Mehmet Şimşek – Horepiskopos Aziz Günel’in Hatıratı

Bu çalışmanın iddiasını Aziz Günel’in hayatından hareketle, geçmişe ve bir cemaate ışık tutmak olarak belirtebiliriz. Amacımız, imparatorluk bakiyesi üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin bünyesinde yer alan birçok etnik topluluk ve dini cemaatin, yeni oluşturulan toplumsal yaşam modelinde, bireysel temelde tutum ve davranışlarına ilişkin bir fotoğraf sunabilmektir. Bu belgesel çalışma ile Türkiye’nin güneydoğusunda yaşayan “Kadim Halk” Süryanilerin, birlikte yaşama kaderini paylaştıkları Kürtlerin hakim bulunduğu feodal yapı ile olan ilişkilerinin yanı sıra, yeni ulus-devlet modelinde, “herkes Türk’tür” tanımı üzerinden tesis edilen vatandaşlık çerçevesinde, sistemin işleyişine ilişkin değerlendirmelerini bir Süryani din adamının yaşam hikayesinde görmeye çalışacağız. Anadolu’nun en kadim halklarından olan Süryaniler, yaşadıkları coğrafyanın etkisiyle olsa gerek, uzunca bir süre kapalı bir hayat sürdürmüştür. 19. yüzyılın başlarında faaliyetlerini yoğunlaştıran Protestan misyonerler ve Batılı arkeologların çalışmalarıyla dünyada tanınmaya başlamışlardır. Süryanilerin kendi yaşam hikayelerinin kilise ve manastır duvarlarını aşması, Türkiye kamuoyuna mal olması ise ancak l 980’li yıllara kadar ertelenmiştir denilebilir. ix Cumhuriyetin ilanından sonra hızlandırılan modernleşme, daha açık ifade ile eğitim yoluyla pratiğe geçirilen proje kapsamında, Anadolu’da yaşayan dini ve etnik topluluklara, Türk dili ve kültürünü benimsetme çabalarının nihai amacı yeni bir kimlik icadı olmuştur. Ulus-devlet modeli doğrultusunda yürütülen bu çabalarda hedefin dışına çıkan herkes ötekileştirilmiştir. Bu durumu iliklerine kadar hissedenler, ötekileştirme üzerinden, kendi varlıklarını yine kendileri korumak zorunda kalmışlardır. Sistemin görmezden geldiği ötekilerden biri olan Süryaniler, bazı örneklerde görülebilecek şekilde, sistemin belirlediği tabuların şemsiyesi altında, var oluşlarını idame etmek zorunda kalmışlardır. Bu topluluğun kaderinde önemli bir yer tutan göç olgusu, üstelik sessiz hıçkırıklarla yola revan olmaları, onları ülke gündemine taşımıştır. 1915’te yaşanan büyük acılar, 1955’te yaşanan 6-7 Eylül olayları, 197 4 Kıbrıs Barış Harekatı öncesi ve sonrası, l 970’lerin başında Türkiye’nin batısına ve l 990’lı yıllarda ise Avrupa’ya kitlesel göç, Süryanilerin yaşamında önemli kırılma noktaları olmuştur. Topraklarında kalmak zorunda olanlar ise kapalı bir topluluk olarak, mevcut sistemle hiçbir hal ve şartta karşı karşıya gelmeme stratejisi ile kendi varlıklarını koruma çabası içerisinde olmuşlardır. Güneydoğu Anadolu’da yaşayan Süryaniler, günümüzde nüfus olarak çok azalmaları nedeniyle neredeyse özlemli bir zamanın anımsatıcıları ve kültürel ve dini mekanları turistik bir obje haline gelmiştir.


İşte bu kırılma noktalarını kendi ailesinde bizzat ve ait olduğu cemaat üyeleri üzerinden birebir yaşayan Aziz Günel’in yaşamının, bir bakıma Türkiye’de yaşayan Süryani cemaatini mikro düzeyde yansıtan bir yaşam hikayesi olduğuna okudukça sizler de şahit olacaksınız. Aziz Günel’in önemli tanıklıkları var. Aile içinde kuşakta kuşağa aktarılan “Sayfa” anlatımları, kendi ailesinden dedesi Maravge ve ağabeyi Abdülkerim’in (Abdo) yerel feodaller tarafından öldürülmesiyle köy yerleşmex sindeki Süryani cemaatinin üyelerine önderlik etme sorumluluğunun Aziz Günel’e miras kalması, onun yeni açılımlar denemesinin arka plan nedenlerindendir. Çalışmanın birinci bölümünde Aziz Günel’in yaşam hikayesini kendi dilinden vermeye çalışacağız. Vefatından çok kısa bir süre önce, Belçika’nın başkenti Brüksel’de bulunduğu sırada, sevgili Jan Beth-Şawoce’nin 1997 yılının Ağustos ayında kendisiyle yapmış olduğu uzunca bir söyleşinin kaset deşifrasyonundan oluşturulmuş bir metindir. Aziz Güne!, kendi yaşamını tüm ayrıntılarıyla dile getirmektedir: Süryanilerin “Sayfa” olarak adlandırdıkları, 1. Dünya Savaşı sırasında yaşadıkları trajediden askerlik anılarına, Süryanice harflerle yazılıp Kürtçe okunan Lawıj’den Yezidilere, Soyadı Kanunu’nun Midyat ve çevresinde uygulanışı sırasında yaşadıklarından Hıristiyan geleneği açısından Kur’an-ı Kerim ile Rahip Bahira’dan Hazreti Muhammed’e uzanan konular hakkındaki anlatılar. Aziz Günel’in eşi Mahbe Günel’in aynı mekan ve zamanda geçen yaşama dair izlenimlerinin, Midyat’taki zanaatkarlardan aziz yortularına, bağbozumundan çocukluk yıllarının oyunlarına, düğünlerden diğer geleneklere uzanan bir genişlikte konuyu bütünlediğini sizler de hissedeceksiniz. İkinci bölümde Aziz Günel’in yaşamının son anına kadar samimi bir inanışla dile getirdiği ve yaşam felsefesinin önemli dayanaklarından biri olan Atatürk sevgisi ve Türk-Süryani birlikteliği üzerine dillendirdiği düşüncelerini bulacaksınız. Bu bölümde bir bakıma başa dönüş yaparak çocukluk dönemlerinde Atatürk’e olan sevgisinin izlerini dile getirir. Yine bu bölümde 1977 yılında Almanya’nın Augsburg şehrinde, cemaatine verdiği vaazda, Süryanilerin Avrupa’ya göçüyle beraber karşı karşıya kaldıkları modernleşme sürecinin sancılarına yönelik tespitlerini bulacaksınız. Üçüncü bölümde Aziz Günel’in 1964-1989 yıllan arasında kendisine gönderilen ve kendisinin gönderdiği mektuplar aracıxi lığıyla cemaat içerisinde yaşananları takip etme şansını yakalayacaksınız. Bu mektuplaşmaların yoğunlaştığı tarih olan 1972-73 yıllan, Aziz Günel’in yaşamında önemli bir dönüm noktası olan aforoz edilmesinin nedenlerini ve sonuçlarını görmüş olacaksınız. Mektuplarda yer alan telefon ve adres bilgilerine güncelliklerini yitirmiş olmaları nedeniyle yer verilmemiştir. Birkaç mektubun dilinin ağır olması (mektuplan yazanların anadillerinin Süryanice olması) nedeniyle, basit sadeleştirmeler yapılmıştır.

Dördüncü bölümde Aziz Günel’in özellikle 1966 yılı ağırlıklı olmak üzere, Ankara’da bürokrasi, askeri ve akademik çevrelerle olan ilişkilerini konu alan günlükleri, dönemi içerisinde bir din adamı için hayli ilginç ve sıradışı olabilecek hatıraları dile getirmektedir. Beşinci bölümde, aile ve evlat sevgisini, dostluk vefasının dile getirilişi olan şiirsel vasiyetnamesini okurken, duygusal gerilimi sizler de yaşayacaksınız. Takip eden sayfalarda. kendisine ait ve yine kendisinin önemli bulduğu şair ve yazarlara ait çalışmaları bulacaksınız. Altıncı bölümde 1937- 1975 yılları arasında Diyarbakır Süryanilerine ait isim listesi ile yine 1959 yılına ait Diyarbakır Meryem Ana Kilisesi cemaatinin kilise için yaptıkları teberm listesi bulunmaktadır. Bir diğer önemli kayıt ise Diyarbakır Meryem Ana Kilisesi Kütüphanesi’nde bulunan kitapların listesidir. Şunu da belirtmem gerekir ki, Horepiskopos Aziz Günel’in yaşamı boyunca büyük emeklerle oluşturduğu kütüphanesini bağışladığı İstanbul Süryani Kadim Metropolitliği yetkilileri, çalışmamızın hazırlık aşamasında yapılan görüşmeler ve ısrarlarımıza rağmen, kitaplarının tamamını değil, sadece birkaç tanesini görmemize izin vermesi, en zorlandığım konu olmuştur. Çalışmada adı geçen yerleşim yerleri, şahıs isimleri, dini kavramlar, dini ve resmi şahsiyetl�r, etnik topluluklar, yerel dilde ifade edilen günlük yaşama dair kavramların anlamları olabildiğince dipnotlarda verilmeye çalışılmıştır. xıı Bu çalışmanın ortaya çıkışının her aşamasında, metnin gözden geçirilmesinden dipnotların zenginleştirilmesine kadar, maddi ve manevi emeği olan sevgili Jan Beth- Şawoce’ye sizlerin huzurunda da bir kez daha teşekkürlerimi sunarım. Bu çalışmanın bir kısmı 2001 yılında Eno Mirli Xori Caziz Bet-Xawajo Madcarle adıyla İsveç’te Nsibin Yayınları tarafından yayınlandı. Bu tarihten sonra, 2006 yılında ise Aziz Günel’in oğlu Nuri Günel’in, babasına ait dosyaları tarafıma ulaştırmasıyla çalışmaya yeniden başlamış olduk. Dosyaları tarafıma ulaştıran, dosyada yer alan Süryanice mektupları Türkçeye çeviren, aile fotoğraflarına ulaşmamı sağlayan, olumlu ve motive edici tavsiyelerde bulunan sayın Nuri Güne! başta olmak üzere, Aziz Günel’in İstanbul’da yaşayan kızlarından Ferha Güne! Korkmazoğlu ile torunlarından Ferit ve Mehtap Korkmazoğlu’nun içtenlik dolu yardım ve paylaşımları için ne kadar teşekkür etsem azdır. Ayrıca, İskender BeBasso, Ferit Altunsu, Saliba Aciş, Sevim Tekin, Özcan Geçer ve çalışmanın editörlüğünü yapan sayın Emre Taylan’a ve adını şu anda hatırlayamadığım veya yazmayı unuttuğum herkese selam olsun. Mevcut Kaynakların Tanıtımı: Horepiskopos Aziz Günel’e ait olup tarafımızda mevcut bulunan iki adet belge dosyasının birincisi “Anılarım 1973-85” başlığı altında düzenlenmiştir. Bu dosya 17 4 sayfa olup 23×30 cm.

ebadındadır. Siyah renk karton cilt kapağının iç sayfasında, sayı no 126, 3.9.1992 İstanbul, imza, “Bugün tamamını tetkik ettim, 8.10.1994 günü H. Aziz Güne!” ifadesi bulunmaktadır. Bu dosya 174 sayfa olup dosyada bulunan belgelerin çoğunluğu el yazısı olarak yazılmışsa da daktilo kullanılarak yazılan belgeler de mevcuttur. Bu belgelerin 72 sayfası Süryanice, 9 sayfası Arapça ve 93 sayfası da Türkçe olarak kaleme alınmıştır. Bu dosyada ayrıca 6 adet onaylanmış vaftiz belgesi, 8 sayfalık Diyarbakır Meryem Ana Kilisesi’ne ait kitaplıkta bulunan kitap cetveli ile xııı yine 5 sayfadan oluşan Diyarbakır Süryani cemaatine ait isimler ile kiliseye teberruda bulunanların listesi yer almaktadır. Aziz Günel’e ait ikinci dosya, “Yazışmalar” başlığı altında bir araya getirilen yazılardan oluşmakta ve 67 sayfa olup 23×30 cm. ebadındadır. Bu dosyanın 13 sayfası Süryanice el yazılı olup geri kalanı daktilo ile Türkçe yazılmıştır. Bu dosyanın kapak içinde “İstanbul 22.9.

1995, tetkik ettim H. Aziz Güne!, imza. S. No. 295, 10.9.1992 İstanbul, Vasiyetim ve vaizlerim, Atatürk’e dair yazılar. 28.3.1991 Perşembe günü ikinci kez tetkik ettim, İstanbul, imzası” ile mavi mürekkepli bir kaşe ifadesi yer almaktadır. Kaşede, “Aziz Güne! Horepiskopos (Başpapaz) Türk Süryani Kadim Toplumu Ruhanisi” ifadesi okunmaktadır.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir