İbn Sina – Mantığa Giriş

Şeyh Reis Ebu Ali İbn Sînâ (Allah ona iyilikte bulunsun) şöyle dedi: 1. Allah’a hamdden, ona yaraşır övgüden ve peygamberi Muhammed’e ve onun temiz âline rahmet diledikten sonra deriz ki: Bu kitaptaki amacımız -ki umarız zaman kitabı bitirmemize imkân verir ve Allah bizi kitabı yazmaya muvaffak kılar- öncekilere nispet edilen ve tertip ve tahkik edilmiş incelemeye dayanan felsefi ilimlerde doğruluğunu ortaya koyduğumuz esasların ve üzerinde uzun zaman düşünülerek sonunda görüşlerin çoğunun birleştiği bir sonuca varan ve yanısıra içi boş isteklerin terk edildiği hakikatin kavranmasında yardımlaşan anlayışlarla çıkarılmış esasların özünü dercetmektir. Sanatın (Felsefenin) çoğunu dercetmeye; her konuda kuşku mahalline işaret ederek gücüm yettiğince gerçeği açıklayıp solunu çözmeye; gösterdiğimi gören, tasvir ettiğimi kavrayan kimseye açılacağına güvendiğim veya hatırıma gelmeyen ve fikrime açılmayan şeyler dışında temel esaslarla birlikte onların uzantılarını anlatmaya çalıştım. Gerçekten lafızları kısa tutmaya, yanlışlıkla veya dalgınlıkla olanların dışında tekrardan kaçınmaya gayret ettim. Açıkça yanlış olan veya temel esasları anlatırken ve kuralları tanıtırken yeterince ilgilendiğimiz görüşleri, uzun uzadıya çürütmekten sakındım. Önceki filozofların kitaplarında olup da dikkate değer olan her şeyi bu kitabımıza aldık. Eğer öteden beri yazıldıkları yerde yoklarsa daha uygun olduğunu düşündüğüm başka bir yerde vardırlar. Bunlara, özellikle Doğa bilimi, Metafizik ve Mantık’ta kendi düşüncemle kavradığım ve kendi araştırmalarımla elde ettiklerimi ekledim. 2. Mantığın ilkelerini mantığa ait olmayan şeylerle uzatmak adet olmuştur. Bu şeyler, hikemî sanata yani İlk Felsefeye (Metafiziğe) aittir. Ben bunlardan herhangi bir şeyi zikretmekten ve bunlarla zaman kaybetmekten kaçındım ve bunları yerine erteledim. 3. Sonra bu kitabın ardından diğer bir kitap yazmayı düşündüm. Bu kitaba Kitabu’l-Levâhık (Eklentiler Kitabı) adını vereceğim.


Kitabu’l-Levâhık ömrümle birlikte tamamlanacak, her senede tamamlanan kısımla tarihlenecek ve bu kitabın şerhi, ondaki esasların açılımı ve bunda özetle anlatılan anlamların açıklaması gibi olacaktır. el-Madhal 1 4. Benim bu iki kitaptan başka bir kitabım daha vardır. Onda felsefeyi doğal haliyle ve doğru görüşün gerektirdiği şekilde serdettim. O kitapta ne felsefedeki yandaşların tarafı gözetilmiştir ne de diğer kitaplarda sakınıldığı gibi yandaşlara aykırı düşmekten sakınılmıştır. O benim Meşrıkî Felsefeye dair kitabımdir. 5. Bu kitap (eş-Şifâ) ise hem daha ayrıntılıdır hem de Meşşâî (peripatetik) yandaşları daha fazla desteklemektedir. 6. Hakikati hiçbir bulanıklık olmaksızın besberrak elde etmek isteyen kimse, o kitaba bakmalıdır. Fakat haldkati yandaşlarla uzlaşı, ayrıntılı açıklamalar ve anlaşıldığında diğer kitaba ihtiyaç bırakmayacak imalar içeren bir yolla öğrenmek isteyen kimse bu kitabı incelemelidir. 7. Bu kitabın açılışına mantıkla başladım; Bununla Mantık Sahibinin (Aristoteles’in) kitaplarının tertibini izlemeyi amaçladım. Mantıkta mevcut kitaplarda bulunmayan sırlar ve incelikleri zikrettim. Mantığın ardından Doğa bilimini getirdim.

Ancak çoğu şeyde bu sanatta öncü kabul edilen kimsenin (Aristoteles’in) tasnifi ve görüşleriyle paralel olamadım. Ardından Geometriyi getirdim. Burada Öklid’in Elementler adlı eserini güzel bir şekilde özetledim, ondaki sorunları (kuşkuları) çözdüm ve onunla yetindim. Ardından Astronomi’de özetle açıklama ve anlatmayı amaçlayan (Batlamyus’un) el-Macesti kitabını aynı şekilde özetledim ve kitabı bitirdikten sonra ilmin tamamlanması için öğrencinin bilmesi gereken ve gözleme dayalı hükümlerle doğal kuralların örtüşeceği ilaveler ekledim. Bunun ardından Aritmetik’te Aritmetiğe Giriş kitabının güzel bir özetini verdim. Sonra matematik ilimleri Musiki ilmiyle bitirdim. Musiki’yi uzun araştırma ve inceden inceye düşünme neticesinde bana açıldığı şekilde özetle yazdım. Sonra kitabı Doğa ötesine nispet edilen ilmin (Metafiziğin) kısımları ve vecihleriyle bitirdim. Metafizikte, Ahlak ve Siyaset’e de işaret ettim, çünkü ilerde bu konuda müstakil ve kapsamlı bir eser yazacağım. 8. Bu kitap, her ne kadar hacmi küçük olsa da, çok bilgi içermektedir. Kitabı derinlemesine düşünen ve tefekkür eden İtimse neredeyse Felsefe sanatının çoğunu ve başka kitaplardan hiç duyulmayan ilave açıklamaları elde eder. 9. Kitabın birinci kısmı, mantıktır. Mantık ilmine başlamadan önce felsefi ilimlerin mahiyetine kısaca işaret edeceğiz ki bu kitabımızı tefekkür eden kimse bir kısım maksatları öğrenen gibi olsun.

İKİNCİ FASIL İLİMLER VE MANTIK Deriz ki: Felsefenin amacı, insanın bilme gücü ölçüşünce bütün şeylerin hakikatlerine vakıf olmasıdır. Var olan şeyler ise (a) ya varlığı bizim seçme (ihtiyar) ve fiilimizle olmayan, mevcut şeylerdir (b) ya da varlığı bizim seçme ve fiilimizle olan şeylerdir. Birinci kısımdaki şeylerin bilgisine, teorik (nazari) felsefe denir. İkincisi kısımdaki şeylerin bilgisine de pratik (ameli) felsefe denir. Teorik felsefenin amacı, yalnızca bilmek suretiyle nefsi yetkinleştirmektir. Pratik felsefenin amacı, yalnızca bilmek suretiyle değil aksine yapılacak şeyleri bilmek ve yapmak suretiyle nefsi yetkinleştirmektir. Şu halde teorik felsefenin amacı, amel olmayan bir düşünceye inanılmasıdır (düşüncenin bilinmesidir); pratik felsefenin amacı ise bir amel hakkındaki düşünceyi bilmektir. Dolayısıyla teorik felsefe, düşünceye nispet edilmeye daha layıktır. Dış dünyada var olup da varlığı bizim seçme ve fiilimizle olmayan şeyler ilk olarak iki kısma ayrılır. Birincisi harekete konu olan şeyler, İkincisi ise akıl ve Tanrı gibi harekete konu olmayan şeylerdir. Harekete konu olan şeyler ikiye ayrılır. Çünkü bunlar (a) ya insanlık, dörtgenlik vb. ancak harekete konu olmaları mümkün olacak şekilde var olurlar; (b) ya da böyle bir durum olmaksızın var olurlar. Ancak harekete konu olmaları mümkün olacak şekilde var olanlar, iki kısma ayrılır. Çünkü bunların (a) ya gerek dış varlıkta gerekse de vehimde belirli bir maddeden soyutlanmaları mümkün değildir, insanlık ve atlık sureti gibi; (b) ya da belirli maddeden soyutlanmaları varlıkta değil ama zihinde mümkündür.

Buna dörtgenliği örnek verebiliriz. Zira dörtgenliğin tasavvur edilmesi, onun bir madde türüyle özelleşmesini veya bir hareket durumunun dikkate alınmasını gerektirmez. Harekete konu olması mümkün olan ve fakat harekete konu olmadan var olan şeyler ise hüviyet, birlik, çokluk ve nedensellik gibidir. Dolayısıyla hareketten soyutlanması mümkün olan şeylerin (a) ya (harekete konu olma) imkânı, zorunluluk imkânıdır (b) ya da (harekete konu olma) imkânı zorunluluk imkânı değildir, aksine imkânsız olmaması şeklindedir. Mesela çokluktan ibaret olan sayı, birlik, hüviyet ve nedenselliğin durumu bunun örneğidir. Bunlara (a) ya kendi olmaklıkları açısından bakılır ve bu bakış, soyut olmaları açısından bakıştan ayrılmaz. Çünkü bu açıdan söz konusu şeyleri incelemek, onların bir maddede olması bakımından değildir. Zira onlar, kendi olmaklıkları bakımından bir maddede değildirler. (b) Ya da onlara, ancak bir maddede bulunmak suretiyle var olan bir arazın ilişmesi açısından bakılır. Bu da iki kısımdır: birincisi o arazın düşünülmesinin el-Madhal 2 (tevehhüm), ancak türsel bir maddeye ve harekete nispetle birlikte mümkün olmasıdır. Ateş veya hava olması bakımından bir hakkında düşünmek, unsur (ustukus) olmaları bakımından çok hakkında düşünmek, sıcaklık ve soğukluk olması bakımından illet (neden) hakkında düşünmek ve nefis olması yani bir bedenin hareketinin ilkesi olması bakımından, her ne kadar bizatihi o bedenden ayrılması mümkün olsa da akli cevher hakkında düşünmek gibi. İkincisi ise her ne kadar o araz, ancak bir maddeye nispet ve harekete konu olmakla birlikte arız olabilse de onun hallerinin, belirli bir madde ve hareket düşünülmeksizin düşünülüp anlaşılabilmesidir. Mesela birleştirme ve ayırma (toplama ve çıkarma), çarpma ve bölme, kök ve küp alma ve sayıya ilişen diğer haller gibi. Çünkü bu haller, sayı insanların zihnindeyken veya hareketli, bölünen, ayrılan ve birleşen varlıklarda bulunuyorken sayıya ilişmektedir. Ancak bunların tasavvuru bazen öyle soyutlanır ki tasavvur için türsel maddelerin tayinine gerek kalmaz.

Öyleyse ilimler üç sınıfa ayrılır. Birinci sınıf, mevcutları, düşünce ve varlıkta harekete konu olmaları ve türleri özelleşmiş maddelere alakalarının bulunması bakımından incelemeyi içerir. İkincisi mevcutları, varlıkta değil ama zihinde maddeden ayrık olmaları bakımından incelemeyi içerir. Üçüncüsü ise mevcutları, hem varlıkta hem de zihinde (maddeden) ayrık olmaları bakımından incelemeyi içerir. Birincisi kısım, Doğa ilmidir. İkincisi kısım, saf Matematik ilim ile Matematik ilimler içinde meşhur olan Aritmetiktir. Ancak sayının sayı olması bakımından doğasını bilmek, bu ilmin işi değildir. Üçüncü kısım ise Metafiziktir. Mevcutlar doğa bakımından bu üç kısma ayrıldığından teorikfelsefi ilimler de bu kısımlara ayrılmaktadır. Pratik felsefeye gelince o, (a) ya bütün insanlar arasında ortak olan ilişkileri düzenlemekte kullanılan ve şehir (devlet) idaresini bildiren görüşlerin öğretilmesiyle ilgilidir. Bu, Siyaset ilmidir, (b) Ya da özel bir insan grubu arasında ortak olan insan ilişkilerini düzenleyen şeylerle ilgilidir ve Ev idaresi olarak bilinir. (c) Ya da tek bir kişinin nefsini arındırmadaki halini düzenlemeyle ilgilidir. Buna, Ahlak ilmi denir. Bütün bunların genel olarak imkânının kavranması, nazari burhan ve şer’i tanıklık ile olurken ayrıntısı ve ölçüsü (ayrıntılı olarak her bir durumun ve ölçüsünün belirlenmesi) ise ilahi şeriat ile gerçekleştirilir. Teorik felsefede amaç, gerçeği bilmektir.

Pratik felsefede amaç ise iyiyi bilmektir. Şeylerin mahiyetleri kimi zaman şeylerin dış dünyadaki varlıklarında olur, kimi zaman da tasavvurda (düşüncede) olur. Dolayısıyla mahiyetler üç şekilde değerlendirilir. Birincisi mahiyetin, iki varlık seviyesinden herhangi birine ve bu varlık seviyelerinde kendisine ilişenlerine izafe edilmeksin, kendi olmaklığı bakımından değerlendirilmesidir. İkincisi mahiyetin dış dünyada bulunması bakımından değerlendirilmesidir. Bu durumda mahiyete, dış dünyadaki varlığına özgü arazlar ilişecektir. Üçüncüsü ise mahiyetin tasavvurda olması bakımından değerlendirilmesidir. Bu durumda mahiyete, onun zihindeki varlığına özgü vaz’etme, yükleme, yüklemedeki tümellik, tikellik, yüklemedeki zatilik ve arazîlik gibi ilerde öğreneceğin arazlar ilişecektir. Çünkü dıştaki varlıklarda zatilik, arazîlik, bir şeyin mübteda ve haber olması, öncül ve kıyas olması vb. bulunmaz. Şeyler hakkında düşünmeyi ve onları bilmeyi istediğimizde, zorunlu olarak şeyleri tasavvur etme ihtiyacı duyarız. Bu durumda şeylere zorunlu olarak tasavvurda bulunan haller ilişir ve biz, özellikle de düşünce ile bilinmeyenleri elde etmeyi amaçlıyorsak ve bu da bilinenlerden hareketle oluyorsa kaçınılmaz olarak şeylerin tasavvurda sahip olduğu bu halleri dikkate alma gereği duyarız. Şeyler hiç kuşkusuz ancak zihne kıyasla bilinmeyen ve yine aynı şekilde zihne kıyasla bilinendirler. Şeylere ilişerek bilinen şeylerden bilinmeyen şeylere ulaşmamızı sağlayan hal ve arız, şeylere tasavvurda ilişen hal ve arızdır, ancak bununla birlikte şeylerin zatında sahip oldukları da mevcuttur. Şu halde zorunlu olarak bu halleri, onların niceliğini, niteliğini ve iliştikleri şeyde nasıl itibara alındıklarını bilmemiz gerekmektedir.

Çünkü şeyler hakkındaki bu inceleme, şeylerin, zikredilen iki varlık seviyesinden herhangi birinde mevcut olmaları bakımından değil, o iki varlığın hallerinin kavranmasında yarar sağlaması bakımındandır. Bu nedenle Felsefenin, şeyleri var olmaları ve zikredilen iki varlığa bölünmeleri bakımından incelediğini düşünenler, bu ilmi (Mantığı) felsefenin bir parçası olarak görmemektedir. Ancak bu kimselere göre Mantık, şeylerin söz konusu açıdan incelenmesine yararı olması bakımından felsefenin aletidir. Felsefenin, bütün teorik incelemeleri bütün yönlerden içerdiğini düşünenlere göre ise Mantık hem felsefenin bir parçası hem de felsefenin diğer parçaları için bir alettir. İleride bu konuda daha fazla açıklama yapacağız. Hâlbuki böyle bir meselede yapılan tartışmalar, hem yanlış hem de gereksizdir. Yanlış (bâtıl) olmasının nedeni, iki görüş arasında çelişki bulunmamasıdır. Çünkü her görüş felsefeyle başka bir anlamı kastetmektedir. Gereksiz olmasının nedeni ise bu türlü şeylerle uğraşmanın yarar sağlamamasıdır. İşte bu tür bir incelemeye, Mantık ilmi denir. Mantık, bilinmeyenin bilgisine ulaştırmaları bakımından zikredilen şeyleri ve başka bir bakımdan değil de bu balamdan onlara ilişen şeyleri incelemektir.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir