Necati Tuncer – Degmesin Yagli Boya

Ġstanbul’un YeĢilköy’ünden tayyareye bindim kurban. Bindim dediysem yanlıĢ anlama, bizim birader bindirdi yani. Bileti neyi o aldı. Parası var, havası var adamın. Havasını parasından mı alıyor bilmem ama, parayı bankalardan alıyor kurban. Bütün Ġstanbul tanıyor O’nu. Bankalar ney, önünde ikiĢerli koldan sıra oluyormuĢ. Kredi virek diye. OkumuĢluğu yok ama, kafası çok çalıĢır kurban. Günahı boynuna, hep kafasıyla kazandı diyorlar. Ben vardığım gün, yazıhanesine varmıĢtım doğruca. Yerde halılar, masif mobilyalar, maun kaplı dolaplar, avizesi kristaller… Biraz daha vardı, hepsini ezberletmiĢti ama Ģimdi toparlıya-mıyorum kurban. Bana gösterdi her Ģeyi. “Bu ne?” diye soruyorum. “Telefon” diyor.


“Bu ne?” diyorum: “Telekis” diyor, Ha! birinde az daha ayıp etmiĢtik kurban. Telefonlar zır zır ötüyordu da, telekiz dediği hiç kıpırdamıyordu. BoĢbuğazlık bende ya kurban. SormuĢ oldum. “Bu telekiz neden çalıĢmıyor” Aynen böyle söyledim kurban. Amma, orada duran kız alınmıĢ, baĢladı ağlamaya. “Ayol benim nerem telekıza benziyor. Makyaj malzemesine para yetiĢtirmek için çalıĢıyorsak, telekız mı olmamız lazım.” Hüngür, hüngür bayağı ağlıyor kurban. “Anam, bacım sana demedim” demeye kalmadan, bizimki yatıĢtırdı ortalığı. Ben bir utandım ki, sormadım bile. Ha neydi kurban? Bu makyaj malzemesi. înĢaat malzemesi gibi birĢey mi? Yani ben öyle anladım. Askerde topçu çavuĢuydum amma, ne öğrendiysem Ģimdilerde öğrendim kurban. O yazıhaneyi bizimki yeni tutmuĢ.

Denizcilik Banka-sı’ndan tarım kredisi almak için. Bizim yabandaki yirmi dönüm dededen kalmayı, ikiyüzbin dönüm yazdırmıĢ bankaya. “Niye böyle yapıyon?” dediğimde: “Aman karıĢtırma, kredi böyle alınır” dedi. Senin anlıyacağın kurban. Ticaret bankasından yapı kredisi, yapı bankasından ihracat kredisi, tarımbankasından balıkçılık kredisi, deniz bankasından tohum kredisi alınırmıĢ. Ha az daha unutuyordum kurban. Kredi alacağın banka, devlet bankası olmalıymıĢ ki, iĢ sağlam olsun. ġirket bankaları ikide bir gelir sorarlarmıĢ: “Verdiğimiz krediyi ne yaptın? Bozdurdun mu? Bütün mü duruyor?” diye. Ama devlet bankası gibi varmı canım. O söyledi, yani bizim birader kurban. Anladığım kadarıyla devlet bankalarının Ģu kötülüğü var. Kendi memuruna, müdürüne iyi maaĢ vermiyor. Nerden bildin diye sorarsan kurban. Bizim oğlanın yanında çalıĢanlar, hep kredi aldığı bankaların müdürleriymiĢ. AcımıĢ zavallılara, iyilik olsun diye yanına almıĢ.

Ben bilmezmiyim o hınzırı. Sen birde bana sor kurban. Köyden ayrılırken: “Bu toprak sana kalsın. Ben birĢey istemem, yalnız yol paramı verirsen, kendimi Ġstanbul’a bir atayım hele” demiĢti. Saflık bizde ya kurban. KardeĢimiz miras paylaĢmıyor, bize bıraktı diyerek, elimdeki üç kuruĢ birikmiĢle, bizimkinin anasının yadigarı beĢliyi eline tutuĢturduk. Nereden bileyim kurban, yirmi dönüm topraktaki hissesini yirmi kiĢiye sattığını. Onun borçlarını ödey inceye kadar kurban, yedi çocuğumla, yedi sene bulamaç yedik. Diyeceğim Ģu: Geçen sene köye haber salmıĢ. “Ağam, Ġstanbul’a gelsin beni bulsun. Sıkıntısı varsa yardımcı olayım” demiĢ. Bizde kandık gittik kurban. Aldığı kredilerin ucundan iki öküz parası umduk amma, aha gördün. Avcum yara oldu yalamaktan. Aslında sana tayyareye bindiğimi anlatıyordum ama, araya laf girdi.

“Ben ağamı otobüsle göndermem memlekete. ġanımıza yakıĢmaz” deyip bindirdi tayyareye. Tayyarenin sürücü pilotuna da, muavin pilotuna da söylemiĢ. Benim yanımda da ortalık hizmetçisi kızlara tenbih etti. “Aman ağamı ara duraklarda indirmeyin. Van’a kadar gidecek” diye. Tayyarenin ortalık hizmetçisi kızlarda az ilgi göstermediler hani. Sonradan öğrendim kurban. Laf biraz koyulaĢınca sordular, kaç köyün ağası olduğumu? DiyesiymiĢim ki: “Kırk köye ağa oldum. Millet verirse CumhurbaĢkanı da olurum.” Ben hiç böyle Ģey dermiyim kurban. Allah’tan korkarım. Millet neyi verecek sonra. Vere, vere bir dillerinden düĢürmedikleri Ģeyleri kaldı. Onuda biz mi istiyek kurban.

Sonra adama: “Sende kendininkiyle idare et” demezler mi? Gene laf karıĢtı araya kurban. Ortalık hizmetçisi kızlara durumu anlatırken, tayyarenin arka tarafından bir gürültü koptu. Herkes o yana döndü. Ne oluyor gibilerden. Kızlardan biri eline türkü söylenen Ģeyi alınca, bende elimi Ģaklattım. El Ģakılatılacak sandım. Gazinoya götürdüğünde birader söylemiĢti. Amma tayare de türkü söylenmezmiĢ. DüĢeni söylemek için eline almıĢ o Ģeyi. “Sayın yolcular, lütfen sakin olunuz. Yolculardan biri tuvalet kapısı yerine, çıkıĢ kapısını açınca aĢağıya çıktı. Pardon indi. Yani düĢtü. Lütfen sakin olun” dedi. At yıkılır adam ölür kurban.

Bir yolcu aĢağı indi diye fon kurulacak değil ya. Öyle deme iĢte. KeĢke fon kurulsaydı. Kafası gözlüklerinin arkasında olan zayıf ihtiyar, karıĢtırdı ortalığı. “O sıradan bir yolcu değildi. Özal’ın damadıydı O. Bize onu teslim edenler, böyle bırakmamıĢlardı” demesiyle.tayyarenin içi çalkalandı kurban. Herkes: “Eyvah” diyor, birbirine sarılarak ağlıyordu. Bir ben ĢaĢkın ĢaĢkın bakarken, tayyarenin sürücü pilotu yanıma gelerek, elini omuzuma koydu: “Ağa ne olursa senden olur” dedi. “Ben ne yapabilirim kardeĢim” dedim. Samimiyetten öyle söyledim kurban. ” Yassıada’da Menderes’in avukatı ben değildim ki, adam kurtarmanın yolunu, yordamını bileyim.” Herkes dövünüyordu. “Yandık” diyorlardı da baĢka Ģey demiyorlar-dı.

“Durun yahu kardeĢim. Benim aziz vatandaĢlarım. Tayyarenizde beni konuk ettiğiniz için hepinize iyi yolculuklar dilerim.” Ortalığı yatıĢtırmak istemiĢtim, ama ne mümkün kurban. “Peki Özal sizi mahvedecek kadar mı seviyordu damadını? BaĢka oğlu, kızı yokmu adamın?” “Derdimiz Özal değil” dedi sürücü pilot. “Muhalefet partileri parçalar bizi” “Uğruna o kadar parti kurulan, vatan evladıydı O.” Herkes konuĢuyordu ama ben birĢey anlamıyordum kurban. Genel görüĢme açılmasını istedim. “Adam aĢağıya inmiĢ. Kim dedi düĢtü diye. DüĢmeseydi zaten inecekti belki de. ġapkasını alıp, kendi isteğiyle inmediğini nereden biliyor-sunu?.” “Aha davulu burada duruyor. Davulsuz ata bile binmezdi O.” “Ġyi iĢte.

Bizde davulunu peĢinden atalım. AĢağıda bekliyordur belki” “Olmaz olmaz, Attan düĢüpte, baĢına talih kuĢunun konmasını bek-liyen birinin, boynuna geçebilir.” “AnlaĢıldı siz hep hayır diyeceksiniz. Tabii memlekette bu kadar muhalefet partisinin kurulmasına izin verilirse böyle olur.” 10 Millet bir türlü yatıĢmadı kurban. Sürücü pilotda hep bana bakıyor, garip gibi. Sonunda dayanamadı. “Bu vatan millet mes’elesidir. Aha harita. Davulcunun indiği yer burası. Yani Van Denizi. Senin kahraman olduğunu biliyoruz. Bizi ancak sen kurtarırsın” dedi. Kahramanlığımızı da ayak üstü birader söylemiĢ kurban. Hani ben, ihtilâl günlerinde, herkes fısır, fısır susarken, “Ben hâlâ demokratım” demiĢtim ya, biraz yüksek sesle, oradan geliyormuĢ kahramanlığımız.

Neyse uzatmıyalım kurban. Pilot efendi, koltukların birinin altından uzunca bir halat çıkardı. Belime bağlıyacağız. “Bu halatı, bizi kaçırmak istiyen korsanları yakaladığımızda bağlamak için saklıyorduk.” Ortalık hizmetçisi kızlardan biri böyle söyledi. Yalnız anlamadığım birĢey var kurban. Bu kızları kim kaçırmak isterki. Yani sözün geliĢi, koĢsan peĢine düĢecekler haniyse. “Ya Allah” deyip, bıraktım kendimi aĢağı. O anda anladım ki düĢmek gerçekten zormuĢ kurban, zoruna gidiyor insanın. “Meydanda kimse yok ki” diye efelenene çok görmemeli. Ġpin ucu, tayyarede oturduğum koltuğa bağlı. Ġçim rahat, en azından koltuktan olmayız. Manzarada çok güzel kurban. Her taraf mavi.

Gök mavi, Van Denizi mavi. Bir daldım suya, su daha mavi. Göz gözü görmüyor. El yordamıyla davulcuyu arıyorum. Derken arkamda bir hırıltı duydum kurban. Döndüm ki, kocaman bir it balığı. KuĢağımın kenarından bir asıldım elma soyduğum çakıya. Alttan yanaĢaraktan kurban karnını deĢiverdim. Deniz oldu kan. Biz el yordamıyla davulcuyu arıyoruz hâlâ. Biraz daha derine inince, ayaklarım yumuĢak bir Ģeye dokundu Anladım ki bu o. Altından dolanarak, beline urganın bir ucunu bağladım kurban. Davulcu olmasından mı, yoksa Özal’ın damadı olmasından mı bilmem. Ġyice ĢiĢmiĢti. Urganı sallıyarak yukarı haber saldım.

Bizi çekecekler yani. Daha önce pilot efendiyle anlaĢmıĢtık kurban. Ben davulcuyu bulana dek Van denizinin üstünde dolaĢacak, sonra benden iĢaret alınca, bizi çekerekten yola devam edecekti. Benzin meselesi kurban. Yakında istasyon yok ki yarım saat mola veresin. Pilot efendi öyle demiĢti. Hem bizi çekiyorlar, hem teyyare Van’a doğru gidiyor. Ben raha11 tim. BinmiĢim davulcunun sırtına, ha bire vuruyorum. Yuttuklarını çıkarsın diye. Burada bir Ģey daha öğrendim kurban. Hani uğruna birçok muhalefet partisi kurulmuĢtu ya. Ben onu davulcunun sırtmdayken iyi anladım. Davulcunun Sırtından muhalefet yapmak çok kolay geliyordu kurban. Tayyaremiz Van’a doğru gidiyor ama, bizi hâlâ çekiyorlar.

Köyler, Ģehirler geçiyor altımızdan. Davulcuda amma yutmuĢ ha. Tüm tüm çıkarıyor yuttuklarını. Ha, Ģunu unutmadan söyliyeyim kurban. Ertesi gün gazeteler yazmıĢ, ben okumadım. “Bazı köy ve Ģehirlerin üstüne, balık, kurbağa,1 çamur yağdı” diye. Bizi çektileryukarıya. Herkes bir seviniyor ki, sormakurban. Sanırsın, asgari ücretler yükselmiĢ, yahut Turizm Bakanı istifa etmiĢ. Amma Kurban, herkes onu öpüyor. Korktuğum baĢıma geldi. Bana hiç bakan yok. “Aman kurtar” diye etrafımda dolananlar, görmezlikten geliyorlar. “Muhalefet partilerinin varlığının sebebi” diyorlar, sarılıp öpüyorlar. “Davuluyun tozu olalım” diyorlar.

Sarılıp öpüyorlar. “Sen en iyi icraatsın” diyorlar, sarılıp öpüyorlar. “Ara seçimlerin yakıĢığı” diyorlar, sarılıp öpüyorlar. Pilot efendide bir havalı ki kurban, görme gitsin. Sanki biraz önceki ricacı o değil. Tayyarenin direksiyonuna geçti. Kolunuda hafifçe camdan dıĢarıya çıkardı. “Heyt be!. TaĢlıtarla yolunda minübüs kullanmıĢım ben” dedi. Anlattım yakurban. Kusura bakma. Kafanı ağrıttım. ĠĢte hayat böyle. Van’a iniĢimiz ayrı mevzuu. Verdikleri madalyayı ve töreni sonra anlatırım.

Kusura bakmadın değil mi kurban. Hep siyaset konuĢacak değiliz ya. Bu günlükde bu kadar. 12 ÜYE OLDUK KOOPERATĠFE Köroğlunun sözüne bakmasaydım, bütün bunlar gelmiyecekti baĢıma. Ama baktık bir kere. O gün daha bir gülen yüzle karĢılamıĢtı. Nereden bilirdim bana tuzak kurduğunu. Ayağımın altına sehpa uzatmalar. Çoraplarımı çıkarmalar. Hal hatır sormalar. Gerçi bütün bunlar hergün yaptığı vazifeleriydi ama, o gün biraz baĢkalık vardı. Nasılda anlamadım. Hatta, domatesli bulgur pilavı bile daha lezzetliydi. – Bey! artık bir kooperatife yazılsan. Ev sahibi olmak çok kolay-mıĢ.

– Kim diyor ev sahibi olmak kolaylaĢtı diye. Hayır hayır. Çok zordur ev sahibi olmak. Bizim ev sahibinden de mi bilmezsin zorluğunu? Bir kere kafana uygun bir kiracı bulacaksın. Kafana uyması yetmez. Ġstediğin depozitoyu ve kirayı da verebilmeli ayrıca. Sonra her hafta gelip evi kontrol edeceksin. Duvarlarda çizik var mı? Camlarda kırık var mı? Lavabo yerinde duruyor mu? Bebek yapmak gibi bir düĢünceleri var mı? Sık sıkmisafirlerigeliyormu? Bütün bunlarev sahibinin araĢtırma konuları. Dahası herayın biri ndekirayı almak içinkapıda beklemek decabası. Ben bilmez miyim Türkiye’de ev sahibi olmanın zorluğunu. Adama altı ayda bir kiracı değiĢtirme hakkı bile tanınmamıĢ. – Bizim ev sahibi olmamızı söylüyorum sana. Hükümet eğlencesine alma beni. Bir kooperatife yazıl. Bayramda almayı vaad ettiğin ayakkabıyı da istemem.

Entariyi de. Zaten pek ihtiyacım yoktu. Bir pençe daha yaptırabiliriz. Kömürü de az alırız bu sene. Geçen yıl bir ton yaktık ama, kıĢ biraz uzun sürmüĢtü. Yarım ton yeter. Ben gündüzleri yakmam sobayı. Sonunda kandırdı beni. Kolay kanmak benim karakterim değildi 13 ama, alıĢtırılmıĢtım birkere. OnbeĢ yıllık iĢçi idim. En az onbeĢ kere patron tarafından kandırıldım. îki kere ihtilal hükümeti, iki kere seçim hükümeti, yedikere de ara hükümetler tarafından kandırılmıĢlığımda hesaplanırsa, köroğlu tarafından kandırılmam sürpriz olmasa gerek. Götürdük yatırdık elde avuçtaki bir kaç kuruĢumuzu. En fazla reklamı edilen ve en güvenilir olduğu söylenen arkalı bir kooperatife. Kooperatif baĢkanımız ne iltifatlar etti birbilseniz.

Bize yeni hayaller kazandırdığı bir yana, benim cesur ve ileri görüĢlü olduğumu söylemesi yok mu? Bir kere daha büyüdüm kendi gözümde. Adam haklıydı. Kendimin kıymetini bilememiĢtim. Bunda, Ģimdiye kadar gördüğüm eğitimin etkisinin yanı sıra, insana kıymet vermeyen insanlar tarafından idare edilir olmamında payı büyüktü. Yoksa ne alemi vardı? Onsekiz sene okul sıralarında sürtüp, illa üniversiteden diploma alacağım demenin. – Biz okul kıymeti bilip okuyamaduk. Haçan sen Ģimdi söyle paka-yum bağa… Diyen patronun karĢısında el pençe durup: – Siz daha iyi bilirsiniz diyecek olduktan sonra. Bir kooperatife üye olmuĢtum. Gayri kendimi kooperatif baĢkanın dediği gibi cesur ve ileri görüĢlü olarak düĢünebilirdim. Benim böyle düĢünmemin, ülkemin geleceği açısından pek mahzurlu olacağını sanmıyorum. Tabi, ben böyle düĢünüyorum diye, herkesin öyle düĢünmesi gerekmez. Yani ülkemiz, yeteri kadar cesur ve ileri görüĢlü insana sahiptir Ģu anda. Fazlası pek fayda getirmez, sizin anlıyacağınız.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir