Lilian Peake – Yillarin Ardindan

Geoff, ıslık çala çala merdivenlerden inip kız kardeşinin oturma odasına girdi. «Çay hâlâ kaynamadı mı?» Kathryn, «Çay hazır,» diye seslendi mutfaktan, «Şimdi getiriyorum.» Geoff oturdu, ellerine baktı. «Elimdeki boyayı epeyce temizledim sayılır. Ah, sağol!» Kardeşinin uzattığı tepsiden çay fincanını aldı. «BU çay iyi gelecek bana.» Bolca şeker koydu. «İyi ki o oda kullanılmıyor.» dedi. «İşim de oldukça uzun sürdü. Zaten bu evde yeniden dekore edilmesi gereken öyle çok oda var ki!.» Kathryn sevecen bir tavırla, «Sokağa çıkmayacak olsaydım, sana yardım ederdim.» dedi. «Morukla mı buluşacaksın?» Geoff’un sesi iğneleyiciydi.


«Yoksa, Mr. Rutiand ile mi buluşuyorsun demem gerekir?» Kathryn kaşlarını çattı. «Francis’e moruk deme, Geoff.» «Bu canını sıkıyor, onun yaşını hatırlatıyor sana, değil mi? Bak Kath, gerçi bunları daha önce de çok konuştuk, ama ne yaptığının farkında olup olmadığından hâlâ emin değilim. Sen yirmi yedi yaşındasın; oysa o elli ikisinde.» Kathryn, parmağındaki pırlanta nişan yüzüğüyle oynayarak, «Bunu öyle çok söyledin ki, bıktım artık Geoff,» dedi. «Ama boşuna konuşuyorsun. Ben artık güvence arıyorum, çılgın bir aşk filan değil. O çılgınlığı on yıl önce yaptım, bak sonuç ne oldu… daha yirmi birime basmadan boşanmak zorunda kaldım.» «O kendi aptallığından oldu.» dedi Geoff. «Sana bir şey diyeyim mi? Jon’la birlikte Amerika’ ya gitmen gerekirdi. Karışıydın onun. Biliyorum, daha on yedi yaşındaydın, çocukluktan yeni yeni çıkıyordun, ama yine de yerin onun yanıydı. Büyükannem bile senin büyük bir yanlış yaptığın kanısındaydı.» «Neden gitmediğimi pekâlâ biliyorsun.

Annemle babam öldükten sonra büyükannemin bizi yetiştirmek için çektiği onca sıkıntıdan sonra, onu bırakıp gitmeyi göze alamadım. Sen daha on beş yaşındaydım. Okulu bitirmesine uzun yıllar vardı. Ve pansiyonerlerin verdiği kira dışında, eve para getiren, tek kişi bendim.» Kathryn kaşlarını çattı. «Hem Jon da benden kurtulmak istiyordu.» «Ona deliler gibi âşık olduğun halde, bir başka adam bulduğunu ve ondan boşanacağını ne diye yazdın, hâlâ anlayamıyorum…» Kathryn dalgın dalgın şömineye baktı. «jon da yazdıklarıma inandı. Boşanmak istiyorsam, bunu hemen kabul edeceğini, çünkü kendisini aldatan bir kadınla yaşamak istemediğini yazdı. Henüz yirmi iki yaşında olduğunu vfi ev¬lilik bağından kurtulmaktan sevinç duyacağını söyledi.» Kathryn derin derin içini çekti. «Altı ay süren harika bir evlilik de böylece sona erdi. Artık bunlar geçmişte kaldı.» Geoff, «Bu nişanı bozmayacaksan, bir kez daha düşün taşın Kath,» diye diretti. «Yaşamını ikinci bir kez altüst etmeni istemem.

Moruğu ger çekten seviyor olamazsın, dürüst ol.» «Francis’ten hoşlanıyorum.» dedi Kathryn. Geoff, sinirli sinirli omuzlarını silkti. «Hoşlanıyorsun demek? Pöh, hoşlanıyormuş!» Ayağa kalktı. «Çay için teşekkürler… Ben bu akşam Helen’lere gideceğim. Sana iyi eğlenceler; eğlenebilirsen tabii!.» Büyükanneleri on sekiz ay önce öldüğü zaman, Kathryn Kraliçe Victoria döneminden kalma bu köhne evde kardeşiyle oturmaya başlamıştı. Bir zamanlar ailecek burada otururlardı, oysa şimdi ikisinden başka kimse kalmamıştı evde. Anneleriyle babaları on iki yıl önce bir trafik kazasında ölmüş, o günden bu yana iki kardeşe kol kanat geren babaanne olmuştu. «Sizden başka kimsem yok. Sizi yetiştirmek için gerekirse eve kiracı alırım.» demiş ve öyle de yapmıştı. Kathryn okulunu bitirip bir avukat yazıhanesinde sekreter olarak çalışmaya başlamış, orada Margery adında bir kızla tanışmıştı. Margery tam bir çöpçatandı.

Kathryn’e bir erkek arkadaş bulmak için kolları sıvamış, «Ağabeyimle tanışsan iyi olur.» demişti, «jon üniversiteyi bıraktı, öğretmen olmak için kurslara gidiyor. Sarışınlara bayılır, onun için seni beğeneceğinden kuşkum yok.” Sevgilisi de onu bıraktı zaten. Gel, sizi tanıştırayım.» Bu konuşmadan birkaç gün sonra Margery’nin yakışıklı ve zeki ağabeyi ile tanıştı Kathyrn. Birbirlerine delicesine âşık oldular. Bunun üzerine büyükanne ne diye evlenmedikleri sorusunu ortaya attı bir gün. Nasıl olsa, evde Jon’a da yer vardı. Kira vermeyeceklerine göre Jon’un katkı¬sı ve Kathryn’in maaşı ile pekâlâ geçinip giderlerdi. Sonunda evlendiler. Kathryn işinden ayrıldı ve bitirmiş olduğu teknik okula sekreter olarak girdi. O yaz, bir akşamüstü Jon eve bomba gibi bir haberle geldi. Amerika’dan bir yıllık doktora bursu almıştı ve gitmeyi düşünüyordu. Kocasının yetenekli biri olduğunu bildiği için, böyle bir fırsatı kaçırmasına gönlü razı olmadı Kathryn’in.

Jon, «Sen de benimle gel Kathy.» diyordu. «Sensiz yaşamın hiçbir değeri olmaz.» Ama Kathryn bu öneriyi kabul etmedi. Jon’un ısrarları da bir yarar sağlamadı. Kathryn, delikanlılık çağındaki kardeşi Geoff’la babaannenin yalnız başına baş edemeyeceğini, bu yüzden onu bırakamayacağını söyledi ve aşklarının gücüne olan büyük inancı içinde, «Sen yalnız git jon, çalışmalarını bitirince de bana dön. Hem sadece bir yıl değil mi, göz açıp kapayıncaya kadar geçer» dedi. Karısını kollarına aldı Jon, «Bir yıl dediğin tam on ikj ay, elli iki hafta. Hele günleri de sayacak olursan iş büsbütün büyüyor.» dedi. «Ben sensiz ne yaparım. Benimle gel.» Kararından caymadı Kathryn. Kocası gittikten sonra duyduğu yalnızlığı, hüznü kimselere açmadi. Yılın bitmesine kısa bir süre kala Jon bir mektup yazarak, çalışmalarını bir yıl daha sürdürmek için teklif aldığını belirtince, Kathryn onun erken evlendiğine pişman olduğunu düşündü ciddi ciddi, jon’un mesleğinde ilerleyebilmesi için onu bütün bütüne bırakması gerektiği kararma vardı.

Kapının vurulması, anılara dalıp gitmiş olan Kathryn’i kendine getirdi. Francis onu almaya gelmişti. Geoff ortalarda yoktu,, müstakbel eniştesinden hoşlanmadığını açıkça ortaya koymuştu zaten. «Ona patronum olarak iş yerimde katlanıyorum, bir de evde çekemem doğrusu,» diye homurdanmıştı. Kathryn ile Francis, ortak dostları Cresweil’ lerin evinde güzel bir gece geçirdiler. Kathryn, kendinden yaşlı insanlarla görüşmek zorunda olduğunu, bu çevreye alışması gerektiğini biliyordu. Elli yaşlarındaki George CresweH’i de uzun zamandır tanıyordu. George CreswelJ avukattı; hem anne babalarının, hem de büyükannelerinin ölümünden sonra, hukuksal sorunlarda Kathryn’e ve kardeşine yardımcı olmuş, Kathryn’in boşanma avukatlığını da üstlenmişti. George Creswell ve karısı, eski dostları Francis Rufcand’le Kathryn Svvale’in iyi bir çift oluşturacaklarını düşünerek, onları tanıştırmışlar, aralarında bir yakınlığın kurulmasına yol açmışlardı. Francis Butland duldu. Eve dönerlerken, Francis, «Creswelî’lerin söz et¬tikleri ev konusunda ne dersin?» diye sordu. «İyi olur derim. Madem henüz yapımı tamamlanmamış, istediğimiz zaman gidip görebiliriz. Ne zaman bitecekmiş acaba?» «George, en az altı ay sürer diyor. Fiyatı da elverişli.

Üstelik yapımı bitmediği için., istediğimiz değişiklikleri de yaptırabiliriz.» Kathryn gözlerini kapadı ve Mrs. Creswell’in Jon’la nasıl evlenip boşandıkları konusunda bir ey bilip bilmediğini düşündü. Kendisi nişanlısına İm konuda henüz bir şey söylemediği için kaygılıydı. Kathryn bunları düşünürken, Francis, «Fen bölümünün yeni başkanı yarın göreve başlıyor.» dedi. «Onun sekreteri olacağına göre, yarın biraz erken gel de, adamcağıza ilk günün acemiliğini çektirme.» «Olur, Francis. Adamın sadece adını duydum, biliyorsun, atanma kararı geldiği gün hastavdım, işe gitmemiştim. O yüzden yeni bölüm başkanıyla ilgili hiçbir şey öğrenemedim.» «Doktorası var, bir zamanlar öğretim üyesi olmak için eğitim görmüş, ama şimdiye kadar bu alanda çalışmamış. Zeki biradam,nitelikli,akıllı.Bir ‘süre yurt dışında kalmış. İyi geçineceğini1 zi umarım.

» «İnşallah.» Kathryn bunları söylerken, ‘Adı VVright’mış,’ diye düşünüyordu. ‘Doktora yapmış olduğuna göre Doktor Wright. Tanıştığımız zaman ona, evliyken benim de aynı soyadını ta¬şıdığımı söylerim. Ne raslantı!* Kathryn birden kaşlarını çatarak doğruldu. ‘Bu adam Jon olamaz, değil mi?’ diye geçirdi aklından. ‘Dışarda öğrenim görmüş, eskiden öğretim üyesi olmaya hazırlanıyormuş, zeki biriymiş.’ Sonra yeniden arkasına yaslandı. Yok, hayır. VVright çok sık görülen bir soyadıydı. Sanat bölümünde de VVright adında bir öğretim görevlisi vardı. Hayır, bu gelen Jon olamazdı. Eve geldiklerinde Francis, Kathryn’in yanağına bir öpücük kondurdu. «İyi geceler canım.» dedi.

Kathryn de «İyi geceler Francis.» diyerek arabadan indi. Arabanın arkasından el sallarken, Francis’in ona az önceki gibi hafifçe öpmenin dışında yaklaşmadığına şükretti. Kathryn ertesi sabah erkenden çıktı ovden. Teknik okulun kapısından girerken, yeni atanan başkanla tanışmaya hazırladı kendini. ‘Bu Jon değildir herhalde. Bu kadar rastlantı olamaz,’ diye geçiriyordu içinden. Odasına girip daktilo makinesinin başına geçtiği sırada, bölüm başkanının bitişikteki odasına açılan kapıdan iki kişi göründü! Biri, mühendislik bölümü başkanı Fred VVelford, öteki de yeni gelen bölüm başkanıydı. Kathryn’in gözleri karardı birden, hayal meyal seçtiği yakışıklı adama baktı, eli boğazına gitti. Yüreği deli gibi çarpmaya başlamıştı… «Miss Swale, size fen bölümünün yeni başkanını, yani patronunuz Dr. Wright’ı tanıştırayım.» Fred Welford bunları söyledikten sonra yanındaki adama döndü. «Özel sekreteriniz Miss Kathryn Swale. Böyle bir sekreteriniz olduğu için çok şanslısınız. Kadromuzdaki en iyi sekreterdir.

» dedi. Kathryn karşısındaki ince uzun, kumral, gür .saçlı, keskin bakışlı adama soluğu kesilerek baktı vo ‘Jon bu,’ dedi kendi kendine. Ellerinin titizini belli etmemek için birbirine kenetledi. A radan geçen bunca yıl Jon’u hiç değiştirmemişti,. Göz göze geldiler ve şaşkınlık içinde sustular. Yılların açtığı uçurumun üzerinden bir köprü kuran bakışlardı bunlar. Kathryn’in yüzü gülümseyerek aydınlandı.Jon’un şaşkınlığının yerini de sevinçli bir ifade aldı. Ama kendiliğinden kıvılcımlanan ateş, acı anıların etkisiyle bir anda sönecekti. Jon’un yüzü birden karardı. Kathryn ona bakarken katılaşmış, kemikleşmiş bir şeyler gördü yüzünde ve bakışlarındaki sertlikten ürktü. Kathryn’in elini kısacık bir, an için tutup bırakan eli buz kesilmişti; Jon ona bu kadarcık bile değmeye dayanamıyor gibiydi. Kaşlarını kaldırarak, «Miss Swale mi?» dedi. «Miss Swale ha?» Kathryn zorla başını sallayabildi.

Jon’un, «miss» sözcüğünü vurgulamasını, onun, bu güzellikte biri nasıl oluyor da hâlâ bekâr kalabiliyor, diye düşündüğü biçiminde yorumlayan Fred “VVelford, kahkaha atarak, «Evet arkadaş, hâlâ Miss Swale. İnanılacak gibi değil, değil mi?» dedi. «Ama hanımefendinin parmağına bakarsan, bu. Miss’liğin uzun.sürmeyeceğini görürsün. Hem de okul müdürüyle nişanlı. Onun için ayağını denk at oğlum. Burada sadece birkaç ay daha kalacak, değil mi Miss Swale?» Kathryn kendini toparladı. «Birkaç ay kısa bir süre değil Mr. VVelford. Dr. VVright kendisini… terk etmeden önce her şeyi yoluna koyacağımdan kuşku duymasın.» «Seni, sekreterinin nazik ellerine bırakıyorum.» diye gülerek odadan çıktı VVelford. Odaya çöken sessizliğin bozulması gerekiyordu.

Kathryn çekinerek, «Bu duruma üzüldüm. Ama yapabileceğimiz bir şey yok, öyle değil mi?» dedi. «Yok mu? Göreceğiz bakalım,» diye cevap verdi Jon gözlerini kısarak. jon odasına gitmek için arkasını dönüp yürüyünce, Kathryn seslendi. «Sana yardımcı olabileceğim bir şey var mı?» Jon bir an, iki odayı ayıran kapıda durdu. «Gerekirse seni.çağırırım,» dedi kapıyı kaparken. Kathryn ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Kaderin ne kötü bir oyunuydu bu? Jon bu acımasız ve katı tavrını sürdürürse nasıl birlikte çalışabilirdi? Eskiden gözlerinde bu katılık görünüşünde bu taşyüreklilik yoktu. Kathryn kendini toplayarak günlük işlerine döndü. Gelen mektupları elden geçirdi, daha önceki yazışmalardan durumu bildiği için gerekli cevapları yazdı, mektupları alıp Jon’un odasına gitti. Jon onu görünce, «Ne istiyorsun?» diye sordu sertçe. Kathryn masaya yaklaştı. «Gelen postadan bazı mektuplara cevap yazdım. Lütfen imzalar mısın?» «Ne yaptın, ne yaptın?» Kathryn, beklemediği bu tepkiyle karşılaşınca geriledi.

«Ben okumadan ve benden izin almadan mektuplarıma cevap mı verdin? Hep böyle mi yaparsın?» «Özür dilerim.» dedi Kath. «Sadece sana yardım etmek istedim? Senden önceki Mr. Smithers’ la çalışırken de öyle yapardım.» «Bana bak Miss Swale. İşi baştan açıklığa kavuşturalım. Ben burada yeniyim, yeni görüşlerim var. Benden önceki başkana doğru görünen bir şey, benim için doğru olmayabilir. Bu yüzden bundan böyle, bölüm başkanı olarak bütün sorumluluğu yükleneceğime göre, haberim olmadan hıçbir şey yapmanı istemiyorum. İnsiyatif, yerine, zamanında ve gerekli kişi tarafından kullanıldığı zaman iyidir. Bence insiyatif kullanacak kişi sekreter değil, patrondur. Anlaşıldı mı?> Kathryn kendini zorlayarak, «Evet Dr. VVright.» diyebildi. Jon parmağıyla masaya vurarak, «Mektupları şuraya bırak.

Ben gözden geçireyim. Gerekirse yeniden yazarsın. Gerekmezse, bu seferlik imza¬larım.» Kathryn kulaklarına inanamayarak odasına gitti. Bembeyaz kesilmişti. Bu duruma nasıl çözüm bulabileceğini düşünmeye koyuldu. Eve döndüğünde üzüntülü ve yorgundu. Bir çay içip kendini toparlamaya çalıştı. Sonra da iki günlüğüne Londra’ya gidecek olan Geoff’un valizini hazırladı. O sırada kapı açıldı. Kathryn «Geoff, yukarı çıkmadan önce yanıma gel.» diye seslendi. «Seninle konuşacaklarım var.» «Merhaba, ne haber?» diye içeri girdi Geoff. Ablasının yüzündeki ifadeyi görünce, «Bir şey mi oldu Kath?» diye sordu.

Kathryn’in kafası durmuştu sanki. Sözleri güçlükle bir araya getirerek, «Fen bölümünün yeni başkanını gördün mü?» diyebildi. «Yeni patronunu mu? Hayır, bugün okulu do¬laşmış, ama ben dersteydim. Ne oldu?» «Adını biliyor musun?» «Adını mı? Tabii, söylediler. VVright’mış. Senin evlilik soyadın olduğu için aklımda kaldı. Ama o kadar çok VVright var ki!.» Kathryn ağır ağır, «Adı Dr. VVright.» dedi. «Dr. jon “VVright.» «Öyle mi? Amma rastlan…» Geoff durdu, ablasına baktı. «Jon VVright mı? Yoksa… eski kocan mı? Kathryn başını sallayınca, Geoff gülümsedi, «Bunca yıl sonra, koca Jon geldi demek? Çok sevindim doğrusu. Yarın hemen göreyim.

Ama olmaz, yarın gidiyorum. Sevgilerimi, selamlarımı ilet. Herhalde sen de çok sevinmişsindir. Anlat,nasıl karşılaştınız? Yoksa sır mı bu?» Ablasının yaşlı gözlerine baktı. «Hey, ne oluyor? Yoksa, evlenmiş mi?» Kathryn hayır gibilerden başını salladı. Doğrusu bu hiç aklına gelmemişti. «Geoff, benden nefret ediyor. Sekreteri olmamı istemiyor. Beni bağışlamamış ve bundan sonra da bağışlayacak gibi değil. Kovacak beni.» «Bunu yapamaz.» dedi Geoff. «En iyi sekreter sensin. O yüzden o kadar önemli bir bölüme verdiler seni.» «Bunu sen ve ben biliyoruz, ama t o bilmiyor.

Bana karşı tavrından anladığım kadarıyla, beni başından atmak için her şeyi yapacak.» «Yarınki kursun Allah belasını versin. Ama döner dönmez onunla görüşürüm,» dedi Geoff. «Yararı yok. İş işten geçmiş olur o zaman.» Ertesi sabah Kathryn erkenden kalkıp, Geoff’u uğurladı. Bulaşıkları yıkadıktan sonra işe gitti. Jon daha gelmemişti. Kathryn saçlarını tararken, kapı açıldı. Kathryn aceleyle tarağını çantasına koydu. Alaylı bir tavırla, «Odama gel lütfen,> dedi Jon, «Tabii özel işlerinden zaman ayırabilirsen. » Kathryn, eline kalem kâğıt alıp bitişik odaya geçti. Jon kâğıdı görünce, «Kâğıdı bırak, gerek yok.> dedi. < Sana söyleyeceklerim var.

» Kathryn masanın önündeki sandalyeye ilişti. Jon elleri ceplerinde ayakta duruyordu. Yüzünde bir maske vardı sanki. Bir an durduktan sonra O sırada Jon’u gördü, elini sıktı. «Dr. Writht, işleriniz nasıl? Güzel nişanlımın da yardımıyla her şey yolunda gidiyordur sanırım.» Jon’un yüzü ifadesizdi. «Dediklerine göre, çok yetenekli ve becerikliymiş. Onu övmek bana düşmez, ama yetenekleri konusunda öyle çok şey duydum ki, hangi birini sayacağımı ben de şaşır¬dım.» Francis gülümseyerek, «Bence yetkinlik, sadece iyi bir sekreterde aranılacak özellik değil, iyi bir eş olmanın da koşuludur,» dedi. Jon şaşırmış göründü: «Öyle mi dersiniz? Bana kalırsa… daha önemli bazı özellikler de vardır.» Kathryn karşısında duran iki erkeğe baktı. Jon’un ince uzun, yakışıklı görünüşünün yanında kısa boyu, tıknaz yapısıyla Francis gülünç duruyordu. Kalbinin derinliklerine gömmüş olduğu duyguların yüzeye çıkmasına göz yumarsa, bu duyguların büyük bir patlamaya yol açacağını ve Francis’le birlikte kuracağı geleceğin temellerini havaya uçuracağını sezinledi birden.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir