Michael Brown – Varoluş Süreci

Bu insan varlığı bir misafir evidir. Her sabah yeni bir varandır. Neşe, hüzün, hassislik sanki beklenmedik bir misafir gibi gelen anlık farkındalıklardır. Hepsini buyur edin ve katılın: Evinizi şiddetli bir şekilde kasıp kavuran, eşyalarını boşaltan bir üzüntü kalabalığı olsa bile her misafire saygıyla davranın. Sizi yeni bir haz için temizliyor olabilir. ÖNSÖZ I 15 Mevlana Her zaman Mevlana’nin şiirlerini sevmişimdir. Daha sonra bilge bir dostum bana “kabullenme dönüşüme açılan kapıdır” tavsiyesinde bulundu. 16 1 VAROLUŞ SÜRECİ Yine aynı mesaj : içinizdeki misafiri yargılamadan, ona direnmeden sıcak bir şekilde karşılayın. Onlar sizi içten dışa doğru baştan başa “temizleyerek” değiştirecektir. Esas soru ise bunun “nasıl” olacağı; özellikle karanlık, dost olmayan hatta kötü ruhlu gözüktüklerinde. Birkaç yıl önce Michael Brown’un Varoluş Süreci adlı kitabını okumak bana net ve sağlıklı bir yöntem sağladı. Michael sürekli bize “haberciyi öldürmeyin, mesajı kabul edin” diyor. “Haberciler” bizleri üzen olaylari insanlardır ve bunlar bize engel olarak bizleri yok ediyor gibi gözükürler. “Mesajlar ” güncel yetişkin deneyimleri olarak ortaya çıkan bütünlenmemiş, erken çocukluk dönemine ait henüz çözülmemiş duygusal anılar ve yaralardır. Tıpkı ihmal edilen çocuk gibi gündelik hayatımızda bireyler, olaylar ve durumlar olarak kendilerini gösterip acı ve rahatsızlığa sebep olarak bizim peşimizi hiç bırakmazlar.


Genelde üç ana duygu olan öfke, korku veya üzüntüyle ifade edilirler. Bizim alışılagelmiş tepkimiz ise zihinsel veya fizikseldir. Bizler ya zihnimizle neler olduğunu bulmaya çalışırız ya da fiziksel bir aktiviteyle dikkatimizi dağıtır ve bu durumdan kaçınırız. Yemek yer, koşar, başarılı olur veya sadece içine girmemek için zihnimize gireriz. İçimizdeki korkmuş, yaralı çocuk yeri acı çekmeye devam ederek ümitsizce dikkat ve onayımıza ihtiyaç duyar ve ister. Genelde en eski olan ve hala hassas olduğumuz bu yaralara ulaşmak için hem güvenli hem de etkin bir yöntem gereklidir. Şanslıyız ki Varoluş Süreci her ikisini de bize sağlıyor. Michael kitabında çalışma ve direkt olarak deneyimlemek üzere iki yaklaşım sunuyor. Ben şahsen Bölüm 1 ve Bölüm Il’yi ÖNSÖZ l 17 okuyarak yöntemleriyle tanışmanın yardımcı olduğunu gördüm, ki bu da olacak olanlara uyum sağlama ve kısaca gözden geçirme olanağı sağladı. Bütün psikolojik geçmişin gelişimi, kullanılan farklı teknik ve yöntemler, olası tepkiler ve nelerin yapılması gerektiği öğretici bölümde net bir şekilde tanımlanıyor. Bu da bizi asıl yolculuk için hazırlıyor. Deneysel bölüme girdiğimizde tekrar yaklaşım nazik, yavaş ve adım adım oluyor. Süreci tamamlamak için 1 O haftamız bulunuyor ve her hafta kademeli olarak derinleşme ve güçlenme sağlanıyor. Bizlerin hissetmek, sorgulamak ve bütünleşmek için bol bol vakti var. Bölüm 7’deki “küvet seansı”yla birlikte bizler adım adım ve yavaşca bu güçlü sürecin ” sıcak şifalı suları”nın daha derinlerine kendimizi indirgemeye davet ediliyoruz.

Michael’in orijinal taslağı yeniden gözden geçirip düzenlendiğini duyduğumda çok sevindim ve yenilenmiş kitabına önsöz yazmamı istediği için mutlu oldum. Buradaki soru tabii ki bu versiyonu hangi açıdan farklıydı ve neler daha güçlendirildi. Orijinalini çalışılacak Varlık Aktivasyon Cümleleri ve her bölümün sonunda yer alan Haftalık Çalışmalar ile eğitici komutsa! hissiyata ve görünüme sahip. Yeni versiyonu daha az resmi ve daha az “öğretici.” Varlık Aktivasyon Cümleleri italik yazı olmadan Bilinçli Tepkiler olarak değiştirilmiş ve bir sonraki haftaya yapılması gereken resmi “ödevler” yok. “Gözetmen tarafından direktif veriliyor” gibi değil, daha çok “bilge bir dost tarafımdan eşlik ediliyor” hissediyorum. Daha sıcak ve yürekli bir sesi var. Kendimi daha fazla Michael tarafından fark ediliyor ve kişisel olarak hitap ediliyor hissediyorum. Aynı zamanda bu yeni içerik daha hazır, net ve etkin bir 1 B I VAR OLUŞ S Ü RECİ biçimde akıyor gibi gözüküyor. Michael, orijinalinde olmayan haftalık deneyimlere bölüm başlığı eklemiş. Bu başlıklar her bölümün ana odak noktasına dikkat çekiyor. Aynı zamanda her bölümün başlangıcında bizlere, haftanın odak noktasını içselleştirmemiz için tıpkı bir mantra gibi o hafta tekrar edilen ” bir sonraki yedi gün için bilinçli tepki” cümleleri veriliyor. Odak daha sonra birçok anahtar fikre bölünüyor ve anlayışımızı genişletmek üzere içerikte açılıyor. Ve bu fikirleri vücudumuzda canlandırmak üzere bizlere belirli egzersiz veya çalışmalar veriliyor. Her bölüm ortaya çıkabilecek mücadelelerin tanımlanması ve onlarla nasıl çalışacağımızla sona eriyor.

Böylece her bölüm zarif ve orijinal bir biçimde açılıyor, bir öncekinde gelenleri ustaca entegre ediyor ve süreçteki bir sonraki adıma nazikçe yönlendiriyor, her zaman net ve her zaman nazikçe. Varoluş Süreci’ni çalıştırmanın anahtarı, güncel hayat durumlarımızda yüzeye çıkan çocukluk dönemine ait bütünlenmemiş duygusal yüklerden kaçmayı veya onları diğer insanlara yansıtmayı bırakmaktır. Bunun yerine onlara nazik davranmayı, koşulsuz dikkat ve destek vermeyi öğreniyoruz. Tıpkı öfkeli, yaralanmış veya korkmuş çocuklarla olduğu gibi kendimizin yaralanmış çocukluğunu azarlayıp terk etmeyiz ve onları kontrol etmeye veya yönlendirmeye çalışmayız. Böyle yapmak onları daha çok rahatsız eder. Bunun yerine sessiz bir şekilde onlara sevgi dolu varlığımız ve koşulsuz, sevgi dolu destekteğimizle eşlik ederiz, taki onlar sakinleşinceye kadar. Birşey söylemek ya da yapmak zorunda değiliz fakat sadece bizim empatimizi hissetmelerine izin vermemiz yeterlidir. Varlıkla özdeşleşmek ve orada kalmak bu sürecin özüdür. ÖN SÖZ 1 1 9 Varoluş Süreci’nin yeni versiyonunda Michael bu noktaya dikkat çekiyor. Deneyimsel bölümün ilk 6 haftasında bizlere “gölgelerimizi”, yani bütünlenmemiş duygusal yüklerimizi nasıl teşhis edeceğimizi ve onları yaralanmış çocuk yönlerimizle nasıl tanımlayacağımızı anlatırken, aynı zamanda onları nasıl karşılayacağımızı, sahip çıkacağımızı ve sevgi dolu Varoluş vasıtasıyla nasıl entegre edeceğimizi gösteriyor. Son 4 bölümde, 7’den lO’a kadar, madde seviyesinde daha fazla Varoluş becerisini paylaşıyor. Zihnimizden uzaklaşıp zihinsel hikayelerimizi nasıl bırakacağımızı gösterirken, fiziksel saptırma ve bilinçaltındaki güdüleri yönlendirme yerine Eckhart Tolle’ün de söyleceği şekilde bizim “içsel vücut hissimiz” – “hissedilen algı”yı geliştirmeye yönlendiriyor. Çözümlenmemiş duygusal titreşimlerimizi hissetmemiz ve onlarla bir olmamız zihnimiz veya duygusal dramalarımız vasıtasıyla olmaz. Hissedilen algıyı, yani “titreşimsel olarak kalben bilmeyi” geliştirmeyi öğrenmemiz gerekir. Böylece korkmuş içsel çocuklarımızın dengesini bozan enerji yükleriyle aynı titreşimde olmayı ve içimizdeki titreşimleri hissedebiliriz.

Aynı zamanda rahatsızlık veren titreşimsel frekansları içimizde tutan hikayeleri ve inanç sistemlerini tanımlamayı da öğrenmeliyiz. Bu hikayelerin genel doğasını fark etmeye başlarız. Ümitsizce koşulsuz sevgi arayışından ümitsizce koşullu olan kendimizin dışındaki dengesiz kaynaklardaki arayışın iki yüzü bizim acı çekmemize sebep olduğunu fark ettiğimizde kendimizi ve diğerini affetmeyi öğreniriz. Karşılanmamış ihtiyaçlarımız olduğu için kendimizi yargılamak yerine, onları kaçınılmaz olarak kabul etmeyi ve kendimize koşulsuz sevginin sonsuz kaynağını, kendi koşulsuzluğumuzu sonsuza kadar kucaklayışımız ve İçsel Varlık’ın sonsuzluğu sunabiliriz. Bir kere bunu kendimize vermeye başladığımızda aynı zamanda korkmuş, yaralanmış çocuk yönümüze de bunları sunabiliriz. 20 1 VAR OLUŞ SÜRECİ Belki de en zor fark edilen ve bırakılan hikayeler, erken yaşta sevgiyle olan hayal kırıklıklarını açıklamak üzere yarattığımız bilinçsiz sevgi tanımlamalarıdır. Michael bizim tekrar yarattığımız ve yeniden yaşadığımız, sevgi’deki Aşil’in topuğu gibi belirli bir ” temel dramatik temamız” olduğunu anlatıyor. Bu belirli bir hissedilen titreşim, çocukluk döneminde kazanılan enerjik parmakizi olarak başlıyor. Bu parmakizi veya “yük” yüzünden, bizler devamlı aynı durumları bu sefer onları çözme ümidiyle başlangıçtaki çocukluk sevgi yaraları olarak tekrar yaratırız. Malesef bizler aynı karakterleri ve yaşam durumlarını topladığımız için basit olarak aynı dram ve kayıpları yeniden yaşarız. Bu baştan aşağıya Freud’un “yineleme dürtüsü”dür. Benim durumumda, benim hikayem veya “bilinçsiz sevgi tanımı” “bugün burada, yarın yok”tu. Erken çocukluk dönem sevgi kayıplarından dolayı, ben bilinçsiz olarak beni bir süreliğine sevecek fakat kaçınılmaz olarak beni geride bırakacak insanları seçiyordum. İlk olarak bu kalıbı, hikayeyi fark etmem ve kendime hissedebilmek, kabul etmek ve yaşam senaryosunu zayıflatan yüklü enerjiyi bırakabilmek için izin verdim. Kendilerinin hatası olmayan sebeplerden dolayı ihtiyacım olanı verme kapasitesine sahip olmayan ebeveyn prototiplerinden ümitsizce sevgi alma denemelerinden kendime koşulsuz olarak sevgi vermeyi öğrenmem gerekti.

Bir kere bu hikayeyi, bu zorlayıcı yüklü enerji kalıbını bırakabilmeyi başardığımda kalıcı ve sürekli, ebedi sevgiyi buldum.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir