Mahmut Alınak – HEP, DEP ve Devlet

Parlamento’dan 9. Koğuşa’nın 1. cildinde, ana başlıklarını aşağıda sıraladığım politik süreçlerdeki tanıklıklarımı ve yaşadıklarımı yazmıştım: 12 Eylül darbesi, bu askeri darbenin bizleri karşı karşıya getirdiği gerçek; Türkiye Büyük Millet Meclisi ve milletvekillerinin fonksiyonu; halkın vekili olmanın güçlükleri; siyasi partilerdeki liderler sultası; çalışmalarımdan rahatsız olan Kenan Evren’in Erdal İnönü’yü nasıl tehdit ettiği; SHP’den ihracımız ve HEP’in kuruluşu; siyasi partilerin ve politikacıların açmazları; 1991 milletvekili seçiminde, SHP-HEP ittifakında yaşananlar; Meclis’te Kürtçe yemin öncesi ve sonrası; 1992 Newroz katliamı ve katliam sonrası SHP’de yaşanan gerginlikler; SHP’den kopuş; politikasızlığın politika haline getirildiği dönemlerimiz; halkın, politikacılarca nasıl politikanın dışında tutulduğu; 1991 seçiminden sonra HEP’e geçmeyi savunurken bir süre sonra neden görüş değiştirdiğim; Özgürlük ve Eşitlik Partisi’nde (ÖZEP) neden ısrarlı olduğum ve benzer konular. Yazılanlar anı olmaktan çok, 12 Eylül askeri darbesinden bugüne kadar meydana gelen siyasal gelişmelere ve bu gelişmelerde politikacıların rolüne ilişkindir. Söylenen şudur: Bugün yaşanan sorunların temel nedenlerinden biri de, klasik politikacı tipinin ve geleneksel siyasal tarzın aşılamamış olmasıdır. Politika, bugüne kadar sistemin izin verdiği ölçüler içinde yapılmış, politikacı da kendini bu ölçülerle sınırlamıştır. Sözde, halk adına yapıldığı söylenen politika, halka rağmen yapılmıştır. Ve halk, dönüştürücü bir güç değil, alanları ve salonları dolduran bir seyirciler topluluğu olarak kabul edilmiştir. En vahim olanı, bunun, politikacıların bilinçli tercihleri olmasıdır. 9 Bu yanı ile Parlamento’dan 9. Koğuşa kitabı için, devletin ve TBMM’nin işleyişini projektör altına alan, bugünün politikasını sorgulayan, politikacıyı halka şikâyet eden, olması gereken yeni politikacı tipinin özelliklerini ortaya koyan bir kitap nitelemesi yapmak da mümkündür. Bütün bunları yazmamak, halka karşı olan önemli bir görevden kaçmak olacaktı. Parlamento’dan 9. Koğuşa’nın devamı olan bu kitap “Bundan sonra yapılması gereken nedir?” sorusuna yanıt aramaya; dün, bugün ve gelecek arasında köprü olmaya çalışmaktadır. 10 KAÇIRILAN FIRSATLAR ÖZEP’i HEP’e katma kararı almakla, bizi yenilgiye götürecek yolun taşlarını da kendimiz döşemiş olduk.


Genel seçimlerden hemen sonra SHP’den ayrılarak HEP’e geçmediğimiz için zaten büyük fırsatlar kaçırmıştık. Şimdi son fırsatı da kaçırmış oluyorduk. Oysaki, iç etkenler ve dış saldırılar sonucu bu kadar izole edilmeden, 20 Ekim 1991 Genel Seçimleri’nden hemen sonra HEP’e dönebilseydik, ne kadrolarımız, ne de halk bu kadar acı çekmeyecekti. Açıktır ki, bu kadar insan işkence görmeyecek, haksızlığa uğramayacak, katledilmeyecek, bu kadar köy yakılmayacak ve yıkılmayacaktı. Yapacağımız şey, zaten olgunlaşmış olan halk muhalefetine öncülük yapmak, bu muhalefeti doğru hedeflere yöneltmek, gündem belirleyici politikalar üretmek ve böylece caydırıcı, etkili bir güç olmaktı. İddia ediyordum: Güçlü bir halk seferberliğiyle, demokratik kitlesel muhalefeti harekete geçirebilsek, parlamentoda bir tek milletvekilimiz olmasa dahi, Özel Tim ve köy koruculuğu yönetiminin saldırılarını geriletebilir; Olağanüstü Hal uygulaması ve Terör Yasası gibi antidemokratik yasa ve uygulamaları kaldırtabilir, devletin Kontrgerilla gücünün giriştiği katliamların, köy yakma ve yıkmaların önüne geçebilirdik. Yine hükümetin, yıllarca ayak sürüdüğü ekonomik ve demokratik pek çok hakkı alabilirdik. Genel af, kamuoyunun sahiplendiği vazgeçilmez acil bir soruna dönüştürülebilirdi. “Gücün ne kadarsa hakkın da o kadardır” diyen Yunan atasözü, gerçeğin ta kendisini ifade ediyordu. Bu kadar büyük iddialar ileri sürdüğüm o dönemde, halk muhalefetinin ulaştığı düzey neydi? Bu konuda geçmişe dönüp bakmazsak, yukarıda ortaya koyduğum iddialar, doğal olarak hayalcilik suçlamasına hedef olacaktır. 11 O dönemdeki halk muhalefetiyle ilgili pek çok gazete haberinden birkaçına göz atmak, sanırım o günlerin halk dinamizmini zihinlerimizde tekrar canlandıracak ve bizi bir sonuca götürecektir: “Dargeçit’te bin kişi yürüdü.” (Milliyet, 10 Mart 1991) “İlçede gerginlik sürüyor, esnaf dün de kepenkleri açmadı.” “İdil’e giriş çıkış yasak.” (Cumhuriyet, 6 Mart 1991). 12 Köyün Halkı İlçeye Yürüdü “Diyarbakır’ın Hani ilçesine bağlı 12 köyden, dün sabah gruplar halinde kent merkezine doğru yürüyüş yapan göstericiler dağılmayınca, güvenlik güçleri havaya ateş açtı.

“Güvenlik güçlerinin kendilerine baskı yaptığını ve suçsuz kişileri gözaltına aldığını öne süren yaklaşık üç bin kişi, Hani’ye bağlı 12 köyden ilçe merkezine yürüdü. Uyarıya karşın dağılmayan göstericilerden bazıları tartaklandı. Bu arada güvenlik güçleri havaya ateş açtı. Olaylarda çok sayıda kişinin gözaltına alındığı öne sürülüyor. “Köylerinden gruplar halinde yola çıkan köylüler, dün sabah erken saatlerde, Hani girişinde güvenlik güçlerinin barikatıyla karşılaştı. Kürtçe slogan atan göstericilerin ilçeye girmeleri, güvenlik güçlerince engellendi. Uyarılara rağmen dağılmayan köylülerle güvenlik güçleri arasındaki gerginliğin artması üzerine Diyarbakır’dan Hani’ye özel harekât timleri gönderildi. Bundan sonra göstericiler dağılırken, bu kez yürüyüşü duyan bazı vatandaşlar ilçe merkezinde toplandı ve yürüyüşe başladı. Yaklaşık 500 kişinin ilçe içindeki gösterisine müdahale edilmedi. Göstericiler kısa süren bir yürüyüşten sonra herhangi bir olaya neden olmadan dağıldı.” (Milliyet gazetesi, 26 Mart 1991) “Hazro’da izinsiz yürüyüş: 1 yaralı.” (Cumhuriyet, 9 Aralık 1991) 12 Nusaybin ‘de Kepenkler Açılmadı “Nusaybin’de, belediye işçisi Hayrettin Çetin’in, meçhul kişilerce öldürülmesinin ardından başlayan gerginlik, dün taziyeye giden grubun güvenlik güçlerince engellenmesiyle arttı. Çetin’in öldürülmesi olayı üzerine, dün Mardin’in Nusaybin ilçesinde yaşam adeta durdu. Bin kişilik bir grubun Hayrettin Çetin’in evine taziyeye giderken güvenlik güçlerince engellenmesi, tansiyonu bir anda yükseltti. Cuma namazından sonra Dörtyol semtinde toplanan kalabalık, Çetin’in evine doğru yürüyüşe geçti.

…güvenlik güçleri, kalabalığın dağılması için havaya ateş açtı. Göstericiler de, buna taş ve sopalarla karşılık verdiler. Çıkan kargaşa sırasında 2 kişi hafif yaralandı. Bu arada olaya müdahale için gelen polis panzeri, 13 yaşındaki Serdar Aslan adlı öğrenciye çarptı. Ağır yaralanan Serdar Aslan, Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.” (Cumhuriyet, 21 Aralık 1991) Vedat Aydın’ın Öldürülmesi ve Diyarbakır Olaylarını Protesto Eylemleri Giderek Yayılıyor Tehlikeli Tırmanış “Diyarbakır olaylarını protesto eylemleri dün de sürdü. Cizre’de ilçe merkezine yürüyüşe geçen bin kadar köylü yurttaş, E-24 Karayolu’nu trafiğe kapattı. Cizre, Silopi, Hani, Kulp ve Lice ilçelerinde işyerleri açılmadı. Çeşitli yerlerde yapılan korsan gösterilerde iki yüze yakın kişi gözaltına alındı.” (Cumhuriyet, 14 Temmuz 1991) Diyarbakır Ölü Kent “Kulp ve Lice’de meydana gelen kanlı olayları protesto için bölgede başlatılan kepenk kapatma eylemine Diyarbakır da katıldı. “Dün ayrıca Nusaybin, Cizre ve Hazro’da da kepenkler indirilirken Kulp’ta işyerleri açıldı. Diyarbakır’ın yanı sıra birlikte kepenk kapama eyleminin sürdüğü 13 ilçede, halk ekmek ve yiyecek sıkıntısı çekiyor. “Kimi yerlerdeki açık fırınların önlerinde uzun kuyruklar oluşuyor. Birçok kentte öğrenciler derslere girmediği için okullar da açılmadı. Bölgede çok sıkı güvenlik önlemleri alındı.

Kulp’ta gözaltındaki 54 kişinin sorgulamalarının sürdüğü öğrenildi.” (Cumhuriyet, 27 Aralık 1991) 13 İdil’de Kanlı Gün “Kuvak mezrasında meydana gelen olayları protesto etmek amacıyla, İdil’de yürüyüş düzenlendi. Göstericiler ‘kahrolsun zulüm’ diye slogan atarak yürürken, güvenlik kuvvetleri ateş açtı. İkisi öğrenci üç kişi öldü. İlk belirlemelere göre 25 kişi yaralandı. Olaylardan sonra İdil’e giriş ve çıkışlar yasaklandı. Yaralılar Cizre ve Diyarbakır devlet hastanelerinde tedavi altına alındı.” (Cumhuriyet, 5 Mart 1991) Kepenkler Açılmadı “Mezarlık ziyareti: Mardin’in Derik ve Kızıltepe ile Şırnak’ın İdil ilçelerinde esnaf dün dükkânlarını açmadı.” (Hürriyet, 9 Aralık 1991) İdil’de 8 Bin Kişi Yürüdü “İdil ilçesinin Çukurlu köyü muhtarı Agit Akabe ve İbrahim Demir’in bir mağarada el ve gözleri bağlanmış halde öldürülmeleri üzerine, dün 8 bin kişinin katıldığı bir cenaze töreni düzenlendi.” (Hürriyet, 15 Aralık 1991) Lice’de Kepenkler Açılmadı “Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Dibek köyünde oturan ve dört gün önce cesedi bulunan İsmail Hakka Kocabay’ın, polis olduğu sanılan kişiler tarafından kaçırılıp öldürüldüğü iddia edildi. Olayı protesto amacıyla, esnaf dün sabah işyerlerini açmadı.” (Hürriyet, 30 Kasım 1991) 13 İlçede Kepenkler İndirildi “Diyarbakır, Mardin, Bitlis ve Şırnak’a bağlı 13 ilçede dün sabah kepenkler açılmadı.” (Milliyet, 28 Aralık 1991) Cenaze Töreninde Çıkan Olaylardan Sonra 167 Kişi Gözaltına Alındı Nusaybin’de Esnaf Kepenk Kapattı “Dicle Üniversitesi öğrencisi A. Samet Çetin’in cenaze töreninde, Nusaybin’de çıkan olaylardan sonra ilçede gerilim sürüyor. 167 kişinin gözaltına alınmasını protesto için dün esnafın büyük bölümü işyerlerini açmadı.

Nusaybin Lisesi öğrencileri okula gitmediler.” (Cumhuriyet, 15 Ocak 1992)

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir