Mehmet N. Bolay – İbn -i Sina

Büyük Türk filozofu ve alimi İbn-i Sina, Batı dünyasında Latinler nezdinde “Avicenna” ismiyle tanınmıştır. Bilindiği üzere, Türklerin İslamiyeti kabul edip, Müslüman oluşlarından sonra yetişen Türk-İslam filozofları eserlerini o zamanın ilim ve felsefe lisanı olan Arapça ile yazmışlardır. Nitekim çeşitli milletiere mensup Orta Çağ Hristiyan ilim adamlan ve hatta daha sonra gelen bazı Batı filozofları dahi eserlerini o zamanın ilim ve felsefe lisanı sayılan Latince ile yazmışlardır. Bu bakımdan Türk-İslam filozoflarını, eserlerini Arapça olarak yazdılar diye yadırgamamak gerekir. Tabii ki, Türkler Müslüman olduktan sonra, diğer milletler gibi, Islamın da tavsiyesine uygun olmak kaydıyla (Arapça) Müslüman isimleri de almışlardır. Bu Islami geleneğin ışı ğında lbn-i Sina’nın tam ismini, şeceresini (soy ağacını) kaynaklar şu şekilde tesbit etmişlerdir: Ebu Ali el-Hüseyin bin Abdullah İbn-i Sina. Oldukça uzun bir isim . Buradaki Hüseyin, İbn-i Sina’nın kendi ismi, Abdullah babasının, Ali’de derlesinin adıdır. İbn-i Sina’ya ayrıca eş-Şeyhu’r-Reis ünvanı verilmiştir. Bu, onun ilim, felsefe ve tıpda rakipsiz olduğunu, biricik olduğunu gösteren ve baş. Alim, bilginler bilgini vb. manalara gelen bir ünvandır. Kıfti, “İhbaru’l-Uiema bi Ahbaru’IHükema” adlı eserinde lbn-i Sina için “eş-Şeyhu-r-Reis ünvanını kullandım. çünkü İbn-i Sina’ya verilen bu ünvan onun isminden daha meşhurdur.” der.


Öğrencilerinden biri olan Ebu Ubeyd ei-Cüzcant’nin sorcluğu bir sual üzerine, İbn-i Sina hayatını bu pek vefalı öğrencisine yazdırmıştır. Talebesi Cüzcani de adeta lbn-i Sina’nın ağzından çıkanları aynen kaleme almıştır . Şimdi İbn-i Sina’ nın hayatını (Cüzcani) vasıtasıyla, kendi lisanından dinleye· biliriz: “Babam, Belh ahalisindendi. (Nuh İbn-i Mansur zamanında) Belh(2)’den ayrılarak Buhara(3)’ya yerleşti . Yine bu hü kümdar devrinde Buhara’nın en büyük köylerinden olan Harmeysen’de vazife aldı, maişetini bu şekilde temin ediyordu. Harmeysen köyünün yakınında bir köy vardı: Efşene. Babam Efşene’de bir hanımla evlendi. Önce ben M. 980 Agustos ayında, sonra da erkek kardeşim Efşene’de dünyaya gelmişiz. (Nur topu gibi) iki erkek çocugu sahibi olduktan sonra, ailemiz Buhara’ya yerleşti . Buhara’da iki kardeş ilim tahsil etmeye başladık. Ben bir muallimden (ilim ögreten, ögretmen) Kur’an ve edebiyat dersleri aldım . On yaşına geldiğim zaman Kur’an’ı ezberledim ve edebiyatı da hemen hemen tamamıyla �endım. Pek küçük yaşta benim (lbn-i Sina) Kur’an’ı ezberleyip hafız olmam ve edebiyatı da hakkıyla öArenmem herkesin takdir ve hayranlı�ını kazanmıştı.” (Kıfti’nin lhbar’ı, lbn-i Ebi Useybia’nın Uyunü’I-Enba’ı ve Dairetü’l-Maarifi’l-lslAmiyye) gibi kaynaklann naklettıA�ne göre: lbn-i Sina’nın babası, Mısır-lsmailiyye mezhebi davetçilerinin propaganda ve davetlerini kabul etmişti.

lsmailiyye’den sayılıyordu. Bu mezhep davetçiterinin (nefs-ruh) ve (akıl) hakkındaki konuşmalannı dinlemiş olan (lbn-i Sina’nın) babası ve onun arkasından da kardeşi bu davetçilerin görüş ve fikirlerini kabul etmişti. Bu hadiseyi lbn-i Sina şöyle anlatıyor: “Babam lsmailiyye davetçilerine icabet edenlerden, uyanlardandı. lsmaili sayılıyordu . Nefs ve aklın manAlarını onlardan duymuştu. Babam gibi kardeşim de bu mezhebi kabul etmişti. Bazan onlar kendi aralannda konuşurlar, ben de konuşmalannı duyar ve anlardım. Fakat içim o görüşleri kabul etmezdi. Bunlar beni de kendi görüşlerine sokmak istediler. Fakat lsmailiyye mezhebinin görüşlerini hatalı bulup be�enmedi�im için kabul etmedim. Babam ve kardeşim felsefe, geometri, Hind aritmetiQini (Hisabu’l-Hind) dillerine tesbih etmişlerdi. Bundan ötürü de babam benim Hind aritmeti�ini öArenmemi istiyordu. Bu maksatla beni, Hind aritmeti�ini bilen bir adama göndermeye başladı. Sonra Buhara’ya, felsefeci olduQunu söyleyen Ebu Abdullah en-Natıli adında birisi geldi. Bana ders vermesini temin maksadıyla babam onu evimize buyur etti, konuk etti.

Halbuki ben o gelmezden önce fıkıh (IslAm Hukuku) ile meşgul oluyor ve meşgul olduQum bu ilim dalında lsmail ez Zahid’in (derslerine de) gidip geliyordum . (Münazara sanatında) en iyi itiraz edenlerden (sail) idi m. Bu bakımdan delil isteme yollarını ve (münazarada) mucib’e!4l yani iddiayı, tezi ortaya koyan, savunan tarafa kurallara uygun şekilde itiraz yollarını tesbit etmiştim. Sonra en-Natıliden “İsagoji”(5l okumaya başladım. O, bana, cinsi; “Hakikatları çeşitli olan şeyler hakkında “bunlar nedir?” diye sorulan soruya verilen cevaptır” şeklinde tarif etmişti . İşte o zaman ben bu tarifi gece gündüz demeden araştırmaya başladım. en-Natıll benim bu halime o kadar çok şaşırmıştı ki benim ilimden başka bir şeyle meşgul olmamam için babamı sıkı sıkı tenbihledi . Hangi meseleden bahsetse ben o meseleyi ondan daha iyi düşünebiliyordum . Bu tarzda mantığın kolay kısımlarını, dış yüzünü ondan okudum. Mantığın ince ve derin konularına gelince: Onun bu inceliklerden haberi yoktu. Bu itibarla kitaplan kendi başıma okumaya ve şerhleri mutalaa etmeye, incelemeye başladım. Bununla mantığa hakim olmayı, mantık bilgimi olgunlaştırmayı hedeflemiştim. Ayrıca, Öklides’in baş tarafında da beş altı konuyu (eşkal) onunla okudum. Sonra kitabın geri kalan kısmını kendi kendime halletme yoluna gittim.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir