Marshall Sahlins – Taş Devri Ekonomisi

Bu kitapta yer alan çeşitli makaleleri, geçen on yıl zarfında farklı tarihlerde yazdım. Makalelerden bazıları ise özel olarak elinizdeki kitap için yazıldı. Hepsi de, ilkel ekonomiler ve toplumlar hakkında işletme mantığından hareketle yapılan yorumlar karşısında, antropolojik bir iktisat oluşturma umuduyla tasarlandı ve bu kitapta bir araya getirildi. Kitap, kaçınılmaz biçimde, iktisat teorisinin “formalist” ve “ekonomiyi genel toplumsal yapı içinde ele alan”· pratikleri arasında halihazırda sürüp giden antropolojik tartışmaya dahil oluyor. Bir yüzyılı aşkın bir süredir iktisat bilimine özgü olarak devam eden, formalist yaklaşım-ekonomiyi genel toplumsal yapı içinde ele alma yanlısı yaklaşım arasındaki tartışma yine de bir tarihten yoksunmuş gibi görünüyor; çünkü Kari Marx’ın, Adam Smith’e karşıt bir konumdan hareketle temel meseleleri tanımlamasından bu yana pek bir şeyin değiştiğini söyleyemeyiz (karşılaştırın Althusser ve diğerleri, 1966, cilt 2). Buna karşın, bu iki akım arasındaki tartışmanın son olarak antropoloji alanında yeniden vücut bulması, tartışmanın vurgu noktasını değiştirmiştir. Eğer başlangıçta sorun, iktisadın “naif antropolojisi” idiyse, bugün antropolojinin “naif iktisadı” biçimini almıştır. “Formalizm ile ekonomiyi genel toplumsal yapı içinde ele alma yanlısı tutum arasındaki tartışma”nın varış noktası, şu iki yaklaşım arasındaki teorik tercih olmuştur: Ortodoks iktisadın hazır modellerini, özell ikle evrensel olarak geçerli olduğu ve ilkel toplumlara groMo modo [genel anlamda -ç.n.] uygulanabilir olduğu kabul edilen “mikro iktisadı” mı benimseyeceğiz? Yoksa bu formalist pozisyonun temelsiz olduğunu varsayarak, söz konusu tarihsel toplumlara ve antropolojinin entelektüel tarihine daha uygun düşen yeni bir analiz geliştirmenin gerekliliğini mi kabul edeceğiz? Daha genel anlamda bu tercih, işletme disiplininin perspektifi ile -çünkü formalist yöntem ilkel ekonomileri halihazırdaki ekonomik sistemimizin azgelişmiş biçimleri olarak görmek zorundadırilkesel olarak farklı toplumları gerçekte oldukları hal iyle onurlandıran, kültür odaklı bir araştırma arasındadır. Ufukta bir çözüm görünmediği gibi “yanıt ikisi arasında bir yerde duruyor” şeklinde ifade edebileceğimiz mutlu bir akademik sonuç için bir zemin de yok. Bu kitap, ekonomiyi genel toplumsal yapı içinde ele alma yanl ısıdır. Bu nedenle toplumsal yapılara dair geleneksel kategorilerin sağladığı tanıdık bir yapıya sahip. ilk makaleler üretimle ilgili: “Orijinal Bolluk Toplumu” ve “Hane Tipi Üretim Tarzı” (bu ikinci konu, kolaylık açısından iki ayrı bölüme, 2. ve l bölümlere bölünmüştür, fakat bu bölümler süreklilik içeren tek bir argüman oluşturmaktadır).


izleyen bölümler dağıtım ve mübadeleyi ele alıyor: “Hediyenin Ruhu”, “i lkel Mübadelenin Sosyolojisi Üzerine” ve “Mübadele Değeri ve ilkel Ticaret Diplomasisi”. Fakat konunun sunumu aynı zamanda bir karşı duruş olduğundan, bu sıralama aynı zamanda daha gizl i bir tartışma stratejisini de barındırıyor. ilk bölüm, tartışmayı formal ist ilkelerin geçerliliğini sorgulamadan yürütüyor. “Orijinal Bol luk Toplumu”, araçlar ile amaçlar arasındaki bir il işki olarak görülen genel geçer “ekonomi” anlayışını sorgulamıyor; sadece avcıların, araçlar ile amaçlar arasında herhangi bir ciddi farklılık gördükleri düşüncesini yadsıyor. Buna karşın, sonraki makaleler, bu girişimci ve bireyci ekonomik hedef kavramını kesin olarak terk ediyor. “Ekonomi”, bir davranış kategorisi olmak yerine, rasyonel lik veya ihtiyatlılıktan çok, siyaset veya dinle aynı sınıfa dahil olan bir kültür kategorisine dönüşüyor: Ekonomi, bireylerin ihtiyaçlarına hizmet eden faal iyetlerden ziyade, toplumun maddi yaşam süreci haline geliyor. Böylelikle son bölümde ekonomik Ortodoksluğa geri dönüyoruz; fakat onun problematique’ne [sorunsalına -ç.n.] deği l, sorunlarına yöneliyoruz. Sonunda, antropolojik perspektifi, mikro iktisadın geleneksel uğraşı olan değişim değerinin açıklanmasıyla ilişkilendirme girişiminde bulunuyoruz. Kitap, bütün bunları ele al ırken, mütevazı bir hedef güdüyor: Yalnızca, az sayıdaki somut örnekten hareket ederek antropolojik bir iktisadı hayata geçirme olasılığını daimi kılmayı amaçl ıyor. Current Anthropology dergisinin son sayı larından birisinde, karşıt konumun sözcülerinden birisi, pek de hayıflanmadan ekonomiyi genel toplumsal yapı içinde ele alma yanlısı iktisadın zamansız ölümünü ilan etti: Bu tartışmada sarf edilen laf kalabalığı, tartışmanın entelektüel ağırlığına dair bir gösterge oluşturmuyor. Başından beri (Polanyi ve diğerlerinin haklı bir üne sahip eserlerinin örnek oluşturduğu gibi) ekonomiyi genel toplumsal yapı içinde ele alma yanlıları kahramanca bir kafa karışıklığı ve yanlış içindeydi ler. Altı yıl gibi kısa bir sürede yanlışın nerede yattığını keşfedebildiğimize göre, bu durum, ekonomik antropolojinin olgunluğuna yönelik bir takdir sayılmalı. Lisansüstü öğrencisiyken Cook’un (ı966) yazdığı … bir makale tartışmayı net bir biçimde sonuçlandırıyor … Fakat, bir girişim türü olarak [!I sosyal bilimin zayıf.

faydasız ve meseleleri içinden çıkılmaz hale getiren bir varsayımı çürütmesi neredeyse imkansızdır; ben, yüksek seviyedeki bu kafa karışıklığını yaratanların bir sonraki kuşağının, ekonomiyi genel toplumsal yapı içinde ele alma yanlısı iktisat görüşünü belli bir kisveye büründürerek yeniden dirilteceklerini düşünüyorum (Nash, ı967, s. 250).

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir