Louis-Antoine de Bougainville – Dunyanin Cevresinde Yolculuk

Louis-Antoine de Bougainville (1729-1811), XVIII. yüzyılda Batı Avrupa’da yeryüzü bilgisinin ve bilimlerin gelişimine değişik ölçülerde katkıda bulunan, Aydınlanma Çağı’nın çok yönlü seçkinlerinin ilginç örneklerinden biridir. Bilgin, filozof, asker, denizci, girişimci, diplomat ve yazardır. Bu mesleklerin belki hiçbirinde en önde yer almış değildir. Ama bunların her birinde, sanırım onu, döneminin ve ülkesinin “aydınlatanlar” zümresi içinde üst katmanlara yerleştirmek yanlış olmaz. Görüleceği gibi çok değişik alanlarda cesaretle, dirençle, tahayyül gücüyle ve akılla, kendisine sıra dışı bir yaşam çizgisi yaratmıştır. Ama bu satırların yazarına sorulursa, başarının doruğuna bir kitapla ulaşmıştır. Keşif Yolculuklarının Dört Yüzyılına Bakış Bougainville’in 1766-1769 yılları arasında gerçekleştirdiği dünya çevresinde yolculuk, bir açıdan bakıldığında on yüzyıldan, bir başka açıdan da dört yüzyıldan fazla sürmüş keşif yolculukları dizisi içinde ele alınmalıdır. Deniz yoluyla ilk büyük keşif, Kuzeyli Adamların (Normanlar ya da Vikinglerin) İzlanda ve Grönland’ı bulmaları ve ardından da, Kızıl Eirik’in oğlu Leif’in günümüzde artık kesinlik kazanmış bulunan yolculuğunun sonunda, XI. yüzyılda Grönland üzerinden Kuzey Amerika’ya varışıdır. [1] Ama bunlar bir yana bırakılırsa eğer, büyük keşifler çağı XV. yüzyılın sonunda Christoforo Colombo’nun Amerika’ya yaptığı üç sefer ve yaklaşık aynı tarihlerde Vasco da Gama’nın Ümit Burnu’ndan dolanarak Hintelleri yolunu açmasıyla başlar. Nils Nordenskjöld’ün XIX. yüzyıl sonunda Kuzeydoğu Geçidi’ni bulması (1878-79), ardından Roald Amundsen’in Kuzeybatı Geçidi’ni aşması (1903-1906), Peary ve Henson’ın 1909’da Kuzey Kutbu’na, ardından gene Amundsen’in Robert Scott’la aynı tarihlerde Güney Kutbu’na ulaşmasıyla (1910–1912), XX. yüzyılın başlarında son bulur.


Bu yüzyıllar boyunca pek çok denizci, rotaları, coğrafya ve haritacılıkta yol açtıkları gelişmeler, denizcilik sanatına ve bilime katkıları ve nihayet siyasal sonuçları açısından değişik öneme sahip çok sayıda sefere çıkmıştır. Dört yüzyılı aşkın bu dönem içinde gerçekleşen büyük yolculukların ardındaki saikler hep aynı olmamıştır. Keşifler tarihine çok yüksekten bakıldığında, ilkin ticaretin, ardından talan ve sömürünün, yeni topraklar elde etme ve koloniler kurmanın, daha sonra da bilimsel saiklerin ön plana çıktığı izlenimi oluşur. Bir tarihçi, daha da yüksekten bakarak merkantilist dönemin yolculuklarıyla aydınlanma çağı yolculuklarını ayırıyor ve işte Bougainville ve Cook’la bu ikinci dönemin başladığını ileri sürüyor. Nitekim merkantilist amaçların ön planda yer aldığı düşüncesi, keşifler çağının başlayışı ile Osmanlı İmparatorluğu’nun Yükseliş Dönemi’nde, Akdeniz’de ve genel olarak Uzakdoğu-Avrupa arasındaki geleneksel ticaret yolları üzerinde kurduğu egemenlik arasında bir nedensellik ilişkisi kuranların da düşüncesidir. [2] Ama bu gibi ayrımlar hemen her zaman bir dizi karşı kanıtı da getirir; gerçekten keşifler çağında hem belirli tek bir yolculukta hem de aynı dönemde gerçekleştirilmiş değişik yolculuklarda, bu saiklerin bir arada varolduğu da görülür. Öte yandan bu seferlerin genel tarihinde bir düzenlilikten de söz edilemez. Kimi zaman seferlerin arası hayli açılmış, kimi zaman ardı ardına yolculuklara çıkılmıştır. Bu açıdan bakıldığında Bougainville’in yolculuğu, Atlantik’te, Pasifik’te, Hint Okyanusu ‘nda ve tabii Moluklar Denizi’nde seyir ve seferlerin çok yoğunlaştığı bir dönemde gerçekleşmiştir. Nitekim Bougainville, Malvinas Adaları’na yaptığı bir seferde, 1765 yılında, Komodor Byron’la, dünya çevresinde yolculuğu sırasında da Atlantik’te Carteret ile karşılaşacaktır. [3] Wallis, Bougainville’in Tahiti’ye varışından sadece birkaç ay önce oradan geçmiş olacaktır. Tahiti’den ayrılışından kısa bir süre sonra James Cook birinci yolculuğuna başlayacak ve Bougainville’den bir yıl kadar sonra Tahiti’ye varacaktır. Yolculuklarının iki üç yıl sürdüğü düşünülecek olursa onunla da pekâlâ karşılaşabilirdi. O yıllarda İngiltere’den her yıl, “neredeyse tren seferlerinin düzenliliği içinde” [4] keşif yolculukları düzenlenmektedir. Kimi yönleriyle masalsı, kimi yönleriyle destansı bu dönemin tarihi, aynı zamanda Avrupa’nın dünyaya egemen oluşunun tarihidir.

Keşifler ve onu izleyen sömürge imparatorluklarının oluşturulma tarihi, aynı zamanda keşfedilen toprakların yerli halklarının kıyımını, siyahî esir ticaretinin karanlık görünümlerini de içerir. Bu keşif yolculukları hep Batı Avrupalılarca gerçekleştirilmiştir. Ancak değişik Batı Avrupa uluslarının aldıkları pay zaman içinde değişmiştir. En başta Portekiz ve İspanyol denizcilerinin ve bir de belki onların hesabına çalışan İtalyanların ön plana çıktığı görülür. Hemen sonrasında Hollandalılar denizcilikte sağladıkları ilerlemeyle Doğu Hintelleri’nde geniş sömürgelere sahip olacak, bir yandan da Willem Barentszoon ile Kuzeydoğu geçidini zorlayacaklardır. Önceleri Drake ve Cavendish dışında güneysel sulara pek inemeyen ve dolayısıyla kuzey geçitlerini zorlayan İngiltere onları izler ve bilindiği gibi “üzerinde güneş batmayan imparatorluğu”nu kurmaya başlar. En sonunda da, artık sadece bilimsel nitelikli ya da bilimsel serüven görünümünde açınsamalar için İskandinav ve Kuzey Amerikalı kâşifler sahneye çıkar. Bunların arasında Fransızların payı oldukça mütevazı boyutlardadır. Yolculuğunun başarısı çağdaşları tarafından hayli küçümsenen, kimi zaman yokumsanan Bougainville’i bir talihsiz kâşif, Kerguelen Şövalyesi [5] izleyecektir. Özellikle bilimsel niteliğiyle keşifler tarihinde çok daha önemli bir yeri olan iki denizci ise La Pérouse (1741-1788) ile XIX. yüzyılda Dumont d’Urville (1790-1842) olacaktır. Aslında Fransız Doğu Hintelleri Kumpanyası’nda kaptanlık yapan, dolayısıyla tacir yanı ağır basan Marion Dufresne ile Jules Marie Crozet Hint Okyanusu’nda, gene XVIII. yüzyılın sonlarında birkaç küçük ada keşfedeceklerdir. İşte sadece bunları düşünecek olursak Bougainville, kendi yurttaşları arasında, kimi yönlerden ilk oluşuyla; bütün kâşif denizciler arasındaysa, yolculuk yazını alanında haklı bir ün kazanan, bu güzel anlatısıyla diğerlerinden ayrılır. Bougainville, Aydınlanma Çağı’nda Sıradışı Bir Denizci Bougainville’in seksen iki yıllık yaşamının öyküsünde, bu kitabın konusunu oluşturan keşif yolculuğunun ötesinde, bir yanda karada ve denizde katıldığı savaşların, bir yanda da üyesi olduğu, döneminin önde gelen bilim kuruluşlarının adları birlikte ön plana çıkar.

[6] Bougainville, 12 Kasım 1729’da Paris’te, kentsoylu bir ailede doğmuştur. Noter olan babası 1741 yılında soyluluk unvanı alacaktır. Klasik diller ve bilim alanında sağlam bir eğitim görür. Gençliğinde, 1750 yılında Kralın Kara Silahşorları [7] birliğinde başladığı askerlik mesleği sırasında eğitimini sürdürür. Hocaları arasında Ansiklopedistlerden D’Alembert ve Clairault da vardır. [8] Bu sonuncusunun denetimi altında İntegral Hesabı Kitabı’nı (Traité du calcul intégral) hazırlar. 1755 yılında kitap yayınlandığında yirmi altı yaşındadır ve bu yayınla bilgin olarak tanınmaya başlar. 1754 yılında Fransa ile İngiltere arasında Antiller’in paylaşımına ilişkin sorunları çözmek üzere, olağanüstü yetkili elçi olarak İngiltere’ye giden Mirepoix Dükü’nün kâtipliğine atanır. Böylece Londra’da diplomasi alanında tecrübe kazanır; İngiliz politikasının amaçlarını kavrar. Orada 1740- 1744 yılları arasında dünya çevresinde bir yolculuk yapmış olan, İngiliz donanmasının komutanı Lord Anson’la tanışır, 8 Ocak 1756’da Royal Society [9] üyeliğine seçilir. Bu saygın kuruma üye seçilmesine, yayınlamış olduğu matematik kitabı yol açmıştır. O sırada öte yanda, İngilizler ve Fransızlar, Kanada’da egemenlik kurmak için birbirleriyle ilan edilmemiş bir savaş halindedirler. Royal Society’ye üye olduktan birkaç ay sonra Bougainville Kanada ‘daki Fransız kuvvetlerinin komutanı Montcalm Markisi’nin yaverliğine atanır ve ilk kez Atlantik’i aşar. Bu yolculuk sırasında ve görevli olarak Atlantik’in iki kıyısı arasında gerçekleştirdiği sonraki yolculuklarında denizcilik sanatını öğrenecektir. Kanada’da savaşır.

İki ülke arasındaki Yedi Yıl Savaşı’nı (1754-1760) izleyen Paris Antlaşması’yla (1763) Fransa, Kuzey Amerika’daki topraklarının büyük bir kısmını kaybeder. Savaştan sonra Bougainville, Kraliyet bahriyesine girer ve Kralın, Kuzey Amerika’da kaybedilen toprakları telafi edecek yeni topraklar kazanmak üzere kendisine Malvinas Adaları’nda bir koloni kurma izni vermesini sağlar. 1763 ve 1764 yıllarında Malvinas Adaları’na iki sefer düzenler, orada bir yerleşim kurar. Bu seferlerden ikincisinde Magellan Boğazı’nda açınsamalar yapar. Ama İspanya’nın baskısı üzerine bu koloniyi, birkaç yıl sonra, Dünya çevresindeki yolculuğunun ilk yılı içinde, 1767 yılında İspanyollara teslim edecektir. Bu girişim için harcadığı paraları da fazlasıyla geri alır. 1769’da Fransa’ya döner ve 1771 yılında, Dünyanın Çevresinde Yolculuk [Voyage autour du monde] adlı kitabı yayınlanır. O sırada Amerika’daki kolonilerde İngiltere’ye karşı hareketler başlamıştır. Bunu Amerikan Bağımsızlık Savaşı izleyecektir. Bu savaşta Fransa Kralı İngilizlere karşı Amerikalıların yanında yeraldığında, Bougainville bir kez daha Amerika’da İngilizlere karşı çarpışacaktır. 1778’de Kralın Amerikalıların yardımına gönderdiği filoda Guerrier gemisinin komutanlığına atanır. 1781’de ilkin Martinique Adası sularında ve sonra da Chesapeake Körfezi’ndeki deniz savaşlarına katılır. Martinique Savaşı Fransızların, Chesapeake Savaşı’ysa İngilizlerin yenilgisiyle son bulur. Onu Versailles Barış Antlaşması (1783) izleyecek ve İngiltere Amerika’daki kolonilerin bağımsızlığını kabul edecektir. 1772 yılında Kuzey Kutbu’na, gerçekleşmeyecek bir keşif seferi hazırlıklarına girişmiş; 1785’te La Pérouse’un, keşif seferinin, sonra da 1792’de onu aramak için yola çıkarılan d’Entrecasteaux’nun sefer hazırlıklarına katılmıştır.

1784’te Bahriye Akademisi’ne ve 1789’da da Fransa Kraliyet Bilimler Akademisi üyeliğine seçilir. 1798’te Napolyon’un Mısır seferini hazırlayan kurulda yer alır. 1808’de İmparatorluk Kontu unvanını alır ve 20 Ağustos 1811’de Paris’te ölür. Böylece Bougainville, Eski Düzen [10] döneminde başladığı bilimsel ve coğrafi çalışmalarını, askeri kariyerini, devrim sonrasında da sürdürmüş oluyor. XV. Louis ve XVI. Louis’den sonra, devrim yıllarında ve sonra İmparatorluk Dönemi’nde de (Napoléon Bonaparte dönemi) hizmetinden yararlanılan seçkinler sınıfı içinde yerini korumuştur. Hem kara hem deniz savaşlarında görev alan, hem Kuzey Amerika’da hem Avrupa’da savaşlara katılan; matematik, astronomi ve coğrafya alanında çalışma ve uygulamaları olan, hem İngiltere hem Fransa’nın saygın bilim kurumlarının üyeliğiyle onurlandırılan; kendi yönettiği keşif yolculukları dışında, sonraki keşif seferlerinin hazırlanmasında da katkıları olan bir seçkindir. Ansiklopedistlerden büyük ölçüde etkilenmiş dünya görüşüyle, fen ve doğa bilimlerine yakınlığıyla, gördüğü klasik diller eğitimiyle Aydınlanma Çağı’nın insanıdır. Bu özellikleri Dünya çevresindeki yolculuğunun seyir günlüğünde, sonra yayınladığı kitapta kendini gösterir. Bunun belki önemsiz görülebilecek ikincil bir yansıması da keşfettiği ya da ulaştığı karalara verdiği adlarda ortaya çıkar. Seyir günlüğünde ve kitabında Tacitus’tan, Caesar’dan, Vergilius ‘tan alıntılar birbirini izler. Diderot şöyle yazıyor: “Eski yazarlardan yapılan alıntılar gösteriyor ki Vergilius ya yolcunun sandığında ya da kafasındaydı.” [11] Seyir günlüğündeki kimi kayıtlardan birçok başka kitabı da yanında taşıdığı anlaşılıyor. Adlandırma konusuna gelince, çağdaşı ve ondan bir buçuk yıl kadar sonra Dünya çevresinde ilk yolculuğuna çıkacak olan James Cook da uğradığı ya da keşfettiği karalara ad verme ayrıcalığını yaşamıştır.

Ama aralarında önemli bir fark vardır: Bougainville’in aklına klasik mitolojiden ya da edebi eserlerden kaynaklanan adlar, (Kythera, Kiklad vb.) gelirken, Cook ancak kendi ülkesinde var olan adları başına bir “yeni” sıfatı ekleyerek kullanmaktadır. Yeni Hebridler, Yeni Güney Galler gibi. Aralarındaki fark herhalde sadece bundan ibaret değildir: Ansiklopedist Denis Diderot, Bougainville’in kitabı konusunda bir süreli yayın için hazırladığı, ancak çok uzun yıllar sonra yayınlanabilecek tanıtım yazısında şunları kaydediyor: “Bougainville’in karakteri ile gerçekleştirdiği girişim arasındaki görünen çelişkilerden bir diğeri, toplum içinde yaşamanın sağladığı keyiflere düşkünlüğüdür. Kadınları, gösteri sanatlarını, güzel yemekleri sever. Seçkinlerin hareketli dünyasında yaşar ve onun yarattığı vefasızlıklara da, uzun süre üzerinde sallandığı denizin çalkantılarına katlandığı gibi öylesine kolaylıkla katlanır; sevimli ve neşelidir, bir koltuğunda Diferansiyel ve İntegral Hesabı Kitabı, diğer koltuğunda Dünyanın Çevresinde Yolculuk ‘u yüklenmiş gerçek bir Fransızdır. Uzun yolculuğundan yararlanmasını sağlayan bütün bilgilere sahiptir. Felsefe bilir; kararlıdır, cesurdur, ileri görüşlüdür; gerçeği kavrayan ve gözlem süresini kısaltan bir bakışa sahiptir; saygılıdır, sabırlıdır; görme, öğrenme ve faydalı olma arzusundadır; matematik, mekanik, doğa bilimi, geometri ve astronomi ona yabancı gelmez.” [12] Diderot, yazarın yaşamdan keyif alma biçimi konusunda bence çok yerinde bir gözlem yapıyor. Gerçekten bu kitaptaki anlatının birkaç sayfasında, bu zorlu keşif yolculuğu sırasında uğranılan kimi yerlerde Bougainville ve arkadaşlarının çağrılı oldukları şölenler, izledikleri konser ya da gösteriler, tattıkları şaraplar, rastladıkları kadınların güzelliği ya da zarafeti konusundaki satırlar okurun mutlaka dikkatini çekecektir. Evet, Diderot böyle över ve göklere çıkarır yazarımızı; buna karşılık, döneminin diğer yazar ve düşünürleri arasında onun adını bir kez olsun anmamış olanlar da yok değildir. XV. Louis’nin Yüzyılı’nı (Siècle de Louis XV) yazan Voltaire bunlardandır. [13] Yolculuğun Bağlamı, Açık ve Örtük Amaçları Bir önceki alt başlıkta çok genel olarak baktığımız keşif yolculuklarını çevreleyen koşulları, Bougainville’in yolculuğu için biraz daha ayrıntılı biçimde ele almayı deneyelim. Bu yolculuk konusunda çalışanlar, Bougainville’in bu girişiminin kökeninde birkaç temel unsur bulunduğunu belirtiyorlar.

Bunlardan birincisi, “bilinmeyen güneysel toprakları” (terra australis incognita) düşüncesinin yarattığı çekimdir. İkincisi Kuzey Amerika’daki topraklarının bir bölümünü kaybeden Fransa’nın bunu telafi etme isteğidir. Bir başkası, güney denizlerinde Hintelleri ve Çin yolu üzerinde bir ikmal üssü sahibi olmaktır. Bunların ardında da kimi bilimsel amaçlar sıralanmaktadır. Buna belki bir de kişisel nitelikli saikleri ekleyebiliriz. Yeryüzünün güneyinde, kuzeydeki karalara karşı ağırlık oluşturacak bir güneysel kıtanın varlığı düşüncesi Eskiçağ’a kadar çıkar. Ama gemicilikteki gelişmelerle keşifler çağında ancak, bu söylencenin etkisinde pek çok denizci güneye yönelmiştir. İlk gidenlerin ılımlı iklimlerde karşılaştıkları kimi karalar, orada zengin ve bâkir toprakların, cennetsi ülkelerin bulunduğu düşlerini yaratmıştır. Böylece seferler teşvik edilmiştir. Bu arayışta en ileri giden ve düşlere son veren, aslında cennet düşlemekten çok, akıl ve denizcilik becerisiyle, keşif amacıyla davranan Kaptan Cook olmuştur. Bugün kendi adıyla anılan adayı keşfeden Lozier Bouvet sayılmazsa, ilk defa o, dünya çevresinde çember seyirle (circumnavigation) yetinmek yerine güneysel suları zorlayacak ve ikinci yolculuğunda ilk kez güney kutup dairesinin güneyine geçecektir (17 Ocak 1773, 67° 15′ G-39° 35′ D; günümüzde Antarktika’da Prens Harold Kıyısı yakınları). Rüzgârlar yönünde, yani doğuya doğru sürdürdüğü aynı yolculuğun devamında, Yeni Zelanda’ya uğradıktan sonra Antarktika’da bugün Amundsen Denizi adını taşıyan sularda, 30 Ocak 1774’te, 71° 15′ G-106° 54’ B noktasına ulaşmıştır. Orada buzlayla karşılaşır. Ardından seyir günlüğüne düştüğü kayıtta bu buzun kutba kadar kesintisiz sürdüğüne olan inancını belirtecek ve geri dönmeye karar verecektir. [14] Ne var ki o tarihten yirmi yıl kadar öncesinde bu yöndeki umutlar çok yaygındır.

1852’de Prusya Kralı II. Frederik’e yazdığı “İlerleme ve Bilimler Üzerine Mektup”ta Maupertuis; ardından 1756’da Güneysel Topraklara Seyirler Tarihi adlı kitabında Charles de Brosses ve başkaları, bu yöndeki girişimlerin sağlayacağı yararları sayıp dökmektedirler. “Böylesine geniş topraklara sahip bir ülkenin keşfinin, ilginç unsurlar dışında belki Amerika’nın keşfiyle sağlananlar ölçüsünde kazanç olanakları sağlayacağından nasıl şüphe edilebilir?” [15] De Brosses ayrıca bu amaçla gerçekleştirilecek girişimler için kimi tavsiyelerde bulunmaktadır: Keşif seferleri Amerika’nın batı kıyılarından başlamalıdır, böylelikle mürettebatın Pasifik Okyanusu’na zinde biçimde çıkması sağlanacaktır. Öte yandan Magellan Boğazı’nda ve Polinezya’da iki yerleşim kurulmasını önermektedir. [16] Bougainville belli ki bunların etkisi altındadır. Ama yolculuğunda Magellan Boğazı’ndan daha güneye inmek için hiçbir girişimde bulunmamıştır. Onun “bilinmeyen güneysel toprakları” Pasifik adalarıyla sınırlıymış gibi görünüyor. Ama coğrafi yönden sınırlı da olsa iktisadi ve siyasi amaçlar yönünden anılan çerçeveye uymaktadır. Ayrıca bu yöndeki arayışını temellendiren bir başka unsur da, Fransa’nın, Kanada’da İngiltere’yle giriştiği ve Bougainville’in de katıldığı Yedi Yıl Savaşı’nı ve sonrasında oradaki topraklarını kaybedişi ve oraya yerleşmiş bulunan Fransızların durumudur. İşte bu bağlamda Bougainville, Malvinas Adaları’nda bir koloni kurmaya girişir. İlkin Bahriye Nazırı Choiseul Dükü’nü ikna etmesi gerekmektedir. Bu amaçla iki muhtıra hazırlar ve sunar. Masrafları kendisi ve yakın akrabaları tarafından karşılanmak üzere bir sefer tasarlamaktadır. Gerekli onayı ve kralın talimatlarını aldıktan sonra Kanada’yı terk etmek zorunda kalmış Akadyalı ailelerden, Malvinaslar’a yerleştireceği on dokuz kişilik küçük bir toplulukla 1763’te yola çıkar, 5 Nisan 1764’te adaya el koyar ve koloniyi kurar, Fransa’ya döner. Aynı yıl ikinci bir yolculuk düzenler, oradaki koloninin gereksinim duyduğu malzemeyi ve erzakı götürür; dört ay kadar kalır.

Ne var ki Lord Anson’un yolculuğundan (1740-1744) beri İngilizler de bu adalarda bir yerleşim tasarlamaktadırlar. Ama Güney Amerika’ya yerleşmiş bulunan İspanyollar her iki girişime de karşıdırlar. Nitekim bu adaların Güney Amerika’nın bir uzantısı olduğu, dolayısıyla kendisine bırakılması gerektiği savıyla İspanya’nın ileri sürdüğü talep üzerine XV. Louis bu yerleşimin onlara terkine karar verir ve bu işle bizzat Bougainville’i görevlendirir. [17] İşte bu çerçevede Bougainville dünya çevresinde yolculuğunu tasarlar. İlkin Malvinaslar’daki yerleşimi İspanyollara devredecek ve oradan dünya çevresindeki yolculuğuna başlayacaktır. XV. Louis, yeni görev emrini 26 Ekim 1766 tarihinde imzalar. [18] Bu talimatın metni, Bougainville tarafından o tarihlerde geçerli usuller uyarınca, o sıralarda Bahriye Nazırlığı görevine atanan Praslin Dükü ile Dışişleri Nazırlığı görevine geçen Choiseul Dükü’ne sunulan muhtıraların, onlar tarafından belki bir ölçüde değiştirilerek onaylanmış biçimidir. Başka bir deyişle seferin tasarımını yapan Bougainville’in kendisidir. Verilen emirler, kendi tasarısının Bahriye Nezareti tarafından gözden geçirilmiş biçimidir. Genel amaçları belirleyen bu emirname dışında 31 Ekim tarihli ikinci bir emirname ile Bougainville’in seyir sırasında uyacağı daha teknik nitelikli kurallar konmuştur. Bu kurallar, gemideki disipline, silah ve cephanenin idareli kullanımına, yazıcı tarafından giderlerin belgelendirilmesi ve kaydına, seyir günlüğünün tutulmasına, gireceği limanlar ile yolda rastlayacağı yabancı gemilerle selamlaşma usulüne ilişkin ayrıntılar içermektedir. [19] Demek ki yeni toprakların keşfi, Çin’e yeni bir ticaret yolunun açılması ve bunu kolaylaştırmak amacıyla Çin kıyılarına yakın bir adanın saptanması, Fransa’nın elindeki dönenceler bölgesi adalarında yetiştirilmek üzere baharat fidanlarının temini; girişimin açık amaçları işte böylece belirginlik kazanıyor. Örtük amaçlarına gelince, bunlar öncelikle Fransa’nın 1763 Paris Antlaşması’yla Kuzey Amerika’da kaybettiği toprakların telafisi, başka bir deyişle yeni sömürgeler elde etme hazırlığıdır.

Böylece Fransa, İngilizlerin gelişmekte olan deniz hâkimiyetiyle de bir denge kurma peşindedir. Öte yandan Filipinler’de İngilizlerden önce davranarak Batı Pasifik’te köprübaşı elde etmektir. Kısaca karşımıza çıkan XX. yüzyıl ortalarına kadar sürecek sömürge imparatorluklarının başlangıç emelleridir. Bunlar ve herhalde kimi, gençlik yıllarındaki okumalarla başlamış umutlar ve heveslerle, bir de onların yanı sıra ölümlülerin kimilerinde özellikle öne çıkan, herhalde kolayca akla gelebilecek ve adlarının tarihe geçmesine yolaçan değişik bireysel saiklerle yüklü olarak Bougainville, 15 Kasım 1766 günü öğleden sonra saat birde Mindin limanı’ndan yelken açar. [20] Rüzgâr kuzeydoğuyla, batıdan geçerek güneybatı arasında değişen yönlerden esmektedir. Saat iki buçukta rotasını batı-güneybatıya çevirir ve saat üçte kılavuz gemiden ayrılır. [21] Gemiler Bougainville, görev yolculuğunu iki gemiyle gerçekleştirmiştir. Bunlardan biri henüz yeni inşa edilmiş bir firkateyn, diğeriyse denenmiş bir yük gemisidir. Firkateyn, üç direkli, kabasorta armalı (kare yelkenli), oldukça hafif bir savaş gemisidir. XVII. yüzyılın başlarında tek güverteli bu gemiler, XVIII. yüzyılda çoğunlukla iki güverteli olarak inşa ediliyorlardı; o yüzyılın ortalarında 36-40, yüzyılın sonundaysa 62 metre boya ulaşmışlardı. Yirmi dört ile kırk arasında topu bulunan bu gemiler hızlı, manevra kabiliyeti yüksek teknelerdi. Bougainville’in yolculuk ve seyir günlüğünün ilk sayfalarında La Boudeuse firkateyninin 1766 yılında Nantes’ta Bay Raffeau tarafından inşa edildiği kaydediliyor ve gerek teknenin, gerekse direk ve serenlerin boyutları veriliyor.

Bunlara göre La Boudeuse, 125 ayak uzunluğundadır (40,6 m), [22] oturan omurga uzunluğu 118 ayaktır. 960 tonilatoluk bir oyluma sahiptir. Grandi direği 80 ayak 25 parmak, grandi gabya çubuğu 53 ayak 15 parmak ve grandi babafingo çubuğu 28 ayak 14,6 parmaktır. Böylece grandi direğinin toplam uzunluğu oturduğu omurgadan başlayarak ve çubukların üst üste geldiği destemora payları da düşülürse 48 metre kadardır. Cıvadrası 48 ayak 24 parmaktır. Mayıstra sereni (gemideki en büyük seren) 73 ayak 17 parmaktır (yaklaşık 25 m). Karina ağırlık merkezinin omurgadan yüksekliği 7 ayak 6 parmak, ağırlık merkezinin su çizgisine uzaklığı 5 ayaktır. Böylece su çekiminin 4,5 metre kadar olduğu ortaya çıkıyor.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir