kaynağı kadim ve ebedi yolları yansıtır fakat bu yollar Batı’da çoktan saklanmış ya da insanların yaşamlarını, yaşayış ve inanış biçimlerini kontrol etmek isteyen ataerkil kültürün kavramsal ideolojilerine uygun hale gelecek şekilde değiştirilmiştir. Buna karşılık, bir şamanın amacı insanlığa kendi güçlerini elde etmesini, toprak ana ve gökyüzü baba ile bağlantı kurmasını sağlamak için hizmet etmek, yardım etmek ve yol göstermektir. İnsanoğlunun ilahi boyutta kendi güzelliğinin farkında olmasını; kendi yolunu, kendi gücünü ve kendi varlığını bulmasını sağlamaktır. 1960’lı yıllar itibariyle Batı’da şamanizm yöntemlerinin tekrar yaşama dönüşü, her ne kadar çoğu şaman öğretisi olmasa bile şamanizm yanlısı olan eski kültürlerin öğretilerini içeren psikolojik spiritüel kitaplara, grup çalışmalarına ve kurslara yansıdı. Kişisel gelişim, spiritüel farkındalık ve daha toplum merkezli bir yaşam biçimi alanındaki bu hareket son birkaç yüzyıldır diğer insanlara ve dünyaya yıkıcı şekilde davranan kültürler için bir adım ilerlemenin simgesi oldu. Şamanizm yani “iyi ilaç’: sınırsızca kadim ve ebedi bir bil8 ŞAMANİZM Helik sermayesi gibi her yerde, her şart altında uygulanabilir.· �amanizm biz insanların geçmiş travmalarını iyileştirmenin, Hünlük yaşamla uğraşırken içsel denge ve uyumu koruyabilmenin, yolumuza ne çıkarsa çıksın içimizdeki iyiliği geliştirmenin, birbirimizle ve dünyayla olan ilişkilerimizin kalitesini artırmanın yoludur. Bütün bunlar, her zaman olduğu ve olacağı gibi, şimdi de çok önemlidir. Atalarımız kabileler halinde, kasabalarda ufak gruplar olarak toprağa ve doğaya yakın yaşarlardı. Onlar yaşamda kalmanın hayvanların hareketlerini anlamak olduğunu, bitkilerin nerede ve senenin hangi zamanında büyüdüklerini bilirlerdi. Doğayı, hayvanları “kontrol etme”yi ve tarımı öğrendikleri o büyük değişim gelmeden önce insanlar uzun bir süre yaşadılar.

Atalarımızın, “eski dünya”nın insanlarının spiritüelliği bütün bu kültürler vasıtasıyla bize kadar geldi ve hala dünyada yaşıyor. Şaman kültürü tüm dünyaya yayılmış durumda -Amerika, Sibirya, Laponya, Tibet, Avustralya, Endonezya, Avrupa’nın bazı bölümleri, Afrika… Tamamen endüstriyelleşmemiş bölgelere baktığınızda şamanları bulabilirsiniz ve hatta gelişmiş toplumlarda bile arka planda sessiz bir şekilde varlıklarını sürdürdüklerini görebilirsiniz. Atalarımızdan bize büyük bir spiritüel miras kaldı ve şimdi endüstriyelleşmiş olanlarımızın, kabile yaşamından uzak, doğadan ayrı yaşayanlarımızın ve de bireyselliği, yarışmayı, suçluluk duymayı, utanç duymayı, kendini inkar etmeyi, kendine iftira atmayı öğrenmiş olanlarımızın artık geriye bakıp hatırlamasının zamanı gelmiştir. Sürdürülebilir bir yaşama ilerleyebilmemiz için hatırlamamız gerekmektedir çünkü gerçek olan bir şey varsa o da şu anki yaşamlarımızin sürdürülebilir olmadığıdır. Her nereden gelirse gelsin, hepimizin atalarının spiritüel anlayışı temelde birdir. Her kültürün kendine has adetle- / 9 ŞAMANİK YOLUN ÇALIŞMA KİTABI ri, ritüelleri vardır ancak temel hep aynıdır. Şakıdığı öz şudur: Her şey Biröir. Her şey enerjidir. Madde, enerjinin katı halidir. Her şey yaşam ağında birbirine bağlıdır. Yaratan ve yaratım birdir. Yaradan (veya Büyük Gizem/Büyük Ruh) her şeydedir ve her şey Yaradan’dadır. Bütün varlıklar Yaradan’ın bir parçasıdır ve ruhtan maddeye doğmuş olup ölerek, tekrar ruha döneceklerdir. Yaşam, Kendini deneyimleyen ve araştıran varoluştur. Her şey kendince “canlı’öır.

Sözgelimi, insanlar dünyanın güneşin etrafında 70-120 kez dönüşü kadar yaşarlar. Güve bir gün yaşar. Bir ağaç binlerce yıl yaşayabilir. Bir gezegen milyonlarca yıl yaşar. Bir güneşin milyarlarca yıllık ömrü vardır. Bir galaksinin ömrü bilinmez, bir evrena gelince … Her şey maddesel varlığa doğar ve formun olmadığı bir aleme ölür. Formun olmadığı alem -nihai gerçeklik- zamansızdır. Doğrusal zaman üç boyutlu bir zihnin algısıdır. İncil’in yaratılışın anlatıldığı ilk bölümünde der ki, “Başlangıçta Tanrı vardı, Söz Tanrı’ylaydı, Söz Tanrı’ydı:’ Başlangıçta söz olmadığına göre bu ne demektir? Var olmak için gerekli iki şey enerji ve bilinçtir. Enerji var olmuş olmak zorunda çünkü enerji olmadan hiçbir şey olamazdı. Bilinç de var olmuş olmak zorunda çünkü bilinç olmadan enerji algılanamazdı. Öyleyse şöyle yorumlayalım: “Başlangıçta enerji/bilinç vardı, enerji/ bilinç Tanrı ileydi, enerji/bilinç Tanrı’ydı:’ Tanrı ve enerji/bilinç eş anlamlıdır. Her şey enerjinin form almış halidir, her şey kendi halinde bilinçlidir. Her şey Tanrı’nın varlığının kanıtıdır. Tanrı ve varlık eş anlamlıdır.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir